Allah Teâlâ, İsrailoğullarına bir davet ve imtihan vesilesi olmak üzere iki melek göndermiştir. Bu melekler insan suretinde zuhur ederek onlarla konuşmuş, fakat bu imtihanı doğru anlayamayanlar, onların getirdikleri hakikatleri istismar etmiştir.
Bu konu Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:
“Yahudiler, bir zamanlar Süleyman Peygamber’in egemenliği altında esaret hayatı yaşayan kötü cinlerin ve insanların, yani şeytanların, Süleyman’ın Peygamberlik ve hükümranlığı aleyhinde uydurdukları asılsız iddiaların peşine düştüler. Nitekim o şeytanların telkiniyle Yahudilerin ortaya attıkları iddialara göre Süleyman; güya putlar adına mabetler yaptırmış ve kendisi de o putlara taparak —haşa— kâfir olmuştur. Onlara göre Süleyman bir Peygamber değil, bütün kudret ve saltanatını sihir yoluyla cinlerden elde eden bir günahkârdı.
Oysa Süleyman ne sihirle meşgul olmuş ne de putlara tapmıştı; yani asla kâfir olmamıştı fakat asıl o şeytanlar Allah’a ve Peygamberlerine karşı gelip, ilahi buyruklara isyan ederek kâfir olmuşlardı.
İşte bu şeytanlar hem insanlara büyü ve büyücülüğü öğretiyorlar hem de büyücülükle birlikte Allah-u Tarafından Babil’deki Harut ve Marut adındaki iki melek aracılığıyla insanlara indirilen vahyi öğretiyorlardı. Böylece büyücülüklerine dini bir görüntü vererek kutsallaştırıyorlar, itirazları engellemek, saygınlık ve dokunulmazlık kazandırmak için, işin vahye dayandığını iddia ediyorlardı. Değilse Allah Tarafından Harut ve Marut aracılığıyla insanlara, büyü ve büyücülükle ilgili hiçbir şey indirilmemişti. Öyle ya Allah hem büyücülüğü haram kılsın hem de Babil’deki insanlara dinini ulaştırsın diye seçtiği Peygamberlere vahiy melekleri aracılığı ile büyü öğretsin; bu olacak şey değildi.
Öte yandan Harut ve Marut, biraz önceki 98. ayette sözü edilen vahiy melekleri Cebrail ve Mikail gibi, insanlık tarihi boyunca ne zaman ve nerede bir Peygamber’e gelmişler ve vahiy getirip öğretmişlerse, her birine: ”Dikkat edin, bu bizim getirip öğrettiğimiz vahiy sizin imtihanınız içindir. Sakın ha, bu gerçekleri görmezlikten gelip kâfir olmayın demişlerdi.
Ama bu insanlar meleklerin getirdiği vahiy ile onlardan Allah’a kul olmayı ve böylece bireysel ve toplumsal alanda mutlu bir hayat sürmeyi öğrenmek yerine erkek ve kadının arasını ayırmayı öğreniyorlardı. Bu vahiy bilgilerini büyücülükte kullanıyorlardı. Vahiy sayesinde eşler arasında birlik olması gerekirken, onlar aynı evde, aynı yatakta her biri ayrı düşüncede, ayrı dünyalarda yaşıyorlardı. Vahiy onlara huzur ve mutluluk yerine sıkıntı ve üzüntü kaynağı oluyordu.
Gerçi onlar, —Allah’ın izni olmadıkça— bu gibi şeytanî taktiklerle hiç kimseye zarar verecek değillerdi. Bu yüzden, Allah’ın nurunu söndürmek için yaptıkları çalışmalar boşunadır ve başkasına değil, ancak kendilerine zarar vermektedir. Nitekim onlar, meleklerin öğrettiği bu güzel bilgilerden, kendilerine fayda verecek olanları değil, zarar verecek olanları öğreniyorlardı. Yani bu bilgileri iyilik amacıyla değil, kötülük amacıyla kullanıyorlardı.
Yemin olsun ki, böyle bir çıkar alışverişinde bulunarak, imanlarını kaybetme pahasına sihirle uğraşanların, özellikle de İslam’a ve Müslümanlara karşı şeytanî taktiklerle, yıkıcı propagandalarla uğraşanların, ahiretten yana bir nasiplerinin olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Vicdanlarını ne kötü bir şey karşılığında sattılar, neler kaybettiklerini bir bilselerdi!” (Bakara: 2/102 Meal ve Kısa Tefsir)
Bu ayette Süleyman (a.s.)’a iftira edenlerin aslında şeytanların izinden gidenler olduğu, Harut ve Marut’un ise sihir öğretmek için değil, imtihan vesilesi olarak gönderildikleri bildirilmiştir. Onların görevi insanlara “imtihan” gerçeğini hatırlatmak ve Allah’ın hükümlerine itaati öğretmekti. Ancak insanlar, vahyin gösterdiği hakikati kavramak yerine, bu bilgileri şeytanî maksatlarla kullanmışlardır.
Harut ve Marut’un Gönderiliş Hikmeti
Allah Teâlâ, İsrailoğullarına bir imtihan vesilesi olarak Harut ve Marut isimli iki melek göndermiştir. Bu melekler insan suretinde görünerek onlarla iletişim kurmuş, hakikati öğütlemişlerdir. Ancak insanlar, meleklerin öğrettiği bilgileri ilahî hikmet üzere değerlendirmek yerine, şeytanî amaçlarla kullanmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de bu hadise şu şekilde beyan edilmektedir:
“Yahudiler, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurdukları asılsız iddiaların peşine düştüler. Oysa Süleyman kâfir olmadı; fakat şeytanlar kâfir oldular. Onlar insanlara sihir öğretiyorlardı. Babil’de Harut ve Marut isimli iki meleğe indirilen şeyleri de öğretiyorlardı. Oysa bu iki melek, ‘Biz ancak bir imtihan için gönderildik, sakın inkâra sapma!’ demeden kimseye (hiçbir şey) öğretmezlerdi…” (Bakara, 2/102).
Ayette, Süleyman (a.s.)’a isnat edilen iftiraların şeytanların uydurmaları olduğu, Harut ve Marut’un ise insanlara sihir öğretmek için değil, ilahî bir imtihan amacıyla gönderildikleri vurgulanmaktadır.
Sihir ve İmtihan Gerçeği
Harut ve Marut’un öğrettikleri, Allah’ın izni olmadan hiçbir etkiye sahip değildi. Onların imtihan maksadıyla bildirdikleri şeyler, insanlar tarafından kötü niyetle kullanılmış; özellikle aile bağlarını zayıflatma ve eşler arasına fitne sokma gibi gayelerle istismar edilmiştir.
Oysa Allah’ın gönderdiği hakikat, kulların imanlarını güçlendirmek ve toplumsal huzuru temin etmek içindi. Fakat insanlar, faydalı olabilecek bilgiyi değil, zarara yol açacak olanı tercih ettiler. Böylece hem dünyada hem de ahirette kendilerine zarar vermiş oldular.
Meleklerin İnsan Suretinde Zuhuru
Kur’an ve sahih hadislerde meleklerin zaman zaman insan kılığına girerek peygamberlere veya müminlere göründüğü haber verilmiştir. Bu zuhur, bazen vahiy getirmek, bazen destek olmak, bazen de imtihan amacıyla gerçekleşmiştir.
Meleklerin İbrahim (a.s.)’a, Meryem validemize, Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) ve sahabelere görünmeleri bunun delillerindendir.
Bedir Savaşı’nda Meleklerin Yardımı
Bedir Savaşı esnasında sahabelerden Ebû Dâvûd el-Mâzinî şöyle anlatır: “Bedir günü müşriklerden birini öldürmek için kovalıyordum. Kılıcım ona daha değmeden başının yere düştüğünü gördüm. Anladım ki onu ben değil, bir melek öldürmüştü.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 450)
Bu rivayet, meleklerin savaş meydanında müminlere fiilî destek verdiğini açıkça göstermektedir.
Kur’an Tilaveti Esnasında Meleklerin Zuhuru
Sahabeden Üseyd b. Hudayr, bir gece Bakara Suresi’ni tilavet ederken bağlı olan atı huzursuzlandı. Tilavet esnasında gökyüzünde kandiller gibi parlayan varlıklar gördü. Sabah bu durumu Resûlullah (s.a.v.)’e anlatınca Efendimiz şöyle buyurdu:
“Onlar meleklerdi. Senin Kur’an okuyuşunu dinlemek için yaklaşmışlardı. Eğer okumaya devam etseydin, sabaha kadar seni dinlerlerdi ve insanlar da onları görürdü.” Buyurdu. (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 15)
Bu rivayet, Kur’an tilavetine meleklerin iştirak ettiğini göstermektedir.
Cibril Hadisi ve Din Eğitimi
Cebrail (a.s.), sahabeye dinin temel esaslarını öğretmek için insan suretinde Resûlullah (s.a.v.)’e gelmiş ve İslâm, iman, ihsan ve kıyametin alâmetlerini sormuştur. Bu hadis, “Cibril Hadisi” adıyla meşhur olmuş ve İslam’ın ana kaynaklarında yer almıştır. (Buhârî, İman, 37; Müslim, İman,1)
Bu olay, meleklerin sadece savaşta veya zorluk anında değil, ilim ve eğitim maksadıyla da zuhur ettiğini ortaya koymaktadır.
Meleklerin Görünmeyen ve Görünen Yardımları
Kur’an ve sahih hadisler, meleklerin çoğunlukla insanlara görünmeden rehberlik ettiğini, kalplere huzur ve sekinet indirdiğini bildirmektedir. Ancak bazı durumlarda, özellikle peygamberlere vahiy getirmek, müminleri desteklemek veya kâfirleri uyarmak için insan suretinde zuhur ettikleri de olmuştur. İbrahim (a.s.)’a, Meryem validemize, Peygamber Efendimiz’e ve sahabeye görünen melekler bunun açık delilleridir.
Özetle, melekler Allah’ın emriyle çoğu zaman görünmeden tesir eder, bazen de zuhur ederek insanlarla iletişim kurarlar. Bu zuhur, ya müminlere huzur ve yardım, ya da kâfirlere korku ve azap sebebidir.
Müsennif VELİOĞLU
Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar
İslami Okul Okulların En Önemlisi