Cumartesi, 11 Şevval 1445

Fertlerin Emire Karşı Görevleri ve Emirlere Nasihat

D- Yöneticiye, Gizli Olarak Nasihat Etmek Daha İyidir

  • İbn-i Asım, “es-Sünne” isimli kitabında, “Yöneticilere nasihat etmenin şekli” bölümünde rivayetin senedini de belirterek şöyle der: Iyad bin Ğanem, Hişam bin Hakim’e Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Kim iktidar sahiplerine nasihat etmek isterse bunu açıkta yapmasın, elinden tutsun ve başbaşa kalarak söylesin. Kabul ederse, ne güzel. Kabul etmez ise, kişi görevini yapmış olur” buyruğunu duymadın mı? dedi.”[142]
  • Yöneticilere nasihatı gizli yapmak ile ilgili delillerden biri de Buhari’nin Ebu Vail’den yaptığı şu rivayettir: Bazıları “Osman, hep yakınlarını devlet işlerine tayin ediyor” diyordu ve bu söz bazı rahatsızlıklara sebep olmuştu. Üsame, Osman’a yakın biri olması sebebiyle bu hususta ona nasihatte bulunmasını istediler. Üsame onlara: “Onunla söylediğiniz şeylerde konuştum, ancak bir kapıyı ilk kez ben açmış olmak istemiyorum. Ben Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu hadisi işitmiş biri olarak iki kişinin başına emir tayin edilen birisine gidip de, “Sen iyi bir insansın” diyerek ona övgüde bulunacak değilim” dedi ve şu hadisi aktardı: “Kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki bağırsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği gibi dönderir. Derken, cehennem ahalisi etrafında toplanır ve: “Ey fülan, sen dünyada iken (bize) ma’rufu emderip, münkerden nehyetmiyor muydun?” derler. O: “Evet, ma’rufu emrederdim ama kendim yapmazdım, münkeri yasaklardım ama kendim yapardım” diye cevap verir.”[143]

Müslim’de, “Osman’ın yanına girip onunla konuşmaz mısın?” şeklinde aktarılmaktadır. Bu ise bazı kişilerin halife Osman’a Radıyallahu Anhu tepki gösterdikleri şeyler sebebiyle olmuştu. İbn-i Hacer der ki: “Onunla söylediğiniz şeylerde konuştum, ancak bir kapıyı ilk kez ben açmış olmak istemiyorum” sözü, “Fitneye yol açmayacak şekilde edep ve maslahata uygun olarak gizlice kendisiyle konuştum” demektir. İbn-i Hacer şöyle der: “Onunla söylediğiniz şeylerde konuştum, ancak bir kapıyı ilk kez ben açmış olmak istemiyorum” sözünden maksat, “İlk kez benim açacağım bir kapıyı ben açmak istemiyorum. Çünkü onunla gizlice konuşurum” demektir. Muhelleb der ki: Üsame’nin, Osman ile konuşmasını istediler, çünkü onun özel adamlarından ve Velid bin Ukbe konusunda kendisine sitemde bulunanlardandı. Zira Velid bin Ukbe’den bira kokusu gelmiş ve bu durum açığa çıkmıştı. Velid, Osman’ın ana bir kardeşi olup yanında çalıştırıyordu. Üsame, “Osman ile gizlice konuştum. Tefrikanın çıkmasından endişe ederek imamlarla halkın önünde bu konuları konuşmak istemiyorum” dedi. Sonra yönetici de olsa, kimseye yağcılık yapmayacağını ve elinden geldiği kadar gizlice nasihat ettiğini söyledi. Ma’rufu emrettiği halde kendisi işlemeyen kişinin nasıl ateşe atıldığını belirterek, Osman konusunda kendisini yanlış anlamamalarını istedi.” İbn-i Hacer şöyle devam eder: “Hadis, yöneticilere saygılı olmak, onlara karşı edeple davranmak, tedbirli olmaları ve olumsuzluklardan kaçınmaları için haklarında halkın söylediklerini kendilerine güzellikle ve usûlünce bildirmenin gerektiğini belirtir. Çünkü bu yolla, başkalarına  eziyet vermeden amaç gerçekleşmiş olur.”[144]

Nasihatı gizlice yapmanın vacip olduğunu değil, daha iyi olduğunu söyledim. Çünkü nasihatın açıkça yapılacağını gösteren deliller de bulunmaktadır. Bu delillerden bazıları şunlardır:

  • Bir kadının, kadınların mehirleri konusunda Ömer’e karşı çıkması olayı bunlardan biridir. “Evvelkine yüklerle mehir vermiş bile olsanız..”[145] ayetinin tefsirinde bu olay ile ilgili olarak İbn-i Kesir Rahimehullah “Bunu Ebu Ya’la, Mesruk’dan kuvvetli bir sened ile rivayet etmiştir” der.
  • Mekke’de savaşmanın haramlılığı konusunda sahabeden olan Ebu Şureyh el-Huzai’nin emir Amr bin Said el-Eşdak’a nasihat etmesi de bu örneklerdendir. Buhari, Mekke’ye askerler sevkeden Amr bin Said’e, Şurayh’ın şöyle dediğini rivayet eder: “Ey Emir, izin verirsen, Mekke’nin fethedildiğinin ertesi günü Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, gözümün gördüğü, kulağımın işittiği ve hafızamın bellediği bir sözünü hatırlatmak istiyorum. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Allah’a hamdedip övdükten sonra şöyle dedi: “Mekke’yi insanlar değil, Allah haram belde kıldı. Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir mü’minin orada kan dökmesi helal olmaz.”[146]
  • Ömer İbnu’l-Hattab’ın Radıyallahu Anhu üzerinde uzun bir elbise görünce Selman’ın ona itiraz etmesi ve hesabını sorması. Bunun örnekleri çoktur. Muaviye’nin oğlu Yezid’in, yerine halife bırakmasına sahabeden bir çok kişinin karşı çıkması da bu örneklerdendir.

Yöneticiye nasihatı açık veya gizli yapmak şu esaslara bağlıdır:[147]

1- Nasihat Edilen Kişinin (Emirin) Durumu: Nasihat eden kişi bunun için en uygun yeri ve zamanı seçer ve ona göre açık yahut gizli olarak nasihatını yapar.

2- Mecliste Bulunanların Durumu: Bir takım kişilerin bundan cesaret alarak fitneye meydan vermelerinin ve bölünmenin önüne geçmek için nasihatı gizli yapmak daha iyi olabilir. Üsame bin Zeyd’in, Osman’a karşı davrandığı gibi. Ancak insanlar da duyup nasihattan yararlanacaklarsa, nasihatı açıkça yapmak daha iyi olabilir. Mekke’de savaşmak için askerler gönderen yöneticiye, Mekke’de savaşmanın haram olduğunu Şurayh’ın açıkça söylemesi ve oraya insanların asker olarak gitmelerinin önüne geçmeye çalışması gibi.

3- Nasihat Edenin Durumu: Nasihat ederken kişi gösteriş ve şöhret peşinde olmamalıdır. “Başkası ses çıkarmazken bu adam yöneticiye nasihat etti” desinler diye yapmamalıdır. Kufe halkının Sad bin Ebi Vakkas’ı, Ömer’e şikayet etmeleri olayı buna örnektir. İbn-i Kesir şöyle der: “Hicri 16 yılında Kufe halkı hemen her alanda Sad’ı şikayet ettiler. Hatta “Namazı bile doğru dürüst kıldıramıyor” dediler. Bunun üzerine Ömer Radıyallahu Anhu, onu görevden aldı.

Müslim, bu olayı şöyle rivayet eder: Ömer İbnu’l-Hattab Radıyallahu Anhu, Kufe halkına adamlar gönderdi. Halk, Sad’ı övdü. Sadece Katade bin Üsame adında biri şöyle dedi: “Madem ki Allah için söylememizi istediniz, söyleyeyim. Sa’d, eşit paylaşım yapmıyor, davada adaletli olmuyor, seriyye ile çıkmıyor.” Bunun üzerine Sa’d şöyle dedi: “Allah’ım, bu adam gösteriş ve şöhret için yaptıysa ömrü uzun olsun, fakirliği bitmesin ve fitnelerden kurtulmasın.” Sa’d’ın bedduası kabul oldu. Adam çok yaşlandı, bakarken kaşlarını elleriyle gözünden kaldırıp bakıyor ve yolda karşılaştığı cariyelere lafla sarkıntılık ediyordu. Bunun için onu, Sa’d’ın bedduasına uğramış ihtiyar diye isimlendirirlerdi. Ömer Radıyallahu Anhu, hilafet için yaptığı vasiyette altı kişi arasında saydığı Sa’d için şöyle demişti: Sa’d halife olursa ne iyi. Olmadığı taktirde hanginiz halife olursa onu yardımcı alsın. Çünkü ben onu aciz olduğu veya hainlik yaptığı için azletmedim.”[148]

Şerh: Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da emirlerin beddualarından sakınmaktır. Çünkü onların duası da bedduası da babanın oğula duası ve bedduası gibi keskindir. Nasıl ki babanın oğula bedduası geçerli idiyse emir için de bu böyledir.

En iyi olan, nasihat eden kişinin bu durumları gözönünde bulundurması, sonra açık veya gizli en münasip yolu seçmesidir. İşin içinden çıkamıyorsa, gizlice nasihat etmesi daha iyi olur. Konunun başında belirtiğimiz Iyad bin Ğanem hadisi, Osman ve Üsame olayı bunun örnekleridir.[149]

 

Üçüncü Konu:

Emire Karşı Saygılı Olmak

Yöneticinin, yönetilenler üzerindeki haklarından biri de ona karşı saygılı davranılmasıdır. Bunu İbn-u Ebi Asım’ın “Kitabu’s-Sünne” isimli eserinin “Emire Saygı Göstermek” bölümünde naklettiği bazı hadisler ile delillendirmeye çalışacağım.

Muaz bin Cebel’den Radıyallahu Anhu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediği rivayet edilir: “Beş şeyden birini kim yaparsa Allah’tan bir güvencesi olur. Bunlar; hasta ziyareti, cenazeyi uğurlama, savaşa çıkmak, saygı ve takdirini belirterek yöneticiyi ziyaret etmek veya evinde oturup insanlara zarar vermemek ve insanlardan zarar görmemektir.”[150]

Ebu Bekre Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediğini rivayet eder: “Sultan, Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir. Kim ona ikram ederse, Allah’a ikram etmiş olur. Onu küçümseyen ise Allah’ı küçümsemiş olur.”[151] [152]

Yöneticiyi horlamak, emirlerine itaatsizlik etmek veya söz, fiil, işaret ile onu küçümsemek veya küçümsenmesi için kullanılabilecek bir sıfatla nitelemek ya da kendisine sataşma olacak şekilde başkasını methetmek ve başkalarını kendisini horlayıp dışlamaya teşvik etmek gibi yollardan biri ile olabilir. Özetle, yöneticiyi küçültecek ve gözden düşürüp horlanmasına yol açacak her türlü söz, fiil ve niteleme ona karşı saygısızlık kapsamındadır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, başı kara üzüm danesi gibi siyah, burnu veya kulağı kesik bir habeşli de olsa, emire itaat etmeyi emretmiştir. Yöneticiyi horlayan veya küçümseyenler, dünyada zelil edici, ahirette ise azap ve mahrumiyete uğratıcı olan Allahu Teala’nın cezasına hedef olurlar.

Ebu Bekre’nin şöyle dediği rivayet edilir: “Allah’ın sultanını yücelten kişileri Allah kıyamet günü yüceltir.”[153]

Şerh: Bu emir için de böyledir. Emiri herhangi bir yerde övmek, onun güzelliklerinden bahsetmek ibadet kapsamındadır.

Ebu Musa’dan Radıyallahu Anhu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediği rivayet edilir: “Yaşlı Müslümana, Kur’an’ı okuyan ama aşırı gitmeyene ve adaletli olan sultana ikram etmek, Allah’a saygının bir ifadesidir.”[155]

İbn-i Teymiye de Rahimehullah şöyle der: “Seleften Fudayl bin Iyad, Ahmed bin Hanbel ve benzerleri, kabul edilen bir duamız olursa, o duamız ile sultan için dua ederiz, derlerdi.”[156][154]

Kurtubi Rahimehullah, “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasul’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin..”[157] ayetinin tefsirinde şöyle der: “Sehl bin Abdullah der ki: Alimlere ve sultana değer verdikleri sürece insanlar hayır içinde olurlar. Bu ikisini yüceltirlerse, Allahu Teala, dünyalarını ve ahiretlerini ıslah eder. Bu ikisine değer vermezlerse, Allahu Teala dünyalarını ve ahiretlerini bozar.”[158] Şüphesiz bu, salih olan alimler ve sultanlar(emirler) için geçerlidir.

Uyarı

Yöneticiye saygılı olmaya halkı çağırırken, onu kutsallaştırmaya çağırdığımız sanılmamalıdır. Sadece İslam’ın her konudaki çağrısında olduğu gibi, vasat olana çağırıyoruz. Çünkü yöneticiye saygılı olmak, ifrat ve tefrit arasında vasat bir iştir. İfrat, yöneticiyi küçümsemek ve saygısız davranmaktır ki sünnetin yasakladığı ve ceza tehdidinde bulunduğu şekil budur. Bunun ile ilgili geçmişten bazı örnekler aktardık. Yöneticilerin kötülüklerine karşı sessiz kalmak, daha kötüsü onları temize çıkarmaya çalışmak ve halkın gözünü boyayarak savunmak, aşırı övgülerle yüceltmek ve yakışıksız sıfatlarla nitelemek gibi, yöneticiye saygıda tefrit noktasında olmak da kötüdür.

Şunu belirtelim ki yöneticiye saygılı olmak, bizatihi amaç olan bir şey değildir. Sadece Müslüman cemaatin birliğini korumak içindir. Bu ise yukarıda değindiğimiz gibi önemli bir şer’i amaçtır. Zira yöneticiyi küçümsemek ve saygı göstermemek ona karşı itaatsizliğe, Müslümanların bölünüp parçalanmasına yol açar.[159] Bu nedenle yöneticiye değer verip saygılı olmak, isyan, itaatsizlik ve bölünmenin önüne geçmektedir. Bu ise yöneticiye saygı göstermenin, onun şahsına değil, sadece sıfatına yönelik olduğunu göstermektedir.

Yöneticinin halkın üzerindeki hakları konusunda bütün söylediklerimiz aslında Müslümanların cemaatinin birliğini korumaya yöneliktir. Müslümanlar ancak bu şer’i maksadı, yani cemaati ve cemaatin birliğini gerçekleştirdikleri zaman dünya ve ahiret işleri düzelebilir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu buyruğunda cemaatin birliğini korumak ile yöneticiye saygılı olmak birbirine bağlanmıştır: “Kim emirinden hoşuna gitmeyen bir şey görürse sabretsin, kim itaatin dışına bir karış çıkar ve ölürse cahiliyye ölümü ile ölür.”[160]


[145] 4 Nisa/20

[146] Buhari, Hadis no: 104

[147] Şerhi : Fitneye sebebiyet vermeyecek bir grup içinde açıkça nasihat edilir.

[148] El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/101

[149] Şerhi : Emirin bedduası tutar , babanın oğula bedduası gibidir.

[150] İbn-u Ebi Asım, Kitabu’s-Sünne, Hadis no: 1021

[151] İbnu Ebi Asım, Kitabu’s-Sünne, Hadis no: 1024. El-Bani hasen bir hadis olduğunu söylemiştir.

[152] Şerhi : İlgisiz olan da böyledir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Emiri hafife alan da böyledir. Emire gevşek davranan da böyledir.

[153] İbnu Ebi Asım, Kitabu’s-Sünne, Hadis no: 1025, El-Bani, hasen olduğunu söylemiştir. Bu rivayetler için bakınız: Age. 490-492, el-Mektebu’l-İslami

[154] Şerhi : Hattabi şöyle der: Arkalarında namaz kılmak, beraber cihad etmek, zekatları vermek, bir haksızlık veya kötü muameleleri olduğu zaman kılıçla ayaklanmamak, yalan övgülerlerle aldatmamak ve salih[125] olmaları için dua etmek, yöneticilere nasihattır. Meşhur olan budur.”[126] 

Emirin salahatı için  her duada bu hususa yer verilmelidir. İmam Ahmed makbul olan kabul edileceğini kesin bildiğimiz bir duamız dahi olsa onu emirimiz için ederiz demiştir.

[155] Riyazu’s-Salihin, “Alimlere ve Büyüklere Saygı Gösterme Babı”

[156] İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 28/391

[157] 4 Nisa/59

[158] Tefsiru’l-Kurtubi, 5/260

[159] Şerhi :  Bu ferdi olarak da şeytanı kırmak için yapılmalıdır.

[160] Buhari, İbn-i Abbas’tan rivayet etmiştir.

FASIL AHİTLERİ BOZMA Ü.AL

Ayetleri italik yap

ayet nolarını ayetlerin peşine ekle bence dipnot eksik nolu olsa da olur… En soın dipnotlarla bence alt kısmı birbirine bağlamalıdır.

sallallâhu aleyhi ve sellem ufalt şağkasız a yı da dene sallallahu aleyhi ve sellem

 

en baştaki fihristi düzenle

en son jpg halinde de bir özgün sayfa oluştur

SELEFTEN FAİDELER

“Cemaatin maslahatı için çabalamak, vaciplerin en önemlilerindendir. Bu Allahu Teâlâ’ya yaklaştıran en önemli unsurlardan ve en faziletli güzel amellerdendir. Zira bunda, Rahman’ın razı edilmesi, kardeşlerin mutlu olmaları ve şeytanın bedbahtlığı vardır.”

(İbn Teymiye)

Abdullah b. Mesud Allah ondan razı olsun şöyle demiştir;

Ey insanlar itaate ve cemaate sıkıca sarılın zira bu Allah’ın emrettiği ipidir. Hiç şüphe yok ki sizin cemaatte hoşunuza gitmeyen şeyler ayrılıkta sevdiğiniz şeylerden daha hayırlıdır.

(İbni Batta’nın El-İbane El-kübrası)

Amr bin As (radiyallahu anh) dediki:

“Zulmeden zalim bir yönetici, devam eden bir fitneden daha hayırlıdır.”

[İbn Muflih’in (El-Âdeb eş-Şer’iyye]

Her ne zaman insanlar Allah’ın kendilerine emrettiklerinin bir kısmını terk etmişlerse, aralarında düşmanlık ve kin zuhur etmiştir. Her ne zaman insanlar tefrikaya düşmüşse de fesada uğrayıp helak olmuşlardır. Eğer birlik ve beraberlik içerisinde olmuşlarsa da, işte o zaman halleri ıslah olmuş ve hakimiyeti elde etmişlerdir. Çünkü cemaat rahmet, ayrılıksa azaptır.

Şeyhülislam ibni Teymiyye (rh)

İbn-i Abbas Semmak El-Hanefi’ye şöyle demiştir:

Ey Hanefi! Cemaate sıkıca sarıl. Zira önceki ümmetler ayrılıkları sebebiyle helak olmuşlardır. Allah Azze ve Celle’nin şöyle dediğini işitmedin mi ?

‘’Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.’’ [ Al-i İmran: 103]

İbn-i Mesud şöyle demiştir: ‘’Cemaate sıkıca sarılın. Zira o, Allah’ın emrettiği iptir. Sizin cemaatte ve itaatte hoşunuza gitmeyen şey, ayrılıkta sevdiğiniz şeylerden daha hayırlıdır.’’

İbn-i Teymiyye şöyle demiştir: ‘’Cemaatin neticesi Allah’ın rahmeti, rızası, mağfireti, dünya ve ahiret saadeti ve yüzün ak olmasıdır. Tefrikanın neticesi ise Allah’ın gazabı, laneti, yüzün kara olması ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in beri olmasıdır.’’

Allah’u Teala bize kitabına ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetine sıkıca sarılmayı ve ihtilaf anında o ikisine dönmeyi vacip kılmıştır. Hem itikad olarak hemde amel olarak Kur’an ve sünnete sıkıca sarılarak bir araya gelmeyi bize emretmiştir.

Bu; sözün bir olmasına ve dağınıklığın toplanmasına sebeptir. Ki dünya ve ahiret maslahatları ve ihtilafdan selamette olmak bununla sağlanmaktadır.

Allah bize bir araya gelmeyi emretmiş ve iki kitap ehline (Yahudi ve Hristiyanlarda) hasıl olan tefrikayı bize yasaklamıştır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.