Salı, 6 Cemaziyelevvel 1447

GAYRI MEŞRU YOLLA ÇOCUK EDİNENLER

Nesep, insanları birbirine bağlayan en güçlü bağlardan biridir. Bu bağ, anne, baba, kardeşlik ve akrabalık ilişkilerini ifade eder. Nesep, insana kimliğini kazandırır; merhamet, şefkat ve yardımlaşma duygularının zirveye ulaşmasını sağlar. Bu, Allah’ın insanlara bahşettiği büyük bir nimettir. İnsanlar birbirine anne-baba tarafından akrabalık, karı-koca bağıyla ise hısımlık ilişkisiyle bağlanırlar.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Ve O ki, insanı sudan yaratıp ona, akrabalık ve hısımlık bahşetmiştir. Rabbinin gücü her şeye yeter. (Furkan, 25/54)

İslâm, babaların çocuklarının nesebini inkâr etmelerini yasakladığı gibi, kadınların da çocuğu gerçek babasından başkasına nispet etmelerini haram kılmıştır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Eğer evlat edindiğiniz çocuklarınız varsa, Onları babalarının isimleri ile çağırın. Soylarını ve gerçek kimliklerini koruyun. İşte Allah nezdinde en adaletli budur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve arkadaşlarınızdır. Bir yanlışlık yaparsanız, günaha girmiş olmazsınız. Ancak bilerek ve isteyerek yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Allah, çok affedici, çok merhametlidir. (Ahzab, 33/5)

 Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bir kadın, kendilerinden olmayan kimseyi bir aileye sokarsa, Allahtan bir şey bulamaz. Allah onu Cennetine sokmaz. Bir erkek de çocuğa bakar olduğu halde onun nesebini inkâr ederse, Allah onunla kendi arasına perde koyar ve onu kıyamete kadar öncekilerin ve sonrakilerin önünde rezil ve rüsvay eder” (Ebû Dâvûd Talâk 29; Nesâî Talâk, 47; İbn Mâce Ferâiz 13; Dârimî Nikâh 42)

Yine İslâm, çocukların da kendi babalarından başkasına nesep iddiasında bulunmasını yasaklamıştır.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Bilerek, babasından başkasına nesep iddiasında bulunan kimseye Cennet haramdır.” (Buhârî Menâkıb 5, Ferâiz 29; Müslim Îman 112, 114, 115; Tirmizî vesâyâ 5)

Evlatlık ve Nesep Meselesi

İslâm, başkasının çocuğunu evlat edinerek kendi soyuna dâhil etmeyi kesin bir şekilde yasaklamıştır. Bu yasak, ister doğmuş bir çocuğun evlat edinilmesi şeklinde olsun, ister başka bir erkeğin spermiyle veya başka bir kadının yumurtasıyla çocuk edinme biçiminde olsun fark etmez; her iki durumda da haramdır.

Câhiliye döneminde Resûlullah (s.a.v.)’in evlatlık edindiği Zeyd b. Hârise, Peygamber’in öz evladı değildir. Bu durum Kur’an’da açıkça beyan edilmiştir:

“Muhammed, içinizden hiçbir erkeğin babası değildir; ancak Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzâb, 33/40)

Yine aynı surede Allah şöyle buyurur:

“Onları, babalarına nispet ederek çağırın.” (Ahzâb, 33/5)

Dolayısıyla, bir kimse başkasının çocuğunu evlatlık edinse bile o çocuk onun öz evladı olmaz; aralarında miras, mahremiyet veya nikâh engeli gibi hükümler geçerli değildir. Çocuk ergenlik çağına geldiğinde, o aile içinde yabancı hükmündedir. Nesebi gerçek anne ve babasına aittir. Anne-babası bilinmiyorsa, o çocuk Müslümanların din kardeşi olarak kabul edilir; fakat sahte bir nesep iddiasında bulunulmaz.

