1) Abdullah bin Şakik (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:“Bir gün Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) ikindiden sonra güneş batıp yıldızlar ortaya çıkana kadar yani akşam namazının vakti çıkana kadar bize hitap etti.İnsanlar:
−Namaz! Namaz! demeye başladılar.
Derken Temim oğullarından biri onun yanına gelip:
−Namaz! Namaz! demeye başladı.
Bunun üzerine Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) o adama:
−Ey anasız kalasıca! Sünneti bana mı öğretiyorsun? dedikten sonra:
−Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı cem ederken yani birleştirerek namaz kılarken gördüm, dedi.
Abdullah bin Şakik (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
−Bu sözden dolayı göğsümde bir şeyler hissettim ve akabinde Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)’a gelip bunu sordum.
O da Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’ın sözünü doğruladı.”
Müslim 705/57
2) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber öğle ile ikindiyi cem ederek sekiz rekat, akşam ile yatsıyı cem ederek yedi rekat olarak kıldım.”
Buhari 1118, 1174, Müslim 705/55, Nesei 603
3) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) korku, yolculuk ve yağmur yokken, Medine’de öğle ile ikindi namazını birleştirerek 8 rekât, akşam ile yatsı namazını birleştirerek 7 rekât olarak kıldırdı dedi.
Hadisin ravisi Veki:
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’ya:
−Onu niçin yaptı? dedim.
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetine sıkıntı ve zorluk vermemek için yaptı, dedi.”
Müslim 705/50, 54, Buhari 612, Nesei 601, 602, Ebu Davud 1210, 1211, Tirmizi 187
4) Cabir bin Zeyd (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma), Basra’da meşgul olduğu bir günde, öğle ile ikindiyi beraber cem ederek kıldı ve aralarında sünnet kılmadı. Akşam ile yatsıyı da beraber cem ederek kıldı ve aralarında sünnet kılmadı.
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):
−Medine’de, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber öğle ile ikindiyi cem ederek sekiz rekat kıldığını ve aralarında sünnet kılmadığını söyledi.”
Nesei 590
Not: Bir ihtiyaç sebebiyle mutlak olarak mukim iken yani seferi değilken cem yapılabilir. Ancak bunun adet edinilerek alışkanlık haline getililmemesi gerekiyor!
İbni Sirin, Rebia, Eşheb, İbni Münzir ve Kaffal Kebir (Rahmetullahi Aleyh) bu görüşte olup Hattabi hadis ehlinden bir cemaatin de aynı görüşte olduğunu bildirmiştir. Buna delil olarak da Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’nın bildirdiği ‘ümmeti meşakkate sokmama’ gerekçesini göstermişlerdir.
Minhac 2/808, Fethu’l-Bari 2/33, 34, Tuhfetü’l-Ahvezi 1/584
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu uygulamış ve illetini açıklamamıştır. Hadisin ravisi olan sahabi Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) ise bunun uygulanışını ümmete göstermiştir. Kendisi muhtemelen Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)döneminde, Basra halkının isyan etmesi endişesi ortaya çıktığında halifenin emriyle onlara nasihat etmeye gitmiş, ikindi namazını müteakiben vaaz etmeye başlamış.
Akşam namazını geciktirmiş ve yatsı vakti girene kadar vaazına devam etmiştir. Şayet namaz için yarım bıraksaydı vaaz istenilen neticeye ulaşmayacak ve ümmetin bölünmesine sebep olacak bir fitne ortaya çıkabilecekti. Bu sebeple Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma), ümmete meşakkat vermemek için verilen hazarda cem ruhsatını, kendisi seferi olarak uygulamış, halka da mukim olarak uygulatmıştır.
Hadisin ravisi onunla kastedilen hükmü diğerlerinden daha iyi bilir. kaidesi gereği isabetli olan görüş budur. Bizler de bunun gibi hayati meseleler ile ortaya çıkacak ihtiyaç esnasında alışkanlık haline getirmemek ve suistimal etmemek şartıyla bu ruhsattan istifade edebiliriz.
Namaz kılmakla mükellef olan kişi, eğer cemi terk ettiği takdirde sıkıntıyla karşılaşacak olursa cem yapması onun için caiz olur. Böyle davranmak sünnete uygun olduğu gibi, özür sebebiyle namazı terk etmekten daha iyidir. Çünkü özür sebebiyle de olsa namazı terk etmek büyük günahlardandır.
Namazları Cem Etmenin Şekli
Yalnızca öğle ile ikindi namazı, akşam ile de yatsı namazı birleştirilebilir. İki çeşit cem yapılabilir:
1) Cem-i Takdim:
Birleştirilerek beraber kılınacak olan namazın ikincisini ilkinin vaktinde ilki ile beraber kılmakla yapılır. Yani öğle vaktinde öğle ile ikindi, akşam vaktinde de akşam ile yatsı beraber kılınır.
2) Cem-i Tehir:
Birleştirilerek beraber kılınacak olan namazın ilkini geciktirerek ikincisinin vaktinde ikisini beraber kılmakla yapılır. Yani ikindi vaktinde öğle ile ikindi, yatsı vaktinde de akşam ile yatsı beraber kılınır.
Cem yapılırken tek bir ezan okunur ve her bir namaz için ayrı ayrı kamet getirilir. Namazı cem ederek kılan kişi farzlardan başka aralarda sünnet namazı kılmaz.
Namaz en büyük zikirdir. Allah’ı anma şekillerinin en mükemmelidir. Aklı başında olan ve ahiret kaygısı güden hiç kimse için onu terk etmenin geçerli bir mazereti yoktur. Darlık ve sıkıntı zamanlarında ruhsatlar ve kolaylıklar verilmiştir.
Genişlik ve huzur zamanlarında ise vakit ve rükunlarına riayet ederek kılınır. Bununla beraber Allah’ı anmak yalnızca namaz haline has olmamalı, Müslüman her halinde Kur’an ve Sahih Sünnette bildirilen zikirlerle Allah’ı anmaktan gafil olmamalıdır. Çünkü kutsi bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: Kulum Beni andığı ve dudakları Benim zikrimle kımıldadığı müddetçe Ben onunla beraberim.”
İbni Mace 3792
Diğer bir hadiste ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Malın en faziletlisi zikreden dil, şükreden kalp ve imanı hususunda erkeğe yardım eden mü’min kadındır.”
Tirmizi 3291
EK:
Kütüb-i Sitte 9. Cilt İKİNCİ FASIL: SEFERDE İKİ NAMAZIN CEMEDİLMESİ
ـ2910 ـ1ـ عن أنس رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رَسولُ اللَّهِ # إذَا ارْتَحَلَ قَبْلَ أنْ تَزِيغَ الشَّمْسُ أخَّرَ الظُّهْرَ إلى وَقْتِ الْعَصْرِ ثُمَّ يَنْزِلُ فَيَجْمَعُ بَيْنَهُمَا. وَإنْ زَاغَتِ الشَّمْسُ قَبْلَ أنْ يَرْتَحِلَ صََّهُمَا ثُمَّ ارْتَحَلَ[
.1. (2910)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), güneş batıya meyletmeden yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine te’hir eder, ikindi olunca mola verir, ikisini cemederdi (beraber kılardı). Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyletti (öğle vakti) girdi ise, hareketten önce her ikisini de (öğle ve ikindi) kılar sonra yola çıkardı.”
ـ2911 ـ2ـ وفي رواية: ]إذَا كانَ عَجِلَ عَلَيْهِ السَّيْرُ يُؤَخِّرُ الظُّهْرَ إلى وَقْتِ الْعَصْرِ وَيَجْمَعُ بَيْنَهُمَا وَبَيْنَ الْعِشَاءِ حِينَ يَغِيبُ الشّفَقُ[. أخرجه الخمسة إ الترميذى .
2. (2911)- Bir rivâyette de şöyle gelmiştir: “…Acele yürümek gerekirse öğleyi ikindiye te’hir eder, ikisini birleştirirdi, keza ufuktaki aydınlık kaybolunca da akşamla yatsıyı birleştirirdi.” [Buhârî, Taksîru’s-Salât 16,15; Müslim, Müsâfirîn 46, (704); Ebû Dâvud, Salât 274, (1218, 1219); Nesâî, Mevâkît 42, (1, 284-285).]
AÇIKLAMA:
1- Hz. Enes (radıyallâhu anh)’ten iki farklı şekilde gelen bu rivâyete göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın yolculuk sırasında öğle ile ikindiyi, “ikindi vaktinde” kılması mevzubahistir. Yani öğle vaktini te’hir ederek ikindi ile birlikte kılması…
Sadedinde olduğumuz iki rivâyetten birincisine göre, “öğle vakti tam girmeden yola çıkma” halinde öğle namazı te’hir edilmektedir, ikincisinde ise bu, “acele yürümek gerektiği” durumunda mevzubahistir.
Öğle namazının bu şekilde te’hir edilerek ikindi ile veya akşamın te’hir edilip yatsı ile birleştirilerek kılınmasına cem-i te’hîr denir. İmam Şâfiî yolculukta bunu esas almıştır. Ebû Hanîfe bunu: “Akşamı son vaktinde, yatsıyı da ilk vaktinde kılmak olarak” îzah ederek, iki ayrı namazın bir vakitte kılınmasını reddetmiştir.
2- Bu hadislere göre, iki namazı birleştirme işi ikinci vakitte mümkündür, önceki vakitte değil. Ulemâdan bir kısmı bunu esas alarak, iki namazı, cem-i takdîm denen evvelki namazın vaktinde birleştirmeye karşı çıkmıştır. Ancak İbnu Râhûye’nin tahric ettiği bir rivâyette: كَانَ اِذَا كَانَ فِى سَفرٍ فَزَالَتِ الشَّمْسُ صَلَّى الظُّهْرَ وَالعَصْرَ جَمِيعًا ثُمَّ ارْتَحَلَ “…Güneş batıya kaydığı zaman yola çıkacak olursa öğle ve ikindiyi (öğle vaktinde) beraberce kılar, ondan sonra yola çıkardı” buyrulmuştur. Cem-i takdîm mevzuunu tahkîk eden İbnu Hacer, Tirmizî, Ebû Dâvud, Ahmed İbnu Hanbel ve İbnu Hibbân da Muaz İbnu Cebel’den kaydedilen rivâyetlerle, yine Ahmed İbnu Hanbel ve Ebû Dâvud’da (tâlik olarak) İbnu Abbâs’tan kaydedilen rivâyetleri zikreder ve bunların, zayıflıkları sebebiyle, büyük muhaddislerce itibar görmediklerini belirtir.
Seferde namazların cemedilmesi meselesine temas eden rivâyetlerin çokluğu, farklılığı ve değişik yorumlara kâbil oluşları gibi durumlar, ulemanın bu mevzuda değişik sonuçlara varmasına sebep olmuştur. Şöyle ki:
1) Bir kısım imamlar, yolculuk sırasında öğle ile ikindiyi, akşamla da yatsıyı, ikisinden birinin vaktinde kılmayı caiz görürler. Ashabtan birçoğundan bunun tatbikatıyla ilgili rivâyet gelmiştir: Hz. Ali, Sa’d İbnu Ebî Vakkâs, Muaz İbnu Cebel, Ebû Musa el-Eş’arî vs; Tâbiîn ve Etbaut tâbiînden Atâ, Tâvus, Mücâhid, Sevrî vs. İmam Şâfiî ile Ahmed İbnu Hanbel ve İshak’ın görüşleri de budur. Ancak İbnu Hacer, Şâfiî hazretlerinin تَرْكُ الْجَمْعِ اَفْضَلُ “Cem’i terketmek daha iyidir” dediğini, İmam Mâlik’in -bir rivâyette- daha da ileri giderek “cem”i mekruh addettiğini kaydeder.
2) İki namazın cem’i özür sahipleri için caizdir. Evzâî böyle söylemiştir.
3) İki ayrı vaktin namazını bir vakitte birleştirmek, sadece acelesi olan yolculuklarda caizdir. İmam Mâlik bu görüştedir. Ashabtan Abdullah İbnu Ömer, Üsâme, İbnu Zeyd (radıyallâhu anhüm) de bu görüşte idiler.
4) İki namazın cem’i, yol almak istendiğinde câizdir. Mâlikîlerden İbnu Habîb bu görüştedir.
5) İki namazın cem’i mekruhtur, bu görüş İmam Mâlik’ten rivâyet edilmiştir.
6) Cem-i te’hîr caizdir fakat cem-i takdîm caiz değildir. İbn Hazm bu görüştedir. Bu kavl İmâm-ı Ahmed ve Mâlik’ten de mervîdir.
7) Seferde cem etmek caiz değildir. Cem sadece Hacc sırasında Arafat’ta ve Müzdelife’de yapılır. Arafat’ta cem-i takdîm yapılarak öğle ile ikindi birleştirilir, Müzdelife’de ise akşam tehir edilerek yatsı ile birleştirilir. Hanefî ülemâsı(2914, 2916).
8) Cem mevzuunda, fukahâca amel edilmeyen bir rivâyet İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)’dandır. “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) mukîm iken hiçbir meşrû sebep de yokken, cem’e yer vermiş olmalıdır.” Bu hadis bâbın son rivâyeti olarak (2918) gelecek.
ـ2912 ـ3ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]كَانَ رَسُولُ اللَّهِ # يَجْمَعُ بَيْنَ صََتَى الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ إذَا كَانَ عَلى ظَهْرِ سَيْرٍ. وَيَجْمَعُ بَيْنَ المَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ[. أخرجه الشيخان
.3. (2912)- İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yol halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi, akşam ile yatsıyı da birleştirdi.” [Buhârî, Taksîru’s-Salât 13.]
ـ2913 ـ4ـ وعن ابن عمر رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]صَلَّى النّبىُّ # المَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِالمُزْدَلِفَةِ جمِيعاً كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا بِإقَامَةٍ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا وََ عَلى أثَرٍ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا[. أخرجه الستة
.4. (2913)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşam ve yatsıyı Müzdelife’de beraberce kıldı. Bunlardan herbiri için ayrı bir ikâmet okudu. İki namaz arasında nafile kılmadı, bunlardan birinden sonra da nafile kılmadı.” [Buhârî, Hacc 93, 96; Müslim, Hacc 286, (703); 987, (1288); Muvatta, Hacc 196, (1, 400); Ebû Dâvud, Menâsik 65, (1926-1933); Tirmizî, Hacc 56, (887, 888); Nesâî, Mevâkît 49, (1, 291).]
AÇIKLAMA:
Müzdelife, Mina ile Arafat arasında bir vakfe yeridir. Arefe günü, akşam vakti girer girmez daha namaz kılmadan Arafat’tan sökün eden hacılar Müzdelife’ye gelirler. Burada akşamla yatsıyı cem-i tehîr yaparak beraber kılarlar. Sadedinde olduğumuz hadis, bu namazların kılınışını anlatıyor.
a) Namazlar peş peşe kılınsa da her biri için ayrı bir ikâmet okunacaktır.
b) Nafileler terkedilecektir. Hadiste nafile kelimesi geçmez, tesbih kelimesi geçer, ancak şârihler tesbîhle nafile namazının kastedildiğini belirtirler. Yani hem akşamın arkasından, hem de yatsının arkasından kılınan nafileleri Resûlullah terkediyor. Ancak geceleyin nafileyi kılmış olması ihtimalden uzak değildir. Bu sebeple ulema: “Akşam ve yatsının nafileleri, onlardan geciktirilebilir” demiştir. İbnu’l-Münzir der ki: “Müzdelife’de akşamla yatsı arasında nafilenin terkinde ulemâ icma etmiştir. Çünkü derler ittifakla, Müzdelife’de akşamla yatsının arasını birleştirmek gerekir. Arada nafile kılan bu birleştirmeyi bozmuş olur.”
ـ2914 ـ5ـ وعن ابن مسعود رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]مَا رأيتُ رَسولَ اللَّهِ # صَلّى صََةً لِغَيْرِ مِيقَاتِهَا إّ صََتَيْنِ، جَمَع بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بالمُزْدَلِفَةِ، وَصَلّى الْفَجْرَ يَوْمَئِذٍ قَبْلَ مِيقَاتِهَا[. أخرجه الخمسة إ الترمذي
.5. (2914)- İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı şu ikisi hariç, vakti dışında tek bir namazı kıldığını görmedim: Müzdelife’de akşamla yatsıyı birleştirdi. O gün sabahı da vaktinden önce kıldı.” [Buhârî, Hac 99, 97; Müslim, Hacc 292, (1289); Ebû Dâvud, Menâsik 65, (1934); Nesâî, 49, (1, 291-292).]
AÇIKLAMA:
Hanefîler, Arefe günü Arafat’ta ve sonra da Müzdelife’deki cem’ler dışında, namazların cem’edilmesine karşı çıkarken, İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) tarafından rivâyet edilen bu hadise dayanırlar. Namazların cem’edilmesine fetva verenler de: “Bir meselede rivâyet bilenler, bilmeyenlere karşı hüccettir” dedikten sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın cem’ettine dair rivâyette bulunan İbnu Abbâs, İbnu Ömer, Hz. Enes (radıyallâhu anh) vs’yi ve rivâyetlerini gösterirler. Bu rivâyetlerden bir kısmı yukarıda kaydedildi (2910-2913).
ـ2915 ـ6ـ وعن جعفر بن محمد قال: ]صَلّى النّبىُّ # الظُّهْرَ وَالْعصْرَ بِأذَانٍ وَاحِدٍ وَإقَامَتَيْنِ بِعَرَفَةَ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا، وَصَلّى المَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِجُمَعٍ بأذَانِ وَاحِدٍ وَإقَامَتَيْنِ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا[. أخرجه أبو داود
.6. (2915)- Ca’fer İbnu Muhammed İbni Mesleme (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğle ve ikindi namazlarını, Arafat’ta tek bir ezan ve iki ayrı ikâmetle kıldı. İki namaz arasında nafile kılmadı. Müzdelife’de de akşamla yatsıyı bir ezan ve iki ikâmetle kıldı ve aralarında nafile kılmadı.” [Ebû Dâvud, Menâsik 57, (1906).]
ـ2916 ـ7ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]مَنْ جَمَعَ بَيْنَ صََتَيْنِ مِنْ غَيْرِ عُذْرٍ فَقَدْ أتَى بَاباً مِنْ أبْوَابِ الْكَبَائِرِ[. أخرجه الترمذي وضعفه
.7. (2916)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “Kim iki namazı özürsüz olarak cem’ederse büyük günah kapılarından bir kapıya gelmiş olur.” [Tirmizî, Salât 138, (188).]
AÇIKLAMA:
Tirmizî, ehl-i ilmin bu hadisle amel ettiğini; “Sefer ve Arafat” dışında namazları cemetmeye fetva vermediğini belirtir.
Ancak, Hanefîler seferin özür sayılmayacağını ileri sürüp bu hadisle amel ederler. Onlara göre seferde namaz birleştirilemez. Şâfiî hazretleri ise: “Sefer, özür sayılır” diyerek seferde iki namazın birleştirilmesine fetva verirler. Açıklaması daha önce geçti (2911 numaralı hadis).
ـ2917 ـ8ـ وعنه رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]صَلّى النَّبىُّ # بِالْمَدِينَةِ سَبْعاً وَثَمَانِياً الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ. قالَ أبُو أيُّوبٍ: لَعَلَّهُ في لَيْلَةٍ مُطِيرَةٍ؟ قالَ عَسىَ[. أخرجه الستة.وزاد في رواية الشيخين: »قيلَ لِلرَّاوِى عَن ابنِ عَبَّاسٍ أظُنُّهُ أخَّرَ الظُّهْرَ وَعجَّلَ الْعصْرَ وَأخَّرَ المَغْرِبَ وَعَجَّلَ الْعِشَاءَ. قالَ: وَأنَا أظُنُّ ذلِكَ
[ .8. (2917)- Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) demiştir ki: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medîne’de yedi ve sekiz (rek’at) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını (cemederek) kıldı. Eyyub (es-Sahtiyânî) der ki: “Belki de bu, yağmurlu bir gecedeydi.” Öbürü (Ebû’ş-Şa’sâ): “Belki!” dedi.” [Buhârî, Mevâkît 12, Teheccüd 30; Müslim, Müsâfirîn 49, (705); Ebû Dâvud, Salât 274, (1210, 1211, 1214); Tirmizî, Salât 138, (187); Nesâî, Mevâkît 47, (1, 290).]Sahîheyn’in bir rivâyetinde şu ziyade var: “Hadisi İbnu Abbâs’tan rivâyet eden râviye dendi ki: “Zannederim, öğleyi te’hîr, ikindiyi ta’cil, keza akşamı te’hir yatsıyı da ta’cil etmiş olmalı?” Cevaben: “Bunu ben de böyle zannediyorum!” dedi.
AÇIKLAMA:
1- “Yedi ve sekiz (rek’at)”ın mânası şudur:
* Sekiz rek’at dört öğle dört ikindi farzlarıdır,
* Yedi rek’attan maksad da üç akşam, dört yatsı farzlarıdır.
2- Hadisin sonundaki açıklamada bu namazların cemedilerek kılındığı tasrih edilmektedir. Öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilmiştir. Bu birleştirme de birinin te’hiri diğerinin ta’cili sûretinde olmuştur. Esasen öğlenin son vakti ile ikindinin ilk vakti, keza akşamın son vakti ile yatsının ilk vakti son derece kesin hatlarla ayrılmış değildir, ihtilaflıdır.(36) Bu açıdan bakınca Ebû Hanîfe’nin daha önce kaydettiğimiz yorumu fevkalede isabetli olmakta, Şâfiî hazretlerinin anladığı ma’nâda iki vaktin mutlak birleştirilmesi mevzubahis olmamaktadır.
3- Resûlullah’ın Medine’de icra ettiği bu cem işinin tamamen normal şartlarda değil, özür şartlarında olma ihtimaline de yer verilip: “Yağmurlu bir günde” olabileceğine dikkat çekiliyor. Müteâkip rivâyette, görüleceği üzere İmam Mâlik de “yağmur” ihtimali üzerinde duracaktır. Bazı âlimler de “hastalık” sebebiyle birleştirilmiş olabileceğini de söylemiştir. Bunun zayıf bir ihtimal olduğunu, öyle olsaydı Resûlullah’ın hasta olmayanlara normal kılmalarını emredeceğini belirten İbnu Hacer, bir başka yorum nakleder: “Hava belki de bulutluydu. Öğleyi kıldı, sonra bulut açıldı, anlaşıldı ki ikindi girmiş, derhal ikindiyi kıldı.” Nevevî: “Bu bâtıl bir iddia, böyle bir durum öğle ile ikindi hakkında vârid olsa bile akşamla yatsı arasında asla olamaz” der. İbnu Hacer’in kaydettiği münâkaşalar, selef ve halef büyüklerinin ekseriyetle bir vaktin te’hiri, diğerinin ta’cili sûretinde bu “cem”lerin yapıldığı merkezinde toplanmaktadır. Nitekim, bizzat râviler de o hususta zan beyan etmektedirler.
ـ2918 ـ9ـ وفي أخرى لمسلم: ]صَلّى الظُّهْرَ وَالْعصْرَ جَمِيعاً وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ جَمِيعاً مِنْ غَيْرِ خَوْفٍ وََ سَفَرٍ. وقالَ مَالك: أرَى ذلِكَ في المَطَرِ[
.9. (2918)- Müslim’de gelen bir başka rivâyette şöyle denmiştir: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı.”
İmam Mâlik: “Ben bunu, yağmurlu günde yapılmış olacağını zannediyorum” demiştir.” [Muvatta, Kasru’s-Salât 4, (1, 144); Müslim, Müsâfirîn 49, (705).]
AÇIKLAMA:
İbnu Abbâs’tan yapılan bu rivâyet bir öncekine rağmen daha sarih olarak, sefer hali, korku hali gibi namazların birleştirilerek kılınmasına (bazı hak mezheblerde olduğu üzere) cevaz veren herhangi meşrû bir sebep olmaksızın Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın namazları cemettiğini ifade etmektedir. Bu
______________
(36) İmam Şâfiî’nin : “Öğle vakti ile ikindi vakti arasında ne öğleye ne de ikindiye ait olmayan bir fasıla (ara ve tampon bir vakit) vardır” dediği rivayet edilmişse de İbnu Hacer bunu reddeder ve “Mezheb kitaplarında Şâfiî’den böyle bir söze rastlanmaz, ondan menkûl lan, öğlenin son vaktinin, ikindinin ilk vaktine kadar devam ettiği görüşüdür” der.
ma’nâdaki rivâyet, değişik vecihlerde Kütüb-i Sitte’nin bütün kitaplarında rivâyet edilmiştir. Nitekim önceki rivâyette yerleri gösterildi.
Hadisin Müslim’de de kaydedilen bir vechinde şu ziyade var: “Ebû’z-Zübeyr der ki: “Ben bu hadisi işitince Saîd İbnu Cübeyr’e: “(Resûlullah) bunu niye yapmış olabilir?” diye sordum. Bana dedi ki: “Aynen senin bana sorman gibi ben de İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)’a sordum,şu cevabı verdi: اَرَادَ اَنْ َ يُحْرِجَ اَحَدًا مِنْ اُمَّتِهِ “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ümmetinden kimseye meşakkat vermek istemedi.”
Tirmizî, Sünen’in Kitabu’l-İlel bölümünde İbnu Abbâs’ın rivâyet ettiği bu hadisle ehl-i ilimden kimsenin amel etmediğini söyler. Yani iddiasına göre sefer yağmur, (korku, hastalık gibi) namazın birleştirilmesine ruhsat tanıyan bir mazeret olmadan namazın birleştirilmesine hiç bir âlim fetva vermemiş olmalı. Ancak, bu iddiasının gerçeği aksettirmediği söylenmiştir. Buna geçmeden şunu bilelim ki, Tirmizî, başka rivâyetlerle birlikte bu hadisin de yer aldığı, مَاجَاءَ فِى الْحَمْعِ بَيْنَ الصََّتَيْنِ فِى الْحَضَرِ “Hazerde iki namazın arasını birleştirme hususunda gelenler” adlı bâbta, hadislerin peşlerinden şu bilgileri sunar:
* Ehl-i ilim, iki namazın sadece seferde ve Arafat’ta birleştirileceğine hükmetmiştir.
* Tâbiîn’den bazı âlimler, hastanın iki namazı birleştireceğine hükmetmiştir.
* Bazı âlimler de yağmur sırasında iki namazın arasının birleştirilebileceğini söylemiştir. Şâfiî, Ahmed ve İshak bu görüşte olanlardır. Ancak Şâfiî hastanın iki namazı birleştirmesini caiz görmez.
Tirmizî’nin İbnu Abbâs tarafından rivâyet edilen “Resûlullah korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı” hadisi için, “Bununla hiç bir fakih amel etmemiştir” iddiasına yapılan itiraza gelince: İbnu Hacer, Nevevî’den naklen bazı örnekler sunar: “İmamlardan bir cemaat, bu hadisin zâhirini esas alarak, mutlak bir ifade ile “ihtiyaç” sebebiyle bir şartla hazerde “cem”i tecviz ettiler. O şart da bu birleştirme işini bir âdet edinmemektir. Bu görüşte olanlar meyanında İbnu Sîrîn, Rebîa, Eşheb, İbnu’l-Münzîr, el-Kaffâlu’l-Kebîr sayılabilir. Aynı görüşü Hattâbî Ashâbu’lhadis’ten bir gruptan da hikaye eder. Ve bu hadisin Müslim’de Said İbnu Cübeyr tarikinden zikredilen: “İbnu Abbâs’a sordum: “Bunu Resûlullah niçin yaptı?” Bana: “Ümmetinden kimseye meşakkat vermek istemedi” diye cevap verdi” vechiyle istidlâl eder. Keza Nesâî’nin bir rivâyetine göre İbnu Abbâs, Basra’da öğle ve ikindiyi aralarında hiç fasıla olmadan kılmıştır. Akşam ve yatsıyı da peşpeşe aralarında fasıla olmadan kılmıştır. Bu birleştirmeyi meşguliyet sebebiyle yapmıştır. İşte bu rivâyette, aynı birleştirmeyi Resûlullah’ın yaptığını da söyler. Müslim’de gelen bir rivâyette, İbnu Abbâs’ın mezkûr meşguliyetinin hutbe olduğu
ikindi namazından sonra da yıldızlar doğuncaya kadar hutbesine devam ettiği sonra akşamla yatsıyı birleştirdiği belirtilir. Bu rivâyette İbnu Abbâs’ın iki namazı cemetme işini Resûlullah’a nisbetinin, Ebû Hüreyre tarafından te’yîdi de vardır. Taberânî’nin bir tahricinde, benzer merfû bir rivâyet İbnu Mes’ud’dan kaydedilir: جَمَع رَسولُ اللَّهِ # بَيْنَ الظُّهْرِ وَالعَصْرِ وَبَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ فَقِيلَ لَهُ في ذلِكَ فقَالَ صَنَعْتُ ذلِكَ لِئَّ تَحَرَّجَ اُمَّتِى “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (hiçbir meşrû sebep yokken) öğleyle ikindiyi, akşamla yatsıyı cemetti. Kendisine “Bunu niye yaptın?” diye sorulunca: “Ümmetimin meşakkatte kalmaması için” diye cevap verdi.”
Görüldüğü üzere, gerek fukahâ ve gerekse muhaddisînden bazıları, bazı kayıtlarla sadedinde olduğumuz İbnu Abbâs hadisiyle amel etmiştir.
Ek:
Namazları Cem etmek ile ilgili Fıkhussunne (Seyyid Sabık)’den Not:
2.18.7.5. İhtiyaç îçin Cem Etmek
Nevevi Müslim şerhinde demiştir ki: “imamlardan bir cemaat “mukim halinde ihtiyaç için cem yapmak caizdir,” demişlerdir. Bu söz İbn Şîrîn ve Mâlik’in arkadaşlarından Eşheb’in görüşüdür. Aynı görüşü Hattâbî; Kaffal’dan, Şafiî’nin arkadaşı Şâşi’l-kebîr’den, Ebû îshak-ül-Mervezî’den ve hadîs ashabından bir cemaattan nakletmiştir. İbn Münzîr de bu görüşü benimsemiştir. İbn Abbâs’ın sözünün zahiri de bu görüşü kuvvetlendirmektedir. İbn Abbâs (r.a.): “Rasûlüllah, ümmetine zorluk vermek istememiştir,” dedi. Hastalık veya başka bir şeyi sebep göstermedi. İbn Abbâs (r.a.)’m bu sözü, Müslim’in kendisinden rivayet etmiş olduğu hadîste yer almakladır: “Rasûlüllah öğle ile İkindiyi cem etti. Akşam ile yatsıyı korku olmadığı halde Medine’de cem etti.” İbn Abbâs’a dendi ki: “Rasûlüllah niye böyle yaptı?” İbn Abbâs da; “Ümmetine zorluk olmasın diye,” cevabını verdi.
Buharî ve Müslim’in İbn Abbâs’dan rivayet ettikleri hadise göre: “Nebi aleyhisselam, Medine’de yedi-sekiz defa öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı beraber kılmıştır.” Müslim’in, Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivayet edildiğine göre; o demiştir ki; “Bir gün İbn Abbâs ikindiden sonra, güneş batıp yıldızlar parlayıncaya kadar hutbe okudu, insanlar, “namaz, namaz,” diye söylenmeye başladılar. O anda Beni Teym kabilesinden de bir adam gelerek durmadan; “namaz, namaz,” diye söylenmeye başladı. İbn Abbâs o kimseye; “Ey anası olmayasıca Sünneti bana mı öğretiyorsun?” dedi. Sonra İbn Abbâs; “Rasûlüllah’ın öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı beraber kıldığım görmüşümdür,” dedi.” Abdullah b. Şakîk (r.a.) diyor ki: “Benim içim, buna pek yatışmadı. Ebû Hüreyre’ye gelerek durumu sordum. Ebu Hüreyre de, İbn Abbâs’ı doğruladı.”