Cübbeli’nin Seyyid Kutub Hakkındaki Hezeyanına Cevap

S.a hocam aşağıdaki linkte Cübbeli hoca  Seyyid Kutub hakkında bazı şeyler söylüyor. Mesela Fil suresinde Seyyid Kutub’un Ebabillerin taş attığını inkar ederek buna çiçek hastalığını dediğini söylüyor. Konu hakkında bizi bilgilendirir misiniz?

İlgili video:

https://www.youtube.com/watch?v=dkoKZLgUGTo

 

Cevap:
Bismillahirrahmanirrahim.
Bu hususta bu nevi kulaktan dolma bilgiyle amel eden. Piyasada maalesef hoca diye tanınan bir çokı kimse var. Cübbeli Ahmet Ünlü’de bunlardan biri. Seyyid Kutub’un dönemi içerisindeki tasavvufçulara cephe almasından mütevellit o da Seyyid Kutub’a aynı Moğollar’ın YASSAK’ındaki felsefeleri gibi sorgusuzca düşman ilan etmekte acımasızca saldırmaktadırlar. Ahirette bunun elbet bir hesabın olacaktır. Hatta kötü yoldaki fuhuş yapan bir kadına bile iftira edilse Allah onun hesabını sorar. Bu kul hakkıdır…
İlgili videoyu saburla izledik. Cübbeli’nin bir çok videosundaki gibi altındaki yorum kapalı. Çünkü sahayı boş bulup konuşmak avvam ve cahil kimseleri kandırmak onların şiarı. Allah müntesiplerine rahmet ile hidayet etsin. Amin.

Hemen şunu söyleyelim ki bu videodaki tek doğru söz: “Ehli Sünnette saha geniş öyle atış serbest değil” İşte bu söz kendisini ezecek bir sözdür. Ehli sünnetin elini kuvvetlendirip kendini ehli sünnete nispet eden bidat ehline galebe çalan Allah’a hamdolsun.

 

  •  Ebabil Kuşları yerine Çiçek hastalığı dedi iftirası:
    Cübbeli şöyle diyor:[03:34]

“Mevla buyuruyor demi bununu kuş. Tayran ebabil . Ne  demek tayran kuş. Ne dedi Seyyid Kutub oraya. Hani kuş gelip de oradan şey atar mıymış felan diye akıl almayan şeyleri Allah’ın ayetini sanki Allah kadir değil.. Gitti dedi ki: çiçek hastalığı. E şimdi nabacan alim olmayınca adam. Daha böyle dolu yanlış tefsirleri var. Bu tefsire de dikkat edin bunu da demiş olayım. Tercümesi de olsa. Tercümesini hangi allame-i cihan yaparsa yapsın. Çünkü metne sadık kalırsa yandık. Hahahaha. Metne sadık kalmasa uyduruk bişey olur.”

Şimdi metne sadık kalarak kimin uyduruk olduğunu görelim: Prof. Dr. Seyyid Kutub Fil Suresinin tefsirin’de şöyle demektedir:
“”Asf” ise ağacın kuru yaprağıdır. Bu yaprağın bir de “yenik” diye nitelendirilmesi onun çürüdüğünü, öğütüldüğünü ifade eder. Böcekler onu yiyip parçaladığı anda ya da hayvanlar onu yiyip çiğneyip, öğüttüğündeki halini anlatmaktadır. Bu ifade, sürü sürü kuşların onlara attıkları bu taşların onların bedenlerini nasıl paramparça ettiklerini somut bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu olayı, onların çiçek veya kızamık hastalıkları ile helak edilirken ki hallerinin tasviridir şeklinde tevil etme zaruriyyeti yoktur.” [Prof. Dr. Seyyid Kutub, Fîzılâl-il Kur’an, c. 16, s. 376)Hikmet Yayınları, (M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler, Bekir Karlığa) Tercümesi]

 

Görüldüğü üzere Cübbeli Ahmet Ünlü kulakdan duyma ile değil de metine sadık kalsaydı ortalığı velveleye verip böyle  kokutmazdı. Prof. Dr. Seyyid Kutub yukarıdaki metinden de anlaşıldığı üzere Muhammed Abduh’ a atıfta bulunarak böyle bir tevile hacet olmadığının altını çizmektedir. Seyyid Kutub’u yalancı ağızlardan değil de yine metine sadık kalarak kendi eserinden okuyalım:

 

 

(…) Biz Abduh’un nazarî olarak ileri sürdüğü bu çiçek ve kızamık mikrobunun çamurla karışık olarak atılmış olması fikrine iştirak etmiyoruz. Ayrıca çiçek ve kızamık mikrobunun isabet ettiği kimselerde meydana getirdiği tesirlerin “fil” hadisesindeki askerlerin ve kumandanın vücudunda meydana gelen tesirlerle aynı olmadığını görüyoruz. Zira gerek çiçek mikrobu gerekse kızamık hastalığı insan etini lime lime düşürerek ölümüne vesile olmaz.

Biz Muhammed Abduh’un aşırı derecedeki akılcı ekolünü bu nevi hatalara sevk eden amilleri biliyor ve ona göre değerlendiriyoruz. Onların neden bilinmeyen harikaların hududunu daraltarak Kur’an-ı Kerîm tefsirinde ve tarihî hadiselerin açıklanmasında insanlarca bilinen muayyen kanunların sınırları içerisine sokuşturmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz.

Aslında bu ekol geliştiği sıralarda İslam dünyasında insan aklıyla elde edilen hususların üzerine çökmüş yığınlarca hurafeler ve âdetler vardır. Her hususta efsaneler ve İsrail uydurması hikâyeler yaygınlaşmıştı. Modern ilme temayülün zirvesine ulaştığı, dinî emirlere karşı şüphe dalgalarının son haddine vardığı sıralarda tefsir ve rivayet kitaplarının etrafına İsrail hurafelerinin yığılmış olduğunu görmüşlerdi.

İşte bu ekol dini gerçek değerine ulaştırmak için çırpınmış ve dinî esasların bütünüyle akla uygun olduğunu, akılla uyuşmayan hiçbir şeyin dinde mevcut olmadığını savunmak istemişti. Ayrıca kâinat kanunlarından haberdar, onun faaliyet ve gelişmesini bilen dinci bir realizmi yaygınlaştırmak için çevresini sarmış olan hurafe yığınlarının baskısı ile bir taraftan da modern ilim hayranlığının üzerlerine yığıldığı tesirlerle bu ekolde bir takım yanlış tesirler icra edilmiştir.

Hadiseleri haddinden fazla büyülterek insanlar tarafından bulunan kâinat kanunlarının Allah’ın küllî kanunlarına temel ittihaz edecek kadar haddi aşmalarına sebep olmuştur. Gerek Muhammed Abduh’un, gerekse onun talebesi olan Reşit Rıza’nın ve Abdulkadir Mağribi’nin tefsirlerinde bu nevi aşırılıklara ziyadesiyle rastlanır. Harika ve mucize cinsinden olan hadiseleri insanlar tarafından alışagelmiş normal kanunlara uydurmaya çalışırlar. Bazen de bu mucizelerin bir kısmını makul adını verdikleri tarzda te’vil yoluna sapmışlar. Gaybe taalluk eden hususları kabulde son derece çekingen davranmışlardır. Onların kâmil Kur’an mefkûresini şuurlu bir şekilde idrâk edemediklerini görüyoruz.

[ Prof. Dr. Seyyid Kutub, Fîzılâl-il Kur’an, c. 16, s. 371, 372, 373, 374; Hikmet Yayınları, (M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler, Bekir Karlığa) Tercümesi ]

 

Buradan anlaşılan odur ki Cübbeli Fizilal-i hiç okumamıştır. Hatta Seyyid Kutub’un yazdığı hiçbir kitabını da okuduğunu sanmıyorum. Kulaktan dolma bilgilerle maalesef sallamaktadır. Videoda kendi söylemleri örtüşen ve şu sözün nazarına gelmiştir adeta: “Ehli sünnette öyle saha geniş atış serbest değil..!”

Burada kendisine ve müntesiplerine bir nasihat etmek istiyoruz:
Yıllardan beri ilim sahibi olmadan fikir sahibi olmaya alışmışsınız. Allah için ondan bundan duyduklarımızı değil ilimle konuşalım. Önyargı ile değil selim akılla hareket edelim. Aklımızı başkalarına kiraya vermeyi bırakalım. İftira attığınız bir ilim adamı değil sokak sürtüğü olsa iftiranın bir cezası var… O cezayı belki kullar vermeye şuan muktedir değil ama Allah öyle bir ceza verir ki şaşar kalırsınız.

Cübbeli’nin videosundaki diğer iddiaları da kulaktan duyma olup ayrı ayrı delillendirilmeye muhtaçtır…

  • “Seyyid Kutub’un ilmi yoktur zaten gazetecidir…”

Ciltlerce kitabı olan ve bazı kitapları bazı ülkelerde halen yasak olan , Mısır’daki islami uyanışın sembolü Seyyid Kutub’a “ilmi yok, zaten gazeteci” demesi yerme kabilinden en ağır iftiradır.

Bu bağlamda Cübbeli’nin Seyyid kutub’un bir tek kitabını okumadığına kanaatimi tekidle yineliyorum. Zaten bulundukları tarikat itibari ile tarikatlerinin dışındaki hiçbir kitaba yönelmezler. Yönelene de engel olurlar. Hatta bu sebeple başka tefsir okumasınlar diye zorlama tefsir yazanlar da işi çarşafa dolayanlar da bizzat kendileridir.
Cübbeli şöyle demektedir. “Seyyid Kutubun ünvani ne sahafi- yani gazateci…”

Öncelikle Seyyid Kutub sözleri kitapları gazeteleri İhvan-ı destekleyen gazetelerin köşelerinde yer alsa da o gazeteci değil bir akademisyendir. Profesör doktordur. Şeriat Fakültesi ile mahir Ezher Üniversitesi Darul İlim  1933  mezunudur. Ve aynı Üniversite’de öğretim görevlisidir.
Köşe yazılarını görüp gazeteci derseniz, evini taşırken görüp hamal da dersiniz. Tıpkı sakalı cübbesi sarığını görüp hoca dedikleriniz gibi…
Ne güzel de dediniz: “Ehli sünnette öyle saha geniş atış serbest değil..!”
Peki Seyyid Kutub Alim midir?

Düşünmeden pervasızca kitabını bile okumadığı adamlara iftira atacak kadar zevzekleşenler alim ise Seyyid Kutup cahildir… Çünkü seyyid kutub da böyle allamelik (!) özellikleri yoktur.

Fildişi kulelerinde sıcak köşelerde ilim devşirip mide şişirenler alimdir. Ama Seyyid Kutub cahildir. Çünkü Seyyid Kutub da böyle allamelik (!) özellikleri yoktur.
İslam ümmeti katledilirken ben garibanım ayağına yatıp yattığı yerden mesaj yayıp salatu tefriciyelerle milleti uyutanlar insanlığın ve İslamın cihadsız kurtarılacağını söyleyenler alimdir. Ama Seyyid Kutup cahildir. Çünkü Seyyid kutub da böyle allamelik (!) özellikleri yoktur.

Yeryüzünü saran işgaller, hatta doğal felaketlere kadar islamı ve insanlığı tehdit eden durumlar karşısında bir köşeye çekilerek rahatını ve istifini bozmayanlar, insanlara sadece konuşarak tesbih zinciri- dua halkaları hatimler dağıtarak işi çözen- sözüm ona- yardım etmeye, çözümler(!) üretmeye çalışanlar alimdir. Seyyid Kutub cahildir.

 

Yağlı iftar sofralarında dalkavukluk peşinde olanlar. Son model arabalara binip, en lüks otellerde konaklayıp tatil yapanlar bu arada da “halka bir lokma bir hırka”yı anlatanlar evet onlar alimdir. Ama Seyyid Kutup cahildir.

c2

Cehennemlik olup da kendilerinin cemaatlerine mensup olduklarını  azap meleklerine söyledikleri halde azap görmeyeceklerini söyleyenler alimdir. Seyyid Kutup Cahildir.

“Allah eşittir Muhammed, bir eti kemiği var farklı o kadar” diyenler de alimdir. Ama Seyyid Kutup cahildir.

Bazen gaza gelip hakkı söyleyen. Sonra da ufacıcık bir tepki de dahi ben öyle demek istememiştim deyip geri vites yapanlar alimdir. Ama Seyyid kutup cahildir.

Uçkur düşkünü olup mutavari gizli nikahla iş pişirenler, yakalanınca da yemin billah edip ben zina etmedim diyenler(ki evet bu nikahlı olduğundan zina sayılmaz bir bakıma) bunlar alimdir. Ama Seyyid kutup cahildir.

c10

Gücü elinde bulundurduğu için hapisten belki serbest kalırım diye Feto’dan özür dileyenler, evet bunlar alimdir. Ancak yargılanma sürecinde idam sehpasına kadar, yazdıklarından ve yaptıklarından dolayı asla geri adım atmamış ve tâğûtlardan özür dilemeyen hiçbir şekilde yanaşmayan Seyyid Kutub cahildir…

Zulmün ve zâlimlerin önünde eğilerek, tarikatlerinin cübbe ve sarığını dahi çıkaran tam siper arazi olanlar ve yine zalimlerden  merhamet dilenenler..Evet onlar alimdir. Ama Seyyid Kutup cahildir.
Ve butür allamelik(!) özlliklerini taşımamıştır. İnandığı değerler uğruna şehid olmuştur. Fikrini kanıyla beslemiştir. Şüphesiz ki “her bilenin üzerinde bir bilen vardır.” (Yusuf 76) İlim teraziyle ölçülür bir şey değildir. Allah katındaki üstünlük sebebi, bilgi çokluğu ile değildir; takvâ sahibi olmaktır. Allah yolunda ve sadece O’nun rızâsı için şehîd olmaktan daha büyük takvâ var mıdır?

Allah şehadetini kabul etsin . Müfterilerini islah etsin değilse ağzını yırtsın…

Amin…

c9 c7 c5 c3 c4 c11 c1

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.