Pazar, 4 Cemaziyelevvel 1447

SAPTIRICILAR ve BATIL FIRKALAR

Allah’a Ulaştıran Yol Tektir

İslâm inancına göre Allah’a ulaştıran yol tektir; bu yol Kur’an’ın ve sünnetin işaret ettiği sırat-ı müstakimdir. Bunun dışındaki tüm yollar ise batıldır ve sayıca çoktur. Kur’an bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” (En‘âm, 6/153)

Yine aynı surenin başka bir ayetinde, dini parçalayarak fırkalara ayıranlar hakkında şöyle buyrulmaktadır:

“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya; senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” (En‘âm, 6/159)

Bu ayetler, Müslümanların tevhid üzere birlik içinde olmaları gerektiğini, farklı yolların ise parçalanma ve sapma getireceğini açıkça ortaya koymaktadır.

Fırkalaşma: Tarihsel ve Nebevî Uyarılar

Resûlullah (s.a.v.), ümmetlerin tarihsel süreçte nasıl bölündüklerini ve İslam ümmetinin de aynı tehlikelerle karşılaşacağını haber vermiştir:

“Yahudiler yetmiş bir fırkaya bölündü, Hristiyanlar yetmiş iki fırkaya. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan biri hariç hepsi ateştedir.”

“Kurtulan fırka hangisidir, ey Allah’ın Resûlü?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi:
“Benim ve ashabımın yolundan gidenlerdir.”
(Ebû Dâvûd, Sünnet, 1; Tirmizî, Îmân, 18)

İbn Mes‘ûd’un (r.a.) naklettiği bir rivayette Resûlullah (s.a.v.), yere bir çizgi çizmiş ve bu çizgiyi Allah’ın yolu olarak nitelendirmiş, sonra bu çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizerek şöyle buyurmuştur:

“Bunlar diğer yollardır. Her birinin başında da kendisine çağıran birer şeytan vardır.”
Ardından şu ayeti okumuştur:

“Şu emrettiğim yol, benim dosdoğru yolumdur. Hep ona uyun! Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki sizi O’nun yolundan saptırmasın. (Azabından) korunmanız için (Allah) size böyle tavsiye ediyor.” (En‘âm, 6/153)  (İbni Mace Mukaddime 1)

Şeytanın Aldatmaları ve Sahte Dinî Kimlikler

Günümüzde birçok kişi ya da cemaat, kendisini İslam’a nispet etmekte, fakat Kur’an ve sünnet ölçülerine vurulduğunda inanç ve amel bakımından İslam dışına çıktığı görülmektedir. Bu tür kimselerin manevî durumu Kur’an’da şöyle açıklanır:

“Şüphesiz ki bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf, 43/37)

Bu durum, önceki ümmetlerin yaşadığı sapmaları tekrar eden bir vakıa olup, bu ümmet içinde de kabirlere, türbelere, anıtlara ya da başka varlıklara tapma gibi şirk unsurlarına düşen gruplar zuhur etmiştir. Resûlullah (s.a.v.) bu konuda şu uyarıda bulunmuştur:

“Sizden öncekilerin izlerini adım adım, karış karış takip edeceksiniz. Öyle ki bir kertenkele deliğine girseler, siz de gireceksiniz.”

Ashab-ı kiram: “Ey Allah’ın Resûlü, bunlar Yahudi ve Hristiyanlar mı?” diye sordular.
“Ya kim olacak?” buyurdu.
(Sahihi Buhari 3456; Müslim 2669)

Saptırıcı Liderler ve Tehlikeli Önderlikler

Hadislerde, Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde ümmeti saptıran siyasal liderler ve dinî önderlerden de bahsedilmiştir. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey, saptırıcı liderlerdir. Ümmetimin arasına kılıç girince, kıyamete kadar çıkarılmaz. Ümmetimden bazıları müşriklere katılmadıkça ve putlara ibadet etmedikçe kıyamet kopmaz. Ümmetimden otuz yalancı deccal çıkacaktır. Her biri kendisinin peygamber olduğunu iddia edecektir. Ben peygamberlerin sonuncusuyum, benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Ümmetimden bir taife, Allah’ın emri gelene kadar hak üzere bulunmaya devam edecektir. Onlara karşı çıkanlar, onlara zarar veremeyecektir.” (Ebu Davud; İbni Mace; İmam Ahmed)

Burada dikkat çekilen “saptırıcılar”; dış görünüşte Müslüman görünüp aslında münafık karakterli oryantalist unsurlar olabileceği gibi, cehalet, taassup ve bağnazlık sebebiyle bilmeden sapan iyi niyetli kişiler de olabilir.

Fâtiha Suresi Bağlamında Doğru Yolun Tasviri

Fâtiha Suresi’nde geçen şu dua, doğru yola ulaşmanın ve sapmaktan korunmanın en özlü ifadesidir:

“Bizi, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil.” (Fâtiha, 1/7)

Bu ayetin tefsirinde “nimet verilenler”, peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihler olarak tanımlanır. “Gazaba uğrayanlar” ise — Yahudiler örneğinde olduğu gibi — hakkı bildikleri halde dünya menfaatlerine meyledip ilâhî emirleri inkâr edenlerdir. “Sapmışlar” ise — Hristiyanlar örneğinde olduğu gibi — iyi niyetlerle dine hurafe ve bidat ekleyerek hak yoldan ayrılanlardır.

Resûlullah (s.a.v.), bu ayeti okuduğunda “Âmin” derdi. Bu da bu duanın tüm müminler için geçerli olduğunu gösterir.

Fırkalaşmaya Rağmen Hak Üzere Kalacak Bir Taife

Her dönemde olduğu gibi, kıyamete kadar da hak üzere olacak ve Allah tarafından desteklenen bir topluluk var olmaya devam edecektir. Resûlullah (s.a.v.) bu gerçeği şu şekilde ifade etmiştir:

“Ümmetimden bir taife, Allah tarafından desteklenmiş olarak hak üzere bulunacaktır. Onları yıkmaya çalışanlar, Allah’ın emri (kıyamet ya da ölüm) gelene dek onlara zarar veremeyecektir.” (Buhârî, İ‘tisâm, 10; Müslim, İmâre, 170)

Bu hadis, İslam toplumunda sapmalar ve fırkalaşmalar olsa dahi, sahih dinin temsilcilerinin varlığını sürdüreceğini müjdelemektedir.

Sonuç: Geçmiş ümmetlerin başına gelen sapmalar, İslam ümmeti için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kur’an ve sünnetin rehberliğinde kalmayan her yaklaşım, batıla ve parçalanmaya yol açmaktadır. Buna rağmen Allah Teâlâ, dininin aslını kıyamete kadar koruyacak ve hak üzere sabit kalan bir taifeyi var kılacaktır. Müslümanlar, dosdoğru yolun ancak Kur’an ve Resûlullah’ın sünnetiyle sürdürülebileceğini bilerek hareket etmelidir.

 Müsennif VELİOĞLU

Yol Gösterenler ve Yoldan Saptıranlar

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.