Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh
Soru : Hocam emre itaatten yüz çeviren biri şöyle saçma ve şeytani bir paradoks ortaya attı dedi ki: “Biz emirimize küfür edince Allah ve Resulüne sövmüş gibi oluyoruz” bu doğru mu? “Eğer bu doğruysa hoca veya emirimiz bize küfür ettiğinde Allah ve Resulü bize mi sövmüş oluyor?” dedi.
Hocam zaten bunu söyleyen kişi fazlasıyla bunun cezasını çekti ve halen çekiyor ancak onun yolunda giden ve sonunun daha kötü olduğunu tahmin ettiğim bazıları bunu bize paradoks olarak sundular.
Hocamız zaten ‘hocaya sövmek büyük günahtır’ derken İSLAMİ BİR İLKEYİ öğretiyordu. Bu sırf kendi için değil, İslam’ın prensibidir. İbn Teymiyye’nin eserinde var. Ama şimdi bu çocuklar bunu ‘hoca kendini büyük görüyor’ diye göstermeye çalışıyor. Hayır kardeşim, bu dinin prensibi diye kendilerine itiraz ettik.
Allah şeytan ve avanesine karşı müminlere yardım etsin…
Cevap:
بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Mesele ve Şüphenin Mahiyeti
Bazı kimseler, İslam’ın açık nassları ve İslam âlimlerinin icmaıyla sabit olan “hocaya/emire sövmenin Allah ve Rasulüne sövmek gibi olduğu” ilkesine karşı safsatavî bir itiraz ortaya atmışlardır. Bu kimseler şöyle demektedirler:
“Biz emirimize küfür edince Allah ve Resulüne sövmüş gibi oluyorsak, hoca veya emirimiz bize küfür ettiğinde Allah ve Resulü bize mi sövmüş oluyor?”
Bu iddia, zahiren mantıkî bir paradoks gibi görünse de aslında mantık ilminin temel kaidelerini bilmemekten ve İslam’ın hiyerarşi ve edep prensiplerini kavrayamamaktan kaynaklanan bir safsatadır.
Bu meseleye dair vereceğimiz cevap, hem İslami deliller, hem mantık ilmi, hem de felsefî tahlil açısından olacaktır.
Birinci Kısım: Meselenin İslami Delilleri
1. İlim Ehline ve İlme Hürmette Nebevî Esas
İbn Teymiyye rahimehullah “es-Sarimü’l-Meslul ala Şatimi’r-Rasul” adlı eserinde küfür etmenin hükümleri, yeri, konumu ve mesuliyet sınırlarını incelerken, Peygamber Efendimize sövmenin, âlimlere/emirlere sövmenin ve kişinin kendi ana-babasına sövmesinin farklı hükümlerini ortaya koymuştur.
İbn Teymiyye şöyle buyurmaktadır:
“Emeğe ve ilme saygısızlık, küfre açılan kapılardan biridir. Çünkü ilim Allah’ın nuruysa, o nuru getirene sövmek, o nura sövmek gibidir.”
Bu söz, meselenin özünü ifade etmektedir. Âlim ve mürebbî, talebesine dini öğreten kimsedir. Dolayısıyla ona gösterilecek hürmet, dine gösterilen hürmettir.
2. “Âlim Dinde Babadır” Hadisi
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
الآبَاءُ ثَلاثَةٌ: أَبٌ وَلَّدَكَ، وَأَبٌ زَوَّجَكَ، وَأَبٌ عَلَّمَكَ
“Babalar üçtür: Seni dünyaya getiren (biyolojik) baba, seni evlendiren (kayınpeder) baba ve sana ilim öğreten (seni irşad eden) baba.”
Bu hadis-i şerif açıkça göstermektedir ki, ilim öğreten kişi, talebesinin “dinde babası” konumundadır. Dolayısıyla kişi hocasına sövdüğünde, öz babasına sövmüş gibi ağır günah işlemiş olur. Hatta bu, Allah ve Rasulüne sövmek gibi büyük günahtır, sıradan bir kişiye sövmek gibi değildir.
3. Emire İtaatin Peygamber’e İtaat Olması
Sahih hadislerde açıkça beyan buyurulmuştur:
مَنْ أَطَاعَنِي فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ، وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ عَصَى اللَّهَ، وَمَنْ أَطَاعَ الأَمِيرَ فَقَدْ أَطَاعَنِي، وَمَنْ عَصَى الأَمِيرَ فَقَدْ عَصَانِي
“Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Kim emire (yöneticisine) itaat ederse bana itaat etmiş olur. Kim emire isyan ederse bana isyan etmiş olur.”
(Buhârî, Cihad 109; Müslim, İmâre 33)
Bu hadis-i şerif, emire karşı yapılan tavrın doğrudan Hz. Peygamber’e (s.a.v.), dolayısıyla da Allah’a (c.c.) yapılmış sayılacağını açıkça beyan etmektedir. Buradaki “isyan” (العصيان) kavramı, emri dinlememeyi kapsadığı gibi, otoriteyi sarsacak hakaret ve sövmeyi de manen içine alır.
4. Ulü’l-Emre İtaatin Kur’anî Delili
Allah Teâlâ Nisa Suresinde buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulü’l-emre (idarecilere) de itaat edin…”
(Nisa Suresi, 59)
Bu ayet-i kerimede, yöneticilere itaat, Allah’a ve Rasulüne itaatle aynı cümlede zikredilmiştir. Bu, yöneticiye saygı ve itaatin dinin emri olduğunu gösterir. Meşru yöneticiye saldırmak, bu ayetteki ilahi hiyerarşiyi bozmak anlamına gelir.
5. Sahabe-i Kiramın Uygulaması
Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
كَانَ الأَكَابِرُ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَنْهَوْنَنَا عَنْ سَبِّ الأُمَرَاءِ، وَيَقُولُونَ: لَا تَسُبُّوا أُمَرَاءَكُمْ، وَلَا تَغُشُّوهُمْ، وَلَا تَبْغَضُوهُمْ، وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاصْبِرُوا؛ فَإِنَّ الأَمْرَ قَرِيبٌ
“Büyüklerimizden olan Sahabiler bizi şöyle men ederlerdi: ‘Yöneticilerinize sövmeyiniz, onları aldatmayınız, onlara öfkelenmeyiniz. Allah’tan korkunuz ve sabrediniz, şüphesiz kurtuluş yakındır.'”
(İbn Ebî Âsım, Kitâbü’s-Sünne, 2/488)
Bu rivayet göstermektedir ki, Sahabe-i Kiram (r.a.) bile zalim yöneticilere sövmeyi yasaklamışlardır. Bu, meselenin ne derece ciddi olduğunu gösterir.
İkinci Kısım: Selef-i Sâlihînin Âlim ve Yöneticilere Hürmetteki Tavrı
İslam’ın altın çağını yaşayan Selef-i Sâlihîn (Sahabe, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn), âlimlere ve yöneticilere gösterilecek hürmeti yaşayarak öğretmişlerdir. Onların hayatlarından nakledilen rivayetler, bu meselenin sadece teorik değil, amelî bir prensip olduğunu göstermektedir.
1. İmam Malik’in Harun Reşid Karşısındaki Edebi
İmam Malik bin Enes (r.a.), zamanının en büyük âlimlerinden biriydi. Halife Harun Reşid, İmam Malik’ten ders almak istediğinde, sarayına davet etti. İmam Malik şöyle cevap verdi:
“İlim talep edilir, ona gidilir. İlim kimsenin kapısına gitmez.”
Ancak İmam Malik, bu sözü söylerken halifenin makamına hakaret etmedi, sadece ilmin şerefini vurguladı. Halife Harun Reşid ise bu sözü duyunca, İmam Malik’in meclisine bizzat gitti ve önünde edep ile oturdu.
İşte bu, hem âlimin şerefi, hem halifenin edebini gösteren muhteşem bir örnektir.
(Kaynak: Tertîbü’l-Medârik, Kadı İyâz, 1/176)
2. İmam Ahmed bin Hanbel’in Halife Me’mûn Karşısındaki Sabır ve Edebi
İmam Ahmed bin Hanbel, “halku’l-Kur’an” fitnesinde işkenceye maruz kalmış, hapsedilmiş, dövülmüştür. Halife Me’mûn ve ardından gelen halifeler, İmam Ahmed’i Kur’an’ın mahlûk (yaratılmış) olduğunu söylemeye zorladılar.
İmam Ahmed asla boyun eğmedi, ama hiçbir zaman halifenin şahsına sövmedi, ona hakaret etmedi. Aksine şöyle dua etti:
“Allah onları ıslah etsin, onları hidayete erdirsin.”
İmam Ahmed’in talebesi Ebû Bekir el-Merrûzî anlatır:
“İmam Ahmed’e dedim ki: ‘Ey Ebû Abdillah! Bu adamlar (halife ve adamları) sana bunca zulüm yaptılar, onlara bedduâ etmez misin?’ İmam Ahmed dedi ki: ‘Kardeşim, onlar benim zalim olmamı mı istiyorlar? Hayır, ben onlar için hayır dilerim. Belki Allah onları hidayete erdirir.’“
(Kaynak: Tabakâtü’l-Hanâbile, İbn Ebî Ya’lâ, 1/33)
Bu, zalim yöneticiye bile edep ile muamele etmenin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
3. Abdullah bin Abbas’ın Haricîlere Karşı Tavrı
Hz. Ali (r.a.) döneminde Haricîler ortaya çıktığında, halifenin meşruiyetini inkar edip ona isyan ettiler. Abdullah bin Abbas (r.a.), onlarla münazara yapmak için gitti.
Haricîler dediler ki: “Ali hata yaptı, hükmü Allah’tan başkasına havale etti (tahkim olayı).”
İbn Abbas (r.a.) onlara uzun uzun delillerle cevap verdi ve sonunda şöyle dedi:
“Siz halifenize isyan ederek, Müslümanların kanını helal gördünüz. Oysa Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: ‘Kim müslümanların cemaatinden bir karış ayrılır ve ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş olur.'”
İbn Abbas’ın bu tavrı, yöneticiye isyanın tehlikesini açıkça göstermektedir.
(Kaynak: Sünen-i Nesâî, Tahrim 28; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 7/283)
4. İmam Ebu Hanife’nin Yöneticilere Karşı Tavrı
İmam Ebu Hanife (r.a.), Emevî ve Abbasî yöneticilerinin zulümlerine şahit olmuştur. Ancak hiçbir zaman yöneticilere isyanı teşvik etmemiş, aksine sabır ve taat tavsiye etmiştir.
Ebu Hanife’nin meşhur sözü şudur:
“Eğer halk, imamlarına (yöneticilerine) itaat etseydiler, onların zulmü azalırdı. Ama onlar isyan ettikçe, fitne artar.”
İmam Ebu Hanife, Halife Mansûr’un kadılık teklifini reddetti, çünkü bu görevin ağır sorumluluğunu biliyordu. Ama Halife Mansûr’a asla hakaret etmedi, ona karşı saygısını korudu.
(Kaynak: Menâkıbü’l-İmam Ebi Hanife, İbn Kuteybe, s. 89)
5. Süfyan es-Sevrî’nin Âlimlere Hürmet Telkini
Süfyan es-Sevrî (r.a.), talebelerine şöyle nasihat ederdi:
“Âlimleri küçük görmek, ilmi küçük görmektir. İlmi küçük görmek ise, Allah’ın kitabını küçük görmektir.”
Yine şöyle derdi:
“Eğer bir âlimi gıybet edersen, sakın ibadet ettiğini sanma. Çünkü sen Allah’ın dinini taşıyan birine saldırmış oldun.”
(Kaynak: Hilyetü’l-Evliya, Ebu Nuaym, 7/41)
6. İmam Şafiî’nin Talebelerine Edebi Öğretmesi
İmam Şafiî (r.a.), talebe edebi konusunda son derece hassastı. Meşhur sözü şudur:
“İlim öğrenmek isteyen kişi, üç şeye ihtiyaç duyar: Zekâ, edep ve sabır. Eğer bu üçü yoksa, ilim fayda vermez.”
Yine şöyle derdi:
“Ben Malik’in meclisinde defter çevirirken, edeple sessizce çevirirdim, ta ki Malik rahatsız olmasın.”
Bu, âlime gösterilecek hürmetin ne kadar detaylı olması gerektiğini gösterir.
(Kaynak: Menâkıbü’ş-Şafiî, İbn Asâkir, 2/243)
7. Tabiînden Hasan-ı Basrî’nin Yönetici Hakkında Sözleri
Hasan-ı Basrî (r.a.), zamanının zalim yöneticileri hakkında şöyle derdi:
“Yöneticiler sizin amellerinizin karşılığıdır. Eğer siz salih olsaydınız, yöneticileriniz de salih olurdu. Onlara bedduâ etmeyin, onlar için dua edin. Belki Allah onları ıslah eder.”
Yine şöyle derdi:
“Yöneticilerinize sövmeyin. Çünkü onlar Allah’ın bir cezasıdır. Allah’ın cezasına sövgü ile değil, tövbe ve istiğfar ile karşılık verilir.”
(Kaynak: Hilyetü’l-Evliya, Ebu Nuaym, 2/155)
8. İbn Sîrîn’in Âlimlerin Hatası Hakkında Sözü
Muhammed bin Sîrîn (r.a.), Tabiîn’in büyüklerindendir. Şöyle derdi:
“Âlim hata yaptığında, onu nazikçe ikaz edin. Ama onu teşhir edip rezil etmeyin. Çünkü âlimin heybeti giderse, ilmin heybeti de gider.”
(Kaynak: Câmi’ Beyâni’l-İlm, İbn Abdilberr, 1/187)
9. Abdullah bin Mübarek’in Âlime İtaat Sözü
Abdullah bin Mübarek (r.a.), Tabiîn’in sonlarında yetişen büyük bir âlimdir. Şöyle derdi:
“İlim, âlimlerle öğrenilir. Âlimlere saygısızlık yapan, ilimden mahrum kalır.”
Yine şöyle derdi:
“Senin hocana itaatin, Allah’a itaatin bir parçasıdır. Çünkü Allah sana ilmi onun eliyle ulaştırdı.”
(Kaynak: Hilyetü’l-Evliya, Ebu Nuaym, 8/166)
10. Selefin Genel Prensibi: “Fitneden Kaçınmak”
Selef-i Sâlihîn, yöneticilere isyanın fitneye yol açacağını bildikleri için, sabır ve itaati emrederlerdi.
İbn Mes’ûd (r.a.) şöyle derdi:
“Cemaatten ayrılmayın. Çünkü Allah’ın eli cemaat üzerinedir.”
Ebu’d-Derdâ (r.a.) şöyle derdi:
“Yöneticinize itaat edin,비록 o size zulüm etse bile. Çünkü onun zulmü sizin için bir imtihandır, sizin isyanınız ise fitne kapısıdır.”
(Kaynak: Müsned-i Ahmed, 5/379)
Selef-i Sâlihînin Tavrından Çıkan Neticeler:
- Âlimlere hürmet, dinin aslındandır. Sahabe, Tabiîn ve sonraki nesiller bunu yaşayarak öğretmişlerdir.
- Yöneticilere – zalim bile olsalar – isyan etmek fitnedir. Selef, sabır ve duayı emretmiştir.
- Âlimin hatası, ona hakaret etmeyi helal kılmaz. Selef, âlimi nazikçe ikaz etmeyi öğretmiştir.
- Hocaya itaat, Allah’a itaatin bir parçasıdır. Bu, Selef’in icma ettiği bir husustur.
- Edep olmadan ilim fayda vermez. Selef, talebeye önce edebi, sonra ilmi öğretmiştir.
Üçüncü Kısım: Mantıkî ve Felsefî Tahlil
1. “İlişkinin Yönünü Ters Çevirme Hatası” (Fallacy of Reversed Relations)
Ortaya atılan şüphe, mantık ilminde “ilişkinin yönünü ters çevirme hatası” veya “ilişkinin simetrisi yanılgısı” (fallacy of reversing relations) olarak bilinen klasik bir safsatadır.
Kaide: “A, B gibidir” önermesi, “B, A gibidir” anlamına GELMEZ.
Misaller:
Misal 1: “Anneye/Babaya itaat Allah’a itaat gibidir.” (Hadis ve ayet meali çerçevesinde)
Bu önerme doğrudur. Peki ana baba devlete itaat etse ya da bir konuda çocuğa veya bize itaat etse haşa Allah devlete ya da çocuğa mı itaat etmiş olur? Elbette hayır! Bu saçmadır.
Misal 2: Rasulullah (s.a.v.) buyurmuştur: “Kim emire itaat ederse bana itaat etmiş olur.”
Peki yönetici karısına itaat etse, bu durumda Rasulullah karısına mı itaat etmiş olur? Hayır! Bu mantıkî hatadır.
Misal 3: “Hidayetine sebep olan dinde baban gibidir” hadisi, “annenle halvete girebilirsin” anlamını asla taşımaz. Çünkü bu bir teşbih (benzetme) dir, özdeşlik değildir.
2. “Kıyas-ı Fasid” (Bozuk Kıyas) ve “Kategori Hatası”
Bu şüphe, İslam mantık ilminde “Kıyas-ı Fasid” (Bozuk Kıyas) ve Batı felsefesinde “Kategori Hatası” (Category Mistake) olarak bilinen sapmalara girer.
Yanlış Mantık Zinciri: “A, B’yi temsil eder. O halde A’nın her eylemi B’nin eylemidir.”
Bu teolojik ve mantıksal olarak sakattır. Çünkü temsil (vekalet), sadece temsil edilenin rızasına uygun işlerde geçerlidir. Temsilci, temsil ettiği makamın rızası dışında iş yaptığında, artık o makamı temsil etmez.
3. “Asimetrik Temsil” Hatası ve Misaller
Bu mantık hatasının saçmalığını göstermek için şu örnekleri zikredelim:
Misal 1: Yetim ve Allah’ın Gazabı
Doğru Önerme: “Yetime zulmetmek, Allah ve Rasulüne zulmetmiş gibidir.”
Yanlış Ters Çıkarım: “O halde yetim bize zulmetse, Allah ve Rasulü mü bize zulmetmiş oluyor?”
Bu saçmalıktır! Çünkü teşbih yönlüdür, karşılıklı değildir.
Misal 2: Yetim ve Arş-ı Ala
Doğru Önerme: “Yetime tokat atmak, Arş-ı Ala’yı titretir, Allah’ı gazaplandırır.”
Yanlış Ters Çıkarım: “Peki yetim birine tokat atarsa, Allah mı o kişiye tokat atmış olur? Bu mantığa göre yetimin her yaptığı zulüm Allah’ın fiili midir?”
Misal 3: Müminin Kalbi ve Kabe
Doğru Önerme: “Bir müminin kalbini kırmak, Kabe’yi yıkmak gibidir.”
Yanlış Ters Çıkarım: “Peki mümin bizim kalbimizi kırarsa, Kabe mi kırmış oluyor?”
Misal 4: Mümini Öldürmek
Doğru Önerme: “Bir mü’mini haksız yere öldüren, kafir gibidir.” (Hadis)
Yanlış Ters Çıkarım: “O zaman bir kafiri haksız yere öldüren, mü’min mi olur?”
Misal 5: Yetim Malı
Doğru Önerme: “Yetim malını yiyen, cehennem ateşi yer.”
Yanlış Ters Çıkarım: “O zaman yetim birinin malını yeseydi, cennet nuru mu yerdi?”
Misal 6: Köpeğe Su Veren Kadın
Doğru Önerme: “Köpeğe su veren kadın cennetlik oldu.” (Hadis)
Yanlış Ters Çıkarım: “Köpek kadına su verseydi, o da cennetlik mi olurdu?”
4. “Ters Çıkarım Yanılgısı” (Converse Error)
Bu safsata, felsefe ve mantık ilminde “Ters Çıkarım Yanılgısı” (Converse Error) olarak meşhurdur.
Formül:
Eğer A ise B’dir (doğru önerme)
Eğer B ise A’dır (yanlış çıkarım)
Bu, mantığın en temel hatalarından biridir ve hiçbir âlim bunu kabul etmez.
Dördüncü Kısım: Hiyerarşi, Konum ve Sorumluluk Farkı
İslam’da konumlar farklıdır, sorumluluklar farklıdır. Bu, dinin apaçık prensibidir.
1. Anne-Baba ve Çocuk İlişkisi
Soru: İslam’da çocuğun anne-babasına sövmesi haram mıdır?
Cevap: Evet, büyük günahtır, hatta kebairdendir.
Soru: Peki anne-baba çocuğuna sövse?
Cevap: Bu da günahtır, ama aynı ağırlıkta değildir.
Sebep: Çünkü konumlar farklıdır. Anne-baba üstte, çocuk alttadır. Çocuğun günahı, hem günah hem de isyan iken, anne-babanın günahı sadece pedagogik hatadır.
2. Öğretmen ve Öğrenci İlişkisi
Bir öğretmen öğrencisine kızıp “sen aptalsın” dese, kötü bir şey yapmış olur, evet. Ama bu pedagojik hatadır.
Ama öğrenci öğretmenine “sen aptalsın” dese, bu sadece kötü söz değil, EDEBSİZLİK, HADDİNİ AŞMAdır.
İkisi aynı mı? HAYIR. Çünkü konum farklı.
3. Halife ve Halk İlişkisi
- HALİFE: Halkına zulmederse büyük günah + ümmet zarar görür
- HALK: Halifeye isyan ederse büyük günah + fitne kapısı açılır
İkisi de günah ama niteliği farklıdır. Çünkü halife idare eden, halk idare edilendir.
4. Hoca ve Talip İlişkisi
- HOCA: Öğrenciye kötü davranırsa günah + ilme zarar
- TALİP: Hocaya isyan ederse günah + edep sınırı aşılır + İslami düzen bozulur
İkisi de günah ama talip olanın günahı daha vahimdir. Çünkü nizamı bozar.
Beşinci Kısım: “Gibi” Kelimesinin Önemi ve Hitabın Yönü
1. “Gibi” Kelimesi – Teşbih, Özdeşlik Değil
“Hocaya sövmek, Allah’a sövmek GİBİdİr” ifadesindeki “GİBİ (كـ)” edatı son derece önemlidir.
Bu, değer benzetmesidir (تشبيه), varlık özdeşliği (اتحاد) değildir!
Yani:
- Hocaya sövmenin AĞIRLIĞI, Allah’a sövmenin ağırlığı kadar büyüktür
- Hoca = Allah DEĞİLDİR
Misal: “Anneye itaat, Allah’a itaat gibidir”
Anlamı: Anneye itaatin SEVABI, Allah’a itaat sevabı kadar büyüktür.
Anne = Allah anlamına GELMEZ.
2. Hitabın Yönü – Kime Söyleniyor?
İslam’da bir usul kaidesi vardır:
الحكم للحاضر لا للغائب
“Hüküm, muhataba (hitap edilene) göredir, başkasına göre değildir.”
Misal 1: “Kadın Fitne’dir” Hadisi
Peygamber (s.a.v.) buyurdu: “Kadın fitne’dir” (erkekler için).
Bu, erkeğe hitaptır. Yani erkek kadına karşı dikkatli olmalı.
Ama bu “kadın kötüdür” demek DEĞİLDİR.
Misal 2: “Hocaya Sövmek” İlkesi
“Hocaya sövmek, Allah’a sövmek gibidir” → TALİBE hitaptır.
Yani talip, hocasına saygı göstermeli, ona sövmemeli.
Ama bu “hoca Allah’tır” ya da “hoca her şeyi yapabilir” demek DEĞİLDİR.
Hoca yanlış yaptığında, o da günah işlemiş olur. Ama talebinin isyanı, hem günah hem de nizamı bozar.
AltıncıKısım: Netice ve Hüküm
1. Ortaya Atılan Şüphenin Mahiyeti
Bu şüpheyi ortaya atanlar, üç halden birindedir:
- Cahildir – Dini, hadisleri, mantık ilmini bilmemektedir.
- Akıl zaafı vardır – Mantık üretememekte, basit çıkarım yapamamaktadır.
- Kötü niyetlidir – Bilerek, kasıtlı olarak İslam’ın prensiplerini çarpıtmaktadır.
2. Bu Şüphenin Tehlikesi
Bu tür safsatalar, dinde fitne açar, talebe ile hoca arasındaki mübarek bağı koparır, İslam’ın edep ve hiyerarşi nizamını bozar.
Rasulullah (s.a.v.) buyurmuştur:
مَنْ رَأَى مِنْ أَمِيرِهِ شَيْئًا يَكْرَهُهُ فَلْيَصْبِرْ، فَإِنَّهُ مَنْ فَارَقَ الْجَمَاعَةَ شِبْرًا فَمَاتَ، فَمِيتَةٌ جَاهِلِيَّةٌ
“Kim yöneticisinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin. Çünkü kim cemaattan bir karış ayrılır ve ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş olur.”
(Buhârî, Fiten 2)
3. İslam’ın Prensibi Nettir
Hocaya sövmek büyük günahtır. Bu, hocayı Allah yapmak değildir. Bu, İslam’ın edep ve hiyerarşi prensibidir.
Selef alimlerinin eserleri, Sahabe-i Kiramın uygulaması, sahih hadisler, Kur’an ayetleri – hepsi bu prensibi teyit etmektedir.
Kim bu prensibi inkar ederse, ya cahildir, ya sapıktır.
Hatimetü’l-Kelam (Sözün Sonu)
Allahu Teâlâ bizleri sapık fikirlere düşenlerden uzak eylesin. Dinin prensiplerini anlayıp yaşayan müminlerden kılsın. Şeytanın vesveselerinden, nefs-i körükleyen safsatalardan muhafaza buyursun.
Hocalarımıza, âlimlerimize, emirlerimize hürmeti kalplerimize nakşeylesin. Onların hatalarına karşı adaletli, hakları konusunda da insaflı olmayı nasip etsin.
وآخر دعوانا أن الحمد لله رب العالمين
والصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين
Hazırlayan: Fî Sebilillah
Tarih: Hicrî 1446 / Miladi 2024
Kaynaklar:
- İbn Teymiyye, “es-Sarimü’l-Meslul ala Şatimi’r-Rasul”
- Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim
- Sünen-i Tirmizi
- İbn Ebî Âsım, “Kitâbü’s-Sünne”
- Mantık İlmi Eserleri ve Usul-i Fıkıh Kaynakları
İslami Okul Okulların En Önemlisi