Allah Teâlâ evlilikte kadın ve erkeğin karşılıklı hak ve sorumlulukları olduğunu bildirmiştir. “…Bilin ki, sizin, kadınlarınız üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır.” Nikâh ile birbirine helal kılınan kadın ve erkeğin mutlu bir aile hayatı sürdürmeleri karşılıklı sorumluluklarını yerine getirmelerine bağlıdır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“…Bilinen kuralları çerçevesinde, kadınların yükümlülükleri olduğu gibi, meşru hakları da vardır. Fakat erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Allah azizdir, hakîmdir.” (Bakara, 2/228)
İslam, kadın ve erkeğin öncelikle nikâh akdiyle bir araya gelmesini, ardından da karşılıklı hak ve sorumluluklara dayalı bir hayat düzeni kurmalarını emreder. Kadınların kocalarına karşı birtakım hak ve yükümlülükleri olduğu gibi, erkeklerin de aile içinde üstlendikleri görev ve sorumluluklar daha ağırdır. Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça beyan edilmiştir. Çünkü ailenin geçimini temin etmek, yuvayı korumak ve düzenini sürdürmek gibi ağır yükümlülükler genellikle erkeğin omuzlarına verilmiştir. Ruhsal ve bedensel özellikleri itibarıyla ailenin idaresinin erkekte bulunması da hikmet gereği daha uygun görülmüştür.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
O’nun delillerinden biri de, size kendi cinsinizden, yanlarında huzur ve mutluluk bulabileceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesidir. Hiç kuşkusuz bunda, düşünen insanlar için ibretler vardır. (Rum: 30/21)
Bu ayet-i kerimede, insanın eşiyle birlikte nasıl huzur ve mutluluğa kavuştuğu anlatılmaktadır. İşte bu sebeple, insanın gerçek anlamda mutlu olabilmesi için evlilik son derece önemlidir. Evlilikte bu mutluluğu yakalayabilmek, yalnızca doğru bir eş seçmekle değil; aynı zamanda karşılıklı hak ve sorumlulukların hakkıyla yerine getirilmesiyle mümkündür. Evlilik sayesinde insan, her türlü ahlaksızlıktan korunur; arzu ve isteklerini helal yollarla tatmin eder. Evlilik, insanın sadece fiziksel ve cinsel ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi ihtiyaçlarını da karşılayan bir nimettir.
Kadının kocasına karşı görevlerini özetle şöyle sıralayabiliriz:
- Kocasının rızasıyla kanaat sahibi olmak;
- Kocasının meşru isteklerine itaat etmek;
- Kocasına hizmet etmek ve onu mutlu etmeye özen göstermek;
- Kocasının namusunu ve malını korumak;
- Kocasının anne, baba ve akrabalarına hürmet göstermek;
- Kocasının kusurlarını ve mahrem sırlarını saklamak;
- Evi temiz ve düzenli tutmak; bakımına özen göstermek;
- Güzelliğini muhafaza etmek, fakat onu öncelikle kocasına hasretmek;
- Çocuklarının bakım ve eğitimini hakkıyla yapmak.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah korkusundan sonra müminin faydalandığı en hayırlı şey imanlı bir eştir. Emrettiğinde itaat eder, yüzüne baktığında gönlüne ferahlık verir, yemin etse yeminini boşa çıkarmaz, yanında bulunduğu zaman canı ve malı konusunda sadık davranır.” (İbni Mâce, hadis no: 1857)
“Bir koca karısına ihtiyaç duyup da onu yanına çağırdığında, kadın ocak başında bile olsa, hemen kocasının yanına gelsin.” (Tirmizî, Radâ` 10; Nesâî, es–Sünenü’l–kübrâ, İşretü’n–nisâ bâbı)
“Kocası yanında iken onun iznini almadan bir kadının nafile oruç tutması helal olmaz. Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez.” (Buhârî, Nikâh 84, 86; Müslim, Zekât 84. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 73; Tirmizî, Savm 64)
“Bir erkek karısını yatağına çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse, melekler o kadına sabaha kadar lânet ederler.” (Buhârî, Bed’u’l–halk 7; Müslim, Nikâh 122. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Nikâh 40)
Erkeğin aileye karşı görevleri şu şekilde özetlenebilir:
- Ailenin sevk ve idaresinden mesul olmak;
- Ailenin nafakasını sağlamak;
- Hanımına karşı yumuşak huylu ve iyimser olmak;
- Hanımını dövmekten ve incitici sözlerden kaçınmak;
- Hanımının ilim öğrenmesini, ibadetini teşvik etmek;
- Hanımının kusurlarını ve mahrem sırlarını açığa vurmamak;
- Ufak sorunları görmezden gelerek hoşgörülü olmak;
- Hanımının anne, baba ve akrabalarına saygı göstermek;
- İmkan nispetinde hanımını yemeden ve elbisesinden eksik etmemek;
- Hanımını mutlu ve güvende hissedeceği bir evde yaşatmak;
- Hanımının cinsel isteklerine cevap vererek onu mutlu etmek;
- Hanımıyla muhabbet etmek, şakalaşmak ve yaşamı paylaşmak.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
…Hanımlarınıza güzel davranın. Onlardan hoşlanmayacak olsanız bile, sizin hoşlanmadığınız bir şeyi, Allah pek çok hayra sebep kılmış olabilir. (Nisa, 4/19)
Allah Teâlâ kadınlara güzel davranılmasını Onlara sevgi ve merhametle yaklaşılmasını, tatlı dilli, güler yüzlü ve insaflı olunmasını emretmektedir. Bazen onlarda beğenmediğimiz hoşlanmadığımız huyları, davranışları olsa da sabretmeyi tavsiye etmektedir.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı sizin en hayırlınızım.” (Tirmizî, Menâkıb, 63; İbn-i Mace, Nikâh, 50)
“Yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Sakın onları dövmeyin ve onlara incitici söz söylemeyin.” (Ebu Davud, Nikâh 41)
“Şüphesiz ki Kıyamet günü, Allah’ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, kadın-koca arasındaki emanettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, erkeğin, hanımının sırlarını etrafa yayması o gün en büyük ihanettir.” (Müslim, Nikâh, 123, 124; Ebu Davud, Edeb, 32)
“Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ 61)
Evlilikte eşlerin görevlerinden biri de cinsel isteklerine zamanında ve güzelce cevap vermektir. Bu isteğin karşılanmaması veya geciktirilmesi huzursuzluğa ve dargınlığa yol açabilir; ileri aşamada ise haramlara ve ailelerin dağılmasına sebep olabilir. Evlilik içinde kadının cinselliğinden yararlanmak kocanın tabii hakkıdır; aynı şekilde kocanın cinselliğinden yararlanmak da kadının hakkıdır. Bu husus karşılıklıdır; hakkı ve yükümlülüğü yalnızca bir cinse hasretmek doğru değildir.
İslam, bu nedenle evlilik içinde cinsel hayattan çekilmeyi (zıhâr, îlâ vb.) yasaklamıştır. Kocanın iktidarsızlığı hâlinde kadına mahkeme yoluyla evliliği sona erdirme hakkı tanınmıştır. Benzer şekilde; kocası tarafından kasten cinsel yalnızlığa mahkûm edilen kadın, kocasını görevi yerine getirmeye zorlayabilir; durum düzeltilmezse mahkeme yoluyla boşanma hakkına sahiptir.
Evlilikte zaman zaman anlaşmazlıklar çıkar; önemli olan bunları kırıcı bir üslupla büyütmemek, sabır ve hoşgörüyle gidermektir. Erkek, kusursuz olmadığını bilerek hoşgörülü davranmalı; kadının da haklarını ihmal etmemelidir. Her iki taraf da mahremiyetin korunmasına özen göstermeli, eşin kusurlarını sergilemekten kaçınmalıdır.
Herhangi bir sebeple yolculuğa çıkan, gurbete giden kişi, hastalık veya tutukluluk gibi dönüşünü engelleyen bir mâni yoksa en fazla altı ay içinde ailesine dönmek mecburiyetindedir. Bu kişi dönmemekte ısrar ederse kadın isterse mahkeme yoluyla evliliği sona erdirebilir. Bu konuda yaşanan şu olay Müslümanlara yol gösterici örnek bir hadisedir.
Ömer radıyallahu anh Halife olduğu dönemde, Medine’deki bir gece kontrolü sırasında bir evden nağmeli bir ses işitir: Nağmenin sâhibi kadın, mahzum olarak kocasının uzakta olduğundan sızlanmakta, eğer Allah’tan korkup insanlardan utanmasaydım, doruğa çıkan cinsel arzularını tatmin etmek için ne yapacağını bildiğini dile getirmektedir.
Ömer radıyallahu anh, kadının durumunu araştırır, kocasının silâh altına alınmış bir mücahit olduğunu öğrenir. Allah’ın Resul’ünün eşlerinden olan kendi kızı Hafsa radıyallahu anha’ya bir kadının ne kadar süre cinsel ayrılığa sabır gösterebileceğini sorar. Sonra da iki ayı gidip-gelme müddeti olmak üzere askerler için altı aylık süre belirleyip, bir genelge ile bildirir. (Seyyid Sabık Fikhüs-Sünneti Cüz 7 sh. 122)
Erkek karısının cinsel isteklerini ihmal etmesi veya eziyet vermek amacıyla cinsel görevini yapmaması haram olduğu gibi, daha çok ibadet etmek veya ruhban bir hayat yaşamak için ne hanımını ihmal etmesi veya evlenmeyi terk etmesi de caiz değildir ve haramdır.
Aişe radıyallahu anha anlatıyor.
Osman b. Maz’ûn’un karısı (Huveyle güzel bir kadındı. Kocası için kınalanır, güzel kokular sürünür ve güzel de giyinirdi) Bir gün dikkati çeken bir pejmürdelik içinde yanıma geldi. Allah’ın Resûlü onu bu halde görünce, bana şöyle söylemekten kendini alamadı.
Ya Aişe! Huveyle’nin üstü başı ne perişan bir halde böyle.
(İşin iç yüzünü bildiğim için) ben de şöyle cevap verdim:
Ya Resûlallah! (Kocası kendisini ibadete verdiği ve karısıyla ilgilenmediği için) o kocasız bir kadın gibidir. Bu sebeple üstüne başına bakmaz oldu. (Kocası gibi o da) gündüzleri oruç tutuyor, geceleri namaz kılıyor.
Bunu öğrendikten sonra Allah’ın Resûlü Osman b. Maz’ûn’a haber saldı. Gelince de onu şöylece sorguya çekti:
Ya Osman! Benim sünnetime; öğretilerim ve yaşayışıma aykırı mı gidiyorsun?
Asla Ya Resûlallah! Allah’a yemin ederim ki, ancak ve ancak senin sünnetini izlemek istiyorum.
(Ya Osman!) Ben geceleri uyur ve de namaz kılarım. Bazı günler oruç tutarım. Bazı günlerde de tutmam. Kadınlarımla da cinsî münasebette bulunurum.
Ya Osman! Allah’ın azabına uğramaktan kork. Şüphesiz eşinin üzerinde hakkı vardır. Misafirin, hatta bizzat kendi öz nefsinin bile senin üzerinde hakkı vardır.
(Haklarını sâhiplerine verebilmen için gücünü koru. Bunun için de) Bazen oruç tut. Bazen de tutma. Gecelerin bir kısmında da uyu. (Müslim)
Evlilikte kadının bu hakları yanında sorumlulukları da vardır. Hastalık, âdet ve lohusalık hali gibi bir özrü olmaksızın, kocasının cinsel arzularına karşılık vermemesi; cinsel görevinden kaçınması haramdır. Cinsel hayat, evliliğin temeli ve yaşatıcı sebebi olduğu için, özellikle kadının cinsel görevini yapmaması veya geciktirmesi zulüm ve haramdır.
Ayrıca şu Hadis-i Şerifler bu konuyu açıkça izah etmektedir.
Sahibi Huseyn b. Muhsan, anlatıyor. Teyzem bana şöyle dedi:
Bir iş için Allah’ın Resul’üne geldim.
Ey kadıncağız! Kocan var mı? Buyurdu. Ben de:
Evet, (var) dedim. (Daha sonra aramızda şu konuşma geçti).
Kocanla aran nasıl?
Âciz kaldığım hizmetleri dışında bütün gücümü kullanarak ona karşı vazifelerimi yerine getirmeye çalışıyorum (Ya Resûlallah!)
Kocanla ilişkilerini iyice bir gözden geçir bakalım. Zira o senin Cennet’in ve Cehennem’indir. (Müsned)
Hadisten açıkça anlaşılmaktadır ki koca, mümin kadının Cennet’e veya Cehenneme girmesinin ana sebeplerindendir. Kadının kocasını Cennet’e girmeye aracı kılabilmesi için yapması gereken görevlerinden biride onun cinsel arzularına cevap vermesidir.
Kadının cinsel görevden kaçınmasını yasaklayan hadisler.
“Kocası yanında iken onun iznini almadan bir kadının nafile oruç tutması helal olmaz. Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez.” (Buhârî, Nikâh 86; Müslim, Zekât 84)
“Kişi cinsel ilişki için karısını çağırdığı zaman, karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davetine icabet etsin.” (Tirmizî, Radâ 10)
“Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler.” (Buharî, Nikâh 85; Müslim, Nikâh 120)
“Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: ‘Seni hoşnud etmedikçe uyumayacağım.’ diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır.” (Tefsir-i Kurtubi, III, 124)
Bu hadislerden açıkça anlaşıldığı gibi hanımının cinselliğinden yararlanmak, kocanın en tabii hakkıdır. Bu hakkı kullanmasına yardımcı olmakta kadının en tabii görevidir. Aynı şekilde kocanın hanımını mutlu etmesi de erkeğin görevidir.
Evlilik, insan hayatında bir denge, bir ahenk ve koruyucu bir kurumdur. Kur’ân ve Sünnet, eşler arasında hem hakları hem de sorumlulukları net biçimde ortaya koyar. Bu dengeli hak ve yükümlülükler; karşılıklı sevgi, saygı, fedakârlık ve hoşgörü ile yaşatıldığında aile huzuru ve mutluluğu mümkün olur. Aksi hâlde ihmaller, yanlış anlayışlar ve dengesizlikler hem bireyleri hem toplumu zedeler.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi