Perşembe, 9 Şevval 1445

Rasulullah’a Söven Kişinin Hükmü

Rasulullah’a Söven Kişinin Hükmü
[Sünen-i Ebu Davud Şerhinden]

Hadis No: 4361 – İbn Abbas (r.a) şöyle haber verdi:
“Âmâ bir adamın bir ümmü veledi vardı, Rasâlullah’a küfreder, onun hakkında yakışıksız şeyler söylerdi. Âmâ onu bundan nehyeder, fakat ka­dın vazgeçmez, âma yine onu meneder ama dinlemezdi. Kadın bir gece Rasûlullah (s.a) hakkında yakışıksız şeyler söylemeye, ona küfretmeye başladı. Bunun üzerine âmâ hançeri aldı kadının karnına sapladı ve üzeri­ne yüklenip onu öldürdü. Ayaklan arasına bir çocuk düştü. Kadın orasını (yatağı) kana buladı.

Sabah olunca olay Rasûlullah’a anlatıldı. Rasûlullah (s.a) halkı topla­yıp şöyle dedi:

“Bu işi yapan şahsı Allah’a havale ediyorum (Allah adına yemin ve­rerek arıyorum). Şüphesiz onun üzerinde benim hakkım var, (bana ita­at etmesi vacip) ama ayağa kalkarsa müstesna.”

Bunun üzerine âmâ kalktı, safları yararak ve sallanarak (gelip) Rasû­lullah (s.a)’ın önüne gelip oturdu ve:

“Ya Rasûlullah! Ben o kadının sahibiyim. Sana küfreder ve hakkında çirkin sözler söylerdi. Onu nehyederdim dinlemez, menederdim vazgeç­mezdi. Benim ondan inci tanesi gibi iki oğlum var. O bana karşı da yumuşaktı. Dün gece yine sana sövmeye ve hakkında çirkin sözler söyle­meye başladı. Ben de hançeri alıp karnına sapladım, üzerine yüklenip onu öldürdüm.!’ dedi.

Rasûlullah (s.a): “Dikkat edin! Şahid olunuz ki o kadının kanı hederdir” buyurdu.[23]

Açıklama:

Hadiste anılan âmânın kim olduğu konusunda şerhlerde bir kayıt yoktur. Bezlü’l-Mechûd sahibi “Bu zatın ismini bulamadım” der.

Ümmü veled: Sahibinden çocuk dünyaya getiren cariyedir. Sahibinin ölümü ile hürriyetini kazanır. Şarihlerin belirttiğine göre hadiste anlatılan ümmü veled gayr-i müslim idi.

Metinde, cariyenin hamile olduğu ve çocuğunun diri olarak düştüğü anlaşılmaktadır.

Hadis-i şerif Rasûlullah’a küfreden kişinin öldürülmesi gerektiğine de­lalet etmektedir. Konu hayli izaha muhtaçtır. Bundan sonraki hadisin açıklanması esnasında bu mes’ele tafsilatlı olarak verilecektir.[24]

Hadis No: 4362 – Ali (r.a) şöyle demiştir;

“Bir yahudi kadın, Rasûlullah (s.a)’a küfreder ve onun hakkında çirkin şeyler söylerdi. Bir adam o kadını boynundan yakaladı ve basarak öldür­dü. Rasûlullah (s.a) kadının kanını iptal etti (heder saydı).”[25]

Açıklama

Bu rivayet de yukarıdaki gibi Rasûlullah (s.a)’a  küfreden birisinin öldürülmesi gerektiğini, kanının heder olduğunu ifâde etmektedir.

Hattabi bundan önceki hadisi izah ederken şöyle demektedir: “Bu, Ra­sûlullah’a küfreden kişinin kanının heder olduğunu beyan etmektedir. Çünkü Rasûlullah’a küfretmek dinden çıkmaktır. Dinden çıkanın katlinin vacib olduğu konusunda ulemadan ihtilaf eden birisini bilmiyorum. Ama eğer küfreden, zimmî ise onun hakkında ihtilaf edilmiştir. Mâlik b. Enes yahudi ve hristiyanlardan Rasûlullah’a küfreden kişi müslüman olmazsa öldürülür der. İmam Şafiî’de Rasûlullah’a küfreden bir zımmî öldürülür ve kendisinden zimmet kalkar demiştir. İmam Ebû Hanîfe’den de; Pey­gambere sövmekle zımmî öldürülmez, onların içinde bulundukları şirk daha büyüktür, dediği nakledilmiştir.”

Hattâbî’nin bu sözünden; Rasûlullah’a küfreden şahsın müslüman ve­ya zimmî oluşuna göre hükmün farklı olacağı anlaşılmaktadır. İbn Abi-din; “Kitabu tenbihi’l-vülat ve’1-hukkam ala ahkamı şatimi hayri’l-enam ey ehadin min ashabihi’l-kiram aleyhi ve aleyhimü’s-salâtü vesselam”[26] adlı risalesinde bu iki şıktan başka Rasûlullah’a küfreden bir müslümamn tevbe edip etmemesi halini de ekleyerek mes’eleyi ince­lemiştir. Bu çok değerli incelemenin sonucunu özet olarak burada vermek istiyoruz.

a) Rasûlullah (s.a)’a küfredip de tevbe etmeyen bir müslümanın durumu:

Takiyüddin Ebu’l-Hasen Ali b. Abdi’1-Kâfi es-Sübki’nin, es Seyfu’l -Meslul ala men sebbe er-Rasûl (s.a), adındaki eserinde Kadı Iyaz’dan naklettiğine göre; Rasûlullah (s.a)’e küfreden ya da ona kusur isnâd eden müslümanlar öldürülür. Bu konuda ümmetin görüşbirliği vardır. Fakihlerden bazısı Rasûlullah’a küfreden ve tevbe etmeyen bir müslümanın öldü­rülmesi gerektiği konusunda icma olduğunu belirttikten sonra Mâlik b. Enes, Leys, Ahmed b. Hanbel, İshak, Şafiî, Ebû Hanife ve talebeleri, Sevri, Küfe uleması ve Evzai’nin bu görüşte olduklarını söyler. Kadı Iyaz da bu alimlerin bir kısmının isimlerini zikretmiştir. Bu isimlerin ittifak ettiği bir meselede ihtilafı zikredilen birkaç kişinin sözüne elbette itibar edilmez. An­cak şuna işaret etmek gerekir: İmam Ebu Hanife’ye göre Rasûlullah’a küf­reden, kadın olursa öldürülmez. Çünkü ona göre mürted olan kadın Öldü­rülmez.

Ulemânın Rasûlullah’a küfreden birisinin kafir olup öldürüleceği hük­müne varırken delilleri; kitap, sünnet, icma ve kıyastır.

Bu hükmün Kur’an’dan delilleri şunlardır: “Allah’ı ve peygamberini incitenlere Allah dünyada da ahirette de lanet eder, onlara alçaltıcı bir azap hazırlar.” (Ahzâb (33/57)

“Allah’ın Peygamberini incitenlere can yakıcı azab vardır.” (Tevbe 9,57)

“İki yüzlüler, kalblerinde fesat bulunanlar, şehirde bozguncu ha­ber yayanlar, eğer bundan vazgeçmezlerse, andolsun ki seni onlarla mücadeleye davet ederiz, Sonra çevrende az bir zamandan fazla ka­lamazlar. Lanetlenmiş olarak, nerede bulunurlarsa yakalanır ve hem de öldürülürler.” (Ahzâb 33/61-62)

Görüldüğü gibi bütün ayetler, Hz. Peygamber (s.a) ı incitenlerin kâfir olacağına delâlet etmektedir.

Rasûlullah’a küfredenin katli hükmünün sünnetten delilleri de üzerin­de durduğumuz hadislerin yanısıra İfk hadisesi üzerine Rasulullah’ın Ab­dullah b. Übeyy b. Selûl hakkında Sa’d b. Muâz’ın “…Eğer o Evs’ten ise boynunu vururum. Eğer kardeşlerimiz olan Hazrec’ten ise ve sen bize em­redersen, emrini uygularız.” şeklindeki sözlerini Rasûlullah’ın ikrar et­mesidir. Yine 4359 numarada geçen hadisteki irtidâd eden Abdullah b. Sa’d b. Ebi Şerh hakkında Rasûlullah’m söyledikleri de bu hükme delil kabul edilmiştir.

Kadı Iyaz’ın rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah efendimiz: “Kim bir peygambere söverse onu öldürünüz. Kim de benim sahabelerime sö­verse onu dövünüz” buyurmuştur.

Hilal ve Ezci’nin Hz. Ali (r.a) den rivayet ettikleri bir hadiste de efen­dimiz: “Kim bir peygambere söverse öldürülür. Kim de benim asha­bıma söverse sopa ile dövülür” buyurmuştur;[27]

Rasûlullah’a küfreden bir müslümanin öldürülmesinin vacip olduğu­nun icma’ile sabit olduğunu az önce belirtmiştik.

Kıyastan delil de: Mürted icmâen öldürülür. Rasûlullah’a küfreden de mürteddir. O halde o da öldürülür.

Rasûîullah’a küfreden birisinin öldürülmesinin gereği hükmü açıkça ortaya konulduktan sonra akla bir soru gelmektedir, Acaba böyle birisi küfründen dolayı mı öldürülür, yoksa had olarak mı öldürülür? Bu konu­nun incelenmesi gerekir.

Ulemânın büyük çoğunluğuna göre mürted olan kişi tevbe ederse kabul edilir, aksi halde öldürülür. Mürtedin öldürülmesi de had olarak olacaktır. Çünkü veliyyul-emrin, mürtedin cezasını affetmeye veya değiştirmeye yetkisi yoktur. Aslen kafir olan ise böyle değildir. Çünkü veliyyü’l-emir is­terse onu öldürür isterse köleleştirir. Mürted hakkında ise böyle bir serbes­tlik yoktur. Mürted had olarak öldürüleceğine ve Hz. Peygamber (s.a)’e küfr eden de mürted olduğuna göre, onun öldürülmesi de had olacaktır.

b) Rasûlullah (s.a)’a küfreden birisi tevbe ederse, tevbesi kabul edilip had düşer mi? Yoksa yine öldürülür mü?

Ebu Bekr b. el-Münzir; Mâlik b. Enes, Leys, Ahmed, İshak ve Şafii’ye göre Rasûlullah’a küfredenin öldürülmesi gerektiğini ve tevbesinin kabul edilmeyeceğini söyledikten sonra, Ebû Hanife ve ashabının, Sevri ve Ev-zai’nin de aynı görüşte olduklarını ama bunlara göre Rasûlullah’a sövme­nin, dinden dönme sayıldığını ilave eder.

İbn Abidin, yaptığı tahkik sonunda İmam Malik ve ashabına, Selefe ve ulemanın cumhuruna göre Rasûlullah’a küfredenin had olarak öldürüle­ceğini, bunlara göre tevbesinin kabul edilmeyeceğini, tevbenin yakalan­dıktan sonra olması ile, kendisinin tevbe ederek dönmesi arasında fark ol­madığını söyler. Delilleri ise, bunun bir had oluşu ve diğer hadlerde oldu­ğu gibi onu tevbenin düşürmeyişidir. İbn Abidin’in araştırmasına göre İmam Şafii ve İmam Azam Ebu Hanife’ye göre ise Rasûlullah’a küfreden tevbe ederse tevbesi kabul edilir. Aksi halde öldürülür. İbn Abidin vardığı bu sonucu; İmam Sübki’den, İbn Teymiye’nin; es Sarimu’I-Meslul’ün-den, Ebu Yusuf’un; Kitabu’l – Harac’mdan, Şeyhu’l – İslam es-Sadi’nin, Kitabu’n-netf’inden, Müeyyedzade’nin Fetavasından, Muinü’l-Hukkam’dan ve Nuru’I-ayn Islahu cami’il fusuleyn’den yaptığı nakillerle teyid eder. Sonuç olarak şöyle der: “Mezhep ehlinden yapılan bu nakiller, Rasûîullah’a küfredenin tevbesinin kabulü konusunda makbul olduğunda açıktır. Bizim mezhebimizin dışındaki mezhep mensuplarından (Sübki ve İbn Teymiye) yaptığımız nakiller de aynı istikamettedir.”[28]

Konuyu toparlarsak deriz ki; Dört Mezhep İmamından İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre Rasûîullah’a küfreden birisi pişmanlık duyup tevbe etse bile dinlenmez öldürülür. Ama Allah katındaki durumunu biz bilemeyiz. İmam Azam Ebu Hanife ve İmam Şafii’ye göre ise tevbe ederse kabul edilir, öldürülmez. Bu görüşün delili de Mürted’de yapılan uygulamadır. Çünkü daha önce de geçtiği gibi mürted tevbe eder de tek­rar İslama dönerse öldürülmez. Rasûlullah’a küfreden de mürteddir.

İbn Abidin araştırmasının devamında el-Fetavâ’1-Bezzaziye gibi Ha­nefi bazı müteahhirûn kitaplarında Rasûlullah’a küfredenin tevbesinin ka­bul edilmeyeceği yolunda nakiller bulunduğuna dikkat çekerek bunun bir hata olduğunu, konunun iyi araştırılması gerektiğini söyler ve önceki anlattıklarının sahih olduğunu bildirir. İbn Abidin’in bu istikametteki nakil ve cevapları hayli uzundur. Buraya aktarmanız mümkün değildir. Dileyen adı geçen esere bakabilir.[29]

c) Zimmilerden, Rasûlullah’a küfredenin durumu:

Açıklamamızın baş tarafından Hattabî’den naklen, Rasûlullah’a küf­reden zimminin (müslümanarın idaresi altındaki yahudi ve hristiyanın) İmam Mâlik ve İmam Şafiî’ye göre öldürüleceğini, İmam-ı Ebu Hanifeden ise öldürülmeyeceğinin nakledildiğini söylemiştik.

Kadı îyaz da, Ebu Hanife ve Sevri ile bunların ashabının dışındaki âlimlere göre, Rasûlullah’a küfreden zimminin öldürüleceğini söyler. Çünkü müslümanlar onlara peygamberlerine sövsünler diye zimmet ver­memişlerdir. İmam Sübki de Hanefi mezhebinin dışındaki mezheplere göre böyle bir zımmînin öldürüleceğini bildirir.

Zımmî, Rasûîullah’a küfreder de öldürülmeden önce müslüman olursa durum ne olacaktır? Hanefilere göre cevap bellidir. Müslüman olmasa bi­le öldürülmeyeceğine göre, müslüman olduktan sonra hiç öldürülmez. Di­ğer üç mezhebe göre ise konu ihtilaflıdır.

İmam Malik’den bu konuda iki rivayet vardır. Bir rivayete göre öldü­rülmez, diğerine göre öldürülür. Hanbelilerden üç farklı görüş rivayet edilmektedir:

I) Rasululullah’a küfrettikten sonra müslüman olup tevbe edenin tevbesi bir kayda tabi olmadan kabul edilir.

II) Mutlak olarak tevbesi kabul edilmez.

III) Zimminin tevbesi müslüman olmakla kabul edilir, müslümanken küfredip de tevbe edenin tevbesi kabul edilmez.

Şafiilere göre de mutlak olarak (yani ister müslüman olsun ister zimmi iken İslama girsin) Rasûlullah’a küfredenin tevbesi kabul edilir, kati düşer.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Hanefilere göre, Rasûlullah’a küfre­den bir zimmî öldürülmez ve zimmeti bozulmaz. Ancak adam ta’zir edi­lir. Hanefi fıkhına ait metin ve şerhlerde zikredilen budur. Tekiyyuddin İbn Teymiye de anılan eserinde Hanefilerin bu konudaki görüşlerini verirken şöyle der: “Ebu Hanife ve ashabına gelince; sövmekle ahd bozulmaz ve zimmî öldürülmez. Ancak böyle çirkin bir davranışı izhar ettiği için diğer münkeratta olduğu gibi ta’zir edilir.”

Rasûlullah’a küfreden kişiye ait hükümler konusunda bu malumatın yeterli olduğu kanaatindeyiz. Daha geniş bilgi almak isteyenlerin İbn Abidin ve İbn Teymiye’nin adı geçen eserlerine müracaat etmelerini tav­siye ederiz.[30]

Dipnotlar:
[23] Nesai, tahrimu’d-dem 15.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/24-25.

[24] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/25.

[25] Sâdece Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/26.

[26] İbn Abidin’in bu risalesi; Rasûlullah’a veya ashaba küfreden kişiye ait hüküm­leri ihtiva etmektedir. Resâili îbn Abidin’in 15 risalesidir. Bk. Mecmuatu Resal-i İbn Abidin: I, 282. Şeyhu’l-İslam İbn Teymiye de, es-Sarimü’I-Meslûl alâ Şâtimi’r-Rasul adındaki 600 sayfalık eserini bu konulara tahsis etmiştir.

[27] Bu iki hadis zayıftır. Birincisinin isnadında Abdulaziz b. Hüseyn vardır. İbn Hibban onu cerhetmiştir, ikincisinin isnadına da İbn Salah vakıf olmadığını belirtmiştir.

[28] İbn Abidin. Resâil I, 303.

[29] İbn Abidin. a.g.c, I. 305 ve dev.

[30] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/26-30.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.