Cumartesi, 18 Şevval 1445

DOĞU TÜRKİSTAN NASIL KURTULUR ???

 

 

Allah azze ve celle kâfir ve zalim bir toplumu yaptıklarından ötürü dilerse daha dünyada iken cezalandırır. Bu kâfir ve zalim toplumlara nerede, ne zaman ve nasıl azap edeceğini kendisi bilir. Bu konular insanları ilgilendirmez çünkü o Allah Arş’ın sahibidir, yüceler yücesidir. Dilediği kararı veren, dilediğini dilediği gibi yapandır. Biz Müslümanlar olarak yapmamız gereken vazifeleri yapıyor muyuz? İşte bizi ilgilendiren mesele budur. Çin tarafından işgal edilen Doğu Türkistan’ı kurtarmak için bu coğrafyanın Müslüman halkı bu güne kadar ne yaptı? Bu Müslümanlar bu konuda yapılması gereken şeyleri yerinde, zamanında ve doğru bir şekilde yaptılar mı? Bu coğrafyanın Müslüman halkı bu soruların cevabını düşünmeleri gerekir.

 

Doğu Türkistan topraklarını işgalden kurtarmak için bu uğurda yapılması gereken ancak yapılmayan şeyler veya yapılan yanlış şeyler nelerdir, bunların muhasebesi yapılmalıdır. Bu konudaki eksiklerimiz ve yanlışlarımız tespit edilerek bunlardan dersler çıkarmalıyız ki; Geleceğe yönelik doğru mücadele metotları, doğru yol haritaları belirlenebilsin.

 

Doğu Türkistan’ın tarihine baktığınız zaman şunu görürsünüz; Çin 1876 yılında Doğu Türkistan’ı işgal ettiğinde Uygur Müslümanları bağımsızlık için büyük bir mücadele vermiştir. Cihat ruhuyla yapılan bu mücadelenin sonunda 1933 tarihinde Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti kurulmuştur.  Yeni kurulan bu devlet bir yılı geçmeden 1934 tarihinde Çin’in işgali sebebi ile yıkılıyor. Bu işgalden sonra ikinci bir kurtuluş mücadelesi veriliyor. Verilen bu mücadele sebebi ile bu defa on yıl sonra 1944 tarihinde Doğu Türkistan bağımsızlığına kavuşuyor. Tekrar kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti beş yıl sonra 1949 yılında Çin’in işgali sebebiyle tekrar yıkılıyor. Bu işgal ile Doğu Türkistan tamamen ilhak ediliyor ve bu işgal günümüze kadar sürüyor. Doğu Türkistan tarihinde yaşadığı iki Çin işgaline karşı Cihat ruhuyla iki kurtuluş mücadelesi veriliyor. Bu iki mücadelenin sonunda zafere ulaşarak iki defa bağımsız devlet kuruluyor. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz demek ki Çin’e karşı Cihat ruhuyla gerçek bir mücadele verilirse Allah’ın izniyle başarıya ulaşılıyormuş.

 

Doğu Türkistan 1949 yılında üçüncü defa Çin işgaline uğruyor. Bu işgalden sonra Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele eden son askeri birlikler yenilgiye uğratıldı. Bu mücadelenin lideri Osman BATUR yakalanarak işkence edildikten sonra idam edildi. Bu tarihten sonra günümüze kadar Doğu Türkistan halkının elle tutulur, gözle görülür bir silahlı mücadelesi olmamıştır. Bu durum düşmana cesaret vermiş her türlü zulüm ve işkenceyi yapmaktan çekinmemişlerdir. 1949 yılından günümüze kadar 30-35 milyon Müslümanın öldürüldüğü tahmin ediliyor. Nüfusun kalan kısmı ise hapishanelerde, toplama kamplarında köle gibi çalıştırılmakta veya öldürülmektedir. Bu genel duruma bakarak Doğu Türkistan için bir şeyler yapılabilir mi diye sorulursa şöyle cevap verilebilir.

 

Doğu Türkistan’ın durumu yoğun bakımda hayat mücadelesi veren ancak kendisinden ümit kesilmeye başlanmış bir hastaya benzemektedir. Yâda Endülüs gibi bitti veya bitmek üzere olan bir coğrafya diyebiliriz. Durum ne kadar ağır ve vahim olursa olsun biz şuna da iman etmekteyiz.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Gerçek şu ki, Allah’ın rahmetinden ancak inkârcı bir toplum ümidini keser.” (Yusuf Suresi: 87)

 

Biz bu ayetin ne anlatmak istediğine iman etmeliyiz. Allah Teâlâ rahmetinden ümit kesilmemesini emrediyor. Ancak Allah Teâlâ bundan önce Müminlerinde kendi üzerlerine düşen görevleri yerinde, zamanında ve en güzel şekilde yapmalarını da emrediyor.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

 

Mallarını ve canlarını Benim yolumda feda ederek, Kur’an’ın ortaya koyduğu hayat tarzını yeryüzünde egemen kılmak için cihad edenlere gelince; onları da, her biri dosdoğru cennete ulaştıran yollarımıza ileteceğiz. Allah, kendi huzurunda olma bilinciyle iyilik yapanlarla daima beraberdir! (Ankebut Suresi: 69)

 

Bu iki ayete baktığımız zaman Allah’ın vadi ortada. Allah kendisinden ümit kesilmemesini emrediyor. Müminler mallarını ve canlarını Allah yolunda feda ederek İslam’ı egemen kılmak için, vatanı, milleti ve namusları kurtarmak için mücadele etmelerini, cihada çıkmalarını emrediyor. Bu uğurda cihad edenlere yollarını göstereceğini ve yardım edeceğini birçok ayette vaat ediyor.

 

Durum ve şartlar cihada çıkılmasını gerektirirken cihada çıkmayan, cihada çıkmamak için bahaneler üreten veya mücadele ediyoruz diye faydasız işlerle uğraşan toplumları ise yenilgiye, esarete ve zillete mahkûm edeceğini de bize haber vermektedir.

 

Onlar Musa’nın kavmi gibi; Ey Musa; “Sen ve Rabbin gidin ve onlarla kendiniz savaşın, biz burada oturup bekleyeceğiz!” diyerek cihada çıkmamak için boş işlerle uğraşıp bahaneler ileri sürmeyi tercih ettiler.

Komünist Çin tarafından 70 yıldır işgal edilen Doğu Türkistan halkı İşgal, istila, soykırım kısaca zilletin her çeşidini yaşıyor buna rağmen çok çok azı dışında cihadı hayallerinde bile görmüyorlar. Adeta kesim sırasını bekleyen koyun sürüsü gibi beklemekteler. Cihadı aklından bile geçirmeyen ve rüyalarında bile görmeyen, vatanını terk ederek kaçmayı marifet zanneden Doğu Türkistan halkı sığıntı yaşadıkları ülkelerde güya Çine karşı mücadele etmek için gösteri, yürüyüş, kınama, basın açıklaması ve bedduadan başka bir şey yapmıyor ve bu yaptıklarıyla da kurtulacaklarını zannediyorlar!

 

Onlar şu hakikatleri görmek istemiyorlar; Kâfir ve zalim düşman ne kadar kalabalık olsa da, ne kadar acımasız olsa da, ne kadar donanımı güçlü olsa da. Kurtuluş için hazırlık yapan, mücadele eden, Müslüman bir toplum Allah’ın yardımıyla zafere ulaşabilir. Dünyada zafere ulaşamasalar bile Allah yolunda mücadele ederek şehadet makamına ulaşırlar. Ancak onlar vatanlarını, namuslarını kurtarmak için cihadı bırakıp başka coğrafyalara göç etmeyi, boş işlerle uğraşmayı, tercih ettiler.

 

Biraz düşünün; İşgale uğramış zulüm, işkence, soykırım kısaca zilletin her çeşidini yaşayan bir millet için her gün gösteri, yürüyüş ve basın açıklaması yapılsa milyonlar sokakları doldurup boşaltsa çare olabilir mi? Sadece bir şeyler yaptığınızı zannederek toplumun gazını alırsınız ve asıl yapılması gereken şeyleri ört bas etmiş olursunuz. O kadar. Oysa Doğu Türkistan Müslümanları olarak izzet ve zafer istiyorsanız, kadınlarınızı, çocuklarınızı ve esirlerinizi kurtarmak istiyorsanız, topraklarınızı küfrün egemenliğinden kurtarmak istiyorsanız, Allah’ın hükümlerini egemen kılmak istiyorsanız sizin cihattan başka çareniz yoktur.

 

Elbette gösteri, yürüyüş ve basın açıklaması yeri ve zamanı gelince yapılması gereken önemli faaliyetlerdir. Ancak cihad edilmesi gereken bir coğrafyada cihadı terk edilip kurtuluşu gösteri, yürüyüş ve basın açıklaması gibi faaliyetlerde ararsanız bu faaliyetler boş ve lüzumsuz faaliyet durumuna düşer. Oysa işgal edilmiş bir coğrafya için en acil yapılması gereken faaliyet cihattır. Zulüm ve soykırım yapılan bir coğrafya için öncelikli yapılması gereken faaliyet cihattır. Böyle bir coğrafyada sessiz ve derinden başlatılan bir cihad hareketi yıllar sonra açıkça yapılmaya başlandığı zaman işte o zaman gösteri, yürüyüş ve basın açıklaması gibi faaliyetlerin yapılmasına belki ihtiyaç duyulur belki ihtiyaç duyulmaz.

 

Bu duruma en güzel örnek Filistin cihadıdır. Filistinliler Kudüs için, Gazze için büyük bir mücadele vermekteler. Yıllarca bu savaş için hazırlık yaptılar, imkânları nispetinde silah ve mühimmat hazırlamaya ve üretmeye çalıştılar. Örgüt kurup donanımlı mücahitler yetiştirmeye çalıştılar. Gazze’nin metrelerce altında tüneller, sığınaklar, barınaklar inşa ettiler, savaş için stoklar hazırladılar. Bazı eksikleri olsa da, bazı yanlışlar yapsalar da kurtuluş için bir mücadele veriyorlar. Rabbim Filistin halkına ve İzzettin el Kasam ordusuna yardım etsin muzaffer eylesin diyoruz.

 

Aksa Tufanı operasyonunda Filistin halkının ve Kassam Tugaylarının direnişi, sabrı, mücadelesi takdire şayan bir mücadeledir. Bu mücadelenin cephe gerisinde ise dünyanın her yerinde Filistin’e destek için gösteri, yürüyüş ve faaliyetler yapılıyor. Bu durum Müslümanlar için moral, motive ve İslam’ın dünyaya açılımıdır. Siyonist Yahudi mallarının boykot edilmesine sebeptir. Filistinlilerin bu bitmeyen mücadelesi sebebiyle insanlar İslam’ı araştırmaya, konuşmaya başladı. Böylece İslam’ın Küresel alanda yayılması daha da hızlandı.

 

Biraz düşünün; Filistin halkı Kudüs için, Gazze için büyük bir mücadele vermeseydi, savaş için bir hazırlık yapmasaydı, mücadele etmeyip bedeller ödemeseydi. Filistin davasına dünya halklarından bu kadar destek gelir miydi elbette hayır gelmezdi. Bir coğrafyada İşgal, istila ve soykırım varsa en önce bu coğrafyanın halkı mücadele etmelidir ki diğer milletler bu mücadeleye bakarak bu coğrafyaya arka çıksınlar, destek olsunlar. Kendi davasına, kendi vatanına, kendi namusuna sahip çıkmayan bir milleti başka milletler gelip de kurtarmaz.

 

Cihada çıkmayan Doğu Türkistan halkının boynuna zillet halkası geçmiş durumda. Bu millet Komünist Çin rejiminin boyunduruğu altında zillete mahkûm edilmiş. Bu milletin erkekleri toplama kamplarında köle gibi çalıştırılıp sonunda öldürülüyor. Kadınları fuhuş hanelerde her gün onlarca erkeğe pazarlanıyor. Bu kadınların ağlamalarına dahi müsaade edilmiyor çünkü bu kadınlar Çin erkeklerini mutlu etmek zorundalar. Ortada kalan çocukları ise yetim yurtlarında, toplama kamplarında ateist ve komünist olarak yetiştiriliyor. Bütün bunlar cihadı terk etmenin dünyadaki karşılığıdır. Cihada çıkmayanları ahirette bekleyen azap ise çok daha büyüktür.

 

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 

Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın!” denilince yere çakılıp kaldınız! Yoksa ahiretin yerine, dünya hayatını tercih ettiniz? Dünya hayatının güzellikleri, ahirete nazaran gerçekten azdır. (Tevbe Suresi: 38)

Eğer gerektiğinde savaşa çıkmazsanız, sizi can yakıcı bir azap ile cezalandıracaktır ve sizin yerinize, başka bir topluluk getirecektir. Ve siz Ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Allah, her şeye kâdirdir. (Tevbe Suresi: 39)   

 

Allah Teâlâ bu ayetlerde gerektiğinde cihada çıkmayanlar için büyük bir azap hazırladığını haber vermektedir. Allah’ın lütfettiği İslam nimetinin hakkını vermeyen ve kâfirlerin her türlü saldırılarına rağmen cihada çıkmayan veya cihadı terk eden milletler dünyada zillete ve ahirette ise azaba mahkûmdur. Musa’nın kavmi gibi bahaneler uydurarak cihada çıkmazsanız size lütfedilen birçok nimet elinizden alındığı gibi İslam nimeti de elinizden alınır. Vazifenizi yerine getirmediğiniz için Allah Teâlâ sizden İntikam alır sizi helak eder. Sizin yerinize Allah’ı Seven Allah’ın da onları sevdiği Allah yolunda Cihat eden başka milletleri getirir. Siz ise kendinizi Müslüman zanneden mürtet, müşrik ve sığıntı bir toplum olarak yok olup gidersiniz. Allah kendi yolunda mücadele edenlere elbette yollarını gösterecektir ve yardım edecektir. Yeter ki bu yolda yürümeye başlayın.  

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Onlarla savaşın ki, Allah, sizin ellerinizle onları cezalandırıp perişan etsin; onlara karşı size zafer ihsan etsin ve mümin bir topluluğun yüreklerine su serpsin” (Tevbe Suresi: 14)

 

Allah Teâlâ kâfir ve zalim toplumların yaptıklarından dolayı Müslümanların eliyle onlardan intikam almak istiyor. Bu sebepten Allah Teâlâ müminlere Cihat etmelerini emrediyor. Demek ki Allah’ın yardımı durduk yerde gelmiyormuş. Müslümanlar sahaya çıkıp mücadeleye başlayınca Allah yardımını işte o zaman göndermeye başlıyormuş.  

 

Doğu Türkistan’ı kurtarmak için sizde mücadele edecek bir yürek varsa Doğu Türkistan Kurtulur her şey bitmiş değildir. Bunun için önce; BM, AB, İslam İşbirliği Teşkilatı, Türk Birliği, Arap Birliği veya İslam coğrafyasını yöneten münafık rejimlerden medet ve yardım beklemek ölülerden yardım istemek gibi boş ve ahmakça bir iştir önce siz bunlardan ümidinizi kesin. Çin’le mücadele ettiğinizi zannederek gösteri, yürüyüş, basın açıklaması gibi boş ve lüzumsuz işleri bırakın. Sonra Doğu Türkistan’dan kaçmayı nasıl başardıysanız aynen öyle geri dönün. Sonra sessiz ve derinden çıkın er meydanına Ebu Cendel ve Ebu Basir gibi sahabeleri örnek alın kervan güzergâhlarına yakın karargâhlar kurun. Taliban gibi dağlara, tepelere, ormanlara, yer altına karargâhlar kurun ve başlayın mücadelenize.  

 

Bir süre sizi kimseler bilmesin sessiz ve derinden başlayın mücadelenize. Karada, havada, denizde savaşacak yiğitler yetiştirin, savaş donanımı hazırlayın. Sonra kahraman savaşçılarınızla, istişhad eylemcilerinizle, gerilla savaşçılarınızla, elektronik savaşçılarınızla, hava araçlarınızla bir destan yazın. Okusun dünya kahramanlık hikâyelerini, tek kişilik orduları, şahadete koşan erleri tanısın. Çin’in neler yaptığını anlatmakla uğraşmayın siz bir destan yazın insanlar onu okusun, nesillere onu anlatsın. Bırakın kör dünya size terörist desin. Onlara şunu deyin; Çocuklarımızı öldürenleri öldürmek teröristlik ise evet biz teröristiz demekten utanmayın ve korkmayın. O kâfirler peygamberlere bile söylenmedik kötü söz bırakmadılar size terörist demişler çok şey değil.    

 

Doğu Türkistan’ın kurtuluşu için örnek alınması gereken şahsiyetler sahabeden Ebu Cendel ve Ebu Basir Doğu Türkistanlı gençler için ne güzel bir örnektir.

  Doğu Türkistan’ın kurtuluşu için örnek alınması gereken bir örgüt İzzettin El-Kassam Tugayları Doğu Türkistanlı mücahitler için ne güzel bir örnektir.

 

Doğu Türkistan’ın kurtuluşu için örnek alınması gereken bir millet Afganistan halkı Doğu Türkistanlı Müslümanlar için ne güzel bir örnektir.

 

Şu Mücahit Afgan halkının yaptıklarına bir bakar mısınız?  İngilizler en büyük sömürgesi durumunda olan Hindistan’ı ellerinde tutabilmek için Afganistan topraklarının da ele geçirilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu yüzden İngiltere 1838 yılından başlayarak 1919 yılları arasında tam 3 defa Afganistan’ı işgal etti. Afganistan toprakları her defasında İngilizler tarafından işgal edilse de uzun süreli bir hâkimiyet kuramadılar. Afganistan halkının bitmeyen mücadelesi sebebiyle İngilizler her defasında bozguna uğrayıp kaçtılar.

 

Yenilmez İngiliz orduları olarak bilinen İngilizler 1838’de Afganistan’ı işgal etti. Bu işgale karşı direnen Afganistan halkı İngiliz ordusunu imha ederek topraklarını 1842 yılında İngiliz işgalinden kurtardılar.

Sömürge alanını daha da genişletmek isteyen İngilizler bu defa 1879 yılında Afganistan’ı tekrar İşgal etti. Afganistan halkı İngiliz ordusundan on binlerce askeri imha ederek 1881 yılında İngiliz işgaline son verdiler.

En son 1919 yılındaki 3. İngiliz Afgan Savaşı’ndan İngiliz ordusu yenilgiye uğratıldı. Afganistan Yabancı devletlerin hâkimiyetinden tamamen kurtarıldı.

 

Yine yakın tarihte; Dünyanın 2. Süper gücü dedikleri komünist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1979 yılında Afganistan’ı işgal ettiğinde.

Dünyanın 1. Süper gücü dedikleri ABD ve beraberindeki 49 NATO ülkesi 2001 yılında Afganistan’ı işgal ettiğinde. Afganistan halkı açlığa, yokluğa rağmen, her türlü imkânsızlıklara rağmen topraklarını bırakıp kaçmadılar, gösteri, yürüyüş ve kınama ile avunup oyalanmadılar. İzzete giden yolu yani Cihadı tercih ettiler azimle, sabırla bu yolda sebat ettiler. Allah onlara izzet verdi ve İslam devleti lütfetti. İşte cihat ile yoğrulan izzetle ayağı kalkan Afganistan halkı ve cihada çıkmayarak zillete mahkûm olan Doğu Türkistan halkı.

 

Yol ayrımındasınız. Allah ve Resulü sizin durumunuzda olan bir milletin zilletten kurtulup izzete kavuşmanın tek çaresinin Allah yolunda cihat olduğunu bildirmiştir. Ya cihat ederek izzet ile ayağı kalkarsınız. Ya da cihada çıkmayarak dünyada zillet içinde yaşamaya ve ahirette ise cehennem azabına sokulursunuz. İşte bunun için önce nasıl bir İslam’a inandığınızı yeniden gözden geçirin. İslam her soruna çözüm yolu gösteren mükemmel bir dindir. Siz sorununuza derdinize bir çözüm bulamıyorsanız sorun İslam’da değil sizdedir. Eğer doğru bir mücadele metodu ile harekete geçmez iseniz Endülüs Müslümanları gibi sizde biteceksiniz ve tarih sizi şöyle hatırlayacak!  

 

“Köpek eti yiyen, ateist ve komünist Çin bu toprakları işgal etti, halkını soykırım ve her türlü zillete uğrattı buna rağmen bu coğrafyanın Müslüman halkı 70 sene boyunca Cine karşı cihada çıkmadı. Zillet içinde öldürüldüler tecavüz edildiler ve yok edildiler. Şu gördüğünüz köpek eti yiyen, ateist ve komünist nesilde onların kâfirleştirilen çocuklarıdır.” Diyecekler.

Oysa Allah için cihada çıksalardı ya vatanlarını kurtararak zafere ulaşırlardı. Ya da izzet ile şehadete kavuşurlardı. Ancak onlar düşmanın çokluğunu, acımasızlığını, güçlü donanıma sahip olmasını bahane ederek teslim oldular ve cihada çıkmadılar.

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır;

De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazanmış olduğunuz mallar, kesintiye uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler; eğer size Allah’tan, Rasulünden ve O’nun yolunda mücadele etmekten daha sevimli ise, o zaman, Allah emrini gönderinceye kadar bekleyin; çünkü Allah, yoldan çıkan bir toplumu, doğru yola iletmez!” (Tevbe Suresi: 24)

Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“… Cihadı terk ettiğiniz zaman, Allah size öyle bir zillet musallat eder ki, dininize (yani Allah yolunda cihada) dönünceye kadar onu üzerinizden atamazsınız.” (Ebu Davud, Ahmed Bin Hanbel)

Müsennif VELİOĞLU

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.