Perşembe, 16 Şevval 1445

İki Türk askerinin katledilmesi DAEŞ hilesi mi, gerçek mi?

Daeş’in Türk askerlerini infaz ettiği görüntüler hepimizin kanını dondurdu. Ürdünlü pilotu yakmasından bu yana böyle bir vahşete tanık olmamıştık.
Kanımızı donduran ikinci şey de şuydu: Bu haberlerin yalan uyurma ve holywood işi olduğu…

Peki gerçekten DAEŞ bu cinayeti işlemiş miydi?

11 Eylül saldırılarında yapıla gelen devletlerin façasını bozdurmama pirensibi… Amerika ısrarla alttan alttan “bunu biz kendi kendimize yaptık. Bizim kimse façamızı bozamaz. Biz izin verirsek olur.” Demeye getiren yapımlarla tarihin gördüğü en büyük saldırılardan biri olan Bin Ladin’in 11 Eylül başarısını gizlemeye çalıştı. Bir yandan yaptı diyor saldırısına dayanak hazırlıyor diğer yandan da september11facts gibi sitelere argüman sağlayarak bunu Müslümanların değil kimsenin yapamayacağını iddia ediyordu.

Gel gelelim DAEŞ’in kameralar önünde kuzu gibi yatırdığı istihbarat ajanları için her kurbanın vatandaşı olduğu ülke bu görüntüler fake / sahte dedi durdu… Ancak ne gazeteciler ne de subaylarını diriltebilen olmadı…
Peki ya DAEŞ gerçekten insanları boğazlıyor muydu?

Türkiye’ de aynı yolu izleyerek geçtiğimiz gün katledilen Türk  askerleri için resmi ağız olmasa da alttan alttan bu fake /feyk uydurma, askerimizi kimse yakamaz – edemez, ya da o bizim askerimiz değil, bunlar aktör gibi haberler yaydı. Anlaşılan 2001 sonrası CIA içinde kurulan “Disinformation Department” bilgi kirliliği oluşturma dezenformasyon birimi çoktan bizde de kurulmuştu.
Dezenformasyon birimi CIA’in  ülke çıkarları doğrultusunda kamuoyunu yönlendirme ihtiyacından doğan yalan üretme, yalan haberlerle halkı veya halkları yönlendirme birimi.

Bu birim Türkiye’de sosyal medya hesapları şeklinde mevcut. Gerçi biz bunu Türk parasının dolar karşısında tuvalet kağıdı hükmüne düşünce, vatandaşı güya dolar bozdurarak durumun düzeleceğine inandırmalarından anladık. Olayı Fetö’ye “15 Temmuz’da yapamadılar dolarla yapacaklar”‘a kadar getirmişlerdi. Biz bu konuda Müslümanları uyanık olmaya davet ediyoruz.

Dönelim konumuza… DAEŞ insanları kıtır kıtır kesiyor… Ama vatandaşta tepki yok? İşte bunun sırrını Irak Nasiriyye Hapishanesi’ndeki sorgusunda bir DAEŞ militanı açıklıyor:

“Maktullere(kurbanlara) çekimden önce defalarca prova yaptırılır. Ne zaman gerçekten infazın olacağını Enformasyon(bilgilendirme) Emirinden başka hiç kime bilmez… Deneme çekimlerinden önce açıklama yapılır. “Bu deneme çekimidir. Sizi gerçekten öldürmeyeceğiz. Sadece çekim yapıyoruz…” Ve bu infaza kadar böyledir. Bir çok defa, birkaç gün arayla çekimler yapılır. İnfaz  gününe geldi mi infazın olacağını imse bilmez ve aniden yapılır. Maktuller bunu anlamış olsalar bile iş başlamış olur… Sonra eldeki bu görüntüler ve eski görüntülerden karma bir video hazırlanır….”

Muhtemelen Türk askerlerini katledenlere de aynı senaryo uygulandı. Bunu yanan ve ateşler içerisinde “abi yeter” diye bağıran askerin durumundan rahatça anlayabiliyoruz. Bu nevi belki neler dediler. Ancak zalimler belli ki bunu videolarına yansıtmadılar. Bu alçak ve yalancılar “Harp hiledir” düsturunu Müslümanlara karşı kullandılar. Keza herşeyi kullandıkları gibi…

Peki bunun İslami açılımı nedir? Yani bir esire bu yapılır mı? En radikal söylemle Tağutu bırakın kafir askerine bu reva mıdır? Böyle bir işkenceyle hafif ateşte yakarak ağır ağır öldürmek… Bunun dinde karşılığı var mıdır?

Yakarak öldürmek….

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Allah her şeyin üzerine güzellik yazmıştır. Bir şeyi öldürdüğünüz zaman güzel öldürün; bu şeyi boğazladığınız zaman güzel boğazlayın, eziyet vermemek için bıçağı bileyin ve hayvanın kolay ölmesini sağlayın.”
(Ebû Dâvud, Edâhî, 12; Tirmizî, Diyât, 14; Muslim, Sayd, 12).

 

Durum hayvana karşı bu dinde böyleyken nasıl olur da bu insanlar böğürtüre böğürttüre cana kıyarlar? Son videolarda canlı hedef yapılan birine yavaş yavaş azalarını kestikleri bıçaklayarak öldürdüklerine tank olmuştuk. Bu adamlar ataları haricilere rahmet okutur…

İmam Buhari “Allah’ın azabı ile cezalandırılmaz” bab başlığı altında şu hadislere yer vermiştir.

Ebu Hureyre r.a’ dan Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu:
“Ateşle ancak Allah Azze ve Celle azab eder.”

Bir başka hadiste:
“Bir defasında Rasulullah (salât ve selâm üzerine olsun) bizi bir göreve gönderirken -iki Kureyşli müşriği kastederek- `Eğer falanca ile filâncayı bulursanız onları yakın’ buyurdu.
Fakat biz yola çıkmak üzereyken şöyle buyurdu: `Az önce size falanca ile filâncayı yakmanızı emretmiştim. Oysa ateş, sırf Allah’a mahsus bir azab aracıdır. Bu yüzden eğer onları bulursanız silâhla öldürün.”
(Buhari, Cihad , Bab 106 – 148, Hadis no: 162 – 220, ; Ebu Davud, Cihad , 122; Tirmizi)
Peki Hz. Ali r.a kendisine iman eden kendisini putlaştıranları yaktırdığı  doğru mudur?

İkrime (r.anh)’den :
Ali (r.anh), İslam dinini terk eden bazı murtedleri ateşle yaktı.
İbn Abbas (r.anhuma) bu olayı duyduğunda, “Ben olsaydım, onları ateşle yakmazdım. Çünkü, Rasulullah: “Allah’ın azabıyla (yani ateşle) tâzib / âzab etmeyin” buyurdu.
İbn Abbas (r.anhuma)’ın dediklerini işiten Ali (r.anh): “Veyha (vah) İbn Abbas!”dedi.
(Buhari, İstitabe, 2, Cihad , Bab 148, Hadis no: 221; Ebu Davud, Hudud, Bab 1, Hadis no: 4351; Tirmizi, Hudûd, Bab 25, Hadis no: 1458; Nesâî, Tahrîmu’d- dem, 14; İbn Mace, hudûd 2; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 220)

Hadisdeki “veyha” : yazık oldu, vay anlamınadır. Pişmanlık ve nedamet ifade ettiği gibi yerme ve övmeyi de ifade eder.

Ancak burada övme olarak kullandığı açıktır. Alimlerden gelen yorumlar ve bazı rivayetler buna işaret etmektedir:

Aliyyu’1-Kâri ulemanın çoğunluğunun bu sözün medh için söylendiği görüşündedir dedikten sonra, Şerhus-Sunne’deki müfessira olan şu hadisi delil getirir: “Bu Ali’ye ulaştı. O da; İbn Abbas doğru söyledi, dedi”
Hattabi de aynı şekilde: “Bu söz İbn Abbas için duadır. Onu medh ve sözünü beğenmedir” demiştir.

İlim adamları Ali (r.anh)’ın, Zutt Kabilesinden puta tapan bazı adamları yaktığına dair, İbn Ebi Şeybe’nin rivayet ettiği hadisin senedinin “munkatı” olduğunu bu haseple zayıf olduğunu ifade etmişlerdir. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bari 12/270)

Bazıları ise bu kabileden putperestlerin Hz. Ali’yi putlaştırarak tanrı ilan ettiklerini ileri sürmüşler ve bunların ölüm şeklininin de Osman b. Ebi Osman rivayetine dayandırarak öldükten sonra yakıldığına işaret etmişlerdir.

“Bazı Şialar (Şia – Rafizilerden Sebeiye fırkası) Ali İbn Ebi Talib radıyAllahu anh’e geldiler ve: “Ey Mu’minlerin emiri! Sen O musun?” dediler.
Ali: “Ben kimim?” dedi.
Şialar: “Sen O’sun” dediler.
Ali: “Yazıklar olsun size kimim ben?” dedi.
Şialar: “Sen Rabbimizsin” dediler.
Ali: “Dönün ve tevbe edin” dedi.
Onlar kabul etmeyince boyunlarını vurdu. Sonra kuyular kazarak onları kuyulara attırdı.
Sonra Kanber’e: “Bana kesilmiş odunlar getir” dedi.
O da getirdi ve onları yaktı.
Sonra Ali radıyAllahu anh dedi ki: “Ne zaman bu çirkin işle karşılaştıysam ateş hazırladım ve Kanber’i çağırdım.”
(Acurri, eş-Şeri’a (1940, 1941); İbn Hacer, Fethu’l-Bari (12/270)

Ancak denilmişti ki bu iki rivayet birbirinden bağımsızdır. İkisini cem etmeyi gerektirecek bir karine bulunmamaktadır. Nitekim İbni Abbas r.a “Allah’ın azabıyla (yani ateşle) tâzib / âzab etmeyin” buyurmuştur. Diğer hadiste öldürüldükten sonra yakıldıkları açıkça zikrolunmuştur.

Fakat buna şöyle itiraz gelmiştir: İbni Abbas r.a’ın “Allah’ın azabıyla (yani ateşle) tâzib / âzab etmeyin” demesinin muhalif bir yanı yoktur. Çünkü Yüce  Allah insanlara öldükten sonra ateşle azab etmektedir.

Fakat ilk açıklama daha uygun düşmekte ve ayrı rivayetler olduğu görüşü daha ağır basmaktadır.
Cumhur kafirlerin veya mürtedlerin yakarak öldürülmesine cevaz vermemektedir.
Mürted veya ölümü hak eden başka birinin ateşle yakmanın caiz olmadığında âlimlerin büyük çoğunluğu ittifak halindedir.

Ancak, bir adamı ateşle yakarak öldüren kimsenin kısasının ateşle yakılarak gerçekleştirilmesi konusunda ihtilaf vardır.
İmam Malik, Şafii, İbn Hanbel, İshak b, Rahuye, Şabi, Ömer b. Abdualaziz’in başını çektiği alimlerin büyük çoğunluğuna göre, ateşle yakan, -kısas olarak- ateşle yakılır. İmam Ebu Hanife, Sufyan-ı Sevri, Ata’nın içinde bulunduğu bazı âlimlere göre, ateşle yakarak öldüren kimse de -ateşle değil, kısas olarak- kılıçla öldürülmelidir. (Hattabi, Mealimu’s Sunen, 3/293)

 

Kısacası dinimiz de yakarak işkence edilmek suretiyle bir öldürme tarzı yoktur. Ancak ve ancak kısasta buna cevaz verilmiştir.

Peki Kısas nedir? Bir işi ayniyle yapana ayniyle muameledir. Mesela biri birisinin kafasını yarsa. 10 cm yardıysa uygulanan kısas 11 cm ya da 9 cm olamaz. Tam 10 cm olmalıdır. Ve yapan kişiye yapılır. Amcasına oğluna evladına akrabasına aşiretinden ırkından birine değil bizzat kendine uygulanır.

DAEŞ’in yaptığına gelince… Biz Allah’ın dini ile açıklanabilir bir tarafı yoktur. Bu olay DAEŞ’in köşeye sıkıştığının ispatıdır…

Allah bu ümmete rahmet etsin. Her tür zalim facir yalancıdan muhafaza etsin… Allahumme amin…

Not: Unutmadan belirtelim. DAEŞ’e ait olduğu ileri sürülen yeşil ekranda çekilen videonun DAEŞ ile alakası olmayıp bu yönüyle de fake / sahte olduğu ortaya çıktı.

Erman ÇALIŞ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.