Bazı insanlar, olağanüstü olayların yalnızca peygamberler için bir mucize olarak gerçekleştiğine inanır; Allah’ın mümin kullarına lütfettiği yardım ve ikramları, yani kerameti ise ya yok sayar ya da açıkça inkâr ederler.
Buna mukabil, bazı kimseler de olağanüstü olaylar kimde vuku bulursa, onu Allah dostu kabul eder ve bu kişilere kayıtsız şartsız itaat edilmesi gerektiğine inanır. Oysa İslâm; Allah’a veli isnat edilmesini, bu kişilere sorgusuz sualsiz tâbi olunmasını ve onların peşinden gitmeyi kesin bir şekilde yasaklar, bu tutumu kınar ve tehdit eder.
Gerçek şu ki, olağanüstü bir olay —yani keramet— bir müminin eliyle dahi meydana gelse, bu kişiye kayıtsız şartsız bağlanmak ve itaat etmek caiz değildir. Zira bir insan bugün doğru işler yaparken, yarın hatalı işlere sapabilir. Bugün hak üzere olan bir kişi, başka bir vakit dalalete düşebilir. Yine bir kul, bugün Allah’ın rahmetine ve ikramına mazhar olurken, yarın işlediği kötülüklerden dolayı O’nun gazabına uğrayabilir. Bu sebeple, peygamberler dışında hiçbir insana sorgusuz sualsiz bağlılık gösterilemez, mutlak itaat edilemez.
Vasat Yolu Tutanlar
İtidal üzere olan kimseler ise peygamberlerin mucizelerine iman ettikleri gibi, Allah’ın salih kullarına lütfettiği ikram olan keramete de iman ederler. Nasıl ki Yüce Allah peygamberlerini mucizelerle desteklediyse; aynı şekilde, kendi yolunda sebatla yürüyen, çaba gösteren ve fedakârlık eden mümin kullarını da kerametle destekleyebilir. Ancak bu kimseler, mucize ya da kerametin nerede, ne zaman ve nasıl zuhur edeceğinin yalnızca Allah’ın dilemesiyle mümkün olduğuna ve insanların bu konuda hiçbir tasarruf hakkının bulunmadığına da iman ederler.
Bir kimse; ilim, iman, ihlâs, namaz, Kur’ân, zikir, dua ve cihad gibi salih ameller neticesinde olağanüstü hâllerle karşılaşıyorsa, bu durumun keramet olma ihtimali oldukça yüksektir. Ancak bir kimse; hile, aldatma, göz boyama ve günahlar içinde yaşadığı hâlde birtakım olağanüstü hâller sergiliyorsa, bu hâllerin istidraç olma ihtimali daha fazladır. Müminler, özellikle şeytanların desteğiyle ortaya çıkan istidraca karşı son derece dikkatli olmalıdır. Zira kimde —günah, küfür, şirk, bid’at, ölülerden medet umma gibi sapkınlıklar— mevcut olduğu hâlde olağanüstü bazı durumlar görülüyorsa, bu olaylar keramet değil, bilakis şeytanî bir oyun olan istidraç olma ihtimali bakımından çok daha tehlikelidir.
İstidraç ve Şeytanî Oyunlar
Zira keramet zannedilen pek çok olağanüstü hadise, aslında insanların oyunları, göz boyamaları veya cin ve şeytanların desteğiyle gerçekleşen istidraç türü hâdiselerdir. Bu tür hâller daha çok kâfirlerde veya bid’at ehli kişilerde görülür.
Bazı kimseler ise bu tür şeytani oyunları bilerek ve planlayarak icra eder; insanların aklını çelmek ve onları saptırmak için her türlü sahte gösteriye başvururlar. Hile, göz boyama ve şeytanî destek ile ortaya koydukları istidracî olayları keramet gibi pazarlamaya çalışırlar. Bu yolda o kadar ileri giderler ki, cinlerle ittifak eder, onları insanları aldatmak için kullanırlar. Bu sahtekârlara kanan bazı insanlar ise bu gösterileri gerçek sanarak onlara tâbi olur ve böylece sapkınlığa sürüklenirler.
Her kim cinleri —haram, sihir, şirk, cinayet, düşmanlık, hastalık verme, aileleri dağıtma, hafızayı silme gibi— bâtıl işler için kullanırsa, o kişi şüphesiz küfre düşmüştür.
Şeytanların Telkinleriyle Aldananlar
Bazı insanlar da kendilerinin hak yolda olduklarına inanırlar; oysa şeytanlar onlara ilham ederek, rüyalarına girerek ya da zuhur ederek onları istikametten saptırmaktadır. Bu kişiler, şeytanî güçlerin desteğiyle gerçekleşen olağanüstü hâlleri keramet zannederler. Rûhânî varlıkların zuhurunu veli, şehit ya da Hızır gibi değerlendirerek kendilerini aldatırlar. Batıl inançlar ve bid’atler eşliğinde dini tahrif eder, yoldan saparlar; fakat hâlâ doğru yolda olduklarını zannederler.
İnsanların büyük çoğunluğu, Allah’ın mümin kullarına ikramı olan kerametle şeytanlar tarafından ortaya konan istidraç türü hâlleri ayırt edemez. Hatta çoğu kimse, istidraç olaylarının şeytanların desteğiyle gerçekleştiğini dahi bilmez.
Kur’an’dan Açık Bir Uyarı
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Her kim Rahman’ın öğüt ve uyarılarla dolu kitabı olan bu Zikrine yani Kur’an’a karşı ilgisiz ve duyarsız kalırsa, onun başına, kendisini gölge gibi takip eden bir şeytan ordusu musallat ederiz.
Böylece bu şeytanlar, birtakım vesveselerle, telkinlerle onu hak yoldan alıkoyarlar; o ise, hâlâ doğru yolda olduğunu zanneder.
Ve sonunda, yargılanmak üzere huzurumuza geldiği zaman, şeytanlarına lânetler yağdırarak “Ah, keşke seninle benim aramda doğu ile batı kadar mesafe olsaydı da seninle hiç karşılaşmasaydım! Meğer sen ne kötü bir arkadaşmışsın! Diyecektir. (Zuhruf, 43/36-38)
Sonuç olarak, olağanüstü olaylar karşısında müminin tavrı mutedil ve Kur’an merkezli olmalıdır. Her olağanüstü olay kerametten sayılmaz; her keramet de sahibine mutlak itaat sebebi değildir. Mümin, kerametin varlığını inkâr etmeyecek; fakat bu tür olayları delilsiz yüceltmeyecek, hele hele sahte gösterilere aldanmayacaktır. Zira keramet Allah’ın dilediği kuluna, iman, ihlas ve salih ameller karşılığında bir ikramdır; istidraç ise bâtıla sapmış, şeytani destekli kimseler için bir tuzaktır. İnsanı hak yoldan saptıran şeytani gösterileri ayırt edebilmek için Kur’an’a ve sahih sünnete sarılmak, istikamet üzere yaşamak ve bid’atlerden sakınmak şarttır. Hak ile bâtılı ayırt edemeyen kimseler, nice “keramet” zannettikleri istidraçlara aldanarak yoldan çıkmakta; şeytana dost, hakka düşman olmaktadır. Müminin ölçüsü Kur’an’dır, istikameti ise Rasulullah’ın yoludur.
Müsennif VELİOĞLU
Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar
İslami Okul Okulların En Önemlisi