Suriye’yi Nasıl Aldık? (Merci-dabıq)

İki ordu Halep’in kuzeyinde Mercidabık’ta(مرج دابق) karşı karşıya gelir. Her iki ordunun da asker sayısı 60.000’dir. Ancak Çaldıran savaşında olduğu gibi Osmanlı ordusu büyük bir ateşli silah gücüne sahiptir. Memluklar ise aynı Safeviler gibi atlı süvarilerden oluşmaktadır. Tahmin edileceği gibi savaş uzun sürmez. Osmanlı ordusunun 300 sahra topu Memluk saflarını dövmeye başladıktan iki saat sonra savaş sona erer. Osmanlılar tartışmasız bir zafer kazanırlar. Kansu Gavri savaş meydanında ölür. Kansu Gavri’nin Halep’e gelirken beraberinde getirmiş olduğu dönemin halifesi III. Mütevekkil Yavuz’un eline geçer ve ona büyük hürmet gösterilir.Yavuz hiçbir sorun yaşamadan Suriyenin tüm şehirlerini kolayca ele geçirir ve Gazze’ye kadar ilerler. Bu arada Mısır’da ölen Kansu Gavri’nin yerine Tomanbay yeni Memluk sultanı olarak seçilmiştir. Bunun dışında Yavuz’un eline geçen halife III. Mütevekkil’in yerine de yeni bir halife seçilir.

Yavuz, Mısır’a iki elçi göndererek barış yapmayı önerir. Mısır hakimiyetini Memluklara bırakacak ancak Mısır üzerinde belli haklar elde edecektir. Görüldüğü kadarıyla Tomanbay akıllıca siyaset izleyen biridir. Yavuz’un teklifini kabul etmeyi düşünür ancak Mısır uleması buna şiddetle karşı çıkar. Onlara göre Yavuz’un ağır toplarıyla birlikte Sina çölünü geçmesi olanaksızdır. Hatta ulemanın zorlamasıyla elçiler de öldürtülür.

Tomanbay savunmasını güçlendirebilmek için İskenderiye’de bulunan Venedikliler ve diğer Avrupa devletlerinden temin ettiği 200 kadar topu da kullanmayı planlar. Daha önceki savaşlarda Osmanlı’nın yüksek ateş gücüne başka türlü karşı konulamayacağı ortaya çıkmıştır.

Yavuz’un 60.000 kişilik ordusu ve 300 ağır sahra topu ile kimine göre 5 kimine 13 günde Sina çölünü geçmeyi başarır. Tomanbayın elinde ise kimine göre 50 kimine göre 20 bin kişilik bir kuvvet ve 200 kadar da top vardır. Bu sefer her iki tarafta da yüksek ateş gücü olduğu için savaş daha uzun sürer. Ancak Yavuz da askeri dehasını kullanarak Tomanbay’ın hareket kabiliyeti az olan toplarının etrafına dolaşıp gizli bir saldırı yaparak zaferi elde eder. İki gün süren çatışmadan sonra Tomanbay’ın ordusu dağılır ve Yavuz Kahire’ye ilerler. Ancak Tomanbay bu sefer şehrin içinde bir sokak savaşına girişir. Osmanlı ordusu Kahire halkının büyük direnişi ile karşılaşır.

Tomanbay Kahire’deki sokak savaşlarında Osmanlı ordusuna büyük hasar vermesine, hatta Yavuz’un karargahını basmasına ve Sinan Paşa’yı öldürtmesine karşın kendisi de çok büyük kayıplar verir ve Delta bölgesine kaçar. Kimi tarihçilere göre müttefiklerinin ihanet etmesi sonucu ele geçer ve idam edilir. Kimi tarihçilere göre ise Yavuz’un kendisine itaat etmesi şartıyla Mısır valiliğini bırakması üzerine teslim olur ancak halkın lehinde yaptığı gösteriler sonunda idam edilir. (13 Nisan 1517) Yavuz, Tomanbay’ın cenazesinin bir hükümdarın cenazesi gibi defnedilmesini ve gereken saygının gösterilmesini istemiştir.

Kahire’nin işgali ve Tomanbay’ın idamı ile Mem
luk devleti sona ermiş oldu. Bundan sonra Suriye ve Mısır yüzlerce yıl Osmanlı kontrolünde kalacaktır.

Mercidabık ve Ridaniye Savaşları( 24 Ağustos 1516 ve 22 Ocak 1517)
Mısır Seferinin Sonuçları
Mısır’ın Osmanlıların eline geçmesi ile artık İslamiyetin yeni koruyucusunun Osmanlılar olacağı ortadaydı. Memlukların ortadan kaldırılmasıyla bütün Arabistan yarımadası Osmanlı kontrolüne girmiş oluyordu. Selim’in bu zaferinden sonra birçok elçi Selim’e hediyeler sunmak için geldiler. Bunlardan en önemlisi Kabe’deki “Haremeyn emiri” Ebu’l-Berekat’ın oğlu Ebu Nümey’le gönderdiği hediyeler idi. Bunların arasında mukaddes emanetler ve Kabe’nin anahtarı da vardı. Haremeyn emiri Memluk’ların egemenliğinden duyduğu memnuniyetsizliği belirtip Yavuz’un İslamiyete yaptığı hizmetlerden övgüyle bahsediyordu. Yavuz da emirin oğlunu zengin hediyelerle geri göndermiştir. Bundan sonra her yıl Osmanlı sultanları Kabe için bir örtü gönderecek ve “Hâdimu’l-Haremeyn es-Serifeyn” (Haremeyn’in Himetçileri) unvanını kullanacaklardı.

Böylelikle Yavuz’un iktidara geldiğinde bir Avrupa devleti görünümünde olan Osmanlı artık bütün Anadolu, Mısır ve Arabistanı içine alan bir imparatorluk olmuştu. Bunun dışında İslam dünyasının koruyucu gücü haline gelmiş ve bütün dünyada büyük bir prestij elde etmişti. Kıbrıs için her yıl Memluklara vergi ödemekte olan Venedik, artık bu vergiyi Osmanlı’ya ödemek için görüşmeye elçiler gönderdi.

Yavuz son halife olan III. Mütevekkil’i beraberinde önce Halep’ten Kahire’ye getirdi. Sonra da İstanbul’a dönerken beraberinde İstanbul’a götürdü. Mütevekkil, Yavuz’un ölümünden sonra tekrar Kahire’ye gönderilir ve orda ölür. Mütevekkil’İn ölümünden sonra ise halefleri halifelikten feragat ederler. Osmanlı sultanları da halifelik sıfatını kullanmazlar yada buna pek önem vermezler. Yavuz Sultan Selim “Hadim-ul Haremeyn”, “Sultan”, “Hakan” gibi ünvanlar kullanmasına rağmen halife ünvanını hiç bir zaman kullanmaz. Sonraki padişahlar da halife sıfatını kullanmamış olmalarına karşın ender de olsa Osmanlı padişahlarını halife olarak niteleyenler olur. İlk olarak Sultan II. Abdülhamit Ruslarla yaptığı Küçük Kaynarca Antlaşması’nda bu ünvanı kullanır(1774), ayrıca Kanun-i Esasi’ye de bu ünvanı koydurtur. Halife ünvanı Osmanlı padişahları tarafından kullanılsa da kullanılmasa da İslam dünyasının yeni hakimi, Kabe’nin ve kutsal emanetlerin koruyucusu artık Osmanlı Devleti olaccktır.

Mısır’ın fethi Osmanlı’yı bütün Arabistan’ın yöneticisi yaptığı gibi Kuzay Afrika’nın da yolunu açar. Böylece İmparatorluk Akdeniz’in tüm sahillerinde söz sahibi olacaktır. Bir taraftan da Kızıldeniz ve Hint Okyanusuna kadar bir bölgeyi kontrol edecek bir güce ulaşmıştır.

Askeri açıdan ise Mısır seferinde kullanılan ateşli silahlar ile artık savaşta teknolojinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.