Salı, 6 Cemaziyelevvel 1447

HAYATI YENİDEN İNŞA ETMEK

Kur’an ve Sünnet’in buyruklarına kulak asmadıkları hâlde “Biz de Müslümanız.” diyen ikiyüzlülere dikkat et ve sakın onlar gibi olma! Onlar; aklını kullanmayan, kibir, taassup, bağnazlık ve cehalet sebebiyle hakikat karşısında sağır ve dilsiz kesilen kimselerdir.

Onlarda, Allah’a kul olup erdemli bir insan olmaya yönelik bir eğilim, istek ve çaba bulunmadığı için hidayete erişmeleri mümkün değildir. Bazen menfaatleri gereği veya toplumsal baskıdan çekindikleri için Müslümanlık taslasalar da bu göstermelik hâlleri uzun sürmez; kısa zamanda haktan yüz çevirip dönerler. Bu tür insanlara dikkat ederek Allah’a itaatin nasıl olması gerektiğini yaşayarak hem onlara hem de samimi müminlere örnek bir hayatla göstermelisin.

 

Unutma ki Allah’ın şeriatında; bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasî ve ahlâkî tüm alanlarda insanlar için sayısız fayda ve güzellik vardır. Yüce Allah bir şeyi yasaklıyorsa, o şeyde kulları için mutlaka dünyada veya ahirette bir zarar vardır; bir şeyi emrediyorsa, muhakkak ki onda dünyada veya ahirette bir fayda bulunmaktadır. Dolayısıyla Allah’ın her buyruğunda bir hikmet, bir güzellik ve bir hayat vardır. Allah kullarının kötülüğünü istemez. O, kendisine itaat eden kullarının yollarını Kur’an ve Sünnet ile aydınlatır; onları günah, şirk ve küfürden korur, iyiliğe yöneltir. Unutmayın ki sonunda ölümü tadacak ve yaptıklarınızın hesabını vermek üzere “O’nun huzurunda toplanacaksınız.”

 

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah ve Rasulü, yeniden dirilişinizi sağlayacak bir konuda size çağrı yaptığında, bu çağrıya mutlaka uyun! Şunu iyi bilin ki, Allah, kişi ile kalbi arasına girer hepiniz O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Enfal: 8/24)

 

Bu çağrıyı kulak ardı edip Allah’ın şeriatından yüz çevirdiğinizde ve Allah yolunda mücadeleyi terk ettiğinizde; zulüm, savaş, fakirlik, anarşi, ahlâksızlık, yozlaşma, ruhsal çöküntü, ifsat ve felaketler hem zalimleri hem de mazlumları kapsayarak bütün toplumu kuşatır. Dünyadaki bu sıkıntıların yanı sıra, ahirette karşılaşılacak azabın çok daha şiddetli olacağını da bilin!

Yüce Allah’ın yardım ve nimetlerini unutmadan kulluk görevimizi tam olarak yerine getirerek hak yolda mücadelemizi sürdürmeliyiz. Aksi hâlde beşerî ideolojiler bataklığında dinimiz, imanımız, malımız, ailemiz, sağlığımız, değerlerimiz ve zenginliklerimiz elimizden gider; emanete ihanet etmiş olur, her türlü zillete düşeriz.

Bilin ki size verilen her türlü nimet ve imkân, iman ve teslimiyetinizi ölçmek üzere birer imtihan vesilesidir. Bu dünyalık nimetler, ahiret nimetlerinin yanında geçici ve değersizdir. Aklını başına al! Eğer bu nimetleri Allah’ın rızası doğrultusunda kullanırsan, ebedî cennet ile mükâfatlandırılacaksın.

Allah, kendi yolunda giden, O’na yürekten saygı ile bağlanan, dürüst ve erdemli bir hayatı tercih eden, kötülükten sakınan kullarını yardımsız bırakmaz. Bilakis, onlara iyi ile kötüyü ayırt edecek bir feraset ve basiret nasip eder. Öyleyse bir Müslüman olarak kendimizi yeniden gözden geçirip Kur’an ve Sünnet rehberliğinde hayatımızı yeniden imar ve inşa etmeliyiz. Allah’ın insanlara gönderdiği dinde, insanların aleyhine bir hükmün bulunması düşünülemez. Ancak beşer olarak, şeriattaki bazı hükümler nefsimize ağır gelebilir; bize aleyhimizeymiş gibi görünebilir.

Örneğin, mümin erkeklere farz kılınan “Allah yolunda cihad” pek kimsenin hoşuna gitmez. Zira savaş; acı, kan, gözyaşı ve fedakârlık demektir. Fakat zulmü engellemenin, küfrün ve ifsadın önünü kesmenin başka yolu kalmamışsa; daha büyük acıları önlemek için cihad kaçınılmazdır. Bu sebeple cihad, nefislere ağır gelse de içinde birçok hikmet ve fayda barındırır. Allah bizim iyiliğimiz için cihadı kıyamete kadar farz kılmış ve bu mücadele kıyamete dek sürecektir.

Bugün toplumda kadın ve aile konusunda oluşan bağnaz, ilimden ve dinden uzak anlayışların toplumu getirdiği hâl ortadadır: mutsuz bireyler, dağılmış aileler, ortada kalmış çocuklar ve ifsada uğramış bir toplum. Bunun en büyük sebebi, Yüce Allah’ın hükümlerinin terk edilmesidir.

Kadın-erkek eşitliği, “kadın her işi yapar”, “kadın erkeğe muhtaç olmasın”, “hayat müşterektir”, “kadın istediği gibi giyinsin” gibi içi boş, tahrif edici ve kışkırtıcı sloganlarla kadın, aile ve toplum ifsada uğratılmıştır. Oysa kadına da erkeğe de izzeti, şerefi ve mutluluğu verecek olan yalnızca şeriattır. Beşerî sistemler ise ya kadının namusunu pazarlayıp onu fuhşun metası hâline getirir, ya da ona fıtratına uygun olmayan roller yükleyerek farklı bir yoldan helake sürükler.

Beşerî sistemlerin yaldızlı yalanlarına kanan toplum, İblis’in vesvesesiyle yasak meyveyi yiyen Âdem ve Havva’nın durumuna düşmüştür. Bugün de insanlar, çağdaş şeytanların bu yalanlarına kanarak Allah’ın hükümlerini görmezden gelmekte, hor görmekte ve yürürlükten kaldırmaya çalışmaktadır.

Tek eşlilik dayatmasıyla bir kadını mutlu etmeye çalışan beşerî sistemler, aslında birçok kadının evlenmesini engelleyerek harama kapı aralamaktadır. Oysa Allah’ın helal kıldığı çok eşlilikte nice hikmetler ve faydalar vardır. Tarih boyunca kadın nüfusunun erkek nüfusundan fazla olduğu bilinmektedir. Tek eşlilik dayatması, birçok kadının evlenememesine yol açmakta; bu da yaratılış düzenine aykırıdır. Evlenemeyen kadınların çokluğu, toplumun sosyal, ekonomik ve ahlâkî çöküşüne zemin hazırlar. Hele ki savaş gibi olağanüstü dönemlerde bu dengesizlik daha da belirginleşir.

Müslüman erkekler Allah yolunda cihadı terk ettikleri için ümmet zillete düşmüş; Allah’ın helal kıldığı çok eşli evliliğin hor görülmesiyle de fuhuş ve zina yayılmıştır. Bu durum, Allah’ın hükümlerinin insanlar için ne kadar faydalı olduğunun açık bir göstergesidir. Çok eşlilik, başta kadınlar olmak üzere toplum için bir rahmettir.

Evlilik konusundaki batıl ve bağnaz anlayışların yıkılması için Müslüman erkekler adalet şartına riayet ederek çok eşli evliliklerde bulunmalı; Müslüman hanımlar ise nefislerine ağır gelse de Rabbimizin hükmüne teslim olarak “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Affına sığındık, dönüş sanadır.” demelidir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Sizin hoşlanmadığınız bir şey aslında sizin için hayırlı olabilir, hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü sonuçlar doğurabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz. (Bakara, 2/216)

Buna rağmen bazı insanlar, Allah’ın her şeyi bildiğini ve en adil hükmü verdiğini bildikleri hâlde; makam, menfaat, kavmiyetçilik, gurur ve kibir gibi sebeplerle Allah’ın hükümlerini terk ederek beşerî sistemlere tabi olurlar. Oysa Müslüman olmanın ilk şartı; batıl dinleri, beşerî sistemleri ve sahte ilahları reddedip yalnızca Allah’ın şeriatına iman ve teslimiyettir.

Gerçek müminler, Allah ve Resûlü’nün hükmüne çağrıldıklarında yalnızca “İşittik ve itaat ettik!” derler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Oysa inananlar, aralarında hakem olsun diye Allah’a ve Rasulüne çağrıldıkları zaman, ancak ve ancak “İşittik ve itaat ettik!” diye cevap verirler. İşte kurtuluşa erecek olanlar, yalnızca bunlardır. (Nur, 24/51)

Allah’ın hükümlerini görmezden gelip yürürlükten kaldıranlar; beşerî sistemlerin hükümlerini benimseyenler, Allah ve Resûlü’ne başkaldırmış, büyük bir sapıklığa düşmüş kimselerdir. Böyleleri, Müslüman olduklarını iddia etseler de batıl sistemleri reddedip Allah’ın şeriatına teslim olmadıkça gerçekten iman etmiş sayılmazlar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

 

Allah ve Rasulü herhangi bir konuda bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Her kim Allah’a ve Rasulüne başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir! (Ahzab: 33/36)

 

Hayır! Rabb’ine yemin olsun ki, onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olamazlar! (Nisa: 4/65)

 

Fakat kim de doğru yol kendisine açıkça gösterildiği hâlde, kalkıp Peygambere karşı gelir ve Müslümanların takip ettiği yolu terk ederse, onu kendi tercihiyle baş başa bırakacak fakat cehenneme atacağız! Ne korkunç bir son! (Nisa: 4/115)

Müsennif VELİOĞLU

 KADININ İZZETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.