Onlar öyle şerli kimselerdir ki; sahip oldukları ilim onları ancak helâka götürür. Çünkü onlar dine uymayı değil, dini kendi menfaatlerine uydurmayı hedefleyen bel‘am karakterli kimselerdir. Kitap ne diyor, Resûlullah ne buyurmuş; bunlar için önemli değildir.
Onlar, bir yerlere yaranmak, servet, güç, makam ve şöhret elde etmek için her türlü tahrifatı ve münafıklığı yapmaktan çekinmezler. Hakkı batıl, batılı hak diye pazarlarlar. Allah Teâlâ onları köpeğe benzetmiş ve lanet etmiştir. Resûlullah (s.a.v.) da bu tür din önderleri ve siyasî liderlere karşı ümmetini uyarmış, ümmeti için en çok bu saptırıcılardan endişe duyduğunu bildirmiştir.
Bu saptırıcılar bazen batıl din ve felsefelerden aldıklarını İslâm diye yutturur, bazen İslâm’da mevcut olan hakikatleri kendi çıkarları için tahrif eder, bazen de dinin farzlarını hasıraltı edip boş şeylerle toplumu oyalarlar.
Beşerî düzenler ve karanlık odaklar ise bu saptırıcıları çok sever. Neden sevilmesinler ki? İstenen her renge girebilirler. Ak koyunla aklanır, kara koyunla karanlığa bürünürler. Onlar el üstünde tutulur, kürsüler, ekranlar ve salonlar onlara açılır. Yeter ki konuşsunlar; konuştukça millet uyusun, batıl hâkim olsun, hakikatler ise zindanlarda çürüsün…
Onların peşinden giden cahiller ise hurafe ve şirke varan hallerini görmez, anlayamazlar. Çünkü kitap nedir, sünnet nedir bilmezler. Okumamaya, öğrenmemeye, anlamamaya adeta yeminlidirler. Bildikleri şeyler kulaktan dolma, hurafe, zan ve hakla batılın karışımından ibarettir. Bu cahilleri yönlendiren saptırıcılar ise hakikati bildikleri halde, basit çıkarlar uğruna onları yoldan saptırırlar.
Allah-u Teâlâ bu cahiller hakkında şöyle buyuruyor:
İçlerinden bir de, bilgiden yoksun, anadan doğma kara cahil ümmiler var ki, Kitabı bilmezler, dini temel kaynaklarından araştırıp öğrenmezler; onların tüm bildikleri, kulaktan duyma hurafe ve kuruntulardan ibaret olup, sadece zanna dayanırlar. (Bakara: 2/78)
Akletmeyen, okumayan ve dinlemeyen bu cahillerin aldatılıp saptırıldığını ve akıbetlerinin cehennem olduğu şöyle haber verilmektedir:
“Yüzlerinin ateşte evirilip çevrileceği gün, derler ki: “Eyvahlar bize, keşke Allah’a itaat etseydik ve Resul’e itaat etseydik!” diyecekler.”
“Ey Rabbimiz!” diyecekler, “Biz, siyasi önderlerimize ve din büyüğü saydığımız efendilerimize körü körüne itaat ettik, onlarda bizi yoldan saptırdılar.”
“Ya Rab! Bunlara iki kat azap ver ve üzerlerine lânetler yağdır!” (Ahzab: 33/66 – 68)
Hakkı görmezden gelenler kördür; hakkı dinlemek istemeyenler sağırdır; hakkı itiraf etmeyenler dilsizdir. Bu yüzden çoğu inkâr ve nifaktan vazgeçmez; çok azı istisna olmak üzere hakka dönmez. Buna rağmen bazı insanlar, Allah’ın her şeyi bildiğini ve en adil hükmü vereceğini bildikleri halde dünyalık makam, menfaat, gurur ve kibir uğruna tağutun peşinden giderler.
“Oysa inananlar, aralarında hakem olsun diye Allah’a ve Resulü’ne çağrıldıkları zaman, ancak ve ancak “İşittik ve itaat ettik!” diye cevap verirler. İşte kurtuluşa erecek olanlar, yalnızca bunlardır.” (Nur: 24/51)
Allah’ın hükmünü bir kenara bırakarak tağuti düzenlerin hükmüne razı olanlar Allah’a başkaldırmış demektir. Yoldan sapmış bu insanlar Allah’ın hükümlerine teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar.
“Allah ve Resulü herhangi bir konuda bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Her kim Allah’a ve Resulü’ne başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir!” (Ahzab: 33/36)
Müslümanlık iddiasında olan bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarına, Resulün sünnetine kısaca Allah’ın gönderdiği İslam’a başka bir ifadeyle Allah’ın şeriatına nasıl karşı gelebilir?
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Hayır! Rabbine yemin olsun ki, onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olamazlar!” (Nisa: 4/65)
“Fakat kim de doğru yol kendisine açıkça gösterildiği hâlde, kalkıp Peygamber’e karşı gelir ve müslümanların takip ettiği yolu terk ederse, onu kendi tercihiyle baş başa bırakacak fakat cehenneme atacağız! Ne korkunç bir son!” (Nisa: 4/115)
Müsennif VELİOĞLU
Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar
İslami Okul Okulların En Önemlisi