Salı, 6 Cemaziyelevvel 1447

TAADDÜD-İ ZEVCÂT

Allah’ın kullarına helal ve meşru kıldığı çok eşli evlilik —başka bir ifadeyle taaddüd-i zevcât— bir erkeğin birden fazla hanımla evlenmesidir. Bu tür evlilik, belirli kaidelerin yerine getirilmesi şartıyla helal ve meşrudur. Bunun zıddı olan, bir kadının birden fazla erkekle evlenmesi ise haram ve gayrimeşrudur. Hatta böyle bir evliliği batıl dinler veya kâfir toplumlar bile meşru görmemiştir. Çünkü bu, yaratılış fıtratına aykırıdır; nesillerin karışmasına, aile yapısının çökmesine ve toplumsal ifsada sebep olur. Dolayısıyla çok eşli evlilik denildiğinde, bir erkeğin birden fazla hanımla yaptığı helal ve meşru nikâh kastedilir.

İslam öncesi dönemlere bakıldığında, çok eşli evliliklerin hemen her toplumda var olduğu görülmektedir. Önceki peygamberler, ümmetler ve milletler bu evlilik biçimini uygulamış, helal ve meşru kabul etmişlerdir. Günümüzde dahi Müslüman olmayan birçok toplumda bu tür evliliklerin devam ettiği bilinmektedir. Son Peygamber Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile gönderilen İslam, bu konuda belirli ölçüler koymuş ve bu ölçülere riayet edildiği sürece çok eşliliği helal kılmıştır. Bu durum, çok eşli evliliğin Hz. Âdem ve Havva’dan sonra insanlık tarihiyle başlayan ve kıyamete kadar sürecek olan ilahî nizamın bir parçası olduğunu göstermektedir.

Cahillik ve Hevâya Göre Yorumlar

Günümüzde insanlar bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadıkları için ileri geri konuşmakta, bu ilahî hükmü kendi hevalarına göre yorumlamaktadırlar. Hatta bazı Müslümanlar bile, içinde bulundukları bâtıl düzenlerin yasalarını, örf ve âdetlerini İslami hükümlerin önüne geçirmektedirler. Bu kimseler, ayet ve hadisleri doğrudan reddetmeseler de çok eşli evliliği Asr-ı Saadet dönemine mahsus görmekte yahut sadece savaş gibi olağanüstü şartlarda mümkün olabileceğini iddia etmektedirler. Bu ise Allah’ın hükmünü daraltmaktır. Oysa bu konuda ilahî beyan açık ve kesindir.

 “Müminler, aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulü’ne çağrıldıkları zaman, ‘İşittik ve itaat ettik!’ derler.” (Nur, 24/51)

Biz bu konuyu, Kur’an ve Sünnet ışığında, hakikati gizlemeden ve kınayıcıların kınamasından korkmadan açıklamaya çalışacağız. Zira bid’atlerin sünnet, sünnetlerin bid’at gibi algılandığı bir çağda bu hakikati anlatmak kolay değildir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“… Sizin hoşlanmadığınız bir şey aslında sizin için hayırlı olabilir, hoşunuza giden bir şey de sizin için kötü sonuçlar doğurabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara, 2/216)

Bu ayet, Allah’ın bazı emir ve yasaklarının insanın hoşuna gitmeyebileceğini, fakat O’nun kulları için en faydalı olanı bildiğini haber verir.

Kadınların İtirazı ve İlahi Hikmet

İslam hükümleri içinde bazı hanımların kabullenmekte zorlandığı meselelerden biri, bir erkeğin dörde kadar evlenme iznidir. Oysa bu hüküm, ilahî adaletin bir tezahürüdür. Ancak kimi kadınlar, bu ilahî izni kabullenmekte zorlanmakta, hatta açık ayet ve sahih hadislerle sabit olmasına rağmen inkâra varan tavırlar sergilemektedir. Toplumun diğer kesimleri de feminist propagandaların etkisiyle Allah’ın helal kıldığı bu evliliği hor görmekte, yasaklamaya çalışmakta ve adeta Allah’ın hükmüne karşı savaş açmaktadır.

Ne var ki erkeklerin de hoşuna gitmeyen bazı ilahî emirler vardır. Örneğin, Allah yolunda cihad birçok erkeğin nefsine ağır gelir. Ancak Müslüman erkekler cihadı terk ettiklerinde nasıl ki ümmet zillete mahkûm olmuşsa, Allah’ın helal kıldığı çok eşli evliliğin terk edilmesi de ahlaksızlığın ve fuhşiyatın artmasına yol açmıştır.

Çok Eşli Evliliğin Şartları

İslam, çok eşli evliliği bazı şartlara bağlayarak helal kılmıştır. Bunların en önemlisi, eşler arasında adaletli davranmaktır. Bir erkeğin aynı anda en fazla dört kadınla evlenebileceği bildirilmiş; iki kız kardeş, hala–yeğen gibi yakın akrabalarla aynı anda evlenmek yasaklanmıştır.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kimin iki hanımı olur da bunlardan birine farklı ilgi gösterirse kıyamet gününde bir tarafı felçli olarak haşredilecektir” diye buyurmuştur.( Müsned, II, 295, 347, 471; Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 38; Tirmizî, “Nikâḥ”, 42)

Resulullah (s.a.v.)hanımlarına karşı zahiri şartlar çerçevesinde adaleti uyguladığı ve “Allah’ım! Benim gücümün dâhilindeki taksimim budur, gücümün haricinde kalan ve sadece senin tasarrufunda bulunan konularda ise beni muaheze etme!” şeklinde dua ettiği rivayet edilmiştir. (Dârimî, Ebû Dâvûd)

Bu rivayetler, adaletin İslam’da ne denli esaslı bir ölçü olduğunu göstermektedir. Eşleri arasında açık bir haksızlık yapan bir erkek, kadının hakkına tecavüz etmiş olur; kadın, hakkını mahkeme yoluyla arayabilir. Gerekirse hâkim, adaletin sağlanması için nikâhın feshi veya talak kararı verebilir.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), İslam’a giren bazı kimselerin dörtten fazla eşe sahip olduklarını görünce, “Dördünü tut, diğerlerini boşayarak ayrıl” buyurmuştur. Bu, İslam’ın açık sınırını belirleyen bir uygulamadır.

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:

“Taif’in başkanı Gıylan es-Sakafi cahiliye devrinde nikâhı altında on kadın varken Müslüman oldu onunla birlikte eşleri de Müslüman oldular. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ondan sadece dört tanesini seçmesini diğerlerini boşamasını emretti.” (Tirmizi 1137 İbni Mace 1953 Hâkim 2780 Beyhaki 14041 Ahmed 5026)

Kays b. el-Haris’ten Şöyle dediği nakledilmiştir.

“Nikâhım altında sekiz kadın olduğu halde Müslüman oldum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e giderek durumu anlattım. Bana: Onlardan dört tanesini seç buyurdu.” (Ebu Davud 2241; İbni Mace 1952; Beyhaki 7/183; Albani 1855-İrva)

“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Nevfel İbn Muaviye’ye de beş kadınla evli iken İslam’a girmişti Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Dördünü tut Diğerinden ayrıl” Diye buyurdu.” (Ebu Davud, İbni Mace, Beyhaki)

Bu hadislerde Allah Rasulü dörtten fazla hanımı olan Müslümanların dört hanımdan fazlasını boşamalarını emrederek bir erkeğin en fazla dört hanımla evlenebileceğini göstermiştir.

Adaletin Şartı ve Nikâhın İlanı

Bir erkeğin ikinci bir evlilik yapması için mevcut eşinin izni nikâhın geçerliliği açısından şart değildir. Ancak aile huzurunun korunması, güvenin sarsılmaması ve fitneye yol açmamak adına, böyle bir niyeti olan erkeğin bu durumu gizlememesi, açık ve dürüst davranması tavsiye edilir.

Erkek, eşleri arasında geceleme, giyim, ihtiyaçların karşılanması gibi konularda adaleti gözetebiliyorsa ikinci evlilik yapması meşru ve hikmetlidir. Ancak eşleri arasında adalete riayet etmez, birine haksızlık yaparsa, haram işlemiş ve kul hakkına tecavüz etmiş olur. Allah Teâlâ, birden fazla hanımla evlenmeye müsaade etmiş; ancak adaleti sağlayamayacak kimseler için tek eşliliği tavsiye etmiştir. Zira İslam, keyfî arzuların değil, adaletin ve sorumluluğun dinidir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Eğer yetimlerin haklarını gözeteceğinizden emin değilseniz o zaman size helâl olan kadınlardan ikisi, üçü ve dördü ile evlenin. Onlar arasında da adâleti yerine getiremeyeceğinizden endişe ederseniz, o zaman bir tane veya elinizdeki ile yetinmelisiniz. İşte bu adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. (Nisa, 4/3)

Günümüzde bazı erkekler ikinci evliliklerini gizlice yürütmeye çalışmaktadır. Oysa nikâhın gizlenmesi her açıdan sakıncalıdır ve meşru sayılmaz. Çünkü nikâhın şartlarından biri ilan edilmesidir. Günümüzde gizli evlilik yapan birçok siyasetçi, iş adamı ve sanatçı, bu ilişkilerinin ortaya çıkmasıyla şantaj ve rezaletlere maruz kalmaktadır.

Oysa bu kimseler, ikinci evliliklerini açıkça ve İslam’ın ölçülerine uygun şekilde yapsalar; hem bâtıl bir anlayışı yıkmış hem de hayırlı bir örneklik sergilemiş olurlardı. Fakat mal, makam ve itibar kaybına uğramamak adına tek eşliliği dayatan çağdaş anlayışlara yaranmayı tercih ettiler. Görünüşte tek eşliliği savunup çok eşliliğe karşı çıkarak feminist çevrelere hoş görünmeye çalıştılar; ancak gizlice İslam’ın helal kıldığı çok eşli evlilik nimetinden de faydalanmaya kalktılar. Böylece ne gerçekten Müslüman gibi teslim oldular, ne de tam anlamıyla çağdaşların safına geçtiler. Münafık bir tavırla iki tarafı da memnun etmeye uğraştılar.

Bir kadınla yetinmeyen bazı evli erkekler, sözde çok eşliliğe karşı olduklarını söyleseler de, gerçekte bambaşka bir hayat sürerler. Elit tabakaya mensup bu zümrenin çoğu görünüşte tek kadınla evlidir; ancak perde arkasında birçok kadınla gayrimeşru ilişkiler yaşarlar. Bu kesimin büyük bölümünü siyasetçiler, iş insanları, sanatçılar ve toplumun “seçkin” olarak nitelendirdiği çevreler oluşturur. Dillerinden “kadın hakları”, “eşitlik”, “özgürlük” ve “çağdaşlık” gibi sloganları düşürmeyen bu kişiler, çok eşli nikâhı hor görüp küçümserken; bir kadınla nikâhlı, birçok kadınla ise haram ilişkiler içinde olmaktan utanmazlar.

Çok eşli evlilikleri hor gören, kınayan ve yasaklayan toplumlar, zinaya, harama ve gayrimeşru ilişkilere kapı açarlar. Böylece şehevi arzularını helal yoldan tatmin edemeyen insanlar, harama yönelirler. Allah’ın helal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını ise helal sayan bu toplumlar; dünyada ahlaksızlık ve rezillik içinde boğulurken, ahirette lanet ve azaba uğramaktan da kurtulamazlar.

İlahi Hikmetin Farkına Varabilmek

Çok eşli evliliklerin hor görülmesi, kınanması ve yasaklanması sonucunda; evlenemeyen genç kızlar, sahipsiz kalan dul kadınlar, istismara açık durumda bulunan mazlumlar, iffeti pazarlanan kadınlar ve çaresizlik içinde intihara sürüklenen nice insanlar ortaya çıkmıştır.

Bütün bunlar göstermektedir ki, Allah’ın helal kıldığı çok eşli evlilik, aslında başta kadınlar olmak üzere toplum için rahmetten başka bir şey değildir. Ancak Âdemoğlu, çağdaş şeytanların “kadın hakları”, “eşitlik” ve “özgürlük” yalanlarına kanarak yasak meyveden yemeye devam etmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

İslam’ın helal kıldığı çok eşli evlilik (taaddüd-i zevcât), insan fıtratına uygun, tarih boyunca süregelen ve hikmeti Allah tarafından belirlenmiş bir düzendir. Bu hüküm, ne kadının değerini düşürür ne de erkeğe keyfî bir serbestlik tanır. Bilakis, iffet, nesil ve toplumun korunmasını hedefleyen bir denge sağlar.

Bugün çağdaş şeytanlar çok eşliliği “kadına zulüm” olarak sunmakta; böylece ilahî ölçüyü beşerî değerlerle sorgulama cüretini göstermektedir. Oysa Allah’ın hükümleri karşısında müminin tavrı bellidir: “İşittik ve itaat ettik.” (Nûr, 24/51)

Toplumların bugün içine düştüğü zina, aile yıkımı, çocuk istismarı ve ahlaki çöküntü; Allah’ın yasalarının terk edilmesinin kaçınılmaz sonucudur. Çünkü Allah’ın helalini yasaklayan, haramını meşrulaştıran bir toplumda iffet ve huzurdan bahsedilemez.

Çok eşli evlilik, Allah’ın rahmet kapılarından biridir. Kadınların sahipsiz kalmaması, dulların korunması, zinanın önlenmesi ve neslin muhafazası için ilahî bir çözümdür. Bu meseleye modern ideolojilerin değil, Kur ‘ani ölçülerin penceresinden bakılmalıdır.

İman eden kimse bilir ki Allah’ın helal kıldığında mutlak bir hikmet, haram kıldığında ise muhakkak bir zarar vardır. Müslüman’ın görevi çağın değerlerine teslim olmak değil, Allah’ın hükümlerine teslim olmaktır.

O halde bilinsin ki: Taaddüd-i zevcât kadın için bir zulüm değil, rahmettir; toplum için bir fitne değil, hikmettir.

Allah’ın her hükmünde olduğu gibi bunda da hakikat, insanın değil, Hakk’ın ölçüsündedir.

Keşke bilseler…

Müsennif VELİOĞLU

KADININ İZZETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.