Allah Teâlâ, kadınların haklarının korunmasını; onlara güzel muamele, sevgi ve insaf gösterilmesini emreder. İslam, kadın haklarının gasp edilmesini, zulüm yapılmasını ve kötü muameleyi kesin olarak yasaklar. Bununla birlikte Kur’ân, kadınlarda eksiklikler veya hoşa gitmeyen davranışlar olabileceğini de bildirir; bu nedenle sırf bu sebeple kadınlara eziyet edilmemesini, boşanmaya veya haksızlığa tevessül edilmemesini ister. Bu noktaya dikkat çeker:
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“…Hanımlarınıza güzel davranın. Onlardan hoşlanmayacak olsanız bile, sizin hoşlanmadığınız bir şeyi, Allah pek çok hayra sebep kılmış olabilir.” (Nisa, 4/19)
Resulullah (s.a.v.) ise şöyle buyurmuştur:
“Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin.” (Müslim, Radâ, 62; Tirmizî, Radâ, 11)
“Sizin en hayırlınız, ehline/ailesine karşı en iyi davrananızdır. Ben ailesine karşı en iyi olanınızım.” (Tirmizi, Menakıb, 46)
“Mü’minlerin iman bakımından en kâmil olanı; ahlâkı güzel olan ve hanımlarına karşı hayırlı davrananınızdır.” (Tirmizi, Radâ 10)
“Kadınlarınız konusunda Allah’tan korkun. Çünkü siz onları Allah’tan emanet olarak aldınız.” (Ebû Dâvud, Menâsik, 56; İbn Mâce, Menâsik, 84)
“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler; onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.” (İbn Mâce, Edeb, 3; Ebû Dâvud, Edeb, 6, Müslim, Akdiye, 11)
Resulullah (s.a.v.) veda hutbesinde ise şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır…” Diye buyurmuştur.
İnsanlara karşı şiddet ve dinin tavrı
Din, insanlara haksız yere şiddet uygulanmasını hoş görmez; hiçbir insanın haksızca dövülmesi istenmez. Haksız yere birini dövmek, onu aşağılamak ve büyük bir zulümde bulunmaktır. Ancak hukukî ve ahlâkî düşüncede, istisnai bazı hâllerin varlığı da kabul edilir; insan davranışlarının devam eden ölçüsüzlüğü karşısında taviz verilmeyeceği gibi, zaruret hâllerinde sınırlı tedbirler gündeme gelebilir. Bununla beraber dayak, her zaman son çare olmalı; zulme, işkenceye veya psikolojik şiddete dönüşmemelidir. Her meselede olduğu gibi, bu konuda da insanlar ifrât ve tefrite düşmemelidir; çünkü “Allah, haddini aşanları ve zulmedenleri sevmez.”
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın kulları olan kadınları dövmeyin!” (İbn Mâce, nikâh 51)
“Gündüz karısını köle gibi kırbaçlayan birisi akşam onunla aynı yatağa nasıl girecek?” (Buhârî, “Nikâh”, 93; Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 60)
Peygamberimiz, haksız yere kadınları dövenleri hayırsız ve zalim olarak nitelemiş; kadınların haklarını gasp edenlerin engellenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Edepli, itaatkâr ve mazlum kadınlara yönelik şiddet — hatta onları üzmek bile — caiz görülmez.
Sorunlu durumlar ve İslâmî yaklaşım
Bununla birlikte İslam, aileyi ve toplum düzenini korumayı, mala, cana ve namusa ihanet eden davranışları önlemeyi hedefler. Bu maksatla, eşler arasında ortaya çıkan ağır sorunların çözümünde bir dizi adım öngörülmüştür. Serkeş, isyankâr veya aile hukukunu bozan tutumların varlığında izlenecek yol şu şekilde sıralanır:
Nasihat: Öncelikle erkek, hanımını güzel söz, nasihat ve uyarı ile yola getirmeye çalışmalıdır.
Yatağını bir süre ayırmalı: Nasihat fayda vermezse, bir süre yatağını ayırabilir, böylece hanımını yola getirmeye çalışmalıdır.
Son çare olarak fizikî tedbir: Eğer bütün bu yollar sonuç vermezse ve aileyi kurtarmak için başka seçenek kalmamışsa, metinlerin ifadesine göre “hafifçe dövme” son çare olarak zikredilir. Bu uygulama, metinlerde daima “haddi aşmamak”, “zarar vermemek”, “iz bırakmamak” ve “yüzüne vurulmamak” gibi sınırlarla anılır; amaç şiddet değil, ıslah arzusudur.
Bu sıranın amacı, aile kurumunun tamamen çökmemesi, daha büyük felaketlerin—mala, cana veya nesle zarar verecek durumların—önlenmesidir. Ayetin tefsiri de bu basamakları açıklarken, her aşamanın bir önceki aşamanın etkisiz kalması hâlinde devreye girdiğini ve nihai amacın ıslah olduğunu belirtir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Erkekler, hanımlar üzerinde yöneticidirler. Çünkü Allah, bazılarını diğerlerinden daha üstün kılmıştır. Ayrıca erkekler, mallarından harcama yaparlar. O hâlde, iyi kadınlar, itaat eden ve Allah’ın koruduğu gizlilikleri koruyan kadınlardır. Çirkin davranışlarından korktuğunuz kadınlara gelince, onlara nasihat edin, onları yataklarında yalnız bırakın, onları hafifçe dövün. Eğer size itaat ederlerse, onları incitmeye kalkmayın. Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa, 4/34)
Bu ayeti kerimeyi daha iyi anlayabilmek için birde tefsiriyle beraber okuyalım.
“Erkekler, hanımlarını koruyup gözetmekle yükümlü olup, onlar üzerinde âmir ve yöneticidirler. Çünkü Allah, insanlardan bazılarını yaradılışça diğerlerinden daha üstün kılmıştır. Daha güçlü, cesaretli ve dayanaklı olan erkek, bu görev için daha uygundur. Tabiatı gereği kadın duygusal, yufka yürekli, zayıf ve narin olduğundan, aileyi yönetme ve onu dış tehlikelerden koruma görevi onun sırtına yüklenmemelidir. Ayrıca erkekler, çalışıp para kazanmak ve mallarından harcama yaparak ailenin geçimini sağlamakla yükümlüdürler. Yükümlülük de aynı oranda yetki gerektirdiğinden, aile reisi erkek olmalıdır.
O hâlde, iyi kadınlar, Allah’a gönülden boyun eğen, İslâm’a aykırı bir istekte bulunmadıkları sürece kocalarına itaat eden ve Allah’ın koruduğu ve korunmasını emrettiği namuslarını, aile içi mahremiyet ve gizlilikleri koruyan kadınlardır.
Yuvanızın yıkılmasına sebep olabilecek çirkin ve iffetsizce davranışlarından korktuğunuz kadınlara gelince, onlara önce, Allah’ı ve ahiret gününü hatırlatarak ve yaptıkları çirkin davranışların mutlaka cezalandırılacağı konusunda kendilerini uyararak güzelce nasihat edin. İsyankârlıklarından vazgeçmezlerse, sizi kaybettikleri takdirde neler hissedeceklerini onlara göstermek için, bir süre ilginizi azaltarak onları yataklarında yalnız bırakın, bu da fayda vermeyecek olursa, bir aile faciasını önlemek için son çare olarak, gerekirse onları hafifçe dövebilirsiniz. Eğer bundan sonra size itaat ederlerse, geçmişte olanları affedin; önceki kusurlarını bahane ederek onları incitmeye kalkmayın. Unutmayın ki, sizin birçok günahınızı affeden ve sizden çok daha güçlü olan Allah yücedir, büyüktür. Siz de yücelik istiyorsanız, âdil ve merhametli olmalısınız. (Nisa: 4/34)
Bir evde huzursuzluk varsa Kur’an’ın bize önce Allah’ı ve ahiret gününü hatırlatarak ve yaptıkları çirkin davranışların mutlaka cezalandırılacağı konusunda kendilerini uyararak güzelce “nasihat edin” diyor. İsyankârlıklarından vazgeçmezlerse, sizi kaybettikleri takdirde neler hissedeceklerini onlara göstermek için, bir süre ilginizi azaltarak “onları yataklarında yalnız bırakın” diyor. Bu da fayda vermeyecek olursa, bir aile faciasını önlemek için son çare olarak, gerekirse onları hafifçe “dövebilirsiniz” diyor. Eğer bundan sonra size itaat ederlerse, geçmişte olanları affedin; önceki kusurlarını bahane ederek “onları incitmeye kalkmayın” diyor.
Bu ayeti kerimede aile hukukunu bozan ve kocasına başkaldıran kadına karşı erkeğin yapabilecekleri öğüt vermek, yatakta yalnız bırakmak ve en son aşamada hafifçe dövmek olarak sıralanmıştır. Ailede problem çıkaran kadınların ıslah edilmesi için öğüt verilmesi, yatakta yalnız bırakılması gibi tedbirler problem olarak görülmezken kadının dövülmesi bazı çevreler tarafından şiddetle eleştirilmektedir. Ancak bu konuda şu husus unutulmaktadır. Bir kadın aile hukukunu hiçe sayacak, kocasına başkaldıracak isyan edecek ahlaksızlık ve edepsizlik yapacak, kocasının her türlü nasihat ve uyarasılarını dinlemeyecek, kocasının yatağını ayırması küsmesi bile yola getirmiyorsa boşanmadan önce son bir hamle olarak belki uslanır diye hafifçe dövülmesi makul ve mantıklı bir durumdur. Hiçbir erkek hanımıyla bu aşamaya gelmeyi ve boşanmayı arzu etmez ancak kadın serkeş, isyankâr ve zalimlik yapıyorsa bu kadını nasihat ve yatak müeyyidesi bile yola getirmiyorsa boşanma aşamasına gelmeden önce belki ıslah olur ümidiyle hafifçe dövülmesi uygun olabilir. Bu dövme ise şiddet ve işkence olarak değil kadını yola getirmek amacıyla kadına zarar vermeden, iz bırakmadan, yüzüne vurmadan kırıp dökmeden hafifçe dövülmesidir.
Allah İnsanın nasıl yönetileceğini ve nasıl ıslah edileceğini en iyi bilendir. Bu sebepten serkeş, isyankâr ve zalim kadınların nasıl ıslah edileceğini de en iyi bilen onları yaratan Allah’tır. Çünkü neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi “Allah bilir, siz bilemezsiniz.” Kadının serkeşliği, isyankârlığı ve zulmü nasihatlere rağmen, yatakta yalnız bırakılmaya rağmen ve belki uslanır diye hafifçe dövmeye rağmen düzelmiyorsa. Hatta sorun sadece kadından da kaynaklanmıyor kadın ve erkek her iki taraf açısından da ailede sorun varsa, geçimsizlik varsa ve huzursuzluk iyice baş göstermişse Allah Teâlâ bu defa karı kocanın arasını bulmak için, sorunları çözmek için ve aileyi kurtarmak için bir yol daha göstermektedir. Bunun için akabinde gelen ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır.
Şâyet karı kocanın aralarının iyice açılmasından ve artık yuvanın yıkılacağından endişe ederseniz, erkeğin ve kadının ailelerinden âdil birer hakem tayin edip aralarını barıştırmak için onlara gönderin. Her iki taraf da iyi niyetle işi düzeltmek isterlerse, Allah kalplerine sevgi ve merhamet ilham ederek onları yeniden barıştıracaktır. Öyle ya, Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. (Nisa, 4/35)
Aileyi kurtarmak ve eşleri barıştırmak için her iki taraftan adil ve iyi niyetli ara bulucularda aileyi kurtaramıyor ve eşlerin arasını bulamıyorsa o zaman hoş görülmese de boşanmanın kapısı aralanmış demektir. Allah korusun.
Akıllara şöyle bir soru gelebilir; Kadını dövme ruhsatı var, ama neden kocası aynı günahı işleyince, kadının sabretmesi isteniyor?
“Erkek serkeşlik edince kadının kocasını dövme hakkına sahip olması” yargısının bir mantığı var mı? Yüzde doksan dokuz erkek kadından güçlüdür. Nasıl dövebilir ki? Böyle bir öneri, kadınla alay etmek anlamına gelir. Bu durumda, eşler evliliği sürdürmek istiyorlarsa barışmak ve anlaşmak zorundalar. Bu barışma ve anlaşma her iki taraftan adil ve iyi niyetli ara bulucular vasıtasıyla yapılacağı gibi. Bu barışma ve anlaşma sadece karı koca kendi aralarında da yapılabilir. Bu konuda Kur’an şu tavsiyelerde bulunmuştur.
Eğer bir kadın, kocasının kötü davranışından veya kendisine ilgi göstermediğinden şikâyetçi olursa, karı kocanın kendi aralarında anlaşarak bir çözüme ulaşmalarında, her ikisine de günah yoktur. Çünkü anlaşıp barışmak, geçimsizliğe düşüp boşanmaktan daha iyidir. Unutmayın ki, kıskançlık ve bencillik insanın doğasında vardır. Ey müminler; eşlerinize güzellikle davranır ve onların haklarını çiğnemekten kaçınırsanız, bunun mükâfatını mutlaka göreceksiniz. Unutmayın; Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa, 4/128)
Resulullah (s.a.v.) ise veda hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Ey İnsanlar! Kadınlarınızın sizler üzerinde hakları, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Sizin onlardaki hakkınız, minderinize sizden başkasını oturtmamaları, meşru tavsiyelerinizde size karşı çıkmamaları, hoşlanmadığınız kişileri izniniz olmadan eve sokmamaları, kötü söz söylememeleri kötü fiil ve davranışta bulunmamalarıdır. Şayet bunları yaparlarsa, Allah onları engellemenize, sıkıştırmanıza yataklarında tek başlarına bırakmanıza ve hafifçe, incitmeden vurmanıza izin vermiştir. Bunlardan vazgeçer ve size itaat ederlerse, meşru, örfe uygun ölçüler içerisinde rızıklarını ve giyimlerini sağlama sorumluluğunuz var. Kadınların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarf edin. Çünkü onlar müşterek hayatın gereği kendileri adına bir şey yapma gücüne ve imkânına sahip olmayan, sizinle birlikte yaşamak mecburiyetinde olan hayat arkadaşlarınızdır. Siz onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Allah’ın emri ve hükmüyle onlarla ilişkiyi helal edindiniz. Eğer haklarını ararlar, sorumluluklarına riayet ederlerse onlara tavır takınmanıza, cezalandırmaya hakkınız yoktur. Onların serkeşliğinden ve şiddete başvurmasından endişe ederseniz, onlara öğüt verin ve yataklarınızı ayırın. Aşırı gitmeden hafifçe vurun. Onların yiyeceği ve giyimi konusunda cömertçe her türlü iyilik ve ihsanda bulunmanız, onların haklarıdır. Kadınların haklarına riayet konusunda Allah’ın emirlerine yapışın, azabından korunun, onların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarf edin. Hanımlarınız, sizlerin izni ve bilgisi olmadıkça, evinizin mali imkânlarını cömertçe harcamasınlar. Sözlerimi iyice anlayarak hatırınızda tutun.”
Kadının dövülmesi üzerinden İslam’a saldıranlara şunu tavsiye ederiz: Dünyanın büyük çoğunluğu laik ve demokrat beşerî sistemlerle yönetilen devletlerden oluşur. Bu devletlerin hemen tamamında kadınların izzeti ve namusu; genelevlerde, barlarda, pavyonlarda ve meyhanelerde alınıp satılmaktadır. “Kadın hakları”, “eşitlik”, “özgürlük” ve “çağdaşlık” gibi söylemleri sürekli tekrarlayanlar; bu tablo karşısında neden kaygılanmıyor, neden gündem yapmıyor ve neden bu bataklığı kurutmaya çalışmıyorlar?
Demek ki, bu devletleri yönetenler kadınların izzetini, namusunu ve şerefini koruyan değil; onları pazarlayan, namussuz ve şerefsiz zalimlerdir.
Ey zalimler: Sizler hep suçlulardan, namussuzlardan ve zalimlerden yana mı olacaksınız? Bir de İslam’a bakın: İslam suçlulara, namussuzlara ve zalimlere nasıl cezai müeyyideler veriyor; mazlumların hakkını nasıl savunuyor, suçlulara hak ettikleri cezayı nasıl veriyor. Üstelik bu cezalar adaletli, caydırıcı ve ıslah edici niteliktedir.
İşte bu cezai müeyyidelerden bazıları…
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi