Cuma, 1 Rebiülahir 1446
Sunnet Konusunda Iki Sapkin Firka

Sünnet konusunda iki sapkın fırka

*****

Her konuda olduğu gibi Sünnet konusunda da ifrat ve tefrite sapan fırkalar vardır. Bir fırka; uydurma, zayıf, sahih hadis demeden cahilce sünnete ittiba ederler. Bir başka fırka ise bunların tam tersidir. Bunlarda uydurma, zayıf, sahih hadis demeden sünneti toptan inkâr ederler.

 

Sünnet konusunda bir ilme sahip olmayan sufi (Tasavvuf) meşrepli fırkalar;  uydurma, zayıf, sahih demeden cahilce, araştırmadan, düşünmeden sünnete ittiba ederler. Onlar gecenin karanlığında odun toplayan kör adam gibidir. Eline gelen odun mu yılan mı ayırmazlar.  Her duyduğunu hadis kabul eden uydurma nedir, sahih nedir, usul nedir, bilmez ve araştırmazlar.

 

Sufi meşrepli kitaplarda uydurma hadis çoktur. Sufi meşrebin inanç ve akidesini genellikle uydurma hadisler belirler. Hatta sufi çevreler uydurma hadislerin toplandığı eserlerden uydurma hadis naklederek aha hadis a handa kaynağı diyerek insanlara batılı hurafeyi din diye yuttururlar. Avam halkta ilim olmadığı için bu saptırıcılara itibar eder ve yoldan saparlar.

 

Bu meseleye bir örnek verirsek;

Acluni” adında büyük bir hadis âlimi yaşamıştır. Bu zat hadis diye uydurulan sözleri “Keşfu’l Hafa” adlı bir eserinde toplamıştır. İnsanlar hadis diye uydurulan bu sözleri bilsin ve bunlara karşı uyanık olsun diye. Ancak ne acıdır ki bu cahil sufiler bu uydurma hadis kitabından hadis naklederler.

 

Düşüne biliyor musunuz? Allah kendilerinden razı olsun birçok Hadis âlimi gibi Acluni’de İslam ümmeti dikkat etsin, uyanık olsun, hakkı batılı birbirinden ayırsın diye uydurma hadislerin toplandığı müstakil eserler yazıyor. Ancak bu cahil sufiler bu eserlerden alıntı yaparak insanlara aha hadis aha da kaynağı diyerek uydurma hadisleri din diye insanlara anlatıyorlar.

 

Cübbeli Ahmet: Bu zatın konuşmalarına, kitaplarına baktığınızda sanki piyasadaki batıl, hurafe ve uydurma şeyleri toplayıp pazarlamak için görevlendirilmiştir. Allah bunun gibi saptırıcıların cehaletinden şerrinden insanlığı muhafaza etsin.

 

Rasûlullah Efendimiz (sav.) şöyle buyurmaktadır;

 

“Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnâd ederse Cehennem ’deki yerine hazırlansın!”  (Buhari, İlim, 38)

 

Mevzu/uydurma bir hadisi bilerek nakleden kimse de Peygamber Efendimiz (sav) adına yalan uyduran kimse hükmündedir, o da yalancılardan biridir. Yine;

 

Rasûlullah Efendimiz (sav.) şöyle buyurmaktadır;

Ebû Katâde (r.a) şöyle demiştir:

“Rasûlullah (sav) Efendimiz’in şu Minber üzerinde şöyle buyurduklarını işittim:

«Benden çok hadis nakletmekten sakının! Kim benim adıma bir şey söylerse sadece hakikati (veya) doğruyu söylesin! Kim, söylemediğim bir şeyi bana izafe ederse Ateş’teki yerine hazırlansın!».” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 4/35; Dârimî, Mukaddime, 25/243)

 

Bu sufilerin tam zıddı birde hadis inkârcıları vardır.

Bir otoban düşünün sufiler bu otobanın sağından uçuruma yuvarlanmış, Hadis inkârcısı (mutezili) fırka ise otobanın solundan uçuruma yuvarlanmış. İki fırkanın ortak özelliği ikisi de orta(vasat)  yolu bulamamış yolda çıkmış olmalarıdır.

 

Hadis inkârcıları sermaye olarak sufi meşrebin cehaletini ve hurafelerini kullanarak vahyin diğer kısmı olan Hz. Peygamberin temiz pak sünnetine saldırırlar. Başkalarının cehaletini ve hurafelerini bahane ederek sünnet inkârcılığına saparlar.

 

Türkiye de Hadis inkârcısı mutezile fırkanın elebaşları;  M. İslamoğlu, A. Bayındır, B. Bayraklı, M. Okuyan, C. Tastaman, E. Yüksel… dir.

  1. Nuri ÖZTÜRK Bu zat son zamanlarında deist olduğunu söylemiştir. Ateşi bol olsun, hadis inkârcılığının sonu deist, ateist, komünist… Olmaktır. Akıbet ise CEHENNEM.

 

Rasûlullah Efendimiz (sav.) şöyle buyurmaktadır;

“Şunu iyi biliniz ki bana Kur’an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun koltuğuna kurulan tok bir adamın size: ‘Sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter.’ diyeceği günler yakındır…” (Ebu Davud, Sünnet, 6, İmare 33; Tirmizi, İlim 10)

Bir misli verildi)’den maksat Sünnettir. Bu hadisleri şu ayeti kerimelerde destekleyerek konuyu iyice pekiştirmektedir.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor;

Nitekim size kendi içinizden öyle bir Peygamber gönderdik ki; size ayetlerimizi okuyor, sizi arındırıp tertemiz yapıyor, size Kitabı ve hikmeti öğretiyor ve daha bilmediğiniz nice şeyleri öğretecek. (Bakara Suresi: 151)

 

… Onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Oysa onlar, bundan önce apaçık bir dalâlet içinde idiler. (Al-i İmran Suresi: 164)

 

“ … Allah sana Kitabı ve Hikmeti indirdi. Ve bununla sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allah’ın senin üzerindeki fazlı keremi çok büyüktür.“ (Nisa Suresi: 113)

  

Müsennif VELİOĞLU

*****89*****

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.