Cumartesi, 18 Şevval 1445

Kurban kestirmek isteyen kişinin de saç ve tırnaklarından aldırması mekruh olur mu?

Kesilecek kurbanı olan kimsenin, hadis gereği saç ve tırnaklarından aldırması Maliki, Hanbeli ve Şafiilere göre tenzihen mekruh Hanefilere göre ise mekruh değildir. Bazı Hanefi alimlerine göre ise; kurban sahibinin Zilhiccenin 10 günü içerisinde vücu­dundaki, kıllarını veya tırnaklarını kesmesi tenzîhen mekruhtur. İmam Şa­fiî’nin meşhur olan görüşü de bu olduğu gibi bu görüş İmam Mâlik’ten de rivayet olunmuştur
Onlara göre zilhiccenin onu girdikten sonra kurban kesecek olan kimsenin kurbanını kesmeden saç veya tırnaklarını kesmesi tenzihen mekruhtur.  Ebû Hanîfe’ye göre ise, mekruh değildir.

Konuyla ilgili olarak Ümmü Seleme radıyallahu anhadan rivayet edilen hadisin iki farklı lafızla rivayeti bulunmaktadır:
Resulullah sallallâhu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

  1. ( إذا رأيتم هلال ذي الحجة وأراد أحدكم أن يضحي فليمسك عن شعره وأظفاره ) ،
    “Zilhicce hilalini gördüğünüzde sizden biri kurban kesmek isterse, saçından ve tırnağından kesmesin.”
  2. ولفظ أبي داود – وهو لمسلم والنسائي أيضاً –
    : ( من كان له ذبح يذبحه فإذا أهل هلال ذي الحجة فلا يأخذ من شعره وأظفاره حتى يضحي )

“Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhiccenin hilali yenilenince kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından bir şey al­masın.”
Hadisin geçtiği yerler: Müslim, Edâhî 39-42 (Hadis No: 1977); Ebu Davud, Dahâyâ, 2-3; İbn Mâce, Edâhî 11)

Malikîler ve Şafiîlere ve Hanbelîlerden bir gruba göre [1]: Kurban kesmek isteyenler için saç ve tırnakları kesmemek müstehaplar arasında sayılmıştır. [1a]
Onlara göre Zilhiccenin ilk on günü girince kurbanını kesinceye kadar saçlarını ve tırnaklarını kesmesi mekruhtur.  Bazı Hanbelîler ise bu­nun haram olduğunu söylemişlerdir. İmam Ahmed’le İshak, Said b. el-Müseyyeb, Dâvûd Zahirî ve Şafiîlerden bazılarına göre; kurban sahibinin kurbanlığı bayram gününün kuş­luğunda, kesmesine kadar, vücudundaki kıl ve tırnaklardan bir şey alması haramdır. Buna delil olarak yukarıda zikrettiğimiz Ümmü Seleme hadisini getirmişlerdir.

“Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhiccenin hilali yenilenince kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından bir şey al­masın.”[2]

Hadisin sahih olması hasebiyle bu görüş tercih sebebidir.  Ancak buna karşı şu hadis delil getirilerek haram olmadığı ileri sürülmüştür:
Hz. Aişe’den rivayet edildiğine göre o şöyle dedi: “Ben Resulullah (s.a.v)’in hedy’inin (kurbanlığının) gerdanlıklarını kendi ellerimle büker, eğirirdim. Sonra o kendi eliyle bu gerdanlıkları boyunlarına takar, ondan sonra (Harem’e / yani Mekke’ye) gönderirdi. Bu kurbanlar boğazlanıncaya kadar Allah’ın kendisi için helâl kıldığı hiçbir şeyi de kendisine haram kılmazdı.” [3]

Teknik olarak bu hadis de sahihtir. Zaten Hanefîler bu hadisi delil almışlar ve buna göre sözü geçen işlerin mekruh olmadığını ileri sürmüşlerdir. Yine onlara göre kurban kesen bir kimse için hanımına yaklaşmak veya elbise giymek haram olma­dığına göre, saçlarını tıraş etmesi, tırnaklarını kesmesi de -tıpkı kurban kesmek is­temeyen gibi- mekruh değildir. [4]

Biz ise birbiriyle tenakuz ve tezat görüldüğü ileri sürülen her iki hadisin arasını şöyle buluruz.
1. Ümmü Seleme hadisindeki emir,  “Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhiccenin hilali yenilenince kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından bir şey al­masın.” Kurbanı kesecek kimse içindir.

2. Aişe annemizden rivayet edilen; Rasulullah s.a.v’in Medine’den Mekke’ye kurbanlık gönderdiği, kendisinin Medine’de kaldığı ve kurbanlığı daha Mekke’ye ula­şıp kesilmeden önce kendisinin ihramlılar için geçerli olan yasaklara uyma­dığını ifade eden hadise gelince, bu hadis de kurbanını kendisi kesmeyip kestirenlerin bu konudaki hükmünü belirlemektedir.

 

Suudi Arabistan’ın Daimi Fetva Komitesi (Fteval Lecnetud Daime –  https://www.alifta.gov.sa )de bu konuda Ümmü Seleme hadisini delil alarak, Zilhicce Ay’ına girildiğinde kurban kesmek isteyen bir kimsenin, kendi saçlarından, tırnaklarından, cildinden, bir şey kesmesinin caiz olmadığını söylemiştir. Bu konuda erkek ve kadın arasında herhangi bir fark olmadığının altını çizen Komite, “Kadın da Kurban kesmek isterse, ister evli olsun ister bekar, yasaklanmasına dair delillerden dolayı kurban kesmeyinceye kadar saçlarından, tırnaklarından bir şey kesemez” demiştir. [5]

 

” لا نعلم أن لفظ الحديث كما ذكره السائل ، واللفظ الذي نعلم أنه ثابت عن النبي صلى الله عليه وسلم هو ما رواه الجماعة إلا البخاري عن أم سلمة رضي الله عنها أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ( إذا رأيتم هلال ذي الحجة وأراد أحدكم أن يضحي فليمسك عن شعره وأظفاره ) ، ولفظ أبي داود – وهو لمسلم والنسائي أيضاً – : ( من كان له ذبح يذبحه فإذا أهل هلال ذي الحجة فلا يأخذ من شعره وأظفاره حتى يضحي ) فهذا الحديث دال على المنع من أخذ الشعر والأظفار بعد دخول عشر ذي الحجة لمن أراد أن يضحي ، فالرواية الأولى فيها الأمر والترك ، وأصله أنه يقتضي الوجوب ، ولا نعلم له صارفاً عن هذا الأصل ، والرواية الثانية فيها النهي عن الأخذ ، وأصله أنه يقتضي التحريم ، أي : تحريم الأخذ ، ولا نعلم صارفاً يصرفه عن ذلك ، فتبين بهذا : أن هذا الحديث خاص بمن أراد أن يضحي فقط ، أما المضحى عنه فسواء كان كبيراً أو صغيراً فلا مانع من أن يأخذ من شعره أو بشرته أو أظفاره بناء على الأصل وهو الجواز ، ولا نعلم دليلاً يدل على خلاف الأصل ” انتهى .

” فتاوى اللجنة الدائمة ” ( 11 / 426 ، 427 ) .

“Soru soran kişinin zikrettiği hadisi geçtiği lafız ile bilmemekteyiz. Hadisin bildiğimiz şekli Buhari hariç, bir topluluğun rivayet ettiği hadistir. Hadis şöyledir : Ümmü Seleme Radi Allahu anha Resulullah’tan ( s.a.v. ) rivayet etmiştir : Zilhicce hilâlini gördüğünüz vakit sizden biriniz kurban kesmek isterse, saç­larını ve tırnaklarını kesmesin. Ebu Davud, Müslim ve Nesai ile aynı lafızda rivayet etmiştir. Kimin kesecek bir kurbanı varsa, Zilhiccenin hilali çıkınca, kurbanını kesinceye kadar saçından ve tırnaklarından bir şey al­masın. Bu hadis zilhicce ilk on günleri girdikten sonra kesilen kurbanın kılının ve tırnaklarının alınmasının men edildiğine delalet etmektedir. [6]   Birinci rivayette emir ve terk vardır. Bu da vücubu gösterir. Bizi bundan sarf edecek başka bir emare görmemekteyiz. İkinci rivayette de (kıl, tırnak) almak men edilmiştir. Bu da almanın haramlığına delildir. Bizi bundan sarf ettirecek bir delilde yoktur. Bu da göstermektedir ki; hüküm sadece (has olarak) kurban kesen kişi içindir. Yerine kesilen kişi, küçük veya büyük olsun kıl, deri ve tırnaklarını alabilir. Çünkü asıl olan bunun cevazıdır. Aslın aksine bir delil de yoktur.”

Komisyonun Fetvasında ilgi ve dikkat çeken bölüm: “Müslim ve Nesaî’nin lafzı şöyledir: “Elinde kesmek için kurban olan kimse, Zilhicce Ay’ına girdiğinde kurbanını kesinceye kadar ne saçından ne de tırnağından bir şey kesmesin.” İster kendisi ister vekil tayin etsin, fark etmez saydığımız şeyler kurban kesmek için meşrudur.” dedikten sonra: Ancak kişi kendisi adına kurban kesilecekse onun hakkında bunlar meşru değildir.” demesidir: Yine aynı yerde: Bu hadis sadece kurban vermek isteyen kişiye has hükmü çıkarılmaktadır. Ancak kendi adına kurban kesilen kişi ise, usule binaen saç, tırnak ve cildinden bir şey almasından beis yoktur, bu da cevazdır. Aslının hilafına dair bildiğimiz bir delil de yoktur.[7]

“Kurbanlıklara kendi eliyle bu gerdanlıkları boyunlarına takar, ondan sonra (Harem’e / yani Mekke’ye) gönderirdi. Bu kurbanlar boğazlanıncaya kadar Allah’ın kendisi için helâl kıldığı hiçbir şeyi de kendisine haram kılmazdı.”

Buradan da anlaşılıyor ki kendisi adına yurt dışında veya hazirun olmayıp başında bulunmaksızın kurban kestiren biri buna dayanarak saç ve tırnaklarını kesebileceğidir. Buradan bu yasağın Kurbanını kendi kesmeyip, uzakta kestirecek olan kişiyi kapsamadığını anlamamız mümkündür.

Kurban kesecek kişinin vücudundan kıl alması veya tırnaklarını kesmesi durumunda ne yapması gerekir?

Alimlerin çoğunluğunun görüşüne göre her kim kurban vermek istediği halde saç veya tırnaklarından bir şey aldıysa üzerine fidye gerekmez, Ona sadece tövbe ve istiğfar etmek vacip olur. İbn Hazm Rahimehullah derki: zilhicce Ay’ına girdikten sonra kurban kesmek isteyen kişinin saç ve tırnaklarından almaması farz kılınmıştır. Ne saçlarını tıraş eder, ne de kısaltmaya gider.[8]
İbn Kudame Rahimehullah der ki: Bu hüküm açığa çıktıktan sonra: Kişi saç ve tırnaklarını kesmeyecek. Âlimlerin icma’ı şöyledir: Şayet kesecek olursa, ister kasten yapsın ister unutmuş olsun Allah’a tövbe edecek ve üzerine herhangi bir fidye de vacip olmaz. [9]

Alpaslan Toprak


Kaynaklar:

[1] eş-Şerhu’l-Kebîr, II, 121; eş-Şerhu’s-Sağîr, İL 144; et-KavânînU’l-Fıkhıyye, 190; Bidâyetü’t Müctehid, 1,424; Muğni’l-Muhtâc, İÜ, 283 vd., 290; el-Mühezzeb, 1,238 vd.; el-Muğnî, Vm, 618 640 vd.; Keşşafu’l-Kınâ’, İÜ, 5. Ibni Kasım üzerine Bâcurî Haşiyesi, II, 309.

[1a] Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yayınları, İstanbul, 1990: 4/415-416.

[2] Bu hadisi imam Ahmed ve Buharî hariç diğer Kütüb-i Sitte sahipleri rivayet etmişlerdir. Ebu Davud’un lafzı ve aynı zamanda Müslim ve Neseî’nin lafzı şöyledir: “Her kimin kesecek kurbanı varsa kessin, şayet Zilhiccenin hilâli görülürse kurban kesinceye kadar saçlarını kısaltmasın, tırnaklarını kesmesin.”Neylü’l-Evtâr, 5. cilt, 112. sayfada İmam Şevkanî Rahimehullah derki: Bu nehiydeki hikmet şudur: Ateşten bütünüyle azad olsun ve azalan eksiksiz olsun. Hacda ihramlı bulunana benzemek içindir, de denilmiştir. Bazı Şafiîlere göre ikinci açıklama şekli yanlıştır. İmam Nevevî: bu iki görüşü naklettikten sonra ikinci görüşü yanlış kabul eder. Çünkü kurban kesen kişi kadınlardan uzak durmaz; aynı şekilde ihramlı kişinin terk etmesi gereken hoş koku sürmek, elbise giymek ve benzeri şeyleri de terk etmez. (Neylul- Avtar,5/133.)

[3] İmam Ahmed, Buharî ve Müslim.
Hattâbî de, sözü geçen hadisin konumuzu ilgilendiren hadisteki yasağın haramlık ifade etmeyip, tenzihen mekruhluk ifade ettiğine delil olduğunu söylemiştir. Ayrıca bu görüşte olan âlimlere gö­re; “kurban sahibinin kurbanı kesmeden önce, elbisesini giyip güzel kokular sürünmesinin caiz olduğunda, tüm âlimlerin ittifak etmiş olmaları da, tır­nakların ve saçların kesilmesiyle ilgili sözü geçen yasağın kerahet-i tenzihiyye ile ilgili olduğuna delâlet eden hususlardandır.” (Sünen-i Ebu Davud Tercüme ve Şerhi, Necati Yeniel, Hüseyin Kayapınar, Necat Akdeniz, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1990, c: 10, s: 467-468.)

[4] el-Muğnî, Vm, 619.

[5] (Feteva el Lecnetud Daime -Daimi Fetva Komisyonu 11/426)

[6] Bölümün numarası 11; sayfa No. 427)

[7] bknz: https://islamqa.info/ar/answers/70290/)(Daimi Fetva Komisyonu,11 /426, 427.) ayrıca türkçesi: https://islamqa.info/tr/answers/70290

[8] El-Muhalla,6/3.

[9] Muğnî,9/346.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.