Allah Teâlâ Müslüman erkeklere dörde kadar hanımla evlenmeyi helal kılmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ise daha fazla hanımla evlenmeyi helal kılmıştır. Allah Resulüne mahsus olan bu durumun elbette değişik sebep ve hikmetleri var. Allah Teâlâ bu evlilikleri eleştirmeyi, kınamayı ve bu hususlarda ileri geri konuşmayı yasaklamıştır. Allah’ın helal kıldıklarını veya haram kıldıklarını eleştirmek, kınamak ve bu hususta ileri geri konuşmak bir Müslümanın ahlakı değildir.
Helal, haram tanımayan ahlâksızlığı, çirkin işleri ve fuhşiyatı hayat tarzı edinen mücrimler. Allah’a, kitaba ve peygambere iman etmeyip her türlü şirki ve küfrü hayat tarzı edinen kâfirler. İnananlar arasında ahlâksızlığı, çirkin davranışları ve fuhşiyatı yaymaya çalışan münafıklar. Peygamberin veya Müslümanların helal olan evlilikleri hakkında ileri geri konuşmayı bırakıp kendi hallerine dönüp bakmaları kendileri için çok daha hayırlı olur.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ancak, eşleri ya da, sahip oldukları savaş esiri cariyeler hariç; çünkü onlar, hanımlarıyla veya cariyeleriyle olan ilişkilerinden dolayı asla kınanmazlar.” (Mümin’un: 23/6)
“Onlar, iffet ve namuslarını koruyanlardır. Ancak hanımları ya da sahip oldukları savaş esiri cariyeler hariç. Çünkü onlar, hanımlarıyla veya cariyeleriyle olan ilişkilerinden dolayı asla kınanmazlar. Ama her kim bunun ötesine geçmeye kalkışırsa işte onlar, sınırı aşan kimselerdir!” (Mearic: 70/29-31)
Allah’ın haram kıldığı şeylerin yasaklanması ve kınanması gerektiğini, Allah’ın helal kıldığı şeylerin ise teşvik edilerek saygı duyulması gerektiğini öğrenmemiz gerekir. Dolayısıyla; Müminler meşru evlilikleri sebebiyle veya eşleriyle ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Her kimde evlilik dışı yollara tevessül ederek veya sapıkça ilişkilere yönelerek Allah’ın belirlediği helal ve haram sınırlarına riayet etmez ise işte onlar kınanmayı ve cezayı hak eden azgın kimselerdir.
Dolayısıyla meşru evlilikler ile cinsel duyguları tatmin etmek kişiyi hiçbir zaman Allah’tan uzaklaştırmaz. Hatta kişi eşiyle cinsel ilişkilerinden dolayı sevap alır. Çünkü İslâm’da ruhbanlık yoktur.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin eşi ile cinsi münasebette bulunmasında bile sadaka (sevabı) vardır.” buyurunca ashap hayret ve merakla:
“Ya Resulalah! Bizden biri cinsel arzularını tatmin eder de bu sebeple ona nasıl sevap verilir?” diye sorar.
Rasulullah şöyle buyurdular: “Zina yapacak olsaydı yaptığı zinadan ötürü günaha girmeyecek miydi? Bunun gibi nikâhlı eşiyle tatmin bulduğu zaman da kendisine sevap verilir.” (Müslim, Müsned)
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in evlilik hayatına baktığımız zaman. İlk evliliğini Hatice Radıyallahu anha ile yapmıştır. Hatice Radıyallahu anha ile olan bu evliliği 25 yıl sürmüş ve bu evlilik sırasında 2. bir hanım ile evlenmemiştir. Hatice Radıyallahu anha nübüvvetin 9. Yılında vefat edince Allah Resulü yaklaşık iki yıl evlenmeyip dul hayatı yaşıyor. Daha sonra 50 yaşında iken kendisi de 50 yaşında olan Sevde binti Zema Radıyallahu anha’a ile evlenmiştir. Bu evliliğin ilk yıllarında yine tek eşli evlilik hayatı yaşamıştır.
