Zeynep binti Cahş Radıyallahu anhâ, nübüvvetten yirmi yıl önce dünyaya gelmiştir. Babası Benî Esed kabilesinden Burre, annesi ise Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in halası Ümeyye binti Abdulmuttalib’tir. İslam’ın ilk yıllarında iman eden kadınlardan biridir. Zeynep Radıyallahu anhâ asil, zarif, derin düşünceli, ibadete düşkün, takva sahibi, cömert ve kanaatkâr bir müminedir. Yakın akrabası olması sebebiyle Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yakından tanınan bir hanımdır.
Zeyd ile Evliliği
Zeynep Radıyallahu anhâ’nın önce Zeyd Radıyallahu anh ile, ardından Allah Rasulü Sallallahu aleyhi ve sellem ile evlendirilmesi, tamamen ilâhî bir hikmet ve vahiy emri ile gerçekleşmiştir. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem, halasının kızı Zeynep’i evlatlığı Zeyd’e istemişti. Ancak Zeynep Radıyallahu anhâ, bu teklife önce şöyle karşılık verdi:
“Ya Rasulallah! Ben senin halanın kızıyım; ona varmaya razı değilim. Üstelik ben Kureyşliyim.”
Ailesi ise kızlarını bizzat Allah Rasulü’ne vermeyi arzuluyordu. Fakat Allah Teâlâ’dan gelen vahiy, o gün için Zeynep’in Zeyd ile evlenmesini emrediyordu. Bu evliliğin Peygamber’in şahsî arzusu değil, doğrudan ilâhî bir emir olduğu anlaşılınca, Zeynep Radıyallahu anhâ büyük bir teslimiyetle:
“Ben Allah’a ve Rasulü’ne asi olamam.” diyerek bu evliliği kabul etti. Böylece nikâhları kıyıldı.
İlâhî Hikmet
Zeynep Radıyallahu anhâ’nın önce Zeyd Radıyallahu anh ile evlendirilmesi, ardından Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile evlenmesi, İslam toplumunda köklü bir geleneğin yıkılması hikmetine dayanmaktaydı. Kur’an-ı Kerim’de bu olayın hikmeti Ahzâb Sûresi’nde şöyle beyan edilmiştir:
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Allah ve Rasulü herhangi bir konuda bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının, kendi görüşüne dayanarak tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz! Her kim Allah’a ve Rasulü’ne başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir! (Ahzab: 33/36)
Siyer kaynaklarında anlatıldığına göre; Rasulullah (s) Peygamber olmadan yıllar önce eşi Hatice, kabile savaşlarında esir edilen çocuk yaşta bir köleyi ona hediye etmişti. Rasulullah (s), Zeyd adındaki bu genç köleyi hemen özgürlüğüne kavuşturdu ve ona öz evladı gibi davrandı. Yıllar sonra Zeyd’in babası, kaçırılıp köle yapılan çocuğunun izini süre süre Mekke’ye kadar gelerek, ücretini ödemek şartıyla çocuğunu Rasulullah (s)’den istedi. O da kararı Zeyd’e bıraktı; eğer gitmek isterse hiçbir ücret istemeden onu ailesine vereceğini söyledi. Fakat Zeyd, Rasulullah (s)’i babasına tercih ederek onun yanında kaldı. Rasulullah (s) de onu evlat edinerek yanına aldı. Rasulullah (s)’e Peygamberlik verildiğinde, ona ilk inananlardan biri de, Zeyd olmuştu.
Müslümanlar Medîne’ye hicret ettikten sonra Rasulullah (s), halasının kızı Zeyneb ile azatlı kölesi Zeyd’i evlendirmek istedi. Zeyneb, önce bunu kabul etmek istemediyse de, Rasulullah (s)’ı kıramayıp Zeyd ile evlendi. Fakat bu evlilik, eşler arasındaki uyumsuzluk sebebiyle sağlıklı yürüyemedi. Bu arada Allah, bu evliliğin sona ereceğini ve ardından, başka bir geleneği daha yıkmak için Rasulullah (s)’in Zeyneb ile evleneceğini ona vahiy yoluyla bildirmişti. Fakat bu emir Rasulullah (s)’e o kadar ağır gelmişti ki, eşini boşamak için kendisine danışmaya gelen evlatlığı Zeyd’e, her defasında bunu yapmamasını söyleyerek işi geciktirmeye çalışıyordu. Çünkü kâfirlerin bunu fırsat bilip İslâm aleyhinde propaganda yapacakları endişesi bir yana, Müslümanların bile bu evliliği yadırgayacağından korkuyordu. O günkü geleneklere göre, bir kişinin evlatlığı aynen öz evladı gibi kabul ediliyor, bu yüzden de evlatlığın boşadığı kadınla evlenmek çirkin bir davranış olarak görülüyordu. Oysa Allah, helâli haram kılan bu geleneği kökünden kaldırmak istiyordu. Bunun için Rasulullah (s)’e, evlatlığının boşadığı bu kadınla evlenmesini —Kur’an hâricinde bir vahiy ile— emretti ve onunla nikâhladı.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Ey Peygamber! Hatırla; Hani Allah’ın İslâm nimetiyle şereflendirerek lütufta bulunduğu ve senin de kölelikten kurtarıp evlatlık edinerek kendisine iyilik ettiğin ve daha sonra, Kureyş soylularından olan halanın kızı Zeyneb binti Cahş ile evlendirdiğin Zeyd bin Harise’ye, o ne zaman eşini boşamak için sana danışsa, “Ey Zeyd, Allah’ın izin verse de sevmediği bir iş yapmaktan sakın; Bana kalırsa hanımını boşama!” diyordun. Oysa bu evliliğin yürümeyeceğini gayet iyi biliyordun. Üstelik Allah, evlatlığın boşadığı bir kadınla evlenmeyi haram sayan bir geleneği kökünden söküp atmak için, Zeyd’in boşayacağı kadınla evlenmen gerektiğini sana bildirmişti. Fakat sen, Allah’ın yakında açıklayacağı şeyi içinde gizliyordun. Çünkü evlatlığın boşadığı kadınla evlenmeyi çok çirkin bir davranış olarak gören toplumun tepkisinden ve seni yıpratmak için fırsat kollayan kötü niyetli insanların dedikodularından çekiniyordun. Oysa asıl Allah’tan çekinmen ve kendine ne kadar da ağır gelse, O’nun hükmünü uygulaman gerekiyordu.
Nihâyet Zeyd karısını boşayıp, onun iddeti de dolunca, evlatlıklarının boşadıkları, iddetleri dolan eşleri ile evlenme konusunda müminlere bir zorluk olmasın diye biz o boşanmış kadını sana nikâhladık. Böylece müminlerin zihninde en ufak bir şüphe ve tereddüt kalmasın ve böyle bir evlilik yapanlar, bundan dolayı herhangi bir suçlamaya maruz kalıp sıkıntı yaşamasınlar. Unutmayın,
Allah’ın emri mutlaka yerine getirilir! (Ahzab: 33/37)
İşte bu yüzden Peygamber, Allah’ın emrini yerine getirerek Zeynep’le evlendi. Nitekim:
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Allah’ın kendisine emrettiği şeyleri yapmasından dolayı Peygambere hiçbir sorumluluk yoktur ve asla bundan dolayı suçlanamaz. Tam tersine, asıl bunu yapmadığı zaman günah işlemiş olur. Bu, Allah’ın daha önceki Peygamberler arasında da geçerli kıldığı değişmez bir yasasıdır. Zaten Allah’ın emri, bir hikmete göre plânlanmış ve ta ezelden takdir edilip hükme bağlanmıştır. (Ahzab: 33/38)
O hâlde Allah, Peygamberine bir şey emrettiği zaman bütün dünya ona karşı çıksa bile, Peygamber bu emri yerine getirmelidir.
Çünkü Peygamberler kendi arzu ve istekleri doğrultusunda iş yapmazlar; aksine onlar, Allah’ın mesajını insanlığa iletirler ve sadece O’ndan korkar, O’ndan başka hiç kimseden ve hiçbir şeyden çekinmezler! Bilirler ki, kendilerinden hesap soracak tek yetkili Allah’tır. Öyle ya: Hesap görücü olarak, Allah yeter! (Ahzab: 33/39)
Şunu iyi bilin ki, Muhammed içinizden hiç kimsenin babası değildir fakat o, Allah’ın Rasulü ve bütün Peygamberlerin sonuncusudur.
Öyleyse, Zeyd Rasulullah (s)’’in oğlu olmadığı gibi ve ne de Zeyneb de gelini değildir. Dolayısıyla, Rasulullah (s)’’in Zeyd’in boşadığı kadınla evlenmesi, kesinlikle haram değildir. Tam tersine, helâli haram kılan gelenekleri yıkmak üzere Allah’ın görevlendirdiği bir Peygamber olması hasebiyle, Allah’ın emri olan bu evliliği yapmak ona farzdır. O bunu yapmadığı takdirde, bu gelenek kıyamete kadar şöyle veya böyle sürüp gidecektir. Çünkü o Son Peygamberdir, kendisinden sonra yeni bir kitap, yeni bir Peygamber gelmeyecektir.
Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi en mükemmel şekilde bilmektedir. (Ahzab: 33/40)
Zeynep Radıyallahu anha 11 hadis rivayet edilmiştir. Allah Resul’ünden sonra hanımlarından ilk vefat eden Zeynep Radıyallahu anha olmuştur. Hicretin 20. yılında 53 yaşında vefat etmiştir. Cenaze namazını Ömer radıyallahu anh kıldırmıştır.
Zeynep Validemizin Son Günleri
Zeynep binti Cahş Radıyallahu anhâ, Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’den on bir hadis rivayet etmiştir. Allah Resulü’nün hanımları arasında ilk vefat eden de kendisidir. Hicretin 20. yılında, 53 yaşında iken vefat etmiştir. Cenaze namazını halife Ömer bin Hattab Radıyallahu anh kıldırmıştır.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Zeynep Binti Cahş ile Evliliğinden Alınacak İbretler
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in Zeynep binti Cahş Radıyallahu anhâ ile yaptığı evlilik, toplumda yerleşmiş birçok bâtıl inanç ve cahiliye anlayışını ortadan kaldırmak için ilâhî emirle yapılmış bir evliliktir. Müslümanların bu evlilikten örnek almaları gereken önemli hususlar şunlardır:
- Vahye Teslimiyetin Emsalsiz Bir Örneği
Zeynep Radıyallahu anhâ, başlangıçta Zeyd Radıyallahu anh ile evlenmek istememişti. Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem halasının kızı Zeynep’i evlatlığı Zeyd’e istemiş; fakat Zeynep Radıyallahu anhâ bu teklife şu sözlerle karşılık vermişti:
“Ya Rasulallah! Ben senin halanın kızıyım, ona varmaya razı değilim. Üstelik ben Kureyşliyim.”
Zeynep’in ailesi ise kızlarını Allah Rasulü’ne vermeyi arzuluyordu. Fakat Allah Teâlâ’dan gelen vahiy, o gün için Zeynep ile Zeyd’in evlenmesini emrediyordu. Bu evliliğin Rasulullah’ın şahsî arzusu değil, doğrudan Allah’ın emri olduğu anlaşılınca, Zeynep Radıyallahu anhâ büyük bir teslimiyetle şöyle dedi:
“Ben Allah’a ve Rasulü’ne asi olamam!”
Böylece istemediği bir evliliği yalnızca Allah emrettiği için kabul etti. Zeynep Radıyallahu anhâ’nın ve ailesinin bu teslimiyeti, vahye mutlak bağlılığın ve imanın kemalinin en güzel örneklerinden biridir.
Bir düşünün: Allah istedi diye, gönlünüz razı olmasa da bir tercihte bulunmak… Bu, sahabenin imandaki teslimiyetini anlatan en derin örneklerdendir.
- Cahiliye Sınıf Anlayışının Yıkılışı
Zeynep Radıyallahu anhâ ile Zeyd Radıyallahu anh’ın evliliği, cahiliye toplumlarının kölelik ve sınıf ayrımına dayalı imtiyaz anlayışını yıkmak için yapılmış örnek bir evliliktir. O dönemde asil ve zengin kadınların, fakir veya köle kökenli biriyle evlenmesi toplumca ayıp görülüyordu.
İslam bu yanlış anlayışı ortadan kaldırmak için Zeynep gibi asil bir kadını, Zeyd gibi azatlı bir köleyle evlendirmek suretiyle, insanın değerinin soyda değil, takvada olduğunu fiilen göstermiştir.
“Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucurât, 49/13)
Bu evlilik, İslam’ın eşitlik ilkesinin tarih sahnesine yansıyan en açık örneklerinden biridir.
- Evlilikte Denkliğin Önemi
Zeynep Radıyallahu anhâ dindar, iffetli ve takva sahibi bir kadındı. Zeyd Radıyallahu anh ise Rasulullah’ın terbiyesinde yetişmiş, iman ve sadakatle yoğrulmuş bir sahabeydi. Buna rağmen, aralarındaki evlilik uzun ömürlü olmadı ve bir yıl içerisinde sona erdi.
Bu durum, evlilikte sevgi, anlayış ve dindarlığın yanı sıra denkliğin (küfüv) de önemli bir unsur olduğunu göstermektedir.
Evliliğin uzun ömürlü olabilmesi için eşler arasında eğitim, kültür ve hayat görüşü açısından uyumun bulunması gerekir. Dindarlık, ahlak ve iman bir evliliğin temeli olsa da, fıtrî ve sosyal denklik göz ardı edildiğinde evlilikte huzur zorlaşabilir.
Dolayısıyla bu evlilik, ümmete şu gerçeği öğretmiştir:
“Eşler arasında denklik aramak, Allah’ın koyduğu hikmetli bir dengedir.”
- Evlatlık Geleneğinin Islahı
Zeynep Radıyallahu anhâ’nın Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile evliliği, cahiliye toplumlarındaki evlatlık anlayışını ortadan kaldırmak içindi. O dönemde insanlar, evlatlık edindikleri kimseleri öz evlat gibi kabul ediyor; miras, mahremiyet ve evlilik hükümlerinde de buna göre hareket ediyorlardı.
Oysa İslam, bu anlayışı kesin olarak reddetmiş ve şöyle buyurmuştur:
“Onları babalarına nispet edin; bu, Allah katında en doğrusudur.” (Ahzâb, 33/5)
Evlatlık edinilen bir çocuk, öz evlat hükmünde değildir. Ona bakmak, büyütmek ve sahiplenmek elbette fazilettir; fakat bu, nesep bağını değiştirmez. Dolayısıyla bu çocuklar büyüdüklerinde o evdeki karşı cinse mahrem değil, namahrem sayılırlar.
Allah Teâlâ, insanların nesep bağını bozarak helal ve haram sınırlarını değiştirmesini ortadan kaldırmak için, Rasulü’ne evlatlığı Zeyd’in boşadığı hanım Zeynep ile evlenmesini emretti. Böylece bu bâtıl gelenek kökünden kaldırılmış oldu.
Bu evlilikle İslam, şunu kesin biçimde ilan etmiştir:
“Evlatlık, öz evlat değildir; nesep Allah’ın koyduğu bağla belirlenir.”
- Akraba Evliliğinin Meşruiyeti
Bu evlilikteki bir diğer hikmet, akraba evliliğinin helal olduğunun fiilen gösterilmesidir.
Allah Teâlâ Rasulü’ne hitaben şöyle buyurmuştur:
“Amcakızlarını, halakızlarını, dayıkızlarını ve teyzekızlarını sana helal kıldık.” (Ahzâb, 33/50)
Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in halasının kızı Zeynep binti Cahş ile evlenmesi, kuzen evliliğinin meşruiyetine dair en açık örnektir. Aynı şekilde, Hz. Ali Radıyallahu anh’ın Rasulullah’ın kızı Fatıma Radıyallahu anhâ ile evliliği ve diğer sahabeler arasında bu tür evliliklerin yaygın olması da bunun meşru olduğunu göstermektedir.
Ne Kur’an’da ne de sahih hadislerde kuzen evliliklerinin yasaklandığına dair bir delil bulunmamaktadır. Bilakis, bu evlilikler İslam’da caiz ve meşrudur.
- Modern Dönemde Kuzen Evliliği Üzerine Algı Operasyonları
Günümüzde Allah’ın helal kıldıklarını haram göstermek isteyen şer odakları, çeşitli algı operasyonlarıyla kuzen evliliklerini kötülemektedir. Bilimsel gerçekleri çarpıtarak insanların zihninde “kuzen evliliği sakat çocuk doğurur” gibi temelsiz korkular oluşturulmaktadır.
Oysa özürlü çocuk doğma riski sadece akraba evliliklerine mahsus değildir; her evlilikte bu risk az ya da çok mevcuttur. Modern tıbbın da ortaya koyduğu üzere, özürlü doğumların sebebi yalnızca genetik veya kan uyuşmazlığı değildir. Bu tür rahatsızlıklar, akraba olmayan eşlerde de görülmektedir. Özürlü doğumun birçok farklı nedeni vardır: eşlerin genel sağlık durumu, beslenme biçimi, hamilelik sürecinde kullanılan kontrolsüz ilaçlar, annenin gebelik döneminde yaşadığı stres, baskı ve psikolojik sarsıntılar bile doğacak çocuğu olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Bu nedenle, evlenecek çiftlerin evlilik öncesinde tıbbî kontrollerden geçmesi, kan testleri yaptırması ve gebelik sürecinde doktor gözetiminde olması tavsiye edilir. Ancak bu, Allah’ın helal kıldığını haram saymak anlamına gelmez.
Sonuç: Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in Zeynep binti Cahş Radıyallahu anhâ ile evliliği, bir yönüyle vahye teslimiyetin, bir yönüyle cahiliye anlayışlarının yıkılışının, bir yönüyle de İslam’ın sosyal adalet ve ahlak anlayışının ilanıdır.
Bu evlilikle Allah Teâlâ, hem evlatlık anlayışını ıslah etmiş, hem sınıf ayrımını ortadan kaldırmış, hem de Müslümanlara teslimiyetin ne demek olduğunu fiilen öğretmiştir.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi