Perşembe, 16 Şevval 1445

Fertlerin Emire Karşı Görevleri ve Emirlere Nasihat

D- Emire İtaatin Kapsamına Giren Meseleler

  • Namazı kısaltarak kılmak veya tam kılmak, birleştirerek kılmak (cem etmek) veya birleştirmemek gibi içtihadi konularda emirin görüşüne uymak:
    Emirin fıkıh bilgileri yeterli değilse, içinden çıkamadığı konularda en iyi bilenlere sorması gerekir. Bu konularda emirin söylediğine itaat etmenin delili Allahu Teala’nın şu ayetidir: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasul’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.”[66]

El-Akidetu’t-Tahaviyye’yi şerheden İbnu Ebi’l-İzz el-Hanefi şöyle der: “Kur’an, sünnet ve icma, içtihadi konularda namaz imamına, Müslümanların imamına, savaş emirine ve zekat görevlisine itaat edileceğini, kendisinin içtihadi konularda halka itaat etmekle yükümlü olmadığını,[67] onların kendisine itaat etmeleri ve görüşlerinden vazgeçip onun görüşünü almaları gerektiğini belirtmiştir. Çünkü birlik ve cemaat olmanın yararı ve ihtilaf ve bölünmenin zararı, cüz’i meselelerden daha büyüktür.”[68]

Dördüncü bölümde İbn-i Mes’ud ve İbn-i Ömer’in Radıyallahu Anhum tavizsiz olarak bilinmelerine rağmen, emirin içtihadına uymanın gerekliliğini kabul ettikleri için Peygamberin ve ilk iki halifenin uygulamasına aykırı olarak Osman bin Afvan’ın Radıyallahu Anhu namazı dört rekat kılmasına uyduklarını aktarmıştık. [68a]

  • Görüş farklılığı olmaması için mübah ve teknik işleri emirin yönetimine bırakmak:
    Allahu Teala şöyle buyurur: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Halbuki onu, Rasul’e veya aralarında yetki sahibi[69] kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.”[70] Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Zatu’s-Selasil gazvesinde Amr bin As’ı emir tayin etti. Amr Radıyallahu Anhu, askerlerin üç gece ateş yakmalarını yasakladı. Sahabe bu konuda Ebu Bekir ile görüştüler ve kendisiyle konuşmasını söylediler. Bunun üzerine Ebu Bekir, Amr bin As ile görüştü. Amr Radıyallahu Anhu, Ebu Bekir’e Radıyallahu Anhu şöyle dedi: “Aracı olarak seni bana gönderdiler. Onlardan kim ateş yakarsa kendisini içine atarım” dedi[71]. Sonra düşmanla çarpıştılar ve yendiler. Düşmanı izlemelerine izin vermedi. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına döndüklerinde olayı anlattılar ve şikayet ettiler. Bunun üzerine Amr şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sayıları az olduğu için düşmanın peşinden gitmelerini istemedim. Çünkü düşmanın destek kuvvet alıp onlara yönelmesinden çekindim.” Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yaptıklarını onayladı. Bir rivayette Amr’ın şöyle dediği aktarılır: “Az sayıda olduklarını düşmanın görmemesi için ateş yakmalarını yasakladım.[72]

Bu hadis, Amr Radıyallahu Anhu gibi efdaliyet açısından bir alt seviyede olan birinin Ebu Bekr Radıyallahu Anhu gibi daha efdal birine emir olarak tayin edilebileceğine delalet etmektedir. Bununla beraber askerlerin, emirin uygulamalarını şikayet edebileceklerine, ateş yakmak gibi mübah olan işlerde emirin sınırlandırma yapabileceğine, geri dönüp saldırması korkusuyla kaçan düşmanı izlemeyi veya maslahat gereği evla olanı işlemenin yasaklanabileceğine işaret eder.[73]

  • Kişinin, hoşuna gitmese de, emir tarafından verilen her görevi yerine getirmesi gerekir:
     Dolayısıyla basit dahi olsa, Allah yolunda hiçbir görevden kaçmamak emire itaat kapsamına girer: Ebu Hureyre’den Radıyallahu Anhu merfu olarak şöyle rivayet edilir: “Atının dizginlerini alarak başı ve ayakları tozlu bir şekilde bekçilik ise bekçilik, askerlik ise asker olarak Allah yolunda cihad eden kişiye ne mutlu!”[74] Bu kişi bekçilik veya askerlik gibi işlerden hangisi ile görevlendirilmişse, sıkılmadan ve kaçınmadan görevini yapmış ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem duasını hak etmiştir.
  • Emirin izni olmadan kimsenin işi bırakmaması veya önceden verilen talimatların dışına çıkmaması da itaatin kapsamına girer:[75]
    Emirin izni olmadan kimsenin kamptan ayrılmaması, onun izni ve belirlemesi olmadan kimsenin eğitim yaptırmaması da gerekir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “Mü’minler, ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Rasulü’ne iman ederler ve toplu bir işte, Peygamber ile beraber bulundukları vakit ondan izin almadıkça bırakıp gitmezler.”[76]

Buhari, askerin emirden izin almasının vacip olduğuna dair bu ayeti delil olarak göstererek, “Kişinin imamdan izin alması babı” başlıklı bir kısım açmış ve bu ayeti zikretmiştir. Daha sonra ise Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber bir gazvede bulunan Cabir bin Abdullah’ın “Ey Allah’ın Rasulü! Ben damadım” dedim ve izin istedim. Bana izin verdi, ben de herkesten önce Medine’ye geldim” hadisini aktarmıştır.[77]

İbn-i Kudame el-Hanbeli[78] Rahimehullah şöyle der: “Emirin izni olmadan atları yedirmek, odun toplamak veya başka bir iş için askerin ayrılması caiz değildir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Mü’minler, ancak o kimselerdir ki, Allah’a ve Rasulü’ne iman ederler ve toplu bir işte, Peygamber ile beraber bulundukları vakit ondan izin almadıkça bırakıp gitmezler.” Ayrıca emir halkın durumunu, düşmanın durumunu, yerini, yakınlık ve uzaklığını askerlerden daha iyi bilir. Onun izni olmadan biri çıkıp giderse, düşmanın tuzağına düşebilir veya onların öncü  kuvvetlerinin eline geçebilir ya da askerler ve emir oradan çekip gidebilirler ve kendisi yalnız kalabilir.”[79]

Uhud günü okçuların, Müslümanların imamı olan Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendilerine izin vermeden yerlerinden ayrılmamalarının emredilmesine rağmen izinsiz olarak yerlerinden ayrılmaları sebebiyle Müslümanların başına gelenler bilinmektedir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara “Ben size haber verinceye kadar bizi kuşların kaptığını dahi görseniz yerlerinizi terketmeyen. Düşmanı yendiğimizi ve yerlerini aldığımızı görseniz bile ben size izin vermeden buradan ayrılmayın” demişti.[80] Ancak onlar, düşmanın hezimete uğradığını görünce yerlerinden ayrıldılar ve ganimet toplamaya koyuldular.[81] Düşman da arkadan onları kuşattı ve bilindiği gibi Müslümanlar büyük hezimete uğradılar. Dolayısıyla nizam ve düzenin bozulmaması için emirin iznini ve emrini hafife almaya[82] kimsenin hakkı yoktur.

  • Emirin sözlü ve yazılı emirlerine aynı önemi vererek itaat etmek gerekir:
    Mektuplar yazılı emirler kapsamına girer. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Abdullah bin Cahş’a uygulaması bunun örneklerindendir. Onu bir seriyyenin başında göndermiş ve iki gün yol aldıktan sonra mektubu açıp okumasını ve emrettiği şekilde davranmasını söylemiştir. Abdullah bin Cahş Radıyallahu Anhu iki gün gittikten sonra mektubu açmış ve içinde şöyle yazdığını görmüştür: “Bu mektubu okuyunca Mekke ile Taif arasında Nahle’ye varıncaya kadar git. Orada Kureyş’in durumunu gözle ve onlar ile ilgili bilgiler getir.” Abdullah bin Cahş, mektubu okuyunca “İşittim ve itaat ettim” dedi.[83][84]Bu haberi İbn-i Hişam “es-Siyra” ve İbn-i Kesir “Sana haram ayda savaşın hükmünü soruyorlar”[85] ayetinin tefsirinde nakletmiştir.

“Yazılı olanlar sözlü gibidir” kuralı şer’i bir kuraldır. Yani uzakta olandan gelen yazılı emir, orada bulunanın sözlü emri gibidir.[86]


[66] 4 Nisa/59

[67] Şerhi : ’’O bir çok işlerde size uysaydı sıkıntıya düşerdi’’(Hucurat-7)

[68] Age. S: 424

[68a] Bakınız “C- İtaat Etmenin Delillerinden Çıkarılan Sonuçlar” 6. Madde ve açıklaması

[69] Şerhi : Haberin yayılmayarak emire tezelden ulaştırılması gerekir.

[70] 4 Nisa/83

[71] Şerhi : Emirin tehdit etmesi caizdir. Tazir konusunda da bu ele alınacaktır

[72] Heysemi, Tabarani’nin iki senet ile rivayet ettiğini ve birinci rivayetteki kişilerin ravilerinin sahihlerden olduğunu söylemiştir. Mecmau’z-Zevaid, 5/322

[73] Şerhi : Emir üstüne şikayet edilebilir. Tıpkı kadının kocasını kadıya şikayet edebileceği gibi. Kadı nasıl onları boşama yetkisine sahipse emri görevden alma yetkisi olan birine bu yapılabilir. Aksi dedikodu olur. Burada Hz. Ebubekr r.anh’i aracı tutmaları olayın sonuç vermemesi Allah’ın rahmetidir. Fitne ve fesada sebep olmayacak birinin nasihatçi olarak tayini burada söz konusu olduğundan bu rahmettir.

[74] Buhari

[75] Şerhi : İkinci talimat gelene kadar birinci talimat geçerlidir. Emirin her emri yeni bir emir sayılır. Örneğin; Dıhye bir cariye istemiş Peygamber efendimiz s.a.v istediğini al demiştir.O da Safiye’yi yanına aldı. Sonra Peygamber Efendimiz s.a.v.’e haber geldi, dediler ki “o Yahudi Emirinin kızıdır sana layıktır. ” Peygamber efendimiz s.a.v. Dıhye’yi de cariyeyi de (Safiye anamız)çağırttı, Dıhye’ye “bunu bırak başka al” demiştir.

[76] 24 Nur/62

[77] Fethu’l-Bari, 6/121, Kitabu’l-Cihad

[78] Şerhi : إبن قدامة

[79] El-Muğni, Kitabu’l-Cihad

[80] Buhari, Hadis no: 3039

[81] Şerhi :
Onlar kendilerine göre haklıydı, savaşın bittiğini sandılar.

[82] Şerhi :
Örneğin “tüfek kayışı takılacak öyle çıkılacak” deniyor, adam ‘’ne gereği var? ‘’diyor. Halbuki senin ağzını açmaya ne gereğin var?

[83] Şerhi:
Yerhamukallah demek gibi bu da sünnet ve karşısında emir varmış gibi davranıyor. Emirin mektubuna bile bu saygı var ama yanında karşısındaki emire bu saygı yok şimdikilerde.

[84] Şerhi:
“Sem’an ve taaten”  demek şeytanın belini kırar. Tıpkı sigarayı bırakanın etrafına yaymasını uzmanların istemesi, onun çevresine karşı bunu bildirmesinin olumlu etkisinden dolayı olduğunu söylerler. İşte işittik ve itaat ettik demek de böyledir. İşi duyurmaktır, yarı yarıya yapmak gibidir.

[85] 2 Bakara/217

[86] Ahmed ez-Zerka, el-Kavaidu’l-Fıkhiyye, Kaide:68, s:285

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.