Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:
وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ الْفُلْكِ وَالْأَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَ.لِتَسْتَوُوا عَلَى ظُهُورِهِ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ إِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحانَ الَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ. وَإِنَّا إِلَى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ
“Allah sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyler yarattı, onların sırtlarına binip oturasınız diye. Sonra onların üzerine oturunca Allah’ın nimetini hatırlayıp şöyle diyesiniz: “Bunları bizim hizmetimize veren Allah’ın sânı ne yücedir! O, bütün noksanlıklardan beridir. O’nun ihsanı olmasaydı, biz bunlara güç yetiremezdik. Muhakkak ki biz Rabbimize dönmüş olacağız.” Zuhruf Süresi: 12-14.
545- Ali İbni Rabîa’dan sahih isnadlarla rivayete göre şöyle demiştir: Üzerine binmesi için Ali İbni Ebû Talib’e (Radiyallahu Anh) bir hayvan getirildiği bir zamanda ben de bulundum. Hz. Ali ayağını üzengiye koyduğu zaman بِاسْمِ اللّه “Bismillah” (Allah’ın adıyla) dedi. Hayvanın sırtına binip oturduğu zaman:
الحَمْدُ لِلَّهِ الَّذي سَخَّرَ لَنا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِنِينَ وَإِنَّا إلى رَبِّنا لَمُنْقَلِبُونَ
“Elhamdülillâhillezî sehhara lenâ hazâ vemâ künnâ lehû mugarrinin. Ve innâ ilâ rabbinâ lemüngaîibûn,
“Bunları bizim hizmetimize veren Allah’ın sânı ne yücedir! O’nun ihsanı olmasaydı, biz buna güç yetiremezdik. Muhakkak ki biz, Rabbimize dönmüş olacağız.” dedi.
Sonra üç defa الحَمْدُ لِلَّهِ “El-Hamdü Lillâh” dedi. Sonra üç defa اللَّهُ أكْبَرُ“Allahu Ekber” dedi. Sonra:
سُبْحانَك إني ظَلَمْتُ نَفْسِي فاغْفِرْ لي إنَّهُ لا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أنْتَ
“Sübbâneke innî zaîemtü nefsî fağfirlî innehü lâ yağfiruzzünübe illâ ente.”
“Alah’ım, Seni tenzih ederim. Ben kendime yazık etlim, beni bağışla, çünkü günahları ancak Sen bağışlarsın” dedi. Sonra güldü. Kendisine soruldu: Ey müminlerin Emiri neden güldün? Şöyle cevab verdi:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i gördüm, benim bu yaptığım gibi yapmıştı. Sonra gülmüştü. Ben (ona) sordum: Ey Allah’ın Resulü, neden güldün? Şöyle dedi:
Noksanlardan, münezzeh olan senin Rabbin, kulunun şöyle demesinden memnun kalır: Allah’tan başka günahları bağışlayanın yok olduğunu bilerek: Allah’ım Benim günahlarımı bağışla. (Sahihtir. Lafız Ebû Dâvud’un, Tirmizî, Nesâî.)
546- Abdullah İbni Ömer’den (Radıyallahu Anhümâ) rivayet edildiğine göre: “Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir sefere çıkarken devesi üzerine oturunca üç defa tekbir getirirdi.Sonra şu ayeti okurdu:”
سبْحانَ الذي سخَّرَ لَنَا هذا وما كنَّا له مُقرنينَ، وَإِنَّا إِلى ربِّنَا لمُنقَلِبُونَ . اللَّهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ في سَفَرِنَا هذا البرَّ والتَّقوى ، ومِنَ العَمَلِ ما تَرْضى . اللَّهُمَّ هَوِّنْ علَيْنا سَفَرَنَا هَذَا وَاطْوِ عَنّا بُعْدَهُ . اللَّهُمَّ أنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ وَالخَلِيفَةُ في الأهْلِ . اللَّهُمَّ إني أعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثاءِ السَّفَرِ وكآبَةِ المَنْظَرِ وَسُوءِ المُنْقَلَبِ في المَالِ والأهْلِ
“Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ın şânı ne yücedir. O’nun ihsanı olmasaydı biz buna güç yetiremezdik. Muhakkak ki biz Rabbimize dönmüş olacağız. “Allah’ım, biz bu seferimizde senden iyilik ve takva ve razı olduğun amel istiyoruz. Allah’ım, bizim bu yolculuğumuzu kolaylaş-tır, uzaklığını bize yaklaştır. Allah’ım yolculukta sen koruyucusun, aile hakkında da gözeticisin. Allah’ım, yolculuğun meşakkatinden, üzüntülü halinden, mal ve aile hakkında kötü bir akıbetten Sana sığınırım.”
Seferden dönünce de bunları söylerdi ve şunu sözlerine eklerdi:
آيِبُونَ تَائِبونَ عَابِدُون لِرَبِّنَا حَامِدُونَ
Tevbe ediciler olarak, Rabbimize ibâdet ediciler olarak, hu m d ediciler olarak (seferimizden) dönüyoruz!”[Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.] Bu söz, Müslim’in rivayetidir. Ebû Davut rivayetine şunu ilâve etmiştir:
“Peygamber ve askerleri hayvanlara bindikleri zaman tekbir getirirlerdi. İndikleri zaman ise, tesbih ederlerdi (Sübhânellah derlerdi.)
547- Abdullah İbni Sercis’den (Radiyallahu Anh) yapılan rivayctdc şöyle demiştir: “Resûlüllah Sallaliahu Aleyhi ve Sellem sefere (yola) çıktığı zaman yolculuğun güçlüğünden, üzüntülü akıbetten, iyi halden kötüye dönmekten, zulme uğramışın duasından, aile ve mal hususunda fena görüntüden Allah’a sığınırdı.”[Müslim]
548- Sahih isnadlarla Abdullah İbni Sercis’den yapılan rivayete göre şöyle demiştir:
“Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem sefere çıktığı zaman şöyle buyururdu:
اللَّهُمَّ أنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ وَالخَلِيفَةُ فِي الأهْلِ اللَّهُمَّ إني أعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثاءِ السَّفَرِ وكآبَةِ المُنْقَلَبِ وَمِنَ الحَوْرِ بَعْدَ الكَوْنِ وَمِنْ دَعْوَةِ المَظْلُومِ وَمِنْ سُوءِ المَنْظَرِ فِي الأهْلِ وَالمَالِ
“Allâhümme ente’s-sâhibu fi’s-seferi vel-halîfetü fi’l-ehli. Allâhüm-me innî e’ûzü bike min va’sâi’s-seferi ve keâbcti’l-munkaiebi ve mine’I-havri bade’I-kevni ve min daveti’l-mazlûmi ve min sûi’l-manzari fil-ehü ve’l-mâli.”
“Allah’ım! Yolculukta her şeye sahih olan, geride kalan aile halkını koruyup idare eden sensin. Allah’ım! Yolculuğun meşakkatinden, akıbet üzüntüsünden, iyi halden kötüye dönüşten, haksızlığa uğramışın duasından ve mal ile ailede kötü görüntüden Sana sığınırım.”[Tirmizı. Nesâî. İbni Mâce. Ahmed b. Hanbel.]
Ezkar – İmam Nevevi