Perşembe, 9 Şevval 1445

Fertlerin Emire Karşı Görevleri ve Emirlere Nasihat

F- Sonuç ve Bir Nasihat

Liderlik sevgisi ve hırsı, Allahu Teala’nın rahmet ettikleri dışında insanların kurtulamadığı bir hastalıktır. Hastalık olması, sahibinin dinini bozması sebebiyledir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Mal ve makam için açgözlülük yapan kişinin dinine verdiği zarar, aç iki kurdun koyun sürüsüne dalarak verdiği zarardan daha büyüktür.”[98]

Üstün olmaya hırslı olmak, liderlik sevgisi olup mal sevgisinden daha da şiddetlidir. Çünkü insanlar lider olmak için mal sarfederler. Her ikisi de aç iki kurdun koyun sürüsüne verdiği zarardan daha çok dine zarar verir ve bozar.

Allahu Teala’nın rahmet ettiklerinin bu hastalıktan kurtulması konusunda da Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Emirlik üzerinde hırs göstereceksiniz, ama kıyamet günü ondan pişman olacaksınız.”[99] Hadis, emirlik konusunda hırs göstermenin insanların çoğunluğunun sıfatı olduğunu belirtmektedir.

Emirlik için hırs göstermek çeşitli derecelerde olur. Şöyle ki:

1- Liderlik için rekabet etmek, Müslümanlar arasında çatışmaya yol açabilir. Bu ise “İki Müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya gelirse, öldüren de, öldürülen de ateştedir.”[100] hadisinde sakındırılan durumdur. Birinin emirliği şer’an gerçekleştikten sonra bir başkası çıkar ve onunla rekabet ederse, sonraki günahkar olur ve öldürülmesi pahasına da olsa önüne geçilir.[101] Hadiste “Kim bir imama bey’at eder, eli ve kalbi ile ona bağlanırsa, elinden geldiği kadar ona itaat etsin. Bir başkası çıkar ve iktidar mücadelesi yaparsa boynunu vurun”[102] denilmektedir. Tarih bunun açık örnekleriyle doludur.

İktidar mücadelesi ve rekabeti, farklı derecelerde çatışma ve savaşla sonuçlanan desise ve fitneler ile olmaktadır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurduğu gibi, iktidar mücadeleleri genellikle beraberinde kafirlerin Müslümanlara musallat olmasını getirmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “..Kendileri dışında, çoğunu helak edecek bir düşman da musallat etmeyeceğim. Hatta yeryüzünün her tarafında bulunanlar, onlar  aleyhinde toplansalar da. Ama kendi aralarında birbirlerini helak edecekler.”[103]

Şamlı yöneticiler arasındaki iktidar mücadelesini birinci haçlı savaşları izlemiştir. Endülüs’te kabile ve bölge çatışmaları, Endülüs’ün kaybedilmesine yol açmıştır. Endülüs’te olup bitenler, iktidar mücadelelerinin en acıklı örnekleridir. Kabile ve bölge yöneticileri iktidar mücadelesine girişince zayıfladılar. Fransa kralı altıncı Alfonso 478 hicri (1085 miladi) tarihinde Tuleytula kentini işgal etti. Endülüs, İslam yurdundan çıkıp küfür yurduna dönüşen ve hala da küfür yurdu hükmünde kalmaya devam eden ilk İslam kentidir. Alfonso, daha sonra diğer kentlere de saldırdı. Mutemid bin Abbad başta olmak üzere kentlerin hükümdarları Merakeş emiri Yusuf bin Taşfin’den yardım istediler. Mutemid’in oğlu Reşid babasına itiraz ederek şöyle dedi: “Babacığım, bizim iktidarımızı elimizden alan kişiyi mi Endülüs’te başımıza getiriyorsun?” Babası şöyle dedi: “Evet oğlum, hiçbir zaman Endülüs’ü küfür diyarına dönüştürdüğüm duyulmayacak ve Hristiyanlara terketmem olmayacaktır. Aksi halde Müslümanların minberlerinden başkalarına lanet okunduğu gibi bana da herkes lanet okuyacaktır. Oğlum, çocuklarımızın develeri gütmesi domuzları gütmesinden daha hayırlıdır.”

Fakat ne yazık ki hükümdarlar arasındaki çatışmalar devam etti. Onlardan biri de Mutemid idi. Nihayet onunla Yusuf arasında savaş oldu ve Yusuf’a esir düşerek Merakeş’te öldü. Bu şekilde Endülüs kayboldu.

Bu acıklı sahneyi tekrar burada anmamın sebebi, İslam için çalışan Müslüman cemaatlar arasında küçük çapta da olsa, zaman zaman buna benzer çatışma ve savaşların meydana gelmesidir. Maalesef, kuvvetli bir Müslüman cemaatin oluşması için,  Müslüman birinin kardeşlerin başına geçmesi çekilemiyor veya rahatsızlık duyuluyor. Dolayısıyla da dağılmış ve bölünmüş bir vaziyette, tağutların ağır darbelerine maruz kalıyorlar. Onlardan bir kesim, tağutların askerlerine esir düşmüş, zindanların karanlıklarında elleri ve ayakları zincirlere vurulmuş, yıllarca her türlü sövgüye muhatap olmakta ve en barbar işkencelere maruz kalmaktadır.

Başka bir grubun darağaçlarında idam edildiğini, bir diğer grubun yeryüzünün şurasında burasında sürgün ve kaçak yaşadığını ve yine bir başka grubun da tağutların tuzaklarına düşerek yoldan saptığını ve gerisin geriye mürted olup çıktığını görürüz. Bütün bunların yanında kadın ve çocukların inlemelerini, feryat ve çığlıklarını da dinlemekteyiz. Bunlar, Endülüs’te meydana gelen kaybın küçük birer manzarası, Müslümanlar arasındaki çatışmalar ve tağutların karanlık zindanlarına mahkum olan hayatlardır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Başına gelen kötülük ise nefsindendir.”[104] Müslümanın, kardeşi olan başka bir Müslümanın yönetimi altına girmesi ve ona itaat etmesi, hem dünya ve hem de ahiret hayatı için, tağutların karanlık zindanlarında olmaktan daha iyi değil midir? Allahu Teala şöyle buyurur: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder”[105] “Şüphesiz bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.”[106]

2- Emirlik konusunda hırslı olmanın şekillerinden biri de yöneticilik yapmayı arzulamaktır. Yöneticilik istemek açık veya dolaylı olabilir. Kişi beceri ve yeterliliğinden söz eder ve her fırsatta bu becerilerini sergilemeye çalışır. Amacı da başkalarının onu keşfetmesi ve belli bir göreve getirilmesidir. Halbuki bu niyetiyle amelini bozmuş ve yöneticilik yapma niteliğini yitirmiş olur. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,  “Bu işi isteyene veya onun için hırslı olana vermiyoruz”[107] buyurmaktadır. Dördüncü bölümde bunun ayrıntıları üzerinde durmuştuk. Bunlardan öyleleri vardır ki istediğini elde edemediği zaman itaatın dışına çıkar ve cemaati böler. Bu da münafıklığın kendisidir. Allahu Teala şöyle buyurur: “İçlerinden bazıları da, sadakalar hususunda sana dil uzatırlar. Çünkü o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar. Verilmemişse derhal kızarlar.”[108] Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Kıyamet günü Allah üç kişi ile konuşmaz ve yüzüne bakmaz. Onlar için acıklı bir azap vardır: …Sadece dünyalık için imama bey’at edip, istediğini verdiği zaman bey’atını tutan ama vermediği zaman bey’atını çiğneyen kişi…”[109]

3- Cemaate katılan, sonra dinleme ve itaat etmeyi red edenler de kendisinde bu hastalıktan bir takım eserler taşıyanlardır. Ayrıca bu durum, cahiliyye özelliklerindendir. “Kim cemaatten bir karış ayrılır ve ölürse, ancak cahiliyye ölümü ile ölür” hadisinin şerhinde bu konu üzerinde durmuştuk.

4- İtaat eder gibi görünen, ancak kalbinde kin ve düşmanlık besleyenler de olabilir. Bu ise münafıklıktır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Baş üstüne itaat ederiz” derler. Sonra senin yanından çıktıklarında içlerinden bir kısmı, söylediklerine aykırı olarak geceleyin başka bir şey kurarlar. Onun için sen, onlardan yüz çevir. Allah’a havale et, Allah vekil olarak kafidir.”[110] Bu gibiler en basit sebepler ile emire karşı askerleri kışkırtmaya çalışırlar. Emirin kendi nefsine ayrıcalıklı davrandığını, dini yönden en ideal kişi olmadığını veya yaşının küçük olduğu gibi gerekçelerle, emirin mahiyetindeki diğer kişileri tahrik ederler.

5- Bazıları ise nefse hoş gelen işlerde itaat ederken, zor olan veya nefse hoş gelmeyen işlerde itaat etmezler. Kendilerine zor bir iş verildiği veya hoşlarına gitmeyen bir şey istendiği zaman başkaldırırlar. Kimileri de bolluk ve kolaylık olduğu zaman itaat eder, ancak zorluk ve darlık olduğunda isyan ederler. Bu isyan açık veya gizli olabilir.

Bu ve benzeri örnekler Müslüman gruplarda hem çoktur ve hem de açık bir fesada yol açmaktadır. Bu durumlardan bazıları Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında da olmuştur. Allahu Teala bunu şöyle belirtir: “Çünkü o sadakalardan kendilerine verilmişse hoşnut olurlar.”[111] “Baş üstüne itaat ederiz” derler. Sonra senin yanından çıktıklarında içlerinden bir kısmı, söylediklerine aykırı olarak geceleyin başka bir şey kurarlar.”[112]

Yöneticileri dinlemek ve onlara itaat etmek konusunu detaylı olarak ele almaya gayret ettik. Çünkü askerlerin sevk ve idaresinde, görevlerin gerçekleştirilmesinde bu temeldir. Bunda olabilecek ifrat ve tefrit askerleri dağıtır. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Bir de, aranızdan yalnızca zalimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının.[114] Allah’ın azabının şiddetli olduğunu bilin.”[113] Uhud günü okçuların Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem emrini dinlememeleri üzerine Müslümanların nasıl bir yenilgiye uğradıklarını hepimiz bilmekteyiz..

Müslüman kardeşlerime hatırlatmak isterim ki, dünyanın birçok yerinde kafirlerin Müslümanlara musallat olmasına sebep olan etken; bizlerin taatlerindeki eksikliklerimizdir.[114a] Müslümanlar bu durumda iken, dinlemek ve itaat etmek üzere cemaat halinde Allahu Teala’ya ibadet eden biz Müslümanlar nasıl olurda bölünmüş ve ihtilaflar içinde yaşayabiliriz ki? Halbuki hadiste Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın bana emrettiği beş şeyi ben de size emrediyorum; Cemaat, dinlemek, itaat etmek, hicret ve cihad.”[115] Kaldı ki biz Müslümanlar, Allahu Teala’dan, kafirlerin beklemediği şeyleri ummaktayız. Allahu Teala şöyle buyurur: “Küfredenler birbirlerinin velileridir. Bunu yapmazsanız, yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur”[116] “Müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlara karşı topyekün savaşın.”[117]

Emire itaat etmek, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem itaat etmektir ve Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem itaat etmek ise Allahu Teala’ya itaat etmektir. Ebu Hureyre’den Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği hadiste bu açıkça belirtilmiştir. Emire itaatsizlik yapmak da aynı şekildedir. Bu İslam’a göre yönetici olmuş ve İslam’a göre yöneten her yönetici için böyledir. Allahu Teala şöyle buyurur: “O halde siz (gerçek) mü’minler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Rasulü’ne itaat edin.”[118], “Allah ve Rasulü’ne itaat edin, birbiriniz ile çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”[119] Emire karşı fertlerin birinci görevi, dinlemek ve itaat etmektir.


[98] Tirmizi, Ka’b bin Malik’ten Radıyallahu Anhu rivayet etmiş ve sahih hasen olduğunu söylemiştir.

[99] Buhari

[100] Müttefekun Aleyhi

[101] Şerhi: Emir olarak çıkan kişi alalede değil en az o sıfata uyan biridir. Yetenekli biridir. Yani İslam bu mahir yetenekli birinin dahi öldürülmesini emrettiğine göre aslolanın vahdet olduğu ortadadır. Emirliğin ana teması da bunun üzerindedir. Müslüman ve yetenekli birinin öldürülmesi vahdetten daha fazla önemsemiyor İslam.

[102] Müslim

[103] Müslim

[104] 4 Nisa/79

[105] 42 Şûra/30

[106] 13 Ra’d/11

[107] Müttefekun Aleyhi

[108] 9 Tevbe/58

[109] Müttefekun Aleyhi

[110] 4 Nisa/81

[111] 9 Tevbe/58

[112] 4 Nisa/81

[113] 8 Enfal/25

[114] Şerhi:
Müslümanların güçlerinin bozulması dağıtılmasıdır.
[114a] Bu eksiklikler başta Yüce Allah’a karşı taat ve eksikliklerimizden olduğu gibi, emirlere karşı olan eksikliğimiz, onlara itaatte zayıflığımız nefislerimizi Allah ve Rasülü’nün önüne geçirip böylece aslında şeytanı emir tayin edişimizden ileri gelmektedir… Bundan dolayı fitneler fesatlar yaygaralar bilmez, nefis putu bununla yükselir…

[115] Ahmed rivayet etmiş ve el-Bani hadisin sahih olduğunu söylemiştir.

[116] 8 Enfal / 73

[117] 9 Tevbe / 36

[118] 8 Enfal / 1

[119] 8 Enfal / 46

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.