İnsanları saptıran ikiyüzlüler, konuştuklarında insanın hoşuna gidecek sözler söylerler. İyi niyetli olduklarını göstermek için yemin eder, tatlı dillerle, süslü vaatlerle toplumu kendilerine inandırırlar. Onlara dışarıdan bakınca “adam gibi adam” sanırsınız. Onlar, toplumları yönlendirebilen; lider vasıflı, zeki ve hitabeti güçlü kişilerdir. Ancak bu insanlar, servet, makam, şöhret ve benzeri dünyevî çıkarlar elde etmek için her kılığa girmeyi marifet sayan saptırıcı önderlerdir.
Hak, adalet, eşitlik ve özgürlük gibi kulağa hoş gelen kavramlarla halkın desteğini alır, iktidara geldiklerinde ise Allah’ın kulları için koyduğu ekonomik ve sosyal düzeni bozar, ifsat ederler.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider. Üstelik kalbinde ne kadar iyi niyetler taşıdığına dair Allah’ı şâhit tutar. Hâlbuki o, gerçekte en azılı düşmandır. (Bakara, 2/204)
Ve dönüp gidince, hele bir de yönetimi ele geçirince yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Oysa Allah, bozguncuları sevmez.” (Bakara, 2/205)
Bugün beşerî sistemlerle yönetilen birçok ülkede çok eşli evlilikler hor görülmekte ve yasaklanmaktadır. Aynı ülkelerde kadınların izzet ve namusu ise devletin yasal izniyle genelev, bar ve pavyonlarda pazarlanmaktadır. Beşerî sistemlerin “kadın hakları, eşitlik, özgürlük ve çağdaşlık” diye süsledikleri sahte değerler işte budur.
Bu sistemler, çok eşli evlilikleri kötü göstermek için her türlü yola başvurmaktadır. Doğuda, batıda, hatta birçok İslam coğrafyasında bile çok eşlilik hem yasal hem toplumsal baskılarla engellenmiştir. Yasalar çıkarılmış, algı operasyonları yapılmış, medya ve sanat aracılığıyla toplumsal bilinç kirletilmiştir. Filmler, tiyatrolar, romanlar ve haberler üzerinden çok eşlilik aşağılanmış; buna karşı çıkanlar ise “gerici” ve “kadın düşmanı” olarak yaftalanmıştır.
Oysa aynı beşerî sistemler, kadının izzet ve namusunun fuhuş evlerinde pazarlanmasına ses çıkarmazlar. Hatta bu mekânları birer ticari işletme olarak görür, vergi alır, devlet koruması altına alırlar. Bir erkeğin birden fazla kadınla evlenmesini “kadın haklarına aykırı” bulan bu sistemler, aynı kadının gün içinde birçok erkekle birlikte olmasını ise “özgürlük” olarak satarlar.
Yine bu sistemlerde kız-erkek zina ilişkileri serbesttir; kimse bunu sorun olarak görmez. Fakat aynı gençler helal bir şekilde evlenmek veya ikinci bir eş almak istediklerinde, yasal baskı ve hapis tehdidiyle karşılaşırlar. Bir İslam ülkesinde yaşanan şu olay bunun en çarpıcı örneğidir:
İkinci bir eş aldığı için hâkim karşısına çıkarılan bir adam, mahkemede “Söz konusu kadın nikâhlı eşim değil, sadece kız arkadaşımdır.” deyince, bütün suçlamalardan beraat etmiştir!
İşte bu sebeple, Allah’ın hükümlerini hiçe sayarak küfür sistemlerini egemen kılmaya çalışan kâfirlere destek olmak, onların zulmünü güçlendirmekten başka bir şey değildir. Mümin, tağutu reddetmeli, tevhide davet eden ve Allah’ın hükümlerini hâkim kılmaya çalışan davetçilere ve mücahitlere destek olmalıdır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Hiç kuşkusuz Biz, Allah’a kulluk edin; tâğuttan kaçının!” diye her topluma bir Peygamber gönderdik. Allah onlardan bir kısmını doğru yola iletti, bir kısmı da sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezip dolaşın da, inkâr edenlerin sonu nice olmuş, bir görün!” (Nahl, 16/36)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur:
“Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek. Kişi kendisinden şâhitlik etmesi istenmediği halde şâhitlik edecek, yemin etmesi istenmediği halde yemin edecek. İnsanların dünya ile en mesut olanı, Allah’a ve Resul’üne iman etmeyen alçak oğlu alçak olacak!” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, XXIII, 314; Heysemî, VII, 283)
Gerçekten de Peygamberimizin haber verdiği o dönem yaşanıyor. Toplum öylesine ifsat edildi ki, her türlü haram hoş görülüyor, helal olan şeyler ise kınanıyor ve yasaklanıyor.
Bugünün kadınları, kocasının ikinci evliliğini asla kabullenemiyor; boşanmayı dahi göze alabiliyor. Ancak aynı kadın, kocasının arzularını haram yollarla tatmin ettiğini bildiği hâlde buna sessiz kalıyor.
Ne acı bir tablo! Kadın, kocasının helal ve meşru evliliğine isyan ederken kıyameti koparıyor; fakat onun gayrimeşru ilişkilerini görmezden geliyor. Kocasının isteklerine cevap veremeyince “Git, beni rahat bırak; ne yaparsan yap!” diyor. İşte bütün bunlar, inanç ve ahlak zafiyeti yaşayan, yoldan sapmış toplumların alametleridir.
Oysa İslam, insanın karşılaştığı her probleme çözüm yolları gösteren bir dindir.
İşte görün, insanlığın içinden çıkamadığı birçok toplumsal problemin en hikmetli çözüm yolları İslam’da mevcuttur.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi