Cumartesi, 1 Cemaziyelahir 1447

Anne Rahminde Yaratılış

İnsanın yaratılışı gerçekten büyük ve ibret dolu bir hadisedir. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir hücrenin, anne rahminde çeşitli evrelerden geçerek parmak izinden ses tonuna, simasından DNA yapısına kadar eşi benzeri olmayan; işiten, gören, düşünen ve akıl sahibi bir varlığa dönüşmesi, yaratmanın her türlüsünü bilen Allah’ın kudretine işaret eder.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Sizi topraktan yaratan, ondan sonra bir damla sudan, sonra alakadan yaratan; sonra sizi bebek hâline getiren ve ardından, gençlik çağına ulaşmanız ve ihtiyarlamanız için yaşatan O’dur. İçinizden kimileri küçük yaşta hayata veda eder, kimileri de aklını kullanıp düşünmesi için belirli bir süreye kadar yaşatılır.” (Mümin, 40/67)

“Doğrusu biz insanı, erkek ve kadından gelen birleşik bir tohumdan yarattık ve onu sınavdan geçirmek için işitme ve görme yeteneğine sahip kıldık.” (İnsan, 76/2)

Bu ayet-i kerimelerde önce insanlığın atası olan Âdem Aleyhisselâm’ın topraktan yaratılışına, ardından da diğer insanların anne rahminde geçirdiği aşamalara işaret edilmektedir.

Resûlullah (s.a.v.) ise insanın anne karnındaki yaratılış sürecini şöyle açıklamaktadır:

“Her birinizin yaratılışı, annesinin karnında kırk gün boyunca nutfe (sperm) olarak derlenip toparlanır. Sonra aynı süreyle alâka (yapışkan bir madde) olur. Sonra yine aynı sürede mudğa (çiğnenmiş et parçası) hâlini alır. Ardından melek gönderilir ve ona ruh üfler…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6; Müslim, Kader 1)

Bu hadiste, anne karnında geçen ilk dört ay içerisinde meydana gelen üç aşamadan bahsedilmektedir:

1 – Nutfe: Erkeğin spermi ile kadının yumurtası birleştiğinde döllenmiş hücreye “nutfe” denir. Bu hücre rahme yerleşmeden önce hareket hâlindedir. Daha sonra rahim duvarını delerek tohumun toprağa yerleşmesi gibi yerleşir. Tıp kitapları bu süreci “ekim dönemi” olarak adlandırır. Rahmin bu hali, içine tohum ekilen toprağa benzetilir. Kur’ân-ı Kerîm, bu bilimsel gerçeği asırlar önce şöyle haber verir:

“Kadınlarınız sizin için bir tarladır.” (Bakara, 2/223)

2 – Alâka Nutfe, zamanla “alâka”ya dönüşür.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Sonra o nutfeyi alâka haline getirdik…” (Mü’minûn, 23/14)

“Alâka” kelimesi, hem yapışmak hem de kan pıhtısı anlamına gelir. Bu kelime Kur’an’da, rahim duvarına yapışmış ve asılı duran yapışkan bir maddeyi ifade eder. Nitekim Alak Sûresi’nde yaratılış bu aşamaya isnat edilmiştir:

İnsanı, alaktan yarattı” (Alak, 96/2)

Arapça’da “sülük”e de “alâka” denir. Göletlerde yaşayan sülükler, canlılara yapışarak kan emerler. Bu yönüyle sülük ile cenin arasında ilginç bir benzerlik vardır. Kur’an’ın bu benzetmesi, insanın yaratılışında Allah’tan başka hiçbir bilginin Resûlullah’a öğretmesi mümkün olmayan derin bir bilgi içerdiğini göstermektedir.

3 – Mudğa: “Çiğnenmiş et parçası” anlamına gelen “mudğa”, ceninin bir sonraki aşamasıdır. Pirinç tanesinden küçük bir boyutta olan mudğa, ağızda çiğnenmiş bir et parçasını andırır. Allah Resûlü’nün, tıbbî cihazların olmadığı bir dönemde bu aşamayı tasvir etmesi, ancak vahiy yoluyla mümkün olabilecek bir bilgidir.

Mudğa aşamasından sonra ceninin kemikleri oluşur. Kur’an-ı Kerîm bu süreci şöyle açıklar:

“Sonra bu et parçasından kemikler yarattık; sonra kemiklere et giydirdik ve sonunda onu, bambaşka bir varlık hâline getirdik. İşte bakın; ne mübarek, ne yücedir, yaratanların en güzeli, en iyisi olan Allah!” (Mü’minûn, 23/14)

Bu aşamalar tamamlandıktan sonra, dördüncü ayın sonunda cenine ruh üflenir. Modern tıp hâlâ bu aşamayı kesin olarak keşfedememişken, Resûlullah (s.a.v.) bu gerçeği 120 gün sonra ruhun verileceği şeklinde haber vermiştir.

Ruhun bedene girmesiyle birlikte yeni bir yaratılış safhası başlar. İnsan, bu noktada bitkisel ve hayvansal gelişimi aşarak ruh sahibi, mükellef bir varlık olur. Kur’an, bu hakikati şöyle bildirir:

“…ve sonunda onu, bambaşka bir varlık hâline getirdik. İşte bakın; her şeyi en güzel, en iyi şekilde yaratan Allah ne mübarek ne yücedir!” (Mü’minun, 23/14)

Allah Teâlâ, dilediğini dilediği şekilde yaratmaya kadirdir. İnsanı güzel surette yaratmayı dilemiş ve onu en güzel biçimde var etmiştir. Onu, yaratılış gayesini gerçekleştirebilecek zihnî ve fizikî donanımlarla donatmıştır.

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn, 95/4)

“Sonra neslini, değersiz bir sudan süzülmüş bir maddeden meydana getirir. Derken onu düzenleyip şekillendirir. Ona Kendi ruhundan üfler. Böylece, sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratır. Fakat siz, ne kadar da az şükrediyorsunuz!”  (Secde, 32/8-9)

Allah-u Teâlâ, insanın yaratılış sürecini ana hatlarıyla şöyle özetlemektedir:

“Ey insanlar; eğer diriliş konusunda bir şüpheniz varsa hiç kuşkusuz biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan, sonra yaratılışı tamamlanmış, tamamlanmamış bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size açıkça gösterelim. Dilediklerimizi belirli bir vakte kadar rahimlerde tutar, sizi bir bebek olarak dünyaya çıkarırız. Sonra da ergenlik çağınıza erişinceye kadar içinizden bazıları vefat eder, kimileriniz de bildiği şeyleri bilemez hâle geleceği, ömrünün o en düşkün çağına kadar yaşatılır.” (Hac, 22/5)

Bu ayet-i kerimeler, insanın ibret dolu yaratılış sürecini özetlemektedir. Balçıktan yaratılan Âdem Aleyhisselâm’dan, değersiz bir su olan nutfeye; oradan rahim duvarına yapışan alâkaya, sonra mudğa hâline gelen et parçasına kadar insanın yaratılışı dikkat çekici aşamalardan geçmiştir. Değersiz ve tiksinti veren bu hallerden sonra, ilahî kudretin tecellisiyle estetik, zarafet, sanat ve akıl yönünden üstün bir varlık olan insan meydana gelmiştir.

İlk hâlinden bambaşka özelliklere sahip; konuşan, düşünen, yürüyen ve hisseden bir varlığın yaratılması gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir mucizedir.

Allah-u Teâlâ, insana bu yaratılışı tefekkür etmeyi emretmekte ve onu, kendi acziyetini idrak etmeye çağırmaktadır.

Müsennif VELİOĞLU

Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir