İnsanlık tarihi boyunca evlilik, toplumun en temel kurumlarından biri olmuş; ahlâkî ve sosyal düzenin merkezinde yer almıştırtır. Modern dönemde ise Batı merkezli yaşam tarzı ve feminist düşüncenin etkisiyle evliliğe dair kadim ölçüler sorgulanmış, İslam’ın öngördüğü aile yapısı çeşitli önyargıların hedefi olmuştur. Oysa tarih boyunca görülmüştür ki, sağlam bir inanç temeli üzerine kurulan aile düzeni, hem bireyin hem de toplumun huzurunun teminatıdır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Eğer yetim gözeteceğinizden emin değilseniz. O zaman size helâl olan kadınlardan ikisi, üçü ve dördü ile evlenin. Onlar arasında da adâleti yerine getiremeyeceğinizden endişe ederseniz, o zaman bir tane veya elinizdeki ile yetinmelisiniz. İşte bu adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisa, 4/3)
Bu âyet-i kerimede Allah Teâlâ, erkeğin hanımları arasında nafaka, harcama ve gün taksimi gibi konularda adaletli olması şartıyla aynı anda iki, üç veya dört kadınla evlenebileceğini bildirmektedir. Eğer erkek eşleri arasında adaleti sağlayamayacağından korkarsa, bu durumda bir kadınla yetinmesi kendisi için daha hayırlı olacaktır. Kim bu izinden adaleti gözetmeden yararlanırsa, Allah’ı aldatmaya kalkışmış olur. Bu sebeple İslâm devletinin mahkemeleri, kadına yapılan haksızlıkları önlemek için zorlayıcı tedbirler alma hakkına sahiptir.
Çok Eşliliğin Mazerete Bağlanması Hatası
Bazıları bu ayetin çok eşliliği sadece hastalık, kısırlık veya zaruret hâllerine mahsus kıldığını iddia eder. Bu görüş tamamen batıldır. Çünkü Kur’an, çok eşliliğe yalnızca adalet şartıyla izin vermiştir; özel bir mazeret aramamıştır. Yani, adaletli davranabileceğine inanan bir erkek, hiçbir mazeret olmasa da evlenebilir. Ayetin sonunda şöyle buyrulur:
“Onlar arasında da adâleti yerine getiremeyeceğinizden endişe ederseniz, o zaman bir tane veya elinizdeki ile yetinmelisiniz. İşte bu adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisa, 4/3)
Burada, adalet şartını yerine getiremeyenler için tek eşliliğin daha hayırlı olacağı vurgulanmıştır. Ancak adaletli davranabileceğinden emin olanlar için çok eşli evlilik daha uygun olabilir. Bu, kişiden kişiye değişen bir durumdur.
Erkeğin yaratılış Fıtratı
Allah, erkeğin fıtratına birden fazla kadına karşı şefkat, merhamet ve sevgi duyabilecek bir yapı vermiştir. Bu yönüyle erkek, kadından farklıdır. Erkeğin toplumsal statüsünün tarih boyunca daha etkin oluşu da bu fıtrî özelliklerin sonucudur. Kadın ise yaratılış itibarıyla daha duygusal ve narindir. Bu sebeple bazı erkekler tek eşle yetinemeyebilir. Eğer bu eğilim harama meyil doğuracaksa, o erkeğin çok eşli evlilik yapması onun için daha hayırlı olabilir. Buna karşılık bazı erkekler tek eşle mutluluk bulur; çok eşlilik onlar için sıkıntı ve adaletsizlik sebebi olur. Dolayısıyla her erkek için hüküm aynı değildir; mesele kişisel kabiliyet, fıtrat ve adalet bilinciyle ilgilidir.
Bazı erkekler sağlık sorunları sebebiyle evlenemezler ya da evlendikten sonra cinsel güçlerini kaybedebilirler. Bu durumda olan bir erkeğin evlenmesi veya evliliğini sürdürmesi doğru olmayabilir. Cinsel arzuları olan bir kadının böyle bir erkekle evli kalması sakıncalı olabilir. Çünkü bu durumdaki bir kadın nefsi arzularını gideremediği için gözü dışarda olur ve harama meyledebilir. Bu nedenle, böyle bir kadının boşanması bazen daha hayırlı olabilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav.) iktidarsız bir kocadan boşanmak isteyen bir kadının talebine karşı çıkmamış, sadece bunun meşru şekilde nasıl yapılacağını öğretmiştir. Bu yüzden, bu durumda olan erkeklerin evlenmemeleri veya evliliklerini sonlandırmaları hem kendileri hem de eşleri için daha hayırlıdır.
Adaletin Mahiyeti
Kur’an’da çok eşlilik için aranan adalet, nafaka, infak, mesken ve zaman taksimi gibi dışa yansıyan konularla ilgilidir. Sevgi, meyil ve cinsel yakınlık gibi kalbî ve duygusal meseleler ise insanın iradesi dışında olduğundan, bunlarda tam eşitlik beklenmemektedir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Âdil hareket etmeye ne kadar uğraşsanız, kadınlar arasında eşitlik yapamayacaksınız, bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız. İşleri düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.” (Nisa, 4/129)
İnsanlığın Değişmeyen Sosyolojik Yapısı
Tarih boyunca kadın nüfusu daima erkek nüfusundan fazla olmuştur. Bu durum, bitkilerden hayvanlara kadar bütün canlılarda da böyledir. Tek eşlilik dayatıldığında birçok kadının evlenmeden kalması, toplumda ahlaki ve sosyal çöküntüye sebep olur. Savaşlar, afetler ve iç karışıklıklar da bu dengesizliği artırır; çünkü savaşlarda ölenler ve öldürülenler çoğu erkektir. Allah Teâlâ, İsrailoğulları’na hitaben şöyle buyurmaktadır:
“Sizi Firavun ve ordusundan nasıl kurtardığımızı da hatırlayın: Hani size en acı işkenceleri çektiriyorlardı; nüfusunuzun artmasını engellemek için oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı utanç verici işlerde kullanmak üzere sağ bırakıyorlardı. İşte bütün bunlarla, Rabbiniz sizi çetin bir sınavdan geçirmekteydi.” (Bakara: 2/49)
Bu ayet-i kerime, her ne kadar Firavun ve İsrailoğulları ile ilgili görünse de, kıyamete kadar sürecek savaşlara dair önemli bir gerçeği de bizlere hatırlatmaktadır. O da şudur: Savaşlarda ölenler ve öldürülenler genellikle erkeklerdir.
Yine bazı sahih hadislerde ahir zamanda kadınların sayısının erkeklere oranla çok daha fazla olacağına işaret edilmiştir. Bu durum, tek eşlilik anlayışının zorla dayatıldığı toplumlarda evlenemeyen kadınların sayısının artması anlamına gelir. Dolayısıyla, kadın nüfusunun erkeklerden fazla olduğu dönemlerde çok eşli evliliklerin meşru bir çözüm olarak görülmesi gerekir. Aksi hâlde, evlenemeyen kadınların fazlalığı sebebiyle toplumda ekonomik, sosyal ve ahlaki bozulmalar kaçınılmaz hale gelir.
Evliliğin Gayesi ve Neslin Devamı
Evliliğin en önemli gayelerinden biri neslin devamıdır. Eğer kadın kısırsa veya bir hastalık sebebiyle çocuk sahibi olamıyorsa, tek eşli evlilik zorunluluğu hem kadının hem erkeğin mağduriyetine yol açar. Çok eşlilik imkânı bu mağduriyetleri ortadan kaldırır. Erkek çocuk sahibi olur; birinci eş evlat sevgisini paylaşır; ikinci eş yuva kurmanın sevincini yaşar. Böylece herkesin mutluluğu ve toplumun huzuru sağlanır.
Cinsel Uyum ve Ahlakın Korunması
Kadınların çoğu belirli bir yaştan sonra cinsel isteğini kaybeder. Ayrıca âdet ve lohusalık dönemlerinde ilişki yasaktır. Bu durum, uzun süreli cinsel uyumsuzluklara yol açabilir. Erkek, harama düşmemek için ikinci bir evlilik yapabilir. Bu durumda adalet şartını gözetmek kaydıyla çok eşlilik, hem ahlaki hem de toplumsal bir koruma sağlar.
Kıskançlık ve İman Arasındaki Denge
Eşini kıskanmak, yaratılıştan gelen doğal bir duygudur. Erkek hanımını kıskandığı gibi, kadın da kocasını kıskanabilir. Bir kadının kocasını kıskanması fıtrî ve insani bir durumdur. Ancak bu kıskançlığın, kocasının ikinci bir evlilik yapması durumunda kine, nefrete ve düşmanlığa dönüşmesi artık doğal bir duygu olmaktan çıkar. Müslüman bir kadın, kıskanma duygusunu yaşasa bile, imanının gereği olarak böyle bir evliliği kabullenmeyi bilmelidir. Çünkü çok eşlilik, Allah Teâlâ’nın kullarına helal ve meşru kıldığı bir evlilik biçimidir. Bir erkeğin ilk hanımıyla yaptığı evlilik nasıl helal ve meşru ise, ikinci veya sonraki evlilikler de aynı şekilde helal ve meşrudur. Çok eşliliği kınayan, hor gören veya yasaklayan toplumlarda öncelikle iman ve İslam anlayışı açısından bir problem var demektir.
İslam, duygularımızı bastırmamızı değil; onları ilahî ölçülere göre yönlendirmemizi emreder. Müslüman, evliliğini, sevgisini, nefretini, dostluğunu ve düşmanlığını öncelikle İslam’ın koyduğu ölçülere, sonra da duygularına göre şekillendirir. Zira insanın duyguları, düşünceleri ve tavırları; sahip olduğu inançla, aldığı terbiye ve eğitimle biçimlenir.
Toplumsal Algı ve Medyanın Etkisi
Çok eşli evliliğin yaygın ve doğal karşılandığı Müslüman toplumlarda kadınların bu tür evliliklere karşı gösterdikleri tepkiler ile çok eşli evliliğin kınandığı, hor görüldüğü veya yasaklandığı toplumlarda verilen tepkiler aynı değildir. Yine aynı şekilde, zinanın ve fuhşun yasaklandığı, kınandığı ve ayıplandığı bir toplum ile bu eylemlerin hoş karşılandığı, hatta meşrulaştırıldığı bir toplumda gösterilen toplumsal tavır da birbirinden tamamen farklıdır. Bu durum, toplumların hangi inanç sistemiyle yoğrulduğunu ve nasıl bir eğitimle şekillendiğini gösterir.
Müslüman bir toplumda çok eşli evlilikler olumsuz karşılanmaz. Çünkü bu toplum iman esaslarına ve İslam ahkâmına göre yetişmiştir. Bu toplum zina gibi haramları ise büyük bir günah ve ifsat unsuru olarak görür ve bu haramları açıkça kınar. Zira iman, kişiye harama karşı tavır almayı ve helale razı olmayı öğretir.
Buna karşılık, küfrün hâkim olduğu veya haramların yaygınlaştığı toplumlarda ise durum tam tersinedir. Bu toplumlar ikinci evlilik yapan erkeklere büyük tepki gösterirken, zina eden erkek ve kadınlara karşı neredeyse hiçbir tepki göstermezler. Hatta bu çirkin fiilleri “flört”, “sevgili” veya “ilişki” gibi süslü kelimelerle normalleştirmeye çalışırlar. Bu tavır, o toplumun iman zafiyetini ve ahlakî çöküşünü açıkça ortaya koyar. Çünkü bu toplumu yönlendiren tağutî sistemler ve şer odakları, halkı haram ve ahlaksızlıkla ifsat edip kendi istedikleri kıvama getirmişlerdir.
Bu gerçek bize şunu gösterir: Toplumlar eğitim, medya ve algı operasyonları aracılığıyla istenilen yönde biçimlendirilebilir. Bir toplum hakka da yönlendirilebilir, harama da… Bu sebeple bir kadının kocasının ikinci evliliğine karşı içinde duyduğu kıskançlık, fıtrî bir duygudur; ancak bu kıskançlığın kine, nefrete ve düşmanlığa dönüşmesi, şer odaklarının yönlendirmesiyle bozulmuş bir anlayışın ürünüdür.
Sonuç olarak, batıl dinler ve beşerî sistemler, Allah’ın koyduğu fıtrat düzenini bozmakta; dini hükümleri tahrif etmekte, kadın ve erkeği ifsad ederek aile yapısını çökertmektedir. Bu nedenle çok eşliliğe yalnızca “zaruret” veya “duygusal rahatsızlık” açısından bakmak eksik bir değerlendirmedir. Çok eşlilik; erkeğin, birinci eşin ve ikinci eşin durumlarıyla birlikte, ümmetin genel menfaatleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu tür bir evlilikte tüm tarafların huzuru, karşılıklı anlayış ve uzlaşıyla mümkündür.
Tüm bu gerçekler dikkate alındığında, çok eşli evlilik konusunda insanlığın önünde iki yol bulunmaktadır.
1. Çağdaş Şeytanların Yolunu Seçmek
Birinci yol, çağdaş şeytanların “kadın hakları”, “pozitif ayrımcılık”, “eşitlik” ve “özgürlük” gibi aldatıcı söylemlerine teslim olmaktır. Bu yolu tercih eden toplumlarda yalnızca tek eşli evlilik meşru kabul edilir; çok eşli evlilikler ise hor görülür, kınanır ve hatta yasaklanır. Bu anlayışın doğal sonucu olarak birçok kadın evlenememekte, hayatlarını yuvasız, çocuksuz ve kocasız biçimde geçirmeye mahkûm edilmektedir.
Oysa insanın sevgi, ait olma, çocuk sahibi olma ve cinsel tatmin gibi temel ihtiyaçları bastırılabilir; fakat tamamen yok edilemez. Bu ihtiyaçların karşılanmaması, zamanla toplumsal yozlaşmaya ve harama kapı aralar. Tek eşlilikten tatmin olmayan veya ahlaki zaaf içinde bulunan bazı erkekler, evlenemeyen kadınlarla gayrimeşru ilişkiler kurarak “metres hayatına yönelirler. Bu durum, toplumun fuhuş ve zinayı fiilen kabullenmesi anlamına gelir.
Böyle bir düzenin en büyük mağdurları ise yine kadınlardır. Çünkü nikâhsız birlikteliklerde kadın hem onurunu hem de güvencesini kaybeder. Metres olarak kullanılan bir kadının itibarı toplum nazarında ayaklar altına alınır. Müslüman bir toplumun böyle bir rezilliği, çirkefliği ve ahlaksızlığı kabullenmesi asla mümkün değildir. Zira bu anlayış, insan fıtratına ve ilahî nizama tamamen terstir.
2. Allah’ın Hükümlerine Teslim Olmak
İkinci yol, hayatın her alanında olduğu gibi evlilikte de Allah’ın hükümlerine teslim olmaktır. Eğer bir insan “Ben Müslümanım” diyorsa, bu iddiasının gereği olarak beşerî sistemlerin hükümlerini reddedip Allah’ın şeriatına teslim olmalıdır.
Bu durumda, dileyen kişi tek eşli evlilik yapabilir; dileyen de adalet şartını yerine getirmek kaydıyla çok eşli bir evlilik yapabilir. Böylece erkekler harama yönelmeden helal dairesinde huzur bulur, kadınlar da meşru bir yuva içinde onurlu bir hayat sürer. Toplumda fuhuş ve zina gibi büyük günahların önü kesilir, İslam’ın belirlediği cezai hükümler tatbik edilir. Böyle bir nizamda insanlar dünyada huzura ve güvene, ahirette ise kurtuluşa ve cennete kavuşurlar. Çünkü insanlığı kurtaracak ve toplumu ıslah edecek tek yol, İslam’ın yoludur.
Çok eşli evlilik sadece belirli bir sınıfa mahsus değildir. Zengin, fakir, genç veya yaşlı fark etmeksizin her kesimden insan için bir çözüm, bir çıkış kapısı ve bir rahmet vesilesidir. Bu uygulama, hem bireysel ihtiyaçları karşılayan hem de toplumsal huzuru temin eden ilahî bir denge unsurudur.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi