Doğrusunu konuşmak gerekirse, zina arkadaşlığından sonra kimse kolay kolay gerçek bir evliliğe geçiş yapamaz. Çünkü evlilik söz konusu olduğunda insan, temiz ve güzel olanı tercih eder. Erkek ne kadar kötü yolların adamı olsa da evlenmek için daima namuslu ve iffetli bir kadını ister. Dolayısıyla erkek, zina yaptığı kadınla kolay kolay evlenmez. Bu durum kadınlar için de geçerlidir. Kadın da ne kadar yanlış yollara düşmüş olsa da, evleneceği zaman güvenilir, ahlâklı ve emin bir erkeği tercih eder. Çünkü fıtrat bunu gerektirir; insan temiz olanı ister.
Haramla başlayan bir işin sonu kolay kolay hayırla bitmez. Nitekim büyüklerin dediği gibi: “Haramın binası olmaz, olsa da tez yıkılır.”
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ve zinaya yaklaşmayın. Çünkü zina, çok çirkin bir davranıştır, çirkin bir yoldur!” (İsra: 17/32)
“Onlar ki, Allah ile birlikte başka bir tanrıya kulluk etmezler. Haklı bir gerekçeye dayanmadıkça Allah’ın kutsal ve dokunulmaz kıldığı bir cana kıymazlar ve asla evlilik dışı ilişkilere yönelmezler. Her kim bunları yaparsa günahını çekecektir!” (Furkan: 25/68)
Resûlullah (s.a.v.) da şöyle buyurmuştur:
Resulullah’a (s.a.v.) “İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir?” diye soruldu. Resulullah’a (s.a.v.): “Allah’a saygı (takva) ve güzel ahlâktır.” buyurdu. “İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir?” diye sorulunca da. “Ağız ve cinsel organdır.” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62)
“Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu aleni olarak işlemeye başladığında mutlaka içlerinde veba hastalığı ve kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 582/8623; Beyhakî, Şuab, V, 22)
“… Bu gece rüyamda iki kişi (Cebrail ile Mikail) gelerek beni kaldırdılar ve ‘Haydi gidiyoruz’ dediler. Ben de onlarla beraber gittim…
Fırın gibi bir yapıya vardık. Orada ne söylenildiği anlaşılamayan çığlıklar ve feryatlar birbirine karışıyordu. İçerde bir sürü çıplak erkek ve kadın bulunduğunu anladık. Altlarından alevler yükseldikçe çığlık atıyor, feryâd u figân ediyorlardı. Meleklere bunların kim olduğunu sordum: Zina eden erkek ve kadınlar.’ dediler.” (Buhârî, Ta‘bîr, 48; Cenâiz, 93; Teheccüd, 12; Büyû’, 2; Cihâd, 4; Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 8; Tefsir, 9/15; Edeb, 69; Tirmizî, Rü’yâ, 10/2295)
Zinanın Toplumsal Sonuçları
Allah Teâlâ, zinaya yaklaşılmamasını emretmiştir. Bu nedenle toplumu zinaya yaklaştıran ortamların ortadan kaldırılması, zinaya götüren yolların kapatılması gerekir. Sağlıklı bir toplumun yetişmesi için şer‘î eğitim kadar, şer‘î cezai müeyyidelerin de uygulanması zorunludur.
Eğer zinaya giden yollar kolaylaştırılır, evlilikler ise zorlaştırılırsa; toplum içten içe çürür, aile mefhumu yok olur. Bu da toplumun yozlaşmasına, nesillerin karışmasına ve milletin nüfusunun eriyip yok olmasına sebep olur.
İslâm hukukuna göre zina edenler bekâr ise, yüz değnekle cezalandırılır; ayrıca hapis veya sürgün de uygulanabilir. Zina edenler evli iseler, recm cezasına çarptırılırlar. Böylece toplumun ahlâkını ifsad eden unsurlar ortadan kaldırılmış olur.
Recm Cezasının Hikmeti
Recm, İslâm mahkemesinin kararıyla zina eden evli kadın ve erkeğin taşlanarak öldürülmesidir. Sahih hadislerle sabit olan bu cezayı inkâr eden veya kabullenmekte zorlananlara şunu tavsiye ederiz:
Zinanın yaygın olduğu bir toplum düşünün; gayrimeşru ilişkiler sebebiyle babasının kim olduğunu bilmeyen, doğar doğmaz terk edilen, anne-babasını tanımayan çocukları düşünün. Bu çocukların kardeşi kim? Akrabası kim? Büyüdüklerinde evlenmek istediklerinde karşılarındaki kişi belki kardeşleri, halaları, amcaları olabilir. Bir an durup bunu düşünün.
Aynı şekilde, evlendiği eşinin geçmişte gayrimeşru ilişkileri olduğunu öğrenen bir kadının veya bir erkeğin yaşadığı yıkımı düşünün. Zina yüzünden dağılan yuvaları, bozulmuş nesilleri, işlenen cinayetleri ve artan ahlâksızlığı gözünüzün önüne getirin. Bütün bu yıkımlara sebep olan zina karlara nasıl bir ceza verilmeli hiç düşündünüz mü?
İslâm’ın recm cezası bu tür yıkımların önünü almak içindir. Çünkü zina, ırz, namus ve nesebe yönelmiş büyük bir suçtur. Bu sebeple cezası da hadlerin en şiddetlisidir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüzer değnek vurun! (Bu ceza bekârlar için geçerlidir. Evli olanların cezası ise peygamberin uygulamasında görüldüğü üzere recm edilmeleridir.) Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onlara duyduğunuz merhamet duygusu sizi Allah’ın hükmünü uygulamaktan alıkoymasın! İnananlardan bir topluluk da suçluların cezalandırılmasına şâhitlik etsin.” (Nur: 24/2)
Şer’i hükümlerin uygulanmadığı, zinanın yaygınlaştığı toplumlarda müminler; zinayı hayat tarzı hâline getirenlerle aralarına mesafe koymalı, onlarla evlenmekten sakınmalıdır. Çünkü zina edenlerle evlenmek müminlere yakışmaz. Bu, tıpkı bir Müslümanın müşrikle evlenmesinin yasaklanması gibidir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Zina eden bir erkek, ancak zinacı yahut puta tapan bir kadınla evlenebilir. Zina eden bir kadın da, yine ancak zinacı yahut puta tapan bir erkekle evlenebilir. Bu müminlere yasaklanmıştır.” (Nur: 24/3)
Haramla Başlayan İlişkinin Sonu
Haramla ve zinayla başlayan ilişkiler, hüsranla bitmeye mahkûmdur. Flört döneminde yapmacık davranışlarla birbirine hoş görünmeye çalışan çiftler, evlilikle birlikte gerçek hayatın sorumluluklarıyla yüzleşince sarsılmaya başlar. Zevk, sefa ve özgürlük dönemi biter; yerini sınırlar, görevler ve sorumluluklar alır. Sonuçta sevgiler azalır, huzursuzluk artar ve evlilikler birer birer sona erer.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara yaraşır. Aynı şekilde, İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara yaraşır.” (Nur: 24/26)
Gerçek Evliliğin Bereketi
Flörtsüz, yani haramsız bir şekilde evlenen çiftler ise birbirlerinin gerçek hâllerini tanır; evliliklerini samimiyet, sadakat ve güven üzerine kurarlar. Bu evliliklerde sevgi zamanla artar, huzur kalıcı olur. Zina temelli ilişkilerde ise genellikle boşanma oranları yüksektir.
Evlilikte önemli olan, sadece gözün gördüğü değil; tecrübeli büyüklerin görüş ve tavsiyeleridir. Evleneceğimiz kişiye olduğumuz gibi görünmeli, artı ve eksi yönlerimizi dürüstçe anlatmalı; sağlık durumumuzu, huylarımızı gizlememeliyiz. Gereksiz teferruatla değil, esas değerlerle birbirimizi tanımalıyız. Uygun kişiyi bulduğumuzda ise evliliği gereksiz yere geciktirmemeliyiz. Çünkü Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Ya Ali, üç şeyi geciktirme! Namazı vakti girince hemen kıl, cenaze namazını hemen kıl! Dul veya kızı, küfvü isteyince, hemen evlendir!” buyuruldu. (Tirmizi, Salat,127, Cenaiz, 73; Hâkim, 2/176)
Evliliğin Fıtrî Gerekliliği
Allah Teâlâ insanın ancak eşiyle huzur bulacağına işaret etmiştir. İnsanlar bu yöndeki ihtiyaçlarını evlilik dışında bulmaları, iç huzura kavuşmaları ve sükûnete ermeleri mümkün değildir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“O ki, sizi bir tek candan yarattı ve yanında huzur bulsun diye ondan eşini yarattı.
Böylece eşini sarıp kucaklayınca kadın hafif küçücük bir yük yüklenir ve onu taşımaya başlar. Nihâyet iyice ağırlaşınca ikisi de Rabblerine el açıp “Eğer bize sağlıklı bir çocuk lütfedersen kesinlikle şükreden kullar olacağız!” diye yalvarırlar.” (Araf: 7/189)
Allah, insanın fıtratına bu arzuyu, yani eşine yönelme isteğini kodlamıştır. Ruh da beden de buna ihtiyaç duyar. Hiçbir mal, mülk, makam, araba veya kariyer bu boşluğu dolduramaz. Bu ihtiyacın en tabiî ve doğru karşılığı evliliktir.
Evliliği geciktirmek, insanın en temel ihtiyacını bastırmak; ruhunun huzuruna, doğasına ve fıtratına karşı bir savaş açmaktır.
Tövbe Kapısı Her Zaman Açıktır
Bununla birlikte, evlilik dışı ahlaksızlıklara tevessül ederek işlediği günahlardan ve yaşadığı hayattan pişmanlık duyarak gerçek ve samimi bir tövbe ile erdemli bir hayata dönüş yapanlar için tövbe kapısı elbette açıktır. Allah onları elbette bağışlayacaktır. Çünkü “Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ancak, işlediği günahın ardından tövbe edip kendilerini düzeltenler bunun dışındadır. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Al-i İmran: 3/89)
“Ancak tövbe edenler ve düzeltenler Allah’a yürekten boyun eğerek Kur’an’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini şirk ve küfre bulaştırmadan katıksız Allah için yaşayanlar hariç. Çünkü bunlar inananlarla beraberdirler ve Allah, inananlara büyük bir ödül bahşedecektir!” (Nisa: 4/146)
“Ama kim de yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder de kendisini düzeltirse elbette Allah onun tövbesini kabul edecektir. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Maide: 5/39)
“İşlediği kötülüklerin ardından tövbe edip iman edenlere gelince elbette Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.” (Araf: 7/153)
Allah’ın emirlerini hiçe sayarak ahlâksızlığı ve fuhşiyatı yaymaya çalışan şer odakları, toplumları içten içe ifsad ederler. Onlar, her türlü hayasızlığı ve çirkinliği güzel gösterip süsleyerek insanları buna teşvik ederler. Aynı şekilde, ahlâkı, namusu ve erdemli yaşamı ise kötüleyip küçümseyerek insanların gözünde değersizleştirirler. Böylece toplumun değer yargılarını ters yüz eder, iffet ve haya duygusunu köreltirler.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi