Pazar, 29 Cemaziyelevvel 1446
Isa Mesih Tartismasi

İsa Mesih Tartışması

Mesih Tartışması /Abdurrahman Konyalı

 

8 Aralık 2000 akşamı Kanal 7’de İskele-Sancak programına katılan konuklar, ilahiyatçı profesörlerdi. Hasan Mezarcı’nın kendisini mesih ilan etmesiyle gündeme taşınan “nüzûlü mesih” yani İsa aleyhisselam’ın dünyaya inme konusu ile birlikte bir takım konulara kendi açılarından açıklık getirmeye çalıştılar.

 

İsa aleyhisselam’ın göğe kaldırılması ve Kıyamet öncesi tekrar dünyaya inmesi ile ilgili olarak programda söylenenlerin bir eleştirisini yapmak gerektiği ve gerçeğin beş ilahiyatçı tarafından ifade edildiği gibi olmadığı düşüncesindeyim. Bu nedenle öncelikle söylenenleri özetle aktardıktan sonra değerlendirmesini yapacağım:

 

Süleyman Ateş: (Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni katıma yükselteceğim) (3/Âl-i Imrân/55) ayetinde İsa aleyhisselam’ın vefat ettiği bildirilmiştir. Vefat eden (ölen) birinin tekrar yeryüzüne dönmesi mümkün değildir. İsa aleyhisselam’ın ruhu Allah’a yükselmiştir. Zaten her peygamberin ruhu Allah’a yükselir. Ayrıca bir başka ayette İsa aleyhisselam’ın şöyle dediği bildirilir: (İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerinde kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun) (6/el-Mâide/117) Bu ayet İsa aleyhisselam’ın vefat ettikten sonra hiçbir şeyden haberi olmadığını, yani yaşamadığına ve öldüğüne işaret eder. Bazı hadisler var, o kadar çelişkili ki…Şam’a, Ak Minare’ye inecek deniliyor. Peygamberimiz zamanında Şam fethedilmemişti ve Ak Minare diye bir şey yoktu. Müslim’de bir hadis var, o da sağlam değil. Ayrıca İsa aleyhisselam yaşıyor ise ne yiyor, ne içiyor. Oksijene ihtiyacı var. Ne mehdi var, ne bir şey…Kaç tane mehdi çıktı, kaç tane İsa çıktı.

 

Abdülaziz Bayındır: Süleyman Ateş’e katılıyorum. Gelecek olsaydı hakkında ayet olurdu. Hz. Peygamber’e tâbi olacağı söyleniyor. Bu O’nun için bir şeref değil…Mantıklı değil… Hz. İsa’nın kaldırılması, cesedinin orada bırakılmamasıdır. Hadisler konusunda özel bir araştırmam yok ama Kur’an’da bu geçmiyor. Ayrıca inanç olabilmesi için hadisin “mütevatir” olması gerekir.

 

Süleyman Uludağ: Mesih’in geleceğine inanmıyorum. Kur’an’da yok. İsrailiyât olarak yahudi kaynaklarından geçmiştir. Hadis alimleri de israiliyâtın etkisinde kalmış, hadis kitaplarına almışlardır. Zayıf bir inançtır. “Benden başka peygamber yoktur” hadisiyle çelişir.

 

Hasan Kamil Yılmaz: Mehdi ve Mesih kültürümüzde var. Kur’an’da ve sahih hadislerde yok ama kültürümüzün bir parçası… Mehdi (kurtarıcı) beklemeyin, kendiniz mehdi olmaya bakın.

 

Hayrettin Karaman: Bu konudaki hadislerin metninde “ızdırap” (yani çelişki) var. Ama geleneğimizde var. Fıkhu’l Ekber’de var. Kur’an-ı Kerim’e göre Hz. İsa vefat etmiştir, bir daha da gelmeyecektir. Hadislere göre ise tekrar geldikten sonra vefat ettirilecektir. Bazıları bu konudaki hadislerin “manevi mütevatir” olduğunu söylemiştir. Hz. İsa’nın geleceğine inanan da haklıdır, inanmayan da haklıdır. Hz. Peygamberden sonra bir daha peygamber gelmeyecektir. Hz. İsa’nın yeniden gelmesini “Ruhaniyeti ve ahlakı gelecektir” şeklinde anlamak da mümkündür.

 

Beş ilahiyatçı hocanın görüşlerini aktardıktan sonra bu görüşleri şu şekilde özetleyebiliriz:

 

  1. Kur’an’ı Kerim’de İsa aleyhisselam’ın ruhuyla ve cesediyle birlikte semaya kaldırıldığına ve orada yaşadığına dair bir delil

 

  1. Yine Kur’an’da İsa aleyhisselam’ın dünyaya ineceğine dair bir delil

 

  1. Bu konuda rivayet edilen hadislerde problemler var. Ayrıca bu hadisler sahih olsa bile mütevatir olmadığı için akide konusunda delil

 

  1. İsa aleyhisselam’ın ineceği mutlaka inanılması gereken bir konu değildir. İnanan da haklıdır, inanmayan da haklıdır. İnanmayan kafir

 

  1. İsa aleyhisselam vefat etmiştir, yani ölmüştür ve bir daha dünyaya dönmeyecektir. Çünkü öldükten sonra tekrar dünyaya dönüş

 

  1. Semada yaşıyor olması imkansız. Oksijene ve gıdaya ihtiyacı

 

  1. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Şam fethedilmemişti ve Ak Minare falan da yoktu. Bu da hadislerin sahih olmadığını gösteriyor.

 

  1. İsa aleyhisselam’ın Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olan bir ıslahatçı olarak geleceği, peygamber olarak gelmeyeceği söyleniyor. Bu mantıklı değil ve O’nun için bir şeref değil!

 

  1. Bu konudaki bilgiler yahudi kaynaklarından geçmiş israiliyattır. Hadisçiler israiliyatın etkisinde kalmışlar.

 

  1. İsa aleyhisselam’ın dünyaya ineceği ile ilgili hadisler “Benden başka peygamber yoktur” hadisiyle çelişir.

 

  1. İsa’nın inmesi, “ruhaniyetinin ve ahlakının gelmesi” şeklinde de anlaşılabilir.

 

Şimdi de bu görüşleri birer birer değerlendirelim:

 

  1. Kur’an’da İsa aleyhisselam’ın ruhuyla ve bedeniyle birlikte semaya kaldırıldığına ve orada hakikatini Allah azze ve celle’nin bildiği bir hayat yaşadığına kesin delil vardır.

 

Allah azze ve celle şöyle buyurur: (Allah buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni katıma yükselteceğim) (3/Âl-i Imrân/55) Bu ayetin tefsiri hakkında alimlerin görüşleri şu şekildedir:

 

  • Ayette geçen “et-teveffi” (vefat ettirme), “el-inâme” (uyutma) anlamındadır. Bu, alimlerin genelinin görüşüdür ve İbni Kesir bu görüşü tercih eder ve Hasan el- Basri’den bu görüşü rivayet

 

  • Ayette takdim ve te’hir vardır. “Seni önce kendime yükseltip kaldıracak sonra seni öldürecek olan da benim” demektir. Bu, Katâde’nin görüşüdür.

 

  • Ayetteki vefat ettirmeden kasıt İsa aleyhisselam’ın bildiğimiz ölüm değildir. Yükseltip kaldırma olayının kendisidir. Bu görüş de İbni Cerir et-Taberi’nin görüşüdür.

(Bkz. İbni Kesir Tefsiri ve Taberi Tefsiri; Âl-i Imrân Suresi 55. ayetin tefsiri)

 

Bu görüşler, İsa aleyhisselam’ın diri olarak semaya kaldırıldığında birleşmiştir. En sahih olanı da alimlerin genelinin ve İbni Kesir’in tercih ettiği birinci görüştür. Çünkü arapçada “vefat” kelimesi “ölüm” için kullanıldığı gibi “uyku” için de kullanılmaktadır. Allah azze ve celle şöyle buyurur: (Geceleyin sizi vefat ettiren, gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O’dur) (6/el-En’âm/60) Yine şöyle buyurur: (Allah ölümleri vaktinde ruhları alır. Ölmeyeninkini de uykusunda alır. Hakkında ölüm hükmettiğini tutar, diğerini ise belirli bir süreye kadar salıverir) (39/ez-Zümer/42) Bu ayetlerde geçen “yeteveffâ” (vefat ettirir) kelimesi bildiğimiz anlamdaki ölüm değil “inâme” yani uyutmadır. Aksi halde “İnsanlar hergün gece (bizim ölüm olarak bildiğimiz şekilde) ölüp gündüz dirilmektedir” demek gerekir ki bu doğru değildir. Çünkü öldükten sonra tekrar dünyaya dönüş yoktur.

 

Diğer bir ayette ise Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Ve “Allah elçisi Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demeleri yüzünden (onları lanetledik). Halbuki onu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat (öldürdükleri) onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uymak dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir) (4/en- Nisâ/157-158)

 

Muhammed Halil Herrâs şöyle der: Bu ayet, İsa aleyhisselam’ın diri olarak semaya kaldırıldığına açık bir delildir. Çünkü “öldürme” ve “asma” olayları reddedilerek onun yerine “semaya kaldırma” olayı zikredilmiştir. Şayet “semaya kaldırma”dan maksat inkar edenlerin zannettiği gibi “ruhunun” ya da “menzilesinin” kaldırılması olsaydı semaya kaldırma olayının öldürme ve asma karşılığı olarak zikredilmesi uygun olmazdı. Çünkü öldürme ve asma olaylarını reddetmenin karşılığı O’nun ölmesi değil, diri olarak semaya kaldırılmasıdır. Değilse şöyle denilirdi: “Onlar O’nu ne öldürdüler, ne de astılar; fakat bizzat O’nu öldüren Allah’tır.”

 

(Bilakis Allah onu (İsa’yı) kendi nezdine kaldırmıştır) ayetinde kastedilenin İsa aleyhisselam’ın ruhunun kaldırılması olduğunu zannedenler bunu nasıl öne sürebilirler? Çünkü “semaya kaldırma”, O’nu öldürdüklerini ve astıklarını iddia edenlerin bu iddiasını iptal etmek için zikredilmiştir. “Ruhun kaldırılması” öldürme ve asma olayını iptal etmez; bilakis buna uygun olur. Çünkü, O’nu öldürdüklerini farzedersek ruhu yine Allah katına kaldırılacaktı. Allah azze ve celle’nin O’nu kendi katına kaldırdığını bildirmesinde İsa aleyhisselam için bir ayrıcalık olduğuna işaret vardır. İsa aleyhisselam’ın bu ayrıcalığı alması O’nun ruhuyla ve bedeniyle diri olarak kaldırılmasıyla mümkündür. Aksi halde; tüm peygamberlerin hatta müminlerin ruhları, öldüklerinden sonra Allah katına kaldırıldığı için İsa aleyhisselam ile başkası arasında bir fark kalmaz ve hususiyet diye bir şey sözkonusu olmazdı. (Mevkıfu’l Medreseti’l Akliyye / el-Emin es-Sâdık el-Emin 2/221-222)

 

  1. Yine Kur’an’ı Kerim’de İsa aleyhisselam’ın dünyaya ineceğine işaret eden ayetler vardır.

 

  • Allah azze ve celle şöyle buyurur: (O (İsa), beşikte iken de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır) (3/Âl-i Imrân/46)

 

Muhammed Halil Herrâs, İbni Cerir’den bu ayetin tefsiriyle ilgili şunu nakleder: “İsa aleyhisselam beşikte insanlarla konuşmuş ve Deccâl’i öldürdüğü gün de onlarla konuşacaktır ve o gün “kehl” (yetişkin) olacaktır.” Sonra şöyle der: İbni Cerir’den naklettiğimiz bu görüş, tefsir ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. Hepsi ayeti bu şekilde tefsir ederler ve İsa aleyhisselam’ın inmesine delil olarak gösterirler. Ve doğru olan da budur. Yetişkinliğinde konuşması, beşikte konuşmasına atfedilmiştir. Yani “Beşikte bir çocukken insanlarla konuşacaktır ve yetişkinliğinde de konuşacaktır” demektir. Doğum sonrası bebek halinde konuşması bir mucize olunca üzerine atfedilen yetişkinliğinde konuşma olayı da bir mucize olur. Değilse, özellikle belirtilmesi gerekmezdi. Çünkü, yetişkinlikte konuşma olayı alışılmış olağan bir şeydir ve İsa aleyhisselam’ı farklı kılan alametlerden bahsedilen bir yerde zikredilmesi uygun olmaz. Bilakis, O’nun yetişkinliğinde de konuşacağını bildirmekten murad edilenin beşikte çocukken konuşması gibi bir mucize olduğunu ifade etmektir. Yani “O, yetişkinliğinden önce semaya kaldırılacak, sonra yeryüzüne inecek ve yetişkinliğine erişinceye kadar yeryüzünde kalacak ve yetişkinliğinde insanlarla konuşacaktır” demektir. Hadis alimlerinin ve tarihçilerin çoğunluğunun görüşüne göre İsa aleyhisselam otuzüç yaşında semaya kaldırılmıştır ve sahih bir hadiste bildirildiği gibi yeryüzüne indiğide kırk yıl yeryüzünde kalacaktır. (Ebu Davud, Kitâbu’l Melâhim Hadis no:4324) (Bkz. Mevkıfu’l Medreseti’l Akliyye / el-Emin es-Sâdık el-Emin 2/222-223) “Kehl” (yetişkin), otuz veya otuz dört ile elli yaş arasında bulunan kimsedir. (el-Kâmus’ul Muhît; Feyrûzâbâdî sf. 1363)

 

  • Allah azze ve celle şöyle buyurur: (Şüphesiz ki O (İsa), Kıyamet’in bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü bu, dosdoğru yoldur) (43/ez- Zuhruf/61)

 

Bu ayetteki “O” zamiri İsa aleyhisselam’a aittir. Yani O’nun inmesi Kıyamet’in alametlerinden biridir. İkinci bir görüşe göre bu zamir Kur’an’a dönmektedir. Müfessirler bu görüşün zayıf bir görüş olduğunu söyler. Çünkü ayetin öncesi ve sonrası İsa aleyhisselam’ı anlatmaktadır. Hiç bir delil olmadan zamirin kendisinden önce zikredilenden başka bir şeye döndürülmesi caiz değildir. Bu ayetin ” innehu lealemun lissâati” “Şüphesiz ki O, Kıyâmet için bir işarettir” şeklindeki kıraati de zamirin İsa aleyhisselam’a döndüğü görüşünü kuvvetlendirmektedir. (Bkz. İbni Kesir ve Kurtubi Tefsirleri Zuhruf Suresi 61. ayetin tefsiri)

 

  • Allah Teâlâ şöyle buyurur: (Kitap Ehli’nden her biri ölümünden önce O’na muhakkak iman edecektir) (4/en-Nisâ/159)

 

“Ölümünden önce” kavli ile ilgili iki görüş zikredilmiştir:

 

ı – İsa aleyhisselam’ın ölümünden önce

 

ıı – Kitap Ehli’nden olanın ölümünden önce

 

İbni Cerir et-Taberi, birinci görüşün daha sıhhatli ve doğru olduğunu belirtir. İbni Kesir, Taberi’nin bu görüşünü naklettikten sonra şöyle der: Şüphesiz İbni Cerir’in söylediği bu görüş, sıhhatli olan görüştür. Zirâ, ayetlerin akışına bakılırsa; burada Yahudilerin Hz. İsa’nın öldürülüp çarmıha gerilmesi iddialarıyla, bilgisiz Hristiyanların bunu kabullenmelerinin bâtıl olduğu anlatılmaktadır. Allah Teâlâ durumun böyle olmadığını, Hz. İsa’ya başka birinin benzetilerek durumu bütün açıklığıyla anlayamadan onu öldürdüklerini, sonra Allah’ın O’nu kendisine çekip yükselttiğini, O’nun var ve diri olduğunu, Kıyamet gününden önce ineceğini haber vermektedir. Hz. İsa; Deccâl’i öldürecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizye koyacaktır. Diğer

 

din sahiplerinin hiç birisinin dinini kabul etmeyecek, ancak İslam’ı ya da kılıcı (onlarla savaşmayı) kabullenecektir. Bu ayet-i kerime o zamanda Kitap Ehli’nin hepsinin O’na iman edeceğini, onlardan bir kişinin bile O’nu doğrulamaktan geri kalmayacağını haber vermiştir. (Bkz. İbni Kesir Tefsiri, Nisâ Suresi 159. ayetin tefsiri)

 

  1. İsa aleyhisselam’ın inmesiyle ilgili hadisler alimlerinin bildirdiği üzere mütevatirdir. İddia edildiği gibi âhâd hadisler değildir. İbni Kesir rahimehullah şöyle der: “Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’den mütevatir olarak rivayet edilen hadislere göre Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem, İsa aleyhisselam’ın Kıyâmet gününden önce adaletli bir imam ve hakem olarak ineceğini haber vermiştir.” (İbni Kesir Tefsiri 13/7163 Çağrı Yay.)

 

Mütevatir hadis; “aklın ve adetin yalan üzere birleşmelerini imkansız gördüğü bir topluluğun, senedin başından sonuna kadar yine kendileri gibi bir topluluktan rivayet ettiği sahih hadistir. Mütevatir hadisler, lafzi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. Lafzi mütevatir; adı geçen topluluğun, senedin başından sonuna kadar metnini aynı lafızla ve aynı şekilde rivayet ettiği hadistir. “Kim benim adıma bilerek bir yalan uydurursa ateşten oturağını hazırlasın” hadisi buna örnektir. Manevi mütevatir de ise hadisin metninde lafzi bir mutabakat aranmaz. Rivayetlerin konuları farklı olsa da hepsinin ortak bir noktasının bulunması o ortak konuyu manevi mütevatir yapar. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dua ederken ellerini kaldırması ile ilgili hadisler buna örnektir. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen yüz kadar hadiste O’nun dua ederken ellerini kaldırdığı zikredilmektedir. Suyûtî, bu hadisleri bir cüz’de toplamıştır. Fakat bunların herbiri ayrı ayrı meseleler hakkındadır. Bu meselelerin hepsi de mütevatir değildir. Bunların müşterek tarafı ise, duada ellerin kaldırılması meselesinde tevâtürün (aklın ve adetin yalan üzere birleşmelerini imkansız gördüğü bir topluluğun) mevcut oluşudur. (Bkz. Tedribu’r Râvî; Suyûtî; Mektebetu’l Kevser, Riyad 2/631 ve Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları; Dr. Subhi es-Salih; Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 3. Baskı sf. 120-124) İsa aleyhisselam’ın yeniden yeryüzüne inmesiyle ilgili hadisler de bu ikinci kısımdandır, yani manevi mütevatirdir.

 

Ayrıca, inanç ile ilgili bir konuda olsa dahi bir hadis sahih olarak rivayet edilmişse onunla amel etmek ve inanmak gerekir. Âhâd hadislerin inanç konusunda delil olamayacağı görüşü batıl bir görüştür. (Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Hadis Üzerine Selefi Bir Yaklaşım, Muhammed Nasıruddin el-Elbâni, Esra Yay.)

 

Bu konuda rivayet edilen hadislerde problem olduğu ve zayıf olduğu iddiası da doğru değildir. Çünkü bu rivayetlerden bazıları, hadis otoritelerince en sahih iki hadis kitabı olarak kabul edilen Sahih-i Buhari ile Sahih-i Müslim’de ittifakla rivayet edilmiştir.

 

Buhari ve Müslim’in Ebu Hureyre’den rivayet ettikleri bir hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki ; Meryem oğlu aranıza adaletli hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Mal o kadar çoğalacak ki hiç kimse onu kabul etmeyecektir.” (Buhari, Kitabu’l Enbiya, Müslim, Kitabu’l İman)

 

  1. İsa aleyhisselam’ın ineceğine inanmak akide / inanç ile ilgili bir konudur. Kur’an ve Sünnet’teki delillerin işaret etiği gibi O; ruhuyla ve cesediyle semaya kaldırılmıştır ve orada diri olarak yaşamaktadır. Kıyamet öncesi yeryüzüne inecektir. Bu konuda icma vardır ve her müslümanın iman etmesi gereken bir

 

İsa aleyhisselam’ın ineceği Kıyamet alametlerinden biri olarak akide kitaplarında zikredilmiştir. İmam Tahavi şöyle der: “Kıyamet alametlerine, Deccâl’in çıkmasına ve

 

İsa b. Meryem aleyhisselam’ın semadan inmesine iman ederiz.” (Bkz. Şerhu’l Akideti’t Tahaviyye,

İbni Ebi’l Izz sf. 754 Müessesetu’r Risâle 2. baskı)

 

İnançla ilgili hususlar isteyenin inanacağı, isteyenin inanmayacağı konular değildir. Ehli Sünnet dışı bazı sapık fırkaların inkarı dolayısıyla da alimler bu gibi konular üzerinde özellikle durmuşlardır.

 

İnanmayanın kafir olmayacağı görüşüne gelince; bu konuda Şeyh Şankiti şöyle der: “Kur’an O’nun öldürülmeyip kaldırıldığını bildirdikten, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de ahirzamanda ineceğini bildirip her türlü tereddüdü ortadan kaldıracak şekilde O’nun indikten sonraki halini teferruatıyla açıkladıktan sonra buna inanmak her müslümana vaciptir. Bunda şüpheye düşen ümmetin icmasıyla kafir olur. Çünkü bu, dinden ihtilafsız, zaruretle bilinmesi gereken bir konudur. Mülhidlerin ve cahillerin tüm ileri sürdükleri batıldır. İlimle vasıflananların bunlara iltifat etmesi uygun olmaz.” (Bkz. Mevkıfu’l Medreseti’l Akliyye / el-Emin es-Sâdık el-Emin 2/230)

 

Abdullah el-Ğımâri ise şöyle der: “Benim görüşüme göre, bütün bu açıklamalardan sonra bu olayı (İsa aleyhisselam’ın semaya kaldırılması ve yeniden dünyaya inmesi olayını) inkar eden, Allah korusun, kafir olmasa bile sapık bir bidatçıdır. Ondan uzaklaşılması ve kendi haline terkedilmesi gerekir. Çünkü mesele, karşı çıkanın mazeretli kabul edilebileceği ihtilaflı bir mesele değildir. Bilakis, ümmetin üzerinde icma ettiği ve nasların mütevatir olarak geldiği bir meseledir. Ayrıca konu, ictihada ve şahsi görüş belirtmeye imkan olmayan haberler türündendir.” (Bkz. Mevkıfu’l Medreseti’l Akliyye / el- Emin es-Sâdık el-Emin 2/230)

 

  1. İsa aleyhisselam ölmemiş ve öldürülmemiştir. Ayette geçen “müteveffîke” kelimesinin “uyutma” anlamında olduğunu yukarıda yine bizzat Kur’an-ı Kerim’den delil getirerek izah etmiştim. Dolayısıyla öldükten sonra tekrar yeryüzüne dönülmeyeceği doğrudur fakat Hz. İsa için böyle bir şey sözkonusu değildir. O’nun durumu şayet bir benzetme yapmak gerekirse Ashâb-ı Kehf’in durumu

 

İsa aleyhisselam’ın Allah tarafından vefat ettirildikten (uyutulduktan) sonra yeryüzünde ne olup bittiğinden haberdar olmamasını delil getirerek O’nun öldüğünü ileri sürmek de doğru değildir. Çünkü normal hayatta dahi kişi uyuduğu zaman artık çevresinde ne olup bittiğinden habersiz olur. İsa aleyhisselam’ın da semaya kaldırıldıktan sonra yeryüzü ile ilişkisi kesilmiştir. (İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerinde kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun) (6/el-Mâide/117) ayetinin anlamı da budur.

 

  1. İsa aleyhisselam’ın semâda yaşadığı hayat bizim keyfiyetini bilmediğimiz bir hayattır. Bu nedenle oksijene ve gıdaya ihtiyacı olduğunu öne sürerek O’nun yaşadığına karşı çıkmak tutarsız bir karşı çıkıştır. Ayrıca, şayet Allah azze ve celle Kur’an’da ya da Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem aracılığıyla bizlere Hz. İsa’nın semada balla ve baklavayla beslendiğini bildirseydi vallahi ona da inanırdık. Çünkü hiçbir şey Allah azze ve celle’nin gücü dışında değildir.

 

  1. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Şam’ın fethedilmemiş olması, Ak Minare’nin olmaması kesinlikle hadisin sahih olmadığını göstermez. Çünkü Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in gayb ile ilgili, geçmişle ve gelecekle ilgili bilgiler veren daha bir çok sahih hadisi vardır. Peygamberliği gereği bu O’nun için olağandır.

 

Çünkü ( O, kendi hevâsından bir söz söylemez. O’nun söylediği kendisine bildirilen bir vahiyden başkası değildir) (53/en-Necm/3-4)

 

  1. İsa aleyhisselam yeryüzüne Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in şeriatına tâbi, adil bir idareci olarak inecektir. Bu, Buhari ve Müslim’in ittifakla rivayet ettikleri, yukarıda zikrettiğim hadiste bildirilmiştir. Ve gayet mantıklıdır. İsa aleyhisselam için de bir şereftir. Peygamber olmasının dışında kendisine verilen bir hususiyettir. O’nun Kıyamet öncesi adil bir idareci olarak yeryüzüne inmesi Allah azze ve celle’nin takdir ettiği bir olaydır ve bununla kendisine verilen peygamberlik sıfatı da geri alınıyor değildir. Birilerinin bunu dünyadaki “rütbe indirimi” gibi algılayıp sonra da mantıklı bulmaması sahih naslarla açıkça bildirilen bir gerçeği çürütecek güçte bir delil değildir.

 

Ayrıca, akıl ve mantık, dini konularda ölçü değildir; delilleri anlama aracıdır. Birinin aklının almadığını diğerinin aklı alabilir. Birinin mantıklı bulduğunu diğer bir kimse mantıksız bulabilir. Sabit olmayan değerlerin ölçü olma özellikleri olamaz. Eğer birilerinin, hakkında kesin delil bulunan şeyleri sadece “mantıklı bulmadığı için” reddetmesini kabul edecek olursanız, ateistlerin hâşâ “Allah yoktur” inançlarını da kabullenmeniz gerekir. Çünkü onlar da bir Allah’ın varlığını mantıksız buluyorlar!?.

 

  1. İsa aleyhisselam’ın inmesi ile ilgili bilgilerin yahudi kaynaklarında geçtiği ve hadisçilerin israiliyâtlardan etkilenerek bunları kitaplarına aldığı iddiasına gelince; bu iddia hadis ilminden zerre kadar nasibi bulunan bir kimsenin öne sürebileceği bir iddia değildir. Hadis konusunda hiçbir bilgisi olmayan ya da bu konuda art niyetli olan bir kimsenin söyleyebileceği bir sözdür. Sözkonusu edilen hadis Buhari ve Müslim’dedir. İmam Buhari ve İmam Müslim gibi iki büyük hadis alimini, hattâ tüm hadis alimlerini “israiliyâtları Peygamber Efendimiz’in ağzından çıkmış sözler gibi göstermekle” suçlayan, en azından onların “hadis ile israiliyâtı birbirinden ayıramayacak cahillikte olduğunu” öne süren çirkin bir iftiradır. Hadis alimlerinin, hadislerin rivayeti konusunda gösterdikleri hassasiyetten ve bu uğurda çektikleri büyük meşakkatlerden bihaber bir prof.’un İslam ümmetinin en muteber kaynaklarından olan Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’i zan altında bırakıcı sözlerinin elbette hiçbir ilmi değeri

 

  1. İsa aleyhisselam’ın dünyaya ineceğini belirten hadisler “Benden başka peygamber yoktur” hadisiyle çelişmez. Çünkü İsa aleyhisselam’ın yeni bir risaletle, yeni bir peygamber olarak gelmesi sözkonusu değildir.

 

  1. İsa aleyhisselam’ın inmesini “ruhaniyetinin ve ahlakının inmesi” olarak anlamak hiç bir delile dayanmayan zayıf bir anlayıştır. Bu görüşü ileri sürenlerin bunun nasıl olacağını da açıklamaları gerekir. Kastedilen, İslam’ın yeryüzüne hakimiyeti ise bunu sadece İsa aleyhisselam’ın ruhaniyeti ve ahlakı ile sınırlandırmak doğru değildir. Çünkü İslam, bütün peygamberlerin ruhaniyetini ve ahlakını yansıtır. Oysa İsa aleyhisselam’ın yeryüzüne inmesi olayında O’na has özel bir durum sözkonusudur. Ayrıca, ortada kesin ve sağlam deliller varken zayıf ve batıl tevillere yönelmenin bir anlamı

 

Sonuç olarak; sahte mesihlerin ve mehdilerin çıkması, Allah’ın takdir ettiği vakit gelip hadislerde belirtilen şartlar gerçekleştiğinde İsa aleyhisselam’ın inmesine ve gerçek mehdinin çıkmasına engel değildir. İslam düşmanlarının bu gibi gayba iman gerektiren konularda müslümanlarla alay etmeleri de gerçeği değiştirmez. Belki de,

 

bu hakikatleri inanmayanlara akıl ve mantıkla izah edememenin getirdiği “inkar” kolaycılığı ise hiçbir zaman o hakikatleri “yok” edemez!

 

Allah en iyisini bilendir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.