Eğer çocuk gayrimeşru bir ilişkiden doğmuşsa, zina edenler cezalandırılır; ancak çocuk hor görülmez, dışlanmaz. Ümmet, bu çocuğa sahip çıkar; eğitimini, terbiyesini ve geçimini üstlenir. Bu kimseler manevi anlamda “anne-baba” sayılırlar, sevgi ve saygıyı hak ederler.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Çocuk yatak sahibi olan nikâhlı erkeğe aittir, Zina eden için ise mahrumiyet vardır” (Müslim, Rada 36, 38; Ebû Dâvud Talâk, 34)

Neslin İfsadı ve Modern Sapmalar

Bu ifsat ediciler, iktidar olduklarında önce ekonomiyi; yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve faiz gibi uygulamalarla talan eder, ardından da nesilleri yozlaştırıp karıştırırlar. Bunu nasıl yaparlar? Eğitim aracılığıyla. Dinden, imandan ve Kur’ân’dan uzak, tamamen materyalist bir eğitim sistemi kurarak gençlerin inançlarını aşındırırlar. Karma eğitimi dayatarak; tesettür, haya, iffet ve namus anlayışını zayıflatır, ahlâkî dengeleri bozarlar. Gençlerin evlenmesini zorlaştırır veya geciktirir; böylece onları gayrimeşru ilişkilere ve sapkın yollara yönlendirirler. “Cinsiyet eşitliği” ve “cinsel özgürlük” söylemleriyle çarpık ilişkileri ve eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışırlar. Öte yandan; Müslüman nesilleri savaş, sürgün ve terörle yok etmeye; insanları ilaç, aşı ve genetiği değiştirilmiş gıdalarla zayıflatıp kısırlaştırmaya çalışırlar. Bunlarla yetinmez, gıdaların doğal yapısını—yani DNA’yı—hedef alarak fıtratı bozmayı amaçlarlar.

Bugün pek çok meyve, sebze ve gıda ürününün doğal yapısının bozulduğuna, tarımda kullanılan tohumların genetik yapısının değiştirilmiş olduğuna dair iddialar vardır; özellikle bazı küresel aktörlerin bu sürecin öncüsü olduğu öne sürülmektedir. Doğal yapısıyla oynanan bu gıdaların etkileri arasında erkeklerde sperm sayısında azalma ve kadınlarda kısırlık artışı gibi sorunlar gösterilmektedir. Evliliklerin azalması ve evlenme yaşının yükselmesiyle birlikte, çocuğu olmayan aile sayısı hızla artmakta; bu durum insanları, helâl–haram ayırımı gözetmeksizin, gayrimeşru yollardan çocuk edinmeye itmektedir.

Karı koca normal yollarla çocuk sahibi olamıyorsa helal ve meşru daire içinde kalmak şartıyla tıbbi tedavi ile çocuk sahibi olabilirler. Ancak bunun dışında her ne olursa olsun helal haram demeden gayrimeşru yollarla çocuk sahibi olmaya çalışanlar hem kendilerini hem de birçok insanı harama ve fitneye düşürmüş olurlar. Yabancı bir erkeğin siperimi ile çocuk sahibi olan bir kadın. Başka bir çiftin döllenmiş yumurtasını doğuran kiralık bir kadın. Bunlar gayrimeşru yollarla çocuk edinmeye örnektir.

Gayrimeşru Yollarla Çocuk Edinmeye Dair Örnekler

Örnek 1: Evli bayan sudan bahanelerle doğurmak istemiyor. Evli çiftin siperim ve yumurtası dölleyerek kiralanan yabancı bir bayanın rahmine yerleştiriliyor. Kiralanan yabancı kadın bu evli çiftin çocuğunu doğuruyor.

Örnek 2: Evli erkekte problem olduğu için çocukları olmuyor. Bu çift siperim bankasından yabancı bir adamın spermini alarak çocuk sahibi oluyor.

Örnek 3: Bayan evli olmadığı halde çocuk sahibi olmak istiyor. Sperm bankasından yabancı bir adamın spermini alıp, kendi rahmine enjekte ettirerek çocuk sahibi oluyor.

Örnek 4: Bir erkek evli olmadığı halde birçok gayrı meşru ilişki kurarak gayrı meşru yollarla çocuk sahibi oluyor.

Bu bilgiler bazıları için şaşırtıcı ve imkânsız gibi gelebilir; fakat bugün dünyanın çeşitli yerlerinde insanlar tam da bu yollarla çocuk sahibi olmaya çalışmaktadır. Dünyayı ifsad eden şer odakları da bu uygulamaların yaygınlaşması için çaba göstermektedir. Bir an için kendinizi bu gayrimeşru yollarla dünyaya gelmiş bir çocuğun yerine koyun: “Anne, benim babam kim?” diye sorduğunuzda alacağınız yanıt şu olabilir: “Evladım, babanı tanımıyorum. Senin baban sperm bankasında yıllarca beklemiş; kim olduğunu bilmediğim bir donör dür.”

Ya da, kendisini doğuran kadının gerçek anneniz olmadığını, kiralık bir kadın olduğunu öğreniyorsunuz: Başka bir çiftten alınan döllenmiş yumurta, başka bir kadının rahminde büyütülüp dünyaya getiriliyor. Kendisini doğuran kadının bile gerçek annesi olup olmadığından emin olmayan bir nesil… Babanız kim, anneniz kim, kardeşleriniz kim, dedeleriniz ve torunlarınız kim — her şeyin karıştırıldığı, kimliğin ve aidiyetin ifsad edildiği bir kuşak. Bu neslin aile, akrabalık ve soy ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini; kiminle, kimlerle ve nasıl evleneceklerini bir düşünün.

Haram ve gayrimeşru yollardan çocuk sahibi olmaya çalışanlar, sadece kendi fiillerinin günahına girmekle kalmaz; aynı zamanda nesilleri karıştırır, toplumun geleceğine büyük zararlar verirler. Annesi, babası, kardeşi, sütkardeşi ve akrabaları belli olmayan çocuklar; sperm bankalarına bırakılmış, yıllarca beklemiş, babası ve kardeşleri bilinmeyen evlatlar… Gerçek anne ve babasını tanımayan; belki onlarca kardeşe sahip olup bunları bilmeyen çocuklar…

Gayrimeşru yollarla, haram ve yalanla çocuk edinenler, nesilleri karıştırarak gelecekte daha büyük fitnelere zemin hazırlar. Bu uygulamaları normalmiş gibi gösteren medya, müdahale etmeyen yöneticiler ve ses çıkarmayan âlimler de bu günahta ortaktır. Allah onları kahretsin!

Annesi, babası ve akrabaları belli olmayan bu çocuklar büyüdüğünde ne yapacaklar; nasıl ve kiminle evlenecekler? Gerçek kardeşlerini bilmedikleri için istemeden kardeş evliliğine girme ihtimalleri; evlenen kişinin kardeş mi, akraba mı, dede mi yoksa torun mu olduğunun bilinmemesi… Bir insana bunun yaşatılması nasıl bir zulüm değil de nedir? Sadece kendi çocuk sahibi olma arzusunu tatmin etmek için gayrimeşru yollara başvuranların, nasıl büyük bir fitneye kapı araladıklarını düşünün.

Sperm Bankaları ve Modern Fitne

Amerika’da her yıl 50 binden fazla çocuğun bu tür gayrimeşru yollarla dünyaya geldiği söylenmektedir. Türkiye’de ise her yıl ortalama 2 bin kişinin bu yöntemlerle çocuk sahibi olduğu ifade edilmektedir. Danimarka’da bulunan dünyanın en büyük sperm bankası Cryobank’ın kurucusu Oli Schou, kendi açıklamasında bankasında sisteme kayıtlı 100 donör bulunduğunu, bu donörlerden alınan spermlerle bugüne kadar 14.000’den fazla bebeğin doğduğunu resmi olarak bildirmiştir.

Peki, bu ne anlama geliyor? Anne, baba ve kardeşlerinin kim olduğunu bilmeden büyüyen binlerce çocuk… Bu çocuklar, ileride farkında olmadan kendi öz kardeşleriyle flört edebilir, hatta evlenebilirler. Düşünün, nesillerin karıştırılmasıyla ortaya çıkacak ahlaki ve toplumsal çöküş ne kadar derindir! İşte bu tablo, İslam’ın neden evlatlık edinmeyi yasakladığını, çocukların öz anne ve babalarına nispet edilmesini özellikle emrettiğini daha iyi anlamamızı sağlar.

İslam, cahiliye adetlerinden olan “evlat edinme” uygulamasını kaldırmıştır. Çünkü bu sistem, nesebi karıştırır, miras ve mahremiyet hükümlerini bozar. Bir çocuk sahipsiz, öksüz veya yetim olabilir; Müslümanlar bu çocuğa sahip çıkar, büyütür, gözetir. Ancak bu, o çocuğun o aileye neseben ait olduğu anlamına gelmez. Ergenlik çağına ulaştığında, o çocuk o evde diğer yabancılar gibidir; onunla miras paylaşımı, evlilik veya mahremiyet konularında farklı hükümler geçerlidir.

İslam, evlatlığın öz evlat gibi sayılmasını bâtıl bir anlayış olarak görmüş ve bu bâtıl anlayışı kaldırmak üzere şu ayeti indirmiştir:

Öz oğlunuz gibi gördüğünüz evlatlıklarınızı da hukuken öz oğullarınız yapmamıştır. Bu tür iddialar, ağızlarınızda dolaşan boş ve anlamsız sözlerden ibarettir. Oysa Allah, her zaman doğruyu söyler ve daima doğru yolu gösterir. (Ahzâb, 33/4)

Eğer evlat edindiğiniz çocuklarınız varsa, onları öz babalarının isimleri ile çağırın. Soylarını ve gerçek kimliklerini koruyun. İşte Allah nezdinde en doğru ve en adaletli davranış şekli, budur. Eğer evlatlıklarınızın gerçek babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, yine de onları oğlunuz gibi çağırmayın; çünkü onlar sizinoğlunuz değil, din kardeşleriniz ve arkadaşlarınızdır. (Ahzâb, 33/5)

Bu ilahi hüküm, insan neslinin korunması, soyun karışmaması ve toplumun ifsat edilmemesi için getirilmiş büyük bir hikmettir.

Muhammed içinizden hiç kimsenin babası değildir fakat Allah’ın Rasulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi bilmektedir. (Ahzab: 33/40)

Peygamber olmadan önce Zeyd’i evlatlık edinen Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Zeyd’in gerçek babası olmadığı ve Zeyd’in ise Peygamberin gerçek evladı olmadığı belirtilmektedir. Miras, mahremiyet ve nikâh gibi konularda peygamber, ailesi ile Zeyd’in arasındaki ilişki iki yabancının ilişkisi gibidir. Çünkü peygamber Zeyd’in gerçek babası olmadığı gibi, Zeyd’de peygamberin öz evladı değildir.

Öyleyse; Zeyd Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in oğlu olmadığı gibi Zeyneb de gelini değildir. Dolayısıyla, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Zeyd’in boşadığı kadınla evlenmesi, kesinlikle haram değildir. Tam tersine, helâli haram kılan gelenekleri yıkmak üzere Allah’ın görevlendirdiği bir Peygamber olması hasebiyle, Allah’ın emri olan bu evliliği yapmak ona farzdır. O bunu yapmadığı takdirde, bu gelenek kıyamete kadar şöyle veya böyle sürüp gidecektir. Çünkü o Son Peygamberdir, kendisinden sonra yeni bir kitap, yeni bir Peygamber gelmeyecektir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona aittir” Diye buyurarak çocuğun biyolojik gerçek anne ve babasına nispet edilmesini özellikle emrediyor.

Süt Bankası ve Gizli Tehdit

Türkiye’de sperm bankası veya taşıyıcı annelik yasak olmasına rağmen, bazı çevreler bu işi kaçak yollarla yürütmeye çalışmaktadır. “Süt bankası” adı altında gündeme getirilen projeler, aslında bu sürecin ön adımıdır. Eğer o gün süt bankası projesi tutmuş olsaydı, bugün sperm bankalarının da yaygınlaştığı bir Türkiye manzarasıyla karşılaşacaktık.

Süt bankası, masum bir proje değil; nesep karışıklığına kapı aralayacak bir fitneydi. Allah’ın koruması ve ümmetin tepkisiyle bu oyun bozulmuştur.

 Fıtratın Bozulması ve Şeytanın Vaadi

Ahlakı bozup nesilleri karıştıran bu ifsad ediciler, sperm bankası yoluyla çocuk sahibi olmayı adeta bir organ nakline benzetebilecek kadar ahlaktan mahrum, fıtratı bozulmuş türemelerdir. Spermini, yumurtasını veya rahmini pazarlayan ya da kiraya verenler yalnızca kendi ar ve namuslarını pazarlamış olmazlar; aynı zamanda nesillerin karışmasına ve bu sebeple ortaya çıkacak haramlara da kapı açmış olurlar. Bu durum, kardeş-kardeş, baba-kız veya anne-oğul gibi gayrı ahlaki ilişkilere zemin hazırlar.

Düşünün; dedelerin sperm bankasına verdiği spermler, yıllar sonra torunlar tarafından satın alınarak çocuk sahibi olmak için kullanılıyor. Bu çocukların kardeşleri, anneleri, babaları, dedeleri, nineleri ve diğer akrabaları tamamen karışmış durumda olur. Bu nesiller büyüdüğünde kimlerle evlenecekleri, soyları ve nesebleri nereden geliyor, nereye gidiyor, tamamen belirsiz ve karanlık bir muamma hâline gelir. İşte nesillerin karıştırılması ve toplumların ifsad edilmesi bu şekilde gerçekleşir.

İslam’ın hayat nizamını, helal ve haram hükümlerini tanımayan insanların ne hâle düştüğünü ibretle görmekteyiz. Bir eşya gibi satın alınan ve sahiplenilmeye çalışılan bu çocukların anne, baba ve kardeşleri kimdir, tamamen belirsizdir. Bugün bu haramlara sessiz kalanlar, yarın kendilerini haramın ortasında bulacaklardır. Bizler, bize dayatılan şeyin helal mi haram mı olduğunu sorgulamazsak, haramzadeler bizleri de harama sürükleyeceklerdir. Eğer bu haramlara tepki göstermezsek, sonunda “anormal olan normalmiş” gibi yanlış bir algı toplumda yerleşecektir. İşte, normal bir durummuş gibi dayatılan taşıyıcı annelik ve sperm bankası uygulamaları, bu tehlikenin somut örneklerindendir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

İblis şöyle der; “Onları saptıracak, boş ümitlerle oyalayıp duracağım. Onlara emredeceğim, hayvanların kulaklarını kesecekler; onlara emredeceğim, Allah’ın yaratıklarını değiştirmeye çalışacaklar.” Kim Allah’ı bırakır da kendisine şeytanı dost edinecek olursa, apaçık zarara uğramış demektir! (Nisa, 4/119) 

İşte bugünün dünyasında yaşananlar bu ayetin canlı bir tefsiridir. Şeytanın dostları, Allah’ın yaratışını değiştirmeye, kadın ile erkeğin fıtratını bozarak toplumları ifsad etmeye çalışmaktadır. Kadını erkekleştirip erkeği kadınlaştırmak, evlilik kurumunu yıkmak, aileyi yok etmek… Bütün bunlar İblis ’in insanlık üzerindeki tuzağıdır.

Sonuç olarak;

İslâm’ın evlat edinmeyi, sperm bankasını, taşıyıcı anneliği ve gayrimeşru yollardan çocuk edinmeyi yasaklamasının hikmeti, nesebin korunması, fıtratın muhafazası ve ailenin bekası içindir. Allah’ın koyduğu sınırlara riayet edilmediğinde toplumlar karışır, nesiller bozulur ve insanlık kimliğini kaybeder.

Allah’ın koyduğu sınırlar rahmettir; o sınırları çiğneyenler ise fitnenin ta kendisidir. 

Müsennif VELİOĞLU

 KADININ İZZETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.