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in çok eşli evlilik hayatı hicretin 1. yılında Aişe Radıyallahu anha ile evlenmesiyle başlamıştır. Siyer kaynaklarında Aişe Radıyallahu anha’nın evlendiğinde 18-19 yaşlarında olduğunu ve bu evliliğin 9 yıl sürdüğü anlatılır. Allah Resul’ünün evlilik hayatına baktığınız zaman olabilecek her çeşit evlilik hayatı yaşadığını görürsünüz. Uzun bir zaman tek eşli evlilik hayatı yaşıyor ve sonra hanımı vefat ediyor. Bir süre evlenmiyor veya imkânları elvermediği için evlenemiyor iki yıldan daha fazla dul hayatı yaşıyor. Sonra kendi yaşıtı olan dul ve çocuklu bir hanımla evleniyor. Bu evlilik ile bir süre daha tek eşli evlilik hayatı yaşıyor. Sonra çok eşli evlilikler yapmaya başlıyor. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in çok sayıda kadınla evlenmesinin birçok sebep ve hikmeti vardır. Çünkü Allah’ın elçisi insanlığa örnek olması için gönderilmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Allah’ı ve ahiret gününü arzulayan ve O’nu sürekli anıp yücelten kimseler için Allah’ın Elçisi, gerçekten size mükemmel bir örnektir. (Ahzab: 33/21)
Şöyle bir soru akla gelebilir Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Mekke döneminde neden hep tek eşli evlilik yaşadı diye sorulacak olursa şöyle cevap verilebilir. Allah Resulü peygamber olmadan önce 15 yıl, peygamber olduğunda ise 10 yıl Hatice Radıyallahu anha ile evlilik hayatı yaşıyor. Hatice Radıyallahu anha’nın “istersen evlen” diye telkinlerine rağmen Allah Rasulü 2. bir evliliği yapmıyor. İlahi irade peygamberin bir süre tek eşli evlilik yapmasını murat etmiştir diyebiliriz. Çünkü o peygamber bir süre tek eşli evlilik yaşayarak ümmetine örnek olması gerekiyor. Bir başka sebep ise bu Allah Resul’ünün şahsi tercihi olabilir. Mekke döneminde baskı ve mali sıkıntılar sebebiyle evlenememiş de diyebiliriz.
Örneğin; Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Aişe Radıyallahu anha ile Mekke’de nişanlanmıştır. 2 yıl nişanlı kalmasının sebebi evlilik için gerekli mali imkânların olmamasıdır. Ebû Bekir Radıyallahu anh düğünü neden geciktirdiğini Peygamber’e sormuş, mihr parasını temin edemediği için olduğunu öğrenince Ebu Bekir Radıyallahu anh arkadaşı Muhammed aleyhisselâm’a 500 dirhem ödünç para vererek bu evliliğin yapılmasını sağlamıştır. Tüm bunlar insani sebeplerdir.
Şunu unutmayalım; Peygamberler ilahi tebliğin insanlara ulaştırılması için Allah tarafından seçilmiş müstesna şahsiyetlerdir. Bununla beraber peygamberler de bizler gibi birer beşer ve insandır. Onlarda beşer olan diğer insanlar gibi doğan, büyüyen, yiyip-içen, uyuyan, hasta olan, evlenip çocuk sahibi olan, sıkıntılarla karşılaşan, acılar çeken, ağlayan, hastalanan ve nihayet ölen insanlardır. Bizler nasıl ki helal ve haramlardan sorumlu isek onlarda sorumludur. Bizler nasıl ki ailemizi geçindirmek için çaba sarf edip çalışıyorsak onlarda çaba sarf edip çalışıyorlar. Bizler nasıl ki dünyalık meselelerde veya evlilik konusunda kişisel tercihler yapıyorsak onlarda kişisel tercih yapıyorlar. Onların bizden farkı Allah onları seçmiş ve onlara vahye diyor olmasıdır. Tek eşli evlilik veya çok eşli evlilik Allah’ın helal kıldığı bir evliliktir. Hiçbir sebep ve hikmeti olmasa bile peygamber veya sıradan bir Müslüman arzu ederse birden fazla kadınla evlenebilir. Bir kadınla evlenmek nasıl helal ve normal bir evlilik ise birden fazla kadınla evlenmek te aynı şekilde helal ve normal bir evliliktir. Bu konuda kimse kınanmaz ve engellenemez.
Cahilce İftiralar ve Gerçek Peygamber Modeli
Buna rağmen, bir kısım cahiller Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in çok eşli evliliklerini kabullenemezler. Kimi, “Peygamber evlense bile bu evlilikler sadece formaliteydi,” der; kimi de “Evlense de hanımlarına el sürmemiştir,” diyerek akla ziyan sözlerle Resûlullah’a iftira atar. Bu kimselerin zihninde şekillenen peygamber modeli; kendi hâlinde, uyuşuk, devlete ve siyasete karışmayan, sosyal ve ekonomik hedefleri olmayan, kadınla çocukla ilgilenmeyen, adeta ruhban hayatı yaşayan bir peygamber tasavvurudur.
Oysa hiçbir peygamberin böyle olması mümkün değildir.
Hakiki Peygamber Modeli
Allah Resûlü Muhammed aleyhisselâm’ın vasıflarına şöyle bir göz atalım:
O, yumuşak huylu, cömert, çalışkan ve üstün ahlâka sahip bir insandı. Aynı zamanda iyi bir yüzücüydü; at ve deve yarışlarını sever, güçlü bir ok atıcısıydı. Güreşte ustaydı, hızlı koşardı; aktif, hareketli, yiğit bir insandı.
O Peygamber, sadık bir dost, şefkatli bir baba, muhabbet dolu bir eş olduğu kadar; savaş meydanlarında korkusuz bir mücahit, strateji bilen bir komutan ve İslam’ın siyasetini yürüten bir devlet başkanıydı.
O, insanları Allah’ın şeriatine davet etti; batılın her çeşidine karşı çıktı, hakkı ikame etti. Küfür siyasetine karşı İslam siyaseti yaptı; zulme karşı adaleti hâkim kılmaya çalıştı.
Kısacası O Peygamber, hayatın her alanına müdahil olan, dünyayı ve ahireti dengeleyen, örnek bir önderdi. Böyle bir yiğide, böyle bir mücahide, böyle bir şanlı Peygamber’e çok eşli evlilik elbette yakışır.
Allah Azze ve Celle’nin, Habîbi Muhammed aleyhisselâm’a helâl kıldığı evlilikleri hor görmek, kınamak veya eleştirmek ise ancak cahillere, mücrimlere ve yoldan sapmışlara yakışır.
Allah Teâlâ “Peygamber, müminlere kendi öz canlarından daha yakındır.” diye buyurmaktadır. Peki, neden Müminlerin peygambere olan sevgisi ve yakınlığı böyledir diye sorulursa şöyle cevap verilir. Bir müminin ailesi, eşi ve çocukları ona zarar verebilir, ona bencil davranabilir, onu yanıltabilir, onun günah işlemesine sebep olabilir, hatta onu cehenneme sürükleyebilir. Fakat Peygamber, onları sadece dünyada mutluluk ve sonunda ahirette ebedî kurtuluşa götürmek için uğraşır. Öyleyse, müminler onu dünyadaki herkesten ve her şeyden daha çok sevmeli, onun verdiği kararları kendi tercihlerinden üstün tutmalı ve her emrine boyun eğmelidirler. Bu bakımdan Peygamber, müminlerin babası durumunda olup, onun eşleri de müminlerin anneleri hükmündedir. Bu yüzden, Peygamberin ölümünden sonra bile onlarla evlenmek haramdır.
Ancak bu hüküm, müminlerle onlar arasında miras hukukunu gerekli kılmaz. İslâm inancı bütün müminleri birbirine kardeş yapmıştır; ancak bu kardeşlik bağı, onları birbirlerine mirasçı kılamaz. Çünkü Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar, birbirlerine mirasçı olmaya, diğer müminlerden ve hatta Allah için yurtlarını terk eden muhacirlerden daha uygundurlar. Bu yüzden, miras hukukunu gelenek ve göreneklere göre değil, Allah’ın kitabına göre belirlemeli ve yalnızca hak sahiplerine pay vermelisiniz. Ancak dostlarınıza malınızdan vasiyet ederek onlara bir iyilik yapmak isterseniz, o zaman başka. Çünkü aranızda hiçbir kan bağı olmayanlara da, malınızdan —üçte birini geçmemek şartıyla— vasiyet edebilirsiniz. Mirasın nasıl pay edileceğine dair bu hükümler, Kitapta ayrıntılı olarak belirtilmiştir. (Ahzab: 33/6)
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Peygamber, müminlere kendi öz canlarından daha yakındır. Onun eşleri de müminlerin anneleridir. Allah’ın kitabına göre yakın akrabalar, birbirlerine müminlerden ve hatta muhacirlerden daha uygundurlar. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmak isterseniz, o zaman başka. Bu Kitapta belirtilmiştir.” (Ahzab: 33/6)
Peygamberin hanımları müminlerin anneleri hükmündedir. Ancak bu annelik hükmü kişinin kendi öz annesinin hükmü gibi de değildir. Bir Müslüman Peygamberin hanımlarına kendi öz annesi gibi saygı ve hürmet gösterir. Kendi öz annesiyle evlenmesi ebedi olarak haram olduğu gibi, Peygamberin hanımlarıyla da evlenmesi ebedi olarak haramdır. Mahremiyet gibi konularda ise Peygamberin hanımları diğer yabancı hanımlar gibidir. Bu sebepten bir Müslüman Peygamberin hanımlarına karşı mahremiyet kurallarına titizlik gösterir. Onlardan bir şey isterken veya bir şey sorarken mahremiyet prensiplerine uyulması emredilmiştir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Bir de, Peygamberin hanımlarından bir şey isteyeceğiniz zaman, bunu perde arkasından isteyin, Bu hem sizin, hem de onların kalplerinin tertemiz kalması için en uygun davranış şeklidir. Sizin Allah’ın Elçisini incitmeniz asla helâl değildir. Ayrıca, ondan sonra hanımlarıyla evlenmeniz de size kesinlikle haramdır. Böyle bir davranış, Allah katında çok büyük bir günahtır. (Ahzab: 33/53)
Rasûlullah’ın Hanımları: Ümmete Işık Olan Kadınlar
Ayet-i Kerimeler, bir yönüyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımlarına hitap ederken, diğer yönüyle tüm mümin kadınlara seslenmektedir. Bununla birlikte bu mübarek hanımların, ümmet içinde özel bir görev ve sorumluluk taşıdıkları da açıkça vurgulanmaktadır.
Gerçekten de bu saygıdeğer annelerimiz, bütün insanlığa, özellikle de kadınlara ışık tutan örnek şahsiyetler olmuşlardır. Kadınlara dair birçok hükmün tebliği, onların rivayetleri aracılığıyla ümmete ulaşmış; müminler, Allah Resûlü’nün aile hayatını, inceliğini ve güzel ahlakını onların aktardıklarıyla öğrenmişlerdir.
Rasûlullah’ın hanımlarına gösterdiği ilgi, incelik ve ihtimam da müminlere eşsiz bir örnek olmuştur. Farklı yaş, mizaç, kabiliyet, kültür ve soydan gelen hanımların bir arada bulunması; aile içi meselelerde doğan farklı durumlar sayesinde sünnetin zenginleşmesine ve daha geniş bir biçimde aktarılmasına vesile olmuştur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hanımlarıyla bazen tek tek, bazen topluca sohbet ederdi. Her bir hanımına bir gününü tahsis eder, her akşam nöbet kimdeyse, diğer hanımlarını da davet ederek o hanede toplanır, onlarla sohbet ederdi. Bu sohbetlerde çeşitli bilgileri paylaşır, ibretli kıssalar anlatır, onların dertleriyle ilgilenir, zaman zaman da şakalaşarak tebessüm ettirirdi.
Bazı meselelerde hanımlarının fikirlerini alır, onlarla istişare ederdi. Bu tutumu, kadınlara verdiği değeri ve aile içi istişarenin sünnet olduğunu gösteren en güzel örneklerden biridir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Ey Peygamber hanımları! İçinizden her kim açık bir edepsizlik yapacak olursa, ona iki kat azap edilecektir! Şüphesiz bu, Allah için çok kolaydır. (Ahzab: 33/30)
Ve içinizden her kim de Allah’a ve Rasulü’ne itaat eder ve güzel işler yaparsa, ona da iki katı ödül vereceğiz. Ona, en mükemmel yiyecekleri, en göz alıcı nimetleri hazırlamışızdır! (Ahzab: 33/31)
Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Onun için, eğer sorumluluğunuzu yerine getiriyorsanız, tatlı ve cilveli bir edayla konuşmayın ki, kalbinde kötü niyet taşıyan biri ümide kapılmasın! Doğru ve güzel sözler söyleyin! (Ahzab: 33/32)
Evlerinizde oturun. Eski cahiliye gibi süslenip püslenerek sokağa çıkmayın! Namazı güzelce kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasulüne itaat edin! Ey ev halkı; Allah ancak, kirlerden sizi arındırıp tertemiz kılmak istiyor. (Ahzab: 33/33)
Rasûlullah’ın Evliliklerinden Alınacak Dersler
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in evlilikleri, sıradan birer aile birliği değil; ilahi hikmetlerle örülmüş birer eğitim, davet ve toplumsal ıslah vesilesidir. Her biri, ümmete yön gösteren, sosyal adaleti tesis eden ve İslam ahlakını hayata geçiren canlı örneklerdir.
Hanımlarının Ümmete Katkısı
Rasûlullah’ın mübarek hanımları, özellikle kadın ve aile konularındaki İslami hükümleri bizzat Allah Resûlü’nden öğrenerek ümmete aktarmışlardır. Bu yönleriyle onlar, Müslüman kadınlara birer danışman ve muallim vazifesi görmüşlerdir.
Hz. Âişe ve Hz. Hafsa radıyallahu anhuma, bu konuda öne çıkan iki büyük örnektir. Hz. Âişe, kadınların özel hâllerine dair meselelerde ümmetin başvurduğu bir ilmî otorite hâline gelmiştir. Onların aracılığıyla, İslam’ın aileye dair birçok hükmü en sahih biçimde sonraki nesillere ulaşmıştır.
Fedakâr Kadınların Himayesi
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bazı evlilikleriyle Müslüman kadınların korunmasını, itibarlarının muhafaza edilmesini hedeflemiştir. Müslüman oldukları için ailelerinden dışlanan, hicret etmek zorunda kalan, eşlerini kaybeden, dul ve çocuklu kalan birçok kadın, Allah Resûlü’nün şefkatiyle himaye edilmiştir.
Sevde binti Zem‘a, Zeyneb binti Huzeyme, Ümmü Seleme ve Ümmü Habîbe ile evlilikleri buna örnektir. Bu evlilikler, sosyal dayanışmanın ve ümmet kardeşliğinin en güzel tezahürlerindendir.
Toplumsal Birlik ve Barış İçin Evlilikler
Bazı evlilikleri ise kabileler ve komşu topluluklar arasında akrabâlık bağı kurmak, düşmanlıkları sonlandırmak ve kalpleri İslam’a ısındırmak maksadıyla yapılmıştır.
Ümmü Habîbe bint Ebû Süfyân ve Safiyye bint Huyey ile evlilikleri, bu hikmetin açık örnekleridir. Böylece Rasûlullah, siyasî ve toplumsal ilişkilerde evliliği bir barış ve davet aracı hâline getirmiştir.
Toplumsal Tabuları Yıkan Evlilikler
Bazı evlilikler ise toplumda yerleşmiş batıl anlayışları fiilen yıkmak içindi. Zeyneb binti Cahş ile yaptığı evlilik, evlatlıkla öz oğul arasındaki farkı fiilî bir örnekle ortaya koymuş; cahiliye dönemindeki yanlış anlayışları ortadan kaldırmıştır.
Yine Hz. Ebû Bekir’in kızı Âişe ve Hz. Ömer’in kızı Hafsa ile evliliği, Müslümanlar arasındaki kardeşliği ve hısımlığı pekiştiren ümmet birliği örnekleri olmuştur.
İlahi Hikmetlerle Dolu Bir Örnek Hayat
Rasûlullah’ın evliliklerinde birçok hikmet iç içe yer almaktadır:
- Dul ve çocuklu kadınlarla evlenerek toplumun sahipsiz kesimlerini korumuş,
- Kabileciliği ortadan kaldırmak için farklı topluluklardan hanımlarla evlenmiş,
- Halasının kızıyla evlenerek akraba evliliğinin meşruiyetini göstermiş,
- Bekâr bir erkeğin dul bir kadınla, zengin bir kadının fakir bir erkekle evlenebileceğini uygulamalı olarak öğretmiştir.
- Yine hür bir erkeğin, esir bir cariye ile evlenmesinin meşru olduğunu da göstermiştir.
Bütün bu evlilikler, İslam toplumuna dair ahlaki, sosyal ve siyasî ilkeleri pekiştiren fiilî örneklerdir.
Son Söz
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, evlilikleriyle ümmete yalnızca aile hayatını değil, iman, merhamet, fedakârlık, adalet ve toplumsal sorumluluk bilincini de öğretmiştir.
O, sarsılmaz imanı, tertemiz ahlakı, fedakârlığı, cömertliği, cesareti, kararlılığı ve gayretiyle bir ömür boyu kulluğun en güzel örneğini sergilemiştir.
Şüphesiz ki Allah’ın Elçisi, hayatın her alanında müminlere mükemmel bir örnektir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Allah’ı ve ahiret gününü arzulayan ve O’nu sürekli anıp yücelten kimseler için Allah’ın Elçisi, gerçekten size mükemmel bir örnektir. (Ahzab: 33/21)
Resulullah’in (s.a.v.) örnek evlilikleri:
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi