Cumartesi, 1 Cemaziyelahir 1447

Hoca Efendi Kimdir?

 

Yıllar önce, “Hoca Efendi” diye yücelttikleri şahsın İslam’ı nasıl tahrif ettiğini, insanları nasıl sömürdüğünü ilim ve basiret ehli Müslümanlar açıkça dile getirmişti. Ancak ne yazık ki, bu uyarılara kulak veren pek azdı. Hatta bu sebeple hakikati dile getiren Müslümanlar radikal diye suçlandı, kınandı, hatta mahkûm edildi.

Eğer “Hoca Efendi” dedikleri kişi, devletle çıkar çatışmasına girmeseydi ve iktidarı desteklemeye devam etseydi, ne “FETÖ” diye anılacak ne de tekfir edilecekti. Hakkı haykıran basiret sahibi bir avuç muvahhit müslüman dışında bu ihaneti kimse konuşmayacaktı. Kim sesini bunlara yükseltirse radikal diye yaftalanacak işkencelerden geçirilip hapislere tıkılacaktı. Böylece bu ihanet şebekesi ifsadına sessiz ve derinden devam edecekti.

O derece kutsanmıştı ki hakkında tek bir olumsuz söz dahi söylemek büyük suç sayılıyordu. Eğer son anda deşifre edilmemiş olsaydı, ölümünün ardından “asrın Mevlânası” ilan edilecek, anıtı dikilecek, türbesi yapılacak, hakkında evliya masalları uydurulacaktı. Türbesi bir tür puthaneye dönüşecek, vuslat yıldönümleriyle halkın din algısını bulandırmaya devam edecekti. Tıpkı geçmişte olduğu gibi, bu “ihanet imparatorluğu” da sessizce varlığını sürdürecekti.

Lakin kaderin cilvesi, son hamlesinde ayağını sağlam bir taşa vurdu. Karşısına çıkan güç, beklemediği kadar hazırlıklı ve tecrübeli çıktı. Komploları, darbeleri, şantajları ve planları ters tepti. Evliya diye anılan adamın aslında bir eşkıya olduğu ortaya çıktı. “Mevlâna” olacağına inandıkları kişi, artık “terörist başı” olarak anılmaya başlanmıştı. Hükümetle olan hesaplaşması ve hırsı, ona pahalıya patladı.

Oysa mesele basit bir çıkar çatışması değil, derin bir inanç ve ihanet meselesiydi. FETÖ ile hükümet arasında bu menfaat çatışması yaşanmasaydı, bu yapının bâtıl inancı, İslam’a ihaneti ve Müslümanları sömürmesi kimsenin umurunda olmayacaktı. Ne 26 Temmuz 2017 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanmış “FETÖ’nün Dinî Yapılanması” başlıklı bir rapor olacaktı ne de bu yapıya dair resmî bir eleştiri gündeme gelecekti. Eski günlerdeki gibi ilişki dengeli bir şekilde sürecek, arada yine hakkı dile getiren Müslümanlar zulme uğrayacaktı.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı “Kendi Dilinden FETÖ: Örgütlü Bir Din İstismarı” adlı rapor, FETÖ ’nün İslam’ı nasıl tahrif ettiğini ve halkı nasıl sömürdüğünü göstermesi bakımından önemli bir çalışmadır. Ancak bu tür raporların, yalnızca birilerinin çıkar çatışması olduğunda veya üst makamlardan gelen talimatla hazırlanması, Diyanet’in bağımsız olmadığını ortaya koymaktadır.

Nitekim meşhur sözdür: “Ölmüş Firavun’a herkes laf eder; esas mesele, yaşayan Firavun’a söz söyleyebilmektir.” Bugün iktidardan düşmüş ve deşifre olmuş FETÖ’ye hakaret etmek bir kahramanlık gibi sunuluyor. Oysa gerçek cesaret, hâlâ koltuklarında oturan Nemrutlara, Firavunlara ve diğer sapkın yapıların destekçilerine karşı hakikati haykırabilmektir. Erkeklik, düşmüşe vurmakla değil, zalime karşı hakkı savunmakla ölçülür.

Diyanet, gerçekten bu tür çalışmalar yapmak istiyorsa işe öncelikle kendi içinden başlamalıdır. Şu sorulara samimiyetle cevap verilmelidir:

  • Diyanet ne zaman, kim tarafından ve hangi amaçla kurulmuştur?
  • Hangi ideolojiye ve hangi otoriteye bağlı olarak hizmet vermektedir?
  • Laikliğin korunmasında konumu nedir?
  • Faaliyetleri Kur’an ve sünnet ile ne derece örtüşmektedir?
  • Hangi İslami hükümleri sistematik biçimde gizlemekte ya da görmezden gelmektedir?

İşte bu sorulara cesurca ve dürüstçe cevap verilmeli, en alt memurdan en üst müftüye kadar zincirlerini kırmak için mücadelesini vermelidir.

Diyanet’in neden ve nasıl kurulduğunu anlatan bir video, şu bağlantıdan izlenebilir:
https://youtu.be/bxnIMaiRAe0

FETÖ ve benzeri yapılar hakkında onlarca âlim yıllar önce hakikati dile getirmiştir. Ancak ne devlet erkânından ne de Diyanet’ten bu uyarılara ciddi bir karşılık gelmiştir. Aksine, hakkı söyleyen nice Müslüman baskıya uğramış, zindanlara atılmıştır. Demek ki bazıları için bu mesele İslam’ın tahrifi ya da halkın sömürülmesi değil, sadece bir çıkar çatışmasıymış.

Bugün hâlâ FETÖ benzeri birçok yapı, Müslümanların zihnini bulandırmakta, İslam’ı tahrif etmeye devam etmektedir. Bu yapılar deşifre edilmediği ve temizlenmediği sürece, halkı hak yoldan saptırmaya devam edeceklerdir. Bu sürecin birilerinin ayağına basıldığında, üstten gelen talimatla ya da siyasi hesaplarla değil; Allah rızası için, aklıselimle ve hakkı ikame etme niyetiyle yürütülmesi gerekir.

Müsennif VELİOĞLU

Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir