Kadın ve erkek, farklı görev ve sorumluluklar için yaratılmış; birbirini tamamlayan bir bütünün iki parçasıdır. Yüce Allah, yaratılış fıtratına göre kadına evin sultanı olma yetkisini; evin içini çekip çevirme, çocuklarını yetiştirme ve eşini mutlu etme sorumluluğunu vermiştir. Erkeğe ise evin reisi olma yetkisini ve çalışarak evin geçimini sağlama görevini yüklemiştir. Dolayısıyla genel anlamda kadının faaliyet alanı evin içi, erkeğin faaliyet alanı ise evin dışıdır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Erkekler, hanımlar üzerinde yöneticidirler. Çünkü Allah, bazılarını diğerlerinden daha üstün kılmıştır. Ayrıca erkekler mallarından harcama yaparlar. O hâlde iyi kadınlar, itaat eden ve Allah’ın koruduğu gizlilikleri koruyan kadınlardır…” (Nisa: 4/34)
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Erkek ailede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur.” (Buhârî, Cum’a, 11; Müslim, İmâret, 20)
Kadına ya da erkeğe fıtrata aykırı yetki ve sorumluluklar yüklendiğinde düzen bozulur, toplum ifsat olur. Bu durum tıpkı şu misale benzer: Deve, çölün yakıcı sıcağına; penguen ise buz gibi iklimlere göre yaratılmıştır. Eğer “eşitlik” adına bu iki canlıyı yaşadıkları coğrafyadan alıp yerlerini değiştirirseniz, onlara iyilik değil kötülük etmiş olursunuz. Zira deve çöl için, penguen ise kutup soğuğu için yaratılmıştır; her biri kendi ikliminde huzurludur.
Aynı şekilde, kadın ve erkeğin yaratılış fıtratını görmezden gelip, Yüce Allah’ın belirlediği görev taksimini bir kenara atarak çağdaş şeytanların “eşitlik” ve “özgürlük” yalanlarına aldanırsanız, fıtratı bozarsınız ve toplumu ifsat edersiniz.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Onlara “Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, denildiği zaman ‘Hayır, biz ancak ıslah edici kimseleriz.’ derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat farkında değiller.” (Bakara, 2/11-12)
Kadın Sınırsız Şekilde Çalışma Hayatına Sürülürse
Kadın için asıl olan, anne ve evinin hanımı olmasıdır. Kadın evinden, yuvasından koparılıp sınırsız ve sorumsuz bir şekilde çalışma hayatına sürülürse, toplumda birçok sorun ve fitne baş gösterir. Bu sorunlardan bazıları şunlardır:
- Ekonomik Dengesizlik
Kadınların sınırsız biçimde iş hayatına girmesi çalışan sayısını artırdı; bu da ücretlerin düşmesine yol açtı. Erkeklerin iş bulma imkânı azaldı, birçok erkek işsiz kaldı. Böylece çalışanlar, asgarî kölelik ücretine mahkûm, her an işsiz kalma korkusuyla yaşayan bir kitleye dönüştü.
- Ucuz İş Gücü ve İstismar
Kadınlar, iş hayatında çoğu zaman ucuz iş gücü, vitrin unsuru ya da kötü emellerin aracı olarak kullanıldı. Asıl çalışması gereken erkekler işsizliğe mahkûm edildi. Erkekler iş beklerken kadınların tarlada, fabrikada, dairelerde çalıştırılması; bir toplumun ekonomik, ahlaki ve sosyal çöküşünün bir göstergesidir.
- Evliliklerin Azalması
İşsizlik nedeniyle evlenemeyen veya düşük ücretle çalıştığı için yuva kuramayan erkeklerin sayısı her geçen gün arttı. Evlilikler azaldı, evlenme yaşı yükseldi; bu durum, toplumda ahlaksızlık ve gayrimeşru ilişkilerin artmasına zemin hazırladı.
- Nüfusun Yaşlanması
Çalışan kadınlar çocuk yapmayı geciktirdi ve çocuk sayısını azalttı. Böylece nüfus artış hızı yavaşladı, yaşlı nüfus oranı yükseldi. Geçmişte bazı milletler nasıl yok olup gittiyse, bugün de birçok toplum nüfus azalması ve yozlaşma sebebiyle aynı tehlikeyle karşı karşıyadır.
- Çocukların İhmali
Kadınların çalışması nedeniyle çocuklar anne şefkatinden mahrum kaldılar. Çalışan annelerin çocukları kiralık bakıcılara, kreşlere emanet edildi. Bu durum, çocuk istismarı, şiddet ve ihmal vakalarının artmasına yol açtı.
- Aile Düzeninin Bozulması
Çalışan kadın, enerjisini işte harcadığı için evini, çocuklarını ve kocasını ister istemez ihmal etti. Günün on-on iki saatini işte ve yolda geçiren bir kadın; evine, çocuğuna ve eşine nasıl vakit ayırabilir? Böylece evlerin düzeni bozuldu, aile sıcaklığı yerini soğuk bir resmiyete bıraktı. Bu durum, huzursuzlukların, geçimsizliklerin ve nihayetinde boşanmaların başlıca sebeplerinden biri hâline geldi.
- Fıtratın Bozulması
Erkeklerle iç içe çalışan kadınlar, kadınlık fıtratından uzaklaşıp erkekleşmeye başladı. Kadın evde hanım psikolojisinden çıkıp erkeğin rakibi gibi davranmaya başladı. Bu durum aile içinde otorite çatışmasını, rekabeti ve huzursuzluğu doğurdu. Çalışan kadınların boşanma oranı bu nedenlerden dolayı çok yüksektir.
- Mahremiyetin Kaybı
Mahremiyetin ve güvenin olmadığı iş ortamlarında kadın istismara açık hâle geldi. Kadının her alanda çalışmaya zorlandığı toplumlarda taciz ve istismar vakalarının artması inkâr edilemez bir gerçektir. Zira kadın, fıtratına uygun olmayan ortamlara sürüklendikçe hem iffet hem huzur yara alır.
- Aile Bağlarının Zayıflaması
Çalışan kadınlar nedeniyle yaşlılar evde yalnız kaldı veya huzurevlerine gönderildi. Torunlar kiralık bakıcılara teslim edildi. Gözden ırak olan gönülden de uzaklaştı; aile içi sevgi bağları kopmaya başladı.
- Çift Maaşlı Aile Paradoksu
Kadın çalıştığı için kendisi gibi çalışan bir erkekle evlenmeyi tercih etti. Böylece “çift maaşlı aileler” ortaya çıktı. Ancak bu ailelerde iş yükü, sorumluluk ve para paylaşımı gibi konular büyük çatışmalara yol açtı.
“Senin malın, benim param… Ben de çalışıyorum, ben de yoruluyorum… Hayat müşterekse benim de söz hakkım var!” tartışmaları, evliliklerde dengenin bozulmasına, huzurun kaybolmasına, ardından kavga, boşanma ve cinayetlere kadar giden trajedilere sebep oldu.
Sıfır Maaşlı Aile: Daha Karanlık Bir Tablo
Gençler işsizlik yüzünden evlenmeyi hayal bile edemiyor. İş bulsalar dahi asgari ücretle yuva kurmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Düğün, kira, geçim gibi masraflar gençlerin omzuna ağır bir yük bindiriyor. Evlilik hayalleri ertelendikçe şeytan boş durmuyor; fitneler büyüyor. Geçim sıkıntısı, hırsızlık, bunalım, cinayet ve intihar haberleri çoğalıyor; geride ise yine masum çocuklar kalıyor.
Oysa âlemlerin Rabbi olan Allah’ın semadan indirdiği şeriatına kulak verseydik; Resûlullah’ın yolundan gitseydik… Kadınlar evlerinde olsaydı, her erkeğe bir iş ve dolgun maaş düşseydi; herkes hakkına razı olsaydı, çocuklar anneleriyle mutlu, hanımlar evlerinde sultan, erkekler işinde gücünde huzurlu olacaktı. Ama olmadı.
Çağdaş şeytanlara uyduk. Önce “Kadın hakları” dediler ve kadını erkeğe rakip hâline getirdiler. “Kadın da erkek gibi her işte çalışır.” dediler. “Kadın, çalışarak ekonomik özgürlüğüne kavuşmalıdır.” dediler. Biz ise eşitlik, adalet ve özgürlük yalanlarına aldanarak yasak meyveden yedik.
Evinin sultanı olması gereken kadın; tarlada, fabrikada, sokakta ve iş yerinde amele oldu. Evler kadına, çocuklar anneye hasret kaldı. Cennet misali huzurlu yuvalar otel gibi soğudu; çöküş başladı.
Fıtrat Gerçeği
Yaratılış fıtratı inkâr edilemez bir hakikattir. Erkeğin, ailesinin nafakasını kazanması onun görevi olduğu kadar şerefidir. Kadının evinin sultanı olması, anne olarak çocuklarını yetiştirmesi ve eşine hizmet etmesi ise onun görevi olduğu kadar izzetidir.
Nasıl ki bir çocuk için anne sütünün yerini hiçbir gıda dolduramazsa, annenin yerini de hiçbir kiralık bakıcı ya da paralı kreş dolduramaz. Erkeğin, kadının ve çocuğun huzuru işte bu ilahî fıtratta gizlidir. Zira bir aile, erkekle güvende olur; kadınla güzelleşir; çocuklarla neşelenir.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile işsizlik büyük bir sorundur. Hiçbir ekonomi, kadınların tamamını iş hayatına sürerek yüzde yüz istihdam sağlayamaz. Buna rağmen “kadına pozitif ayrımcılık” söylemleriyle, çalışmayan kadınları da iş hayatına dâhil etmeye çalışanlar; işsiz kalan erkeklere ev işi ve çocuk bakıcılığı mı yaptırmak istemektedirler acaba?!
Müslüman kadın ve kızlar değerlidir, narindir, mahremdir. Onlar her işte, her ortamda çalışamaz ve çalışmamalıdır. Müslüman kadın evinin sultanı olmalı, muvahhit nesiller yetiştirmelidir.
Bırakalım laikler, putperestler ve feministler kendi sapkın anlayışlarında debelensinler, evlenmesinler, çocuk yapmasınlar…
Şeytan insanları fakirlikle korkutur; Allah Teâlâ ise iman eden ve O’nun nizamına teslim olan kullarına bereketli rızık kapıları açacağını vaat eder.
“Erkek olsun, kadın olsun, her kim Allah’a ve ahiret gününe inanarak iyi ve yararlı işler yaparsa, onlara hem bu dünyada, hem de ahirette güzel ve hoş bir hayat yaşatacağız ve onları, yaptıkları işlerin en güzeli neyse, ona göre ödüllendireceğiz.” (Nahl: 16/97)
“Ama her kim de Benim öğüt ve uyarılarımla dolu olan şu Kur’an’dan yüz çevirecek olursa, işte onu, bitip tükenmeyen arzu ve ihtirasların yol açtığı doyumsuzluk, tedirginlik, ruhsal bunalımlar, vicdan azabı ve toplumsal çalkantılar yüzünden, mutluluk ve huzurdan yoksun, dar, kısır ve sıkıntılı bir hayat beklemektedir. Hesap Gününde ise, onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz.” (Taha: 20/124)
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi