İslâm insanlara iki ana kaynaktan gönderilmiştir: Allah’ın Kitabı ve Resûl’ün Sünneti.
Kur’an; hem lafzı hem de manasıyla Allah’ın kelamıdır. İnsanların iman edip itaat etmeleri için indirilmiş son kitaptır. Sünnet ise manası Allah’tan vahyedilen, lafzı Resûlullah’a ait olan ilahî bir kaynaktır. O da insanların iman ve itaat etmeleri için gönderilmiştir. Dolayısıyla İslâm’ın tamamı vahiy kaynaklıdır. Kur’an nasıl Allah’tan inen bir vahiyse, Sünnet de vahiy temellidir.
Kur’an ve Sünnetin Vahiy Kaynağı Oluşu
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
O kendi hevasından konuşmaz Onun konuşması kendisine İlka edilen bir vahiyden ibarettir. (Necm: 53/3- 4)
Muhakkak ki ben, ancak bana vahyolunana tabi oluyorum ve ben apaçık bir uyarıcıyım (Ahkaf: 46/9)
Bu ayetlerde “vahiy” kavramı genel anlamda kullanılmış, yalnızca Kur’an’la sınırlı tutulmamıştır. Resûlullah’ın İslâm ile ilgili tüm söz, fiil ve takrirleri vahye dayalıdır. O, heva ve arzusundan şeriata bir şey katma yetkisine sahip değildir. Dolayısıyla Resûl’ün İslâm ile ilgili konuşmaları ve uygulamaları Kur’an’ı da, Sünneti de kapsamaktadır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
‘Ey Muhammed onlara de ki: Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum gaybı da bilmiyorum. Size, ben meleğim de demiyorum ben sadece, bana vahiy olunana tabi oluyorum’(En’am: 6/50)
‘Rabbinizden size indirilene uyun ‘(Araf: 7/3)
Bu ayetlerde Peygamber’in Allah’ın indirdiğine tabi olduğu açıkça görülmektedir. Peygambere vahyedilen ve onunla insanlar arasında hükmettiği şey ise Kur’an ve Sünnettir.
Allah Teâlâ Kur’an’a itaati şu ayetler ile emrediyor.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ve işte bu da, göndermiş olduğumuz bereket kaynağı bir kitaptır; o hâlde onu izleyin ve sakının ki, merhamete lâyık olabilesiniz.” (Enam: 6/155)
“Uyarman ve inananlara öğüt olmak üzere, sana gönderilmiş bir kitaptır. O hâlde, yüreğinde asla bir sıkıntı olmasın!” (Araf: 7/2)
“Bu muhteşem Kitap, senin ve kavmin için bir onur ve itibar olacaktır ve hepiniz ona karşı tutumunuzdan dolayı hesaba çekileceksiniz!” (Zuhruf: 43/44)
Peygambere (Sünnete) İtaat Emri
Allah, Kur’an’a itaati emrettiği gibi Peygambere yani onun Sünnetine itaati de emretmiştir.
Allah’a itaat Kur’an’a itaattir; Peygambere itaat ise Sünnete itaattir. Din, bu iki vahiy ile tamamlanmıştır. Kullar bu iki kaynaktan da sorumludur. Kur’an hayat nizamı olmayacaksa Allah’a iman iddiası, Sünnete itaat edilmeyecekse Peygambere iman iddiası anlamını yitirir.
Allah Teâlâ Sünnete itaati ise şu ayetler ile emrediyor.
“Biz her Peygamberi, ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik…” (Nisa: 4/64)
“Hayır! Rabb’ine yemin olsun ki, onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de, verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir burukluk bile duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olamazlar!” (Nisa: 4/65)
“Kim Peygambere itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirecek olursa, Biz seni, onların başına bekçi olarak göndermedik.” (Nisa: 4/80)
“Kitap” ve “Hikmet”in Manası
Allah Teâlâ Peygambere Kitap ve Hikmet indirdiğini bildirmektedir. Bu ayeti kerimelerde İndirilen kitabın “Kur’an” olduğu konusunda bir tereddüt yoktur. Yine indirilen hikmetin “Sünnet” olduğu konusunda da bir tereddüt yoktur. Bu konuda şüpheye düşenler ya cehaletlerinden ya da kalplerindeki nifaktan dolayı şüpheye düşmüşlerdir. Bu konuda şu ayeti kerimeler meseleyi daha da açıklığa kavuşturmaktadır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Nitekim size kendi içinizden öyle bir Peygamber gönderdik ki; size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıp tertemiz yapıyor, size Kitabı ve hikmeti öğretiyor ve daha bilmediğiniz nice şeyleri öğretecek.” (Bakara: 2/151)
“…Allah’ın ayetlerini hafife almayın; Allah’ın size sunduğu nimetleri, öğüt almanız için size bahşettiği Kitabı ve hikmeti düşünün. Allah’a karşı gelmekten de sakının ve unutmayın ki, Allah her şeyi bilmektedir.” (Bakara: 2/231)
“…Allah sana bu Kitabı ve hikmeti bahşetmiş, sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın sana, olan lütuf ve inayeti, gerçekten çok büyüktür.” (Nisa: 4/113)
“Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti düşünün. Şüphesiz Allah lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır.” (Ahzab: 33/34)
Bu ayeti kerimelerde Kitap olarak zikredilen Kur’an’ın; öğretilen, öğüt verilen, indirilen ve okunan bir vasfı olduğu gibi; Hikmet olarak zikredilen Sünnetinde, öğretilen, öğüt verilen, indirilen ve okunan vasfının olduğu açıklanmaktadır. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem‘in şu hadisi şerifleri de göz önünde bulundurulursa; “Hikmet ”in tabi olunması için Allah’tan resulüne vahye dilen şeriatın diğer kaynağı olan Sünnet olduğu gayet açık bir şekilde anlaşılmış olur.
Resulullah (s.a.v.) ise şöyle buyurmuştur:
“Şunu iyi biliniz ki bana Kur’an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: ‘Sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter.’ diyeceği günler yakındır…” (Ebu Davud, Sünnet, 6, İmare 33; Tirmizi, İlim 10)
“Size, sarıldığınız müddetçe asla sapıtmayacağınız iki şey bıraktım. Biri, Allah’ın Kitabı, diğeri ise benim sünnetim. Bunlar havz’ın başında yanıma gelinceye kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır.” (Hâkim: 1.c.193.s – Dare Kutni: 3.c.4525.n – el Albani Silsiletü’s Sahiha: 4.c.1761.n)
İlim ehli şöyle dedi: Eğer “Hikmet” kelimesi Kuran’da “Kitap” kelimesi ile birlikte gelirse, burada hikmetten kasıt Sünnettir. Bütün selef-i salihin imamları ve âlimleri böyle olduğuna icma ve ittifak etmişlerdir.
İmam Şafi rahimehullah ise şöyle dedi: “Kuran’ı çok iyi bildiklerinden emin olduğum birçok ilim ehlinden işittim ki, “Hikmet Sünnettir” diyorlardı. “ (İmam Şafii, Er-Risale: 78)
Sonuç olarak; ayetlerin, hadislerin ve âlimlerin açık beyanlarından anlaşılmaktadır ki, insanların tabi olmaları için indirilen bu şeriat, Resûl’ün Allah’tan alarak insanlara öğrettiği, okuttuğu ve sarılmalarını emrettiği Kur’an ve Sünnetten ibarettir.
Sünnet vahiy kaynaklıdır, dinin ikinci temel kaynağıdır ve dinin kendisidir. Kur’an’dan sorumlu olduğumuz gibi Sünnetten de sorumluyuz.
Kur’an’da Peygambere itaati emreden onlarca ayet varken, “Bize Kur’an yeter” diyenlerin hangi Kur’an’dan bahsettikleri merak konusudur! Sünneti reddedenler sadece Peygamber’i değil, aynı zamanda Kur’an’ı da inkâr etmiş olurlar. Çünkü Kur’an, Sünnete ittibayı emretmektedir. Peygamber devre dışı bırakılarak Allah’a itaat edilmez. Allah’ın Peygamberine karşı gelmek, Allah’a karşı gelmektir; bu da inkâr anlamına gelir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse, Allah da inkâr edenleri sevmez!” (Al-i İmran: 3/32)
“Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir.” (Nisa: 4/11)
“Her kim de Allah’a ve Resulüne karşı gelerek O’nun çizdiği sınırları çiğnemeye kalkarsa, onu içerisinde ebediyen kalacağı bir ateşe atacak ve alçaltıcı bir azaba mahkûm edecektir!” (Nisa: 4/14)
“Onlara, Allah’ın indirdiğine ve Elçisine gelin!” denildiği zaman: “Atalarımızdan gördüğümüz bizim için yeterlidir!” derler. Peki, ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan sapmış kimseler olsa da mı” (Maide: 5/104)
“Onlar, aralarında hükmetmesi için Allah (Kur’an)’a ve Elçisi (Sünnet)’ne çağırıldıkları zaman, içlerinden bir kısmı derhal yüz çevirir.” (Nur: 24/48)
“Ey iman edenler! Hz. Peygamber’in size yaptığı çağrıyı, birbirinize yaptığınız çağrılarla bir tutmayın. Allah, birbirlerini siper ederek gizlice aranızdan sıvışıp gidenleri elbette bilmektedir. Öyleyse, O’nun emrine aykırı davrananlar, başlarına, bu dünyada yenilgi, zillet, esaret, perişanlık gibi bir belânın ya da ahirette can yakıcı bir azâbın gelmesinden korksunlar!” (Nur: 24/63)
“Allah ve Resulü herhangi bir konuda bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Her kim Allah’a ve Resulüne başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir!” (Ahzab: 33/36)
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bana vahiy olunmayan meselelerde ben de sizin gibiyim.” (Mişkatu’l Mesabih: 1.c.51.69)
“Kur’an Bize Yeter” Diyenlerin Sapkınlığı
“Kur’an bize yeter” diyerek Sünneti reddedenler, sadece Peygamber’i değil, bizzat Kur’an’ı da reddetmiş olurlar. Çünkü Kur’an, Peygambere itaati emretmektedir. Bu kimseler, bir kısım ayetleri görmezden gelir, bir kısmını da tahrif ederler. Böylece oryantalist düşüncelerin etkisiyle İslâm’ın özünü bozmaya çalışırlar.
Onları iyi tanı!
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi