Cumartesi, 18 Şevval 1445

KUR’AN’DA HİKMET KAVRAMI

 

“Hikmet” sözlük anlamı: Hükmetmek, hâkim olmak, hikmetli olmak, yönelmek, düzeltmek amacıyla men etmek, dönmek, dönmek ve sağlam yapmak anlamındaki “h,k,m” kökünden türemiştir.

 

“Hikmet” terim anlamı: Adalet, ilim, amel, nübüvvet, sünnet, Kur’an, Allah’a itaat, dini anlayış, Allah korkusu, akıl, söz ve işte isabet, hakkı bilmek ve hayır işlemek anlamlarında kullanılmıştır. 

 

Kur’an’da “hikmet” kelimesi genelde şu manalarda kullanılmıştır.  

  • İlimi ve ameli boyutu ile HİKMET: 
  • Nübüvvet ve sünnet boyutu ile HİKMET: 
  • Kur’an ve ayetler boyutu ile HİKMET:     

 

Kur’an’da “Hikmet” kelimesi birçok anlamda kullanılmıştır. Bu sebepten Kur’an’da geçen “Hikmet”  kelimesi için bir tek tanım yapılması doğru olmaz. 

 

1- İLİMİ VE AMELİ BOYUTU İLE HİKMET: 

Kur’an’da bazı ayetlerde hikmet kelimesi ile kast edilen ilim ve ameldir. Hikmet, kişiyi güzel ameller yapmaya götüren, kişinin ahlâkının olgunlaşmasını sağlayan faydalı ilim ve Salih amel manasındadır. Bu manasıyla hikmet, İslâm’daki ilim ve amel bütünlüğüyle de alâkalı bir kavramdır. Hikmetin olabilmesi için ilim ve amel bütünlüğünün olması gerekir. Aksi takdirde ilim ve amel tek başlarına hikmet olması mümkün değildir. 

 

Hz. Peygamber, “Faydası olmayan ilimden Allah’a sığınırım.” Diyerek kişiye fayda getirmeyen ilimden sakınılması gerektiğini bildirmiştir. Yine ilimsiz cahilce yapılan amellerden de hayır gelmeyeceği ve sakınılması gerektiği bildirilmiş.

 

İlim ve amel hikmetin birer parçasıdır bu ilimden kast edilen şudur; Kur’an’ın ve sünnetin manasını anlamak ve üzerinde düşünmek, dinde derin kavrayış sahibi olmak, fıkıh bilmek,  hakka uygun ve isabetli söz söylemek, varlıkların hakikatini bilmek, Allah rızasına götürecek akli ve şer’i ilim ve ameldir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

O, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmiş ise, ona gerçekten pek çok iyilik bağışlanmış demektir. Ne var ki, akıl sahibi olanlardan başkası düşünüp ibret almaz. (Bakara Suresi: 269)

 

Bu ayete göre hikmete ermenin başlangıcı, düşünmedir. Bu da fıtratı bozulmamış akıl ve temiz kalp ile olur. Kendilerine lütfedilen aklı şehvetlere ve şeytanın vesveselerine kaptıranlar kendi iç dünyalarındaki ilhamları ve dış dünyada olup biten ibretlik hadiseleri görmeleri düşünüp ibret almaları mümkün değildir.

 

Allah Teâlâ “Kime hikmet verilmiş ise” ona büyük bir servet ve hayır bahşedilmiş olacağını ifade ediyor. Allah’ın hikmet vermesi ilim öğrenmek ve onunla amel edilmesi hususunda Allah’ın yardım etmesidir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Hikmetle ve güzel öğütlerle Rabb’inin yoluna çağır; onlarla en güzel şekilde tartış. Unutma ki Rabb’in, kimlerin kendi yolundan saptığını çok iyi bilmektedir ve kimlerin doğru yolu izlediğini de en iyi bilen O’dur. (Nahl Suresi: 125)

 

Allah Teâlâ bu ayeti kerimede Peygambere ve onun yolundan giden İslam davetçilerinin insanlara yaklaşım tarzını ve nasıl bir davet çalışması yapacaklarını öğretmektedir: İslam davetçisi ibret verici öğütlerle, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden, akıl ve ferasetini kullanarak, güzel ahlak ve tatlı bir üslup ile davet çalışması yapması gerektiğini bildirmektedir. Bu ise hikmetin bir başka yansımasıdır.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Gerçek şu ki, Biz Lokman’a hikmet bahşetmiştik: Ey Lokman, Allah’a şükret! Her kim şükrederse, ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; kim de nankörlük ederse, Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmeye lâyık olan sadece O’dur.” (Lokman Suresi: 12) 

 

Allah Teâlâ bu ayeti kerimede Lokman’a derin bir ilim, hikmet bahşettiğini söylüyor. Lokman’a seslenerek tüm içtenliği ile şükretmesini ve sadece Allah’a kulluk etmesini istiyor.

 

2- NÜBÜVVET VE SÜNNET BOYUTU İLE HİKMET: 

Kur’an’da “hikmet” kelimesine atfedilen başka bir mana Peygamberlik makamı, nişanesi olan nübüvvet ve peygamberlere gönderilen sünnettir. Kur’an’da bazı ayetlerde “Hikmet” ile kast edilen nübüvvet veya sünnettir. Bu ayetlerde sünnetin de vahiy kaynaklı olduğunu iman ve itaat edilmesi gerektiği vurgulanmış ve sünnet aynı zamanda hikmet olarak adlandırılmıştır. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Hani Allah,  Peygamberlerden söz almıştı: “Bakın, Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra, elinizdeki hakikati doğrulayan bir Peygamber size gelecek olursa, ona mutlaka iman edecek ve kendisini muhakkak destekleyeceksiniz! “Şimdi, bana karşı ağır bir sorumluluk yüklenerek bu şartlar altında sözleşmemi kabul ediyor musunuz?” Peygamberler: “Evet, kabul ediyoruz! Diye cevapladılar. Allah da: “O hâlde şâhit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim!” (Al-i İmran Suresi: 81)

 

Bu ayeti kerimede kitap dan kastedilen Peygamberlere indirilen kitaplardır. Hikmet ise peygamberlerin sünnetidir. Peygamberler kendilerine indirilen kitabı ve hikmeti insanlara öğretmeleri için gönderilmiştir. Müfessirlerin bu ayetten çıkardıkları temel görüş budur. Ancak bu ayette geçen hikmet kelimesinden kast edilen sadece Peygamberlere indirilen sünnet değildir. Allah Teâlâ peygamberlerini her türlü hikmet ile desteklemiştir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Allah ona Kitapları ve hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek.” (Al-i İmran Suresi: 48)

 

Bu ayette, melekler Hz. İsa’nın vasıflarını anlatıyor; O’na Kitap, hikmet, Tevrat ve İncil’in öğretileceği anlatılmaktadır. Hz. İsa’ya öğretileceği ifade edilen hikmetten kasıt öncelikle Hz. İsa’nın Sünnetidir ve hikmetin kapsadığı diğer şeylerde buna dâhildir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

İşte o zaman Allah, şöyle buyuracak: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene nimetlerimi hatırla: Hani seni Kutsal Ruh ile desteklemiştim; Yetişkinlik çağında olduğu gibi, beşikte iken de insanlarla konuşabiliyordun” “Hani sana Kitabı, Hikmeti ve Tevrat ile İncil’i öğretmiştim” (Maide Suresi: 110)

 

Allah Teâlâ bu ayeti kerimede Hz. İsa’ya Kitap, Hikmet, Tevrat ve İncil’in öğretildiğini bildiriyor. Hz. İsa’ya öğretildiği bildirilen Hikmet ise Hz. İsa’nın Sünnetidir. Bu ayette hikmet kelimesiyle kast edilen Hz. İsa’nın sünneti olduğu gibi hikmetin ifade ettiği başka şeylerde kast edilmektedir. Bunlar; İlim, amel, güzel ahlâk sahibi olmak, dinin fıkhını bilmek, hükümlerin gaye ve maksadını anlamak, hak ve batılı ayıracak ferasete sahip olmak gibi hikmet kelimesi bunları da kast etmektedir. Allah Teâlâ peygamberlerine sünneti vahiy ettiği gibi hikmetin kapsadığı diğer şeyleri de peygamberlerine vermiştir. Başka bir ifade ile 

 

Allah Peygamberlerine hikmet yani sünneti öğretmiştir.

Allah Peygamberlerine hikmet yani İlim, amel ve güzel ahlak vermiştir.

Allah Peygamberlerine hikmet yani dinin hükümlerini, fıkhını, gaye ve maksadını öğretmiştir.

Allah Peygamberlerine hikmet yani hak ve batılı ayırma feraseti vermiştir. Kısaca; 

Allah Peygamberlerine hikmet yani her türlü hayrı vermiştir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Nihâyet, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar ve Davut, Câlût’u öldürdü. Allah, ona hükümdarlık ve hikmet verdi. Ona dilediği şeyleri öğretti… (Bakara Suresi: 251)

 

Davud (as.) Tâlut’un ordusunda küçük bir çocuktu ve henüz peygamber değildi. Allah’ın yardımıyla Davud çocuk yaşta olmasına rağmen elindeki sapan taşıyla Câlut’u öldürdü. Allah ona hükümdarlık, hikmet ihsan etmiştir. Yine Davud (as.) madenleri işleyip zırh örme, dağlara ve kuşlara hükmetme, güzel ve etkili sesiyle ayetler okuma, yerinde ve doğru hüküm verme, etkileyici konuşma gibi meziyetlerle donatılmıştı. Bu ayetteki hikmet kelimesinden kast edilen temel mana nübüvvet yani peygamberlik olduğu görülmektedir. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Yoksa onlar, insanları, Allah’ın engin rahmetiyle onlara verdiği yüzünden kıskanıyorlar mı? Oysa İbrahim’in nesline Kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir hükümranlık bahşetmiştik. (Nisa Suresi: 54)

 

Allah Teâlâ bu ayette İbrahim (as.)’ın nesline kitap ve hikmet verdiğini bildirmektedir. Bu ayette geçen hikmet kelimesine müfessir âlimler şu manaları vermişlerdir; Hikmet nübüvvet ve Sünnet manasında kullanılmıştır, Hikmet kelimesi nübüvvet manasına geldiği gibi öğüt vermek, dinin inceliklerini düşünmek, anlamak ve yaşamak manasına da geldiğini ifade etmişlerdir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Ey Rabb’imiz! Onlara Senin ayetlerini okuyacak, Kitabı ve hikmeti öğretecek ve onları arındırıp tertemiz kılacak, kendi içlerinden bir Peygamber gönder. Hiç kuşkusuz Sen, sonsuz kudret ve hikmet sahibisin. (Bakara Suresi: 129) 

 

Bu ayeti kerimede kitap tan kastedilen peygambere indirilen Kur’an’dır. Hikmet ten kastedilen ise peygamberin sünnettir.  Müfessir âlimlerin bu ayetten çıkardıkları temel görüş budur. Ancak hikmet kelimesi kapsamlı bir kelime olduğu için bu ayette geçen hikmet kelimesinden kast edilen sadece Peygamberin sünneti değildir. Kim hikmeti sadece sünnet ile tefsir ederse, bu kelimenin delâlet ettiği manalardan yalnızca biriyle tefsir etmiş olur. Allah Teâlâ peygamberlerine her türlü hikmeti vermiştir. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Nitekim size kendi içinizden öyle bir Peygamber gönderdik ki; size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıp tertemiz yapıyor, size Kitabı ve hikmeti öğretiyor ve daha bilmediğiniz nice şeyleri öğretecek. (Bakara Suresi: 151)

 

Bu ayeti kerimede Hz. Peygamber manası ve lafzı Allah’a ait olan ayetleri okuyup tebliğ ediyordu. Yine Hz. Peygamber manası vahye dilen lafzı ise peygambere ait olan hikmeti insanlara öğretiyordu. Peygamberin öğrettiği hikmet peygamberin sünnettir. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

…Allah’ın size sunduğu nimetleri, öğüt almanız için size bahşettiği Kitabı ve hikmeti düşünün. Allah’a karşı gelmekten de sakının ve unutmayın ki, Allah her şeyi bilmektedir. (Bakara Suresi: 231)  

 

Allah Teâlâ öğüt olarak göndermiş olduğu kitabın ve hikmetin üzerinde düşünülmesini emretmektedir. Ayette geçen “Kitap” kelimesi ile Kur’an’a, “Hikmet” kelimesi ile de Sünnete işaret edilmiştir. Nasıl ki; Kur’an’daki hükümlerin üzerinde düşünüp bu hükümlerin sağlayacağı menfaat ve gayeler üzerinde düşünmek emredildiği gibi. Sünnet üzerinde de düşünülerek bu hükümlerin sağlayacağı menfaat ve gayeler üzerinde de düşünülmesi emredilmiştir. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Gerçekten Allah, inananlara büyük bir lütufta bulundu. Çünkü onlara kendi içlerinden öyle bir Peygamber gönderdi ki, onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Oysa onlar, bundan önce apaçık bir dalâlet içinde idiler. (Al-i İmran Suresi: 164)

 

Bu ayeti kerimede geçen “Kitap” kelimesi ile Kur’an’a, “Hikmet” kelimesi ile de Sünnete işaret edildiği açıkça görülmektedir. Çünkü hikmetin öğretilen talim ettirilen bir vasfı olduğu gayet açıktır. Yanı Kur’an, nasıl insanlara öğretilip talim ettirilmiş ise, Hikmet de aynen insanlara öğretilip talim ettirilmiştir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

…Allah sana bu Kitabı ve hikmeti bahşetmiş, sana bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın sana, olan lütuf ve inayeti, gerçekten çok büyüktür. (Nisa Suresi: 113)

 

Kur’an’da özellikle “kitap” kelimesinden sonra gelen “hikmet” kelimesi ile kast edilen şeyin Peygamberin sünneti olduğunu İmam Şafii başta olmak üzere birçok âlim tarafından belirtilmiştir. Bu ayeti kerimede de kitaptan kast edilen Kur’an’dır ve hikmetten kastedilen ise Hz. Peygamber’in Sünnetidir. Hikmet kelimesi kitap kelimesi ile beraber zikredilen ayetlerde Kitap kelimesinden hemen sonra hikmet kelimesinin zikredilmesi hikmetin kitaptan ayrı bir şey olmasını gerektirir. Bu durumda olan ayetlerde “hikmetin” Kur’an’ı veya bazı ayetleri kast ettiği ihtimalini ortadan kaldıracağı açıktır. 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti, düşünün. Şüphesiz Allah, lütuf sahibidir, her şeyden haberdardır. (Ahzab Suresi: 34) 

 

Allah Teâlâ bu ayeti kerimede başta Peygamber ve ailesi olmak üzere tüm Müslümanlara sesleniyor. Gece gündüz evlerinizde okunan manası ve lafzı Allah’a ait olan ayetleri ve manası Allah tarafından vahiy edilip lafzı ise Peygamber’e ait sünneti okumayı, konuşmayı, hatırlamayı, gündeme almayı ve bunlar üzerine düşünmeyi istemektedir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

O eğitimsiz bir topluma, kendi içlerinden öyle bir Peygamber gönderdi ki, hem onlara okuyor, hem onları tertemiz kılıyor, hem de kendilerine Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Hâlbuki onlar, önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Cuma Suresi: 2)

 

Allah Kitap nedir iman nedir bilmeyen insanlara gönderdiği peygamber Allah’ın ayetlerini onlara okuyor inkâr, cehalet ve günah kirlerinden arınmalarına sebep oluyor. O peygamber onlara kitabı yani Kur’an’ı ve hikmeti yani sünneti öğretiyordu. Böylece Kur’an ve Sünnet rehberliğinde İslam toplumları kıyamete kadar oluşmaya devam edecektir.  

 

3- KUR’AN VE AYETLER BOYUTU İLE HİKMET:

Kur’an’da hikmete atfedilen üçüncü bir mana ise Kur’an’ın kendisi ve Kur’an’da geçen ayetler için kullanılmıştır. Kur’an’da bazı ayetlerde Kur’an’a hikmet sıfatı verilerek Kur’an’ın hikmetli bir kitap olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca Kur’an’ı kerin önceki kitaplar olan Tevrat, Zebur, İncil içinde hikmet sıfatı vermiştir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

İşte bütün bunlar, Rabb’inin sana vahiy yoluyla bildirdiği hikmet dolu sözlerdendir. Sakın Allah ile beraber başka tanrı edinme; yoksa kınanmış ve kovulmuş bir hâlde cehenneme atılırsın! (İsra Suresi: 39)

 

Bu ayette geçen “Hikmet” kelimesi Kur’an ayetleri için kullanılmıştır. Çünkü Birincisi; hikmet kelimesi kitap kelimesinden ayrı tek başına kullanılmıştır. İkincisi; önceki 17 ayette Allah Teâlâ bazı fiilleri emretmekte, bazı çirkin fiilleri ise yasaklamaktadır. “İşte bütün bunlar, Rabb’inin sana vahiy yoluyla bildirdiği hikmet dolu sözlerdendir” Diye buyurarak emir ve yasaklar ihtiva eden hikmet dolu o sözlerin Kur’an ayetleri olduğunu belirtilmektedir.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Mükemmel bir hikmet Ne var ki, uyarılar fayda vermiyor. (Kamer Suresi: 5) 

 

Mükemmel bir hikmet ve öğüt Kitabı olan Kur’an Ne var ki, iman etmemeye karar vermiş kör, sağır ve dilsiz durumunda olanlara bu uyarılar fayda vermiyor.  

Ayetinde kullanılan “Hikmet” kelimesi ise “hikmetun bâliğa” tamlaması ile kullanılarak Kur’an’ın kastedildiği görülmektedir.  

 

Allah Teâlâ bu iki ayeti kerimede “Hikmet” kelimesini Kur’an ayetleri için kullanmıştır. 

Başka ayetlerde “Hikmet” kelimesini Hz. Peygamberin sünneti için kullanmıştır. 

Yine başka ayetlerde “Hikmet” kelimesini Allah’ın diğer insanlara bahşettiği ilim, amel, güzel ahlak, feraset, akıl etme yeteneği, fıkhı öğrenme ve dinin inceliklerini kavrama yeteneğini kast ederek kullandığını görmekteyiz. 

 

Sonuç olarak bunların tamamı hikmet kelimesinin kapsamı alanına girmektedir. Ancak bir ayeti kerimde hikmetin hangi türünün kast edildiğini bilmek için usul bilmeli, ilim öğrenmeli ve daha önemlisi kişinin hikmetten nasibini almış olması gerekir.  

 

Hikmet; Kur’an’ı ve Sünneti bilip dinde derin kavrayış sahibi olmaktır.

Hikmet; Kur’an’da geçen hükümlerdir, onları özümseyip hayata geçirmektir.

Hikmet; Şeriat ile hükmedip ve hükümlerinin beyan edilmesidir.

Hikmet; Söz ve fiilde mükemmel olmak ve yaptığını eksiksiz bir şekilde yapmaktır.

Hikmet; Faydalı ilim, Salih amel, güzel ahlak, anlayışlı ve akıllı olmaktır.

Hikmet; Dinde bilgi sahibi olmak, fıkıh bilmek, hükümlerin gaye ve maksadını anlamaktır. 

Hikmet; Hak ve batılı birbirinden ayırma ferasetidir, takva elbisesi ve Allahtan korkmaktır.

Hikmet; Kötülüklerin yasaklanması, iyiliklerin ve güzelliklerin teşvik edilmesidir. 

Hikmet; Müslümana verilen faydalı ilim, Salih amel ve güzel ahlaktır. 

Hikmet; İnsanlara örnek olabilmek ve en güzel şekilde hakka davet etmektir.

Hikmet; İnsanları kemale erdirecek ilim ve şer’i hükümlerdir.

Hikmet; Peygamberlik nişanesi olan nübüvvettir, şeriatla hükmeden devlettir ve iktidardır.

Hikmet; Peygamberin sünnetidir, hadislerdir ve Peygambere verilen her türlü hayırdır.

Hikmet; Yüce Allah’ın kelamıdır, ayetlerdir yani Hikmetli Kuran’dır.  

 

Derleyen

Müsennif VELİOĞLU

Nisan 2020

